Posts

THE FASHION BAROQUE STYLE FROM ‘VERSACE’

VERSACE’DEN EN MODA BAROK STİL

 

Barok severler bilir bu akımın bilinen en önemli özellikleri görkem, aşırılık ve heyecandır. Barok sanat akımı özellikle mimaride, heykelcilikte ve resimde görülmektedir. Bu sebebten bu özellikleri günümüzde iç mimariye taşıyan Versace barok stil evlerden seçimler yaptık.

VERSACE HOME

Versace Ev, İtalyan tasarım markası olarak sadece modada değil iç mimari tasarımda da en lüks ve çekici, klasikleşmiş markalarından biridir. Geçmişte dillere destan barok stil Versace imzalı Gianni Versace’nin evinden, günümüze Donatella Versace’nin evine, otel odalarına, giysiye, takıya tasarımlarına kadar her şey  Barok stildir.

Sizler için seçtiğimiz günümüz örneklerden Donatella Versace, sadece modada değil herhangi bir evi de giydirip barok tarzı yaratabileceğinizi bir kez daha gözler önüne seriyor. Versace’den barok stile ilham baskılar ve lüks döşemelik kumaş ve mobilyadaki son yenilikleri merak edenler yazımız sizler için.

Versace iç tasarım dünyasında lüks yaşam için gerçek bir ilham kaynağı.Oturma odasında Versace’den barok stili, lüks bir proje oluşturmak istiyorsanız öncelikle siyah kanepeler, altın ve kırmızı tezgahlar ile altın ve beyaz halıyı ile birleştirerek mükemmel bir kontrast yaratın. Siyah ve altının lüks karışımından daha seçkin ve zengin bir şey yoktur. Siyah renk; gizem, zarafet, incelik simgesidir. Siyah ve altın rengin bir arada olduğu mekanlar zenginliği çağrıştıran lüks bir yelpazedir. Sofra tasarımından evinizin iç mimari tasarımına kadar zenginliği ve lüksü klasik anlayışla yansıtabilirsiniz.

2Versace Home imzası olan ürünlerde olağan olan abartılı baskılar ve renkler ile de tasarımınızda da Versace’nin bize sunmuş olduğu örneklerdeki gibi barok stile vurgu yapabilirsiniz.

Barok stili kısaca tanımak istersek; Barok Sanatı 16. Yüzyılın sonlarına doğru İtalya’da doğmuştur. Bu akım 18. Yüzyılın başında ise tüm İtalya’ya ve birçok Avrupa ülkesine yayılmıştır. Rönesans’ta dengeli olan görünüm Barokta bozulmuştur ve anlatım oldukça abartılıdır. Ayrıca Barok’ta gösteriş ve heyecan vardır. Bunun sonucunda da ortaya gösterişli mimari yapılar ve duygu yüklü eserler çıkmıştır.

PROVIDE ENERGY FROM NATURE WITH THE GREEN ROOF!

EN YEŞİL ÇATI İLE DOĞADAN ENERJİ SAĞLAYIN!

 

Yemyeşil çimle çevrelenmiş olduğundan doğadan aldığı nefes ve şifanın yanı sıra evin formu doğadan bir parça sanki. Mimarlara göre, Doğa ile bütünleşmiş olan ev Kuzey Amerika’da kullanılan eski konut türlerinden biridir. Kızılderililerin çukur evi modern bir şekilde yeniden yorumlanmasından sonra, yenilebilir enerji ile tasarlanmış olmasıyla güncellenmiş bir ‘Edgeland Evi’olarak tanımlanarak, geri dönüşümlü malzemelerle inşa edilmiştir.

Bu evde de görüldüğü üzere, yapı malzemelerinin en verimli kullanımı için çok önemli olan geri dönüşüm inşaat atıkları ile mükemmel bir denge sağlamak mümkün. Ayrıca evin bu özelliğinin yanı sıra akıllı sistemlerle elektrik ve  sudan gelecek faturalarda da tasarruf sağlanabilmektedir.

Yemyeşil bir güneş enerjili çatısı olan evde, ek termal enerji sağlayan bir akıllı havuzun yanı sıra jeotermal ısıtma ve soğutma sistemi de mevcut. Bercy Chen Stüdyo tarafından tasarlanmış olan benzersiz üçgen ev toprağa yerleşik, çim kalın bir tabaka ile kaplı.  Toprak korunaklı ev olduğundan, ‘Edgeland Evi’ yüksek verimli termal yalıtımla kışın sıcak ve yazın serin kalabilir. Buna ek olarak, yüksek teknoloji ile ev hidrolik ısıtma ve soğutma, jeotermal ve termal ısı depolama özelliklerine de brındırıyor. Bercy Chen Studio tarafından yapılan açıklamaya göre, “Proje, doğal peyzaj ile doğal nehir arasında bir denge oluşturarak kendi sınırlı kaynaklarıyla ilgili farkındalığı arttırıyor.”

Yenilebilir enerji sağlayane Bercy Chen Studio fotovoltaik paneller ile tasarlanmış parlak kırmızı ve turuncu cephe ile evin bolca güneş ışığından faydalanmasını sağlıyor. Özel sistemlerle tasarlanan bu tarz yeşil çatılar, yağmur suyunu toplama sisteminin yanı sıra pasif böcek kontrolü de yapıyor! Ayrıca cephede boya yerine kullanılan düşük etkili, yerli bitkiler çevre düzenlemesi için kullanılmış. Tahmin ettiğiniz gibi bu yeşil bina bu özellikleriyle ve yeşili korumasından ötürü bol bol ödüllendirildi. Bu ödüller dünyanın mevcut enerji ve doğal kaynak krizine karşı doğaya karşı daha duyarlı olmamız için bir çağrı sanki.

 

THE MOST REMARKABLE OPENING DOORS TO THE INNOVATION IN DESIGN

TASARIMDA  YENİLİKLERE AÇILAN EN DİKKAT ÇEKEN KAPILAR!

Bu yazımızın konusu geçmişten günümüze gelen, olmazsa olmazlardan kapılarımız. Son yıllarda gerek model olarak gerek malzeme olarak tasarlanan kapılardan özellikle cam kanatlı olanlar ofislerde kullanılsa da loft tarzı evlerde de sıkça görülüyor. Büyük boyut da olan kapılar, maliyetli olmasından ve mekanlarımızın tavan yüksekliklerinin düşük olmasından ötürü tercih edilmese de son yıllarda kapıların boyutlarında da gözüken büyümeler oldukça dikkat çekici.

Sadece cam kanat değil lake ahşabın sıcaklığının yanı sıra şıklığın, modernizm ile buluşması da oldukça yalın ve hoş. Siyah ve beyaz lake özellikle tercih edilen malzemelerden olsa da kırmızı lake de son yıllarda çok görülmeye başlandı. Klasik çizgilerden ve malzemelerden hoşlananlardansanız sizin için de seçenekler mevcut. Metalin ahşapla ve camla dansı son yılların tercih edilen malzemeleri olduğu için bu yazımızın başrol oyuncuları. Her zevke uygun cam seçenekleri ile bu yazımızda sizler için seçtiğimiz bazı kapılar yenilikçi malzemeleri ile dikkat çeken Prosel Metal firmasından.

Sadece kilit sistemiyle değil mekanik sistemdeki yenilikler ve kayan sistemle açılan bu kapılar son yılların en çok dikkat çeken sistemlerinden. Tüm cephe cam kanat olsa da mekanik sistemle kayan kapılar açıldığında cephede hiç kapı görmüyorsunuz. Sadece iç kapılar değil, dış kapı tasarımları da evin genel karakterini yansıtır. Eve gelen ziyaretçileri ilk karşılayan dış kapılardır.  Bu kapılar bizlere evin genel tasarımı tarzı hakkında bilgiler verebilir. Ayrıca dış kapı tasarımları evin dış görünümü üzerinde de çok etkin rol oynar. Genel olarak söyleyebiliriz ki, dış kapısı modern tarzda dizayn edilmiş bir evin iç odaları da genellikle moderndir…

Mesela kalıpları kırıp kırmızı lake bir dış kapı ile evinize gelen misafirlere sıcak bir “hoş geldin” diyebilirsiniz. Ayrıca güzel renk bir dış kapı evinize her geldiğinizde sizi de iyi hissettirecek ve günün yorgunluğunu unutturacaktır. Bu yazıda dış kapı tasarımı ve örneği dışında iç kapı örneklerini de bulacaksınız. Sadece evinizden bahçeye açılan değil, iç odalarınız ve ofisleriniz için de seçtiğimiz örneklerden esinlenebilir ve yenilikçi fikirler edinebilirsiniz.

 

SOCIAL HOUSING PROJECTS OF THE HEROIST ARCHITECT ALEJANDRO ARAVENA

SOSYAL KONUT PROJELERİN EN KAHRAMAN MİMARI ALEJANDRO ARAVENA

Bu ayın 27’sinde Venedik’te gerçekleşecek 15. Venedik Mimarlık Bienali’nin küratörü Şili’li mimar Alejandro Aravena olarak geçtiğimiz ay açıklandı. Bu sebebten biz de sizler için bu yazımızda Alejondra Aravena kimdir? sorusunun cevabına yanıt aradık. 2000-2005 yıllarında Harvard Üniversitesi’nde profesörlük yapan mimar, mühendis Andres Iacobelli ile sosyal konut girişimi ELEMENTAL’ı kurarak dünyanın çeşitli yerlerinde yıkıntıya dönüşen kentlerin yeniden canlandırılması için çalıştı. Venedik Bienali 11. Uluslararası Mimarlık Sergisi kapsamında verilen ‘Gümüş Aslan Ödülü’ de dahil olmak üzere birçok uluslararası ödülü bulunan mimarın, aynı zamanda 2007 Sao Poulo Bienali, 2008 Milano Trienali, 2008-2012 Venedik Mimarlık Bienali, 2010 MoMA olmak üzere pek çok etkinlikte çalışmaları sergilendi. 2009’dan beri ‘Pritzker Ödülü’ jürisinde bulunan Aravena, 2010 yılında RIBA’nın uluslararası üyeleri arasına katıldı.

2016 yılında düzenlenecek ‘Mimarlığın vVitrini’ konumundaki 15. Venedik Mimarlık Bienali, 2010’da Monocle dergisinin ‘dünyanın 20 yeni kahramanı’ arasında gösterdiği Şili’li mimar Alejandro Aravena’ya emanet! Mimarın topluma hizmet etmesi gerekliliğini her fırsatta dile getiren Aravena, özel konut, müze, kültür merkezi ve eğitim binalarının yanı sıra Şili’nin kuzeyinde onbinlerce yoksul insan için tasarladığı sosyal konut projesiyle de tanınıyor.

Aravena, küratörlüğünün duyurulmasının hemen ardından yaptığı açıklamada, İnşa edilmiş olan çevre ve buna bağlı olarak insanların yaşam kalitesini arttırmak için birkaç alanda birden verilmesi gereken mücadeleler ve genişletilmesi gereken sınırlar olduğunu ve 15. Venedik Mimarlık Bienali’nde insanlar tarafından bunların görülmesini istediklerini dile getirdi; Aravena ayrıca “Bienalin, zeka veya sezgi yoluyla, ya da her ikisini birden kullanarak statükodan kurtulabilmeyi başaran bir mimarlık üzerine odaklanmakla ve bu deneyimden bir şeyler öğrenmekle ilgili olacağını” açıkladı. 2010’da Monocle dergisinin, ‘Dünyanın 20 yeni kahramanı’ arasında gösterdiği Alejandro Aravena, mimarlığın sosyal anlamda insanlara karşı olan sorumluluğuna olan inancıyla öne çıkan mimarlardan birisi. Ülkesi Şili bunu hayata geçirmek için çok uygun şartlara sahip bir yer. Mimarın topluma hizmet etmesi gerekliliğini her fırsatta dile getiren Aravena, geçmişte verdiği röportajlardan birisinde bu düşüncesini, “Mimar olarak bizler fikirleri gerçeklere dönüştürmeliyiz. Sahip olduğumuz güç tam da bunu yapabiliyor olmaktan kaynaklanıyor” sözleriyle pekiştiriyor.



Tasarladığı yapılar arasında, özel konut projeleri, kültür merkezleri, müzeler ve eğitim binaları olmakla birlikte Aravena ile ilgili ilk akla gelen proje, Şili’nin kuzeyinde onbinlerce yoksul insan için tasarladığı sosyal konut projesi. Bu projeyi hayata geçiriş biçimi, mimarın mesleki yaklaşımını net bir biçimde ortaya koyuyor. 100 yoksul aile için konut inşa etmesi istendiğinde Aravena’nın başvurduğu temel kaynak, gecekondu yaşantısının bilgeliği oluyor. Aileleri gerçek anlamda işin içine katarak yürüttüğü sürecin sonucunda ortaya çıkan sonuç, benzer durumlarda görmeye alışık olduğumuz kutu kutu evlerden oluşan devasa binalar yerine, aileler tarafından, zaman içinde, ekonomik durumlarına göre genişletilebilecek evlerden oluşan bir yaşam alanı oluyor.

Venedik Bienali Başkanı Paolo Baratta, Aravena’nın 2016’daki serginin küratörü olarak seçilmesiyle ilgili olarak, “Bienalin bir kez daha mimari ve sivil toplum arasındaki mesafeye karşı bir tepki göstermek niyetinde olduğunu ve Aravena’nın yeni kuşak mimarlar arasında, bu gerçekliği sahip olduğu gücün altını çizecek mimarlardan birisi olduğu” açıklamasını yaptı. Baratta ayrıca, Mimarlığın enerjisini gözler önüne serecek yeni öncülerin keşfedileceği bir Bienal olması hedefinin de altını çizdi.

Aravena’nın küratörlüğündeki 15. Venedik Mimarlık Bienali, 28 Mayıs-28 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleşecek.

THE BEST POINTS TO DESIGN YOUR BALCONY!

BALKONUNUZU TASARLAMANIN EN İYİ PÜF NOKTALARI!

Apartman dairelerinde hatta residanslarda oturup balkonu olup doğaya ,bahçeye özlem duyanlar yazımız sizler için. Çünkü hafta sonları açık havanın tadını çıkarmak için dairelerinizde kalmak zorunda kaldığınız zaman kaçılabilecek en iyi alanlarınız balkonlar oluyor. Kahvaltı yapmak, kahve içmek ve sohbet etmek için güneşi arayanlar balkonlarını yaza hazırlamaya başladı bile. Balkon dekorasyonlarında öncelikle insanlar rahat olmayı ön planda tutuyorlar. Bazen birkaç sandalye, bazen bir koltuk takımı hatta bazen bir hamakla bile balkonunuzda küçük bir bahçe havası yaratabilirsiniz. Bunun için birkaç püf noktaya dikkat etmeniz yeterli.

1) Küçük bir masa ve iki sandalye ile çok şık bir misafir ağırlama köşesi yapabilirsiniz. Dilerseniz sandalye minderleri ve yastıkları ile de renk katabilirsiniz. Birkaç minder, yastık ve küçük bir halı rahat bir oturma alanı oluşturmanızı sağlar.

2) Kullanmadığınız vintage sandalyeleri de balkonda rahatlıkla değerlendirebilirsiniz.

 

3) Saksılar ve içindeki çiçekler olmazsa olmazlardan.

3)Bir masa koymak için yeterli genişlikte bir balkonunuz yoksa sehpa ile de idare edebilirsiniz. Masaya ayıracağınız alanı da daha çok kişinin oturabileceği bir alan haline getirebilirsiniz.

4)Balkonlarda tercih edilen ferforje, hasır, ahşap vs malzemeli mobilyalar  sıklıkla tercih ediliyor.

5) Balkonun genişliğine göre uygun boyutlarda bir hazerean oturma takımını rahatlıkla temin edebilirsiniz.

6)Ahşap beyaz sandalyeler de yine balkonlarda en çok tercih edilen mobilyalar arasında. Farklı renk ahşap sandalye ve masası olanlar isteklerine göre sandalyelerini  beyaza, yeşile, pembeye vs. boyatabilirler.

7)Balkonlarını bahçeye çevirmek isteyenler yer döşemelerinde seçecekleri malzemelerden bahçelerde kullanılan seramiklerin yanısıra ahşap kaplatabilirler.

8)Sadece yeşil bitkiler olabildiği gibi rengarenk çiçeklerle de balkonuza canlılık katabilirsiniz.

8)Ferforje mobilyaları siyah ve beyaz dışında farklı renklere de boyatabilirsiniz.

9)Döşeme kumaşlarınızda çiçek desenlerin dışında çizgili desenleri de rahatlıkla kullanabilirsiniz.

10) Balkonunuz yeterli büyüklükdeyse güneşten korunmak için tente ya da şemsiye bile kullanabilirsiniz.

Son yıllarda sadece küçük ölçekli apartman dairelerinde değil, yüksek katlı binalarda, residanslardabile bina ne kadar yüksek olursa olsun kapatılan balkonlar açık bırakılmaya başlandı. Bu sebeble eskiden daire içine alan kazanmak içine katılan balkonlar tekrar açık bahçe alanlara çevrildi.Çünkü doğadan alacağımız bir nefes, yaşamımıza katacağımız bir yaşam olduğunun sadece mimarlar, tasarımcılar değil doğanın yaşamımıza kattığı değerin farkında olan herkes farkında!

CROWN WITH THE NATURIST ACCESSORY ROSES YOUR HOME&GARDEN!

BAHÇENİZİ &EVİNİZİ  EN DOĞAL AKSESUAR GÜLLERLE TAÇLANDIRIN!

Bu yazımızda sizin için, doğanın en güzel çiçeklerinden biri olan gül’ü mercek altına aldık. Özellikle doğanın gücünü hissettiren gül bahçelerinden, evinize taşıdığınız cıvıl cıvıl rengarenk yansımalarını sizler için derledik.Hepimizin de bildiği gibi güller, doğadan mekanlarımıza aldığımız, yaşamımızda vazgeçemediğimiz, iç mekanlarımızı kişiselleştirmenin ve doğayı en güçlü hissetmenin en romantik yolu…2016 yılının doğaya geri dönüş modasının yoğun olarak yaşandığı bir yıl olduğundan daha öncede bahsetmiştik. Özellikle pembeyi, lilayı, yeşili, maviyi toprak renkleri ve bunun yanında doğadaki tüm canlı renkleri, çiçeklerde form almış desenleri bu yıl tasarımda her yerde görmeye devam edeceğiz.

Çiçeklerden gülü kullandığımız alanları nasıl kullandığımıza kısaca değinirsek; Bu yerlerden ilk başlamamız gereken alanlar bahçeler. Bahçelerde ise özellikle kapı ve pencelerinizi, oturacağınız özel köşelerinizi , yürüyeceğiniz yolları güllerle taçlandırmanız ilk önerimiz.

Sadece bahçede değil evinizin birçok alanında güllerin yanı sıra desenlerini de kullanabilirsiniz. Özellikle gül desenleri koltukların döşemelerinde, perdelerde, yastıklarda, yatak örtülerinde rahatlıkla kullanabilirsiniz.Güller, evinizde romantizmi yansıtmak için ışıltılı küçük aksesuarlarda olduğu kadar, yastıkların kumaşlarında da desen olarak kullanılabiliyor. Gül deseni çok güzel, doğal dokularının yanı sıra sofistike teknikler ile üretilmiş olarak da kumaş ve duvar kaplamalarında tercih ediliyor. Çünkü mekanlarımızın duvarlarını ışık ile yansıttığınız zaman bütün dokular ortaya çıkmakta ve desenin yanı sıra ışıltılı estetik bir görünüm elde edilmektedir. Bu özellikle mekana hoş, romantik bir ambians katmaktadır.

Kumaşların ve duvar kağıtlarının  renginin, deseninin doğru seçilmesi mekana katmak istediğimiz ambians açısından çok önemlidir. Sizin için seçtiğimiz güller, bahçelerde, doğadan evinizin perdeleri, döşemelik kumaşları için seçtiğimiz kumaşlar ise Designers Guild Hometeks’den..O odanın hangi amaca hizmet ettiği, odanın aldığı ışık hacmi, odanın büyüklüğü, bunların seçilmesinde en büyük etkenlerdir. Doğru seçimler harmoni, uyum içinde ortamlar yaratır. İçinde yaşayan insanlara huzur verir. Yaşam alanlarıyla doğa arasındaki sınırları ortadan kaldıran tasarımlar, desenler yazın yüksek enerjisini iç mekanlarda olduğu kadar dış mekanda da hissetmek isteyenler ve özellikle romantik atmosfer yaratmak isteyenler için ideal. Yukarıda yapmış olduğumuz önerilerin yanısıra vazonuzdan eksik etmeyeceğiniz güllerle de mekanızının romantizmini rahatlıkla güçlendirebilirsiniz…

 

WORLD’S BEST ART HOTELS..

DÜNYANIN EN İYİ SANAT OTELLER  

 

Bu yazımız yakın zamanda seyahate çıkacakların kalacağı otellerde bile sanatı her daim görmek isteyenler için.

Artık dünyanın en iyi otellerinin en belirgin özelliği sanatı kendi mekanları içinde barındırıyor olması ve birçok sergi mekanlarının yanı sıra lobilerinde Picasso’nun ve yemek odalarında Warhol gibi sanatçılarının eserlerine rastlamamız. Sizler için dünyadan en iyi sanat otellerinden seçimler yaptık. Bunlardan birinde konaklarken otelin kafesinde otururken bile müze salonları yanı başında olduğu için her an zengin kültürel bir deneyim yaşamaya ve kendinizi otelden çok müzede olduğunuzu hissetmeye hazır olun.

Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmış olsa da sanat her yerdedir. İster müzeye gidelim ister restoran a isterse seyahat için seçtiğimiz otellere.

HOTEL GRAND, ZÜRİH

En iyi özel sanat müzesi olarak bilinen, Hotel Grand+ ortalama 90 adet sanatçıdan oluşan benzersiz bir koleksiyona sahip. Bu sanatçılardan Salvador Dalí, Keith Haring ve Takashi Murakami dev heykeller, Andy Warhol “Büyük Retrospektif Resim” ile konukları selamlıyor; Ayrıca otelde the Rolling Stones, Sylvester Stallone ve Keith Richards ve Slash imzalı bir gitar ve kendine özgün resimler göreceksiniz. Eserleri olan diğer sanatçılar ise Fernando Botero, Sol LeWitt, Joan Miro, Henry Moore, ve Damien Hirst…


 COLOMBE D’OR, PROVENCE, FRANSA

Colombe D’or Cote D’Azur da 25 odalı bir otel. Eserlerini bulundurdukları sanatçılardan Pablo Picasso, Henri Matisse ve Marc Chagall gibi modern ustalar ile uzun bir geçmişi vardır. Matisse, Picasso tabloları, Braques ve Miro yemek salonunda, yüzme havuzunun olduğu bir kenarda ise Alexander Calder asılı duruyor. Sanatın yanısıra lavanta kokuları ile de otel tarihle ayrılmaz bir üçlü.


ROME CAVALIERI, ROMA

Fransız dönem mobilyaları ve Marie Antoinette tablonun yanı sıra Kraliyet eserlerden 1725 Beauvais bir duvar halısı ile dikkat çeken Rome Cavalier’de kalacaksanız güçlü sanat birikiminden ötürü bir sanat tarihçisi ile tur düzenlemenizi öneririz.

BELLAGIO, LAS VEGAS
Las Vegas Bellagio oteli seçtiğiniz takdirde düzenli değişen 1998 Güzel Sanatlar Galerisi’ne zaman ayırmanızı tavsiye ederiz. Sergilerde Picasso, Faberge, Monet, Van Gogh, ve Lichtenstein eserlerinin yer aldığına tanık olursunuz. Ayrıca Yousuf Karsh, Winston Churchill, Brigitte Bardot, Audrey Hepburn, Ronald Reagan ve Grace Kelly gibi ünlü insanların portreleri ile BGFA ilk fotoğraf sergisi de burada bulunuyor. Lobide göz kamaştırıcı Dale Chihuly’dan cam yükleme sanatınada burada rastlıyabilirsiniz.


GRAMERCY PARK HOTEL, NEW YORK CİTY

Sanatçı Julian Schnabel tarafından tasarlanmış, Gramercy Park Hotel kendi başına bir sanat eseridir. Damien Hirst, Jean-Michel Basquiat, Kenny Scharf, ve Andy Warhol dahil olmak üzere birçok sanatçının eserleri Rose Bar, Yeşim Bar, ve Teras gibi ortak mekanlarda görüntülenir.


BRIDGE HOUSE HOTEL, LONDON

Victoria Ve Albert Müzesi’ne sadece kısa mesafe uzaklıkta bir konumda, 19. ve 20. yüzyıl eserlerinin geniş ve özel bir koleksiyonuna sahiptir. Toulouse Lautrec, Charles Schultz Snoopy, Renoir, Picasso ve Chagall gibi sanatçıların seçilmiş eserleri sergilenir. Ayrıca Picasso, Matisse, Pierre-Joseph Redouté, Charlotte Fawley ve Ludwig Bemelmans’dan eserlerde mevcuttur.

21C MUSEUM HOTEL, LOUISVILLE, KENTUCKY

Çağdaş sanat koleksiyoncuları Laura Lee Brown ve Steve Wilson tarafından kurulan 21 ülke genelinde yayılan çeşitli oteller topluluğudur. Chuck Close, Kehinde Wiley, Mickelene Thomas, Bill Viola ve Kara Walker sanatçılarının eserlerinin yer aldığı 85 fazla sergi gerçekleşmiştir.

HENRY JONES ART HOTEL, HOBART, AVUSTRALYA

Avustralya’nın ilk özel sanat oteli olan Hobart dönüştürülmüş ambarlardan oluşturulmuş. Tarihi bölgesinde çağdaş sanat sergilerinde yerel sanatçılara odaklanarak deneyimli ve yeni olduğunu ispatlıyor.

THE SURREY, NEW YORK

Surrey, Upper East Side Relais & Chateaux Hotel, çağdaş sanat sergileri yapması ile biliniyor. Christie’nin eski sanat uzmanı Jenny Holzer Donald Sultanın otelde düzenli olarak yaptığı yeni sergileri kaçırmak istemiyorsanız bir sanatsever olarak New York’ta kalmanız için size öneririz.

 

Yazının devamı için www.archisections.com a bakabilirsiniz..

FASCINATING CITY VENICE OF ART AND ARCHITECTURE.

BÜYÜLEYİCİ ŞEHİR VENEDİK’TE SANAT VE MİMARİ..

1

Venedik bienaline sayılı günler kaldığı şu günler bu yazımda  sizler için Venediğe yapmış olduğum geçmiş seyahatimden mimari, sanat dan kısa kesitler vereceğim.Gerek mimari Gerek konumu gerek suya batmış şehir özelliğiyle bütün dünya şehirleri arasında listede  ön sıralarda yer alan Venedik 118 adacık üzerine kurulu olup ticaret şehri olmasına rağmen geçmiş dönem mimarisini bozmadan korumasına romantik gondol sefaları  ile tanık olabilirsiniz. Eğer seyahatte  hedefiniz Venedik se şubat- mart aylarında gerçekleşen karnavala göre seyahatinizi gerçekleştirmenizi öneririm.Her sene karnaval zamanları değiştiği için tarihleri gideceğiniz seneye göre bakmanız gerekmektedir. Benim favori  şehirlerimden  Venediğe kısaca göz atarsak

2

San Marco (St. Mark) Meydanı:

Bütün dünyaca  Venedik özellikle güvercinleri,gondolları deniz yolu ulaşımıyla bilinmektedir.. Ünlü cafelere ve lüks mağazalara ev sahipliği yapan üzeri kapalı galerilerle çevrili büyük bir mermer salon şeklindedir. Meydan, Büyük Kanal’a harikulade güzellikteki Piazzetta’dan açılmaktadır.

Üzerinde San Marco’nun Aslanı ve San Teodoro’nun heykelleri bulunan granit sütunlar, Constantinople (İstanbul)’dan getirilmiştir.

San Marco (St. Mark) Bazilikası:

Cumhuriyetin devlet kilisesi olan Bazilika, oniki havariden birisi olan San Marco’nun kemiklerini muhafaza etmek amacı ile 1063 ve 1073 yılları arasında, Avrupa ve Bizans karışımı bir tarzda inşa edilmiştir.

Rönasans doneminde ve 17. yüzyılda bazı değişiklikler yapılmış olan Bazilikanın süslemeleri olağanüstü derecede etkileyicidir. San Marco Bazilikası’nın, soğan şeklindeki kubbesi, haçın kolları üzerine inşa edilen farklı yükseklikteki küçük kubbeler tarafından desteklenmektedir. Zengin süslemeleri bazilikaya ‘altın kilise’ ünvanını kazandırmıştır.

Yurt dışına yapılan bir seferden dönüldüğü zaman, elde edilen hazineler San Marco’da sanat eserine dönüştürülmüş, bu nedenle duvarlar, mermer ve değerli heykeller ile kalın bir tabaka ile kaplanmıştır.Ön cephe, rengarenk mermer ve heykellerle donatılmış beş adet büyük giriş kapısı ile delinmiştir.

Orta giriş kapısının üzerine, Constantinople (İstanbul)’dan getirilen meşhur dört adet bronz at heykeli yerleştirilmiştir. 1797 yılında Napolyon tarafından Paris’e götürülen dört bronz at heykeli, Fransız İmparatorluğunun sona ermesiyle yeniden Venedik’e geri getirilir. Bazilikanın içerisinin göz kamaştıran süslemeleri, ender bulunan mermerler, porfir ve Bizans ve Rönesans etkisinde altın kaplı fon özerine yapılmış mozaiklerden oluşmaktadır. 12. Yüzyıl taş döşemeleri oldukça süslüdür.

3

Doge (Düka) Sarayı:

Venedik’in bir güç ve şöhret sembolü olan saray, aynı zamanda hem Düka’nın ikamet yeri, hem de hükümetin bulunduğu yerdi. Beyaz ve pembe mermerin oluşturduğu sevimli geometrik şekillerin düzeni ön cepheye vurgulayıcı bir ifade kazardırmaktadır.

Avlu, heykellerle zenginleştirilerek süslenmiş Rönesans stilinin mukemmel bir örneğidir. Ön cephe, değişken ritmik cumbaları ile Venedik tarzı kemerler, sıva ve duvar süslemeleri ile dikkat çekicidir.

Heyet Odası, elçilerin kabul edilme odası olarak kullanılmaktaydı.

Tavan, Veronese ve öğrencileri tarafından yapılan onbir adet resim ile süslenmiştir.

Düka tahtının üzerinde, Veronese tarafından yapılmış olan ve Türklere karşı Lepanto’da elde edilen zafer anısına İsa’ya teşekkürlerini sunan hristiyan deniz komutanı Sebastian Venier’in resmi bulunmaktadır. Duvarlardaki  Venedik Dükalarının portreleri Tintoretto tarafından yapılmıştır.

Senatörler Meclisi salonunun tavanı, Tintoretto tarafından yapılan olağanüstü güzellikteki Venedik’in Kutsalaştırılması ve İsa’nın haçdan indiriliş sahnesi ile süslenmiştir. 52x23m ölçülerinde olan toplantı salonu, sarayın en güzel odasıdır. Duvarlar, Venedik tarihini anlatan resimlerle döşenmiştir; Büyük Meclis salonunda bulunan Tintoretto’nun Paradiso (Cennet)’i, dünyanın en büyük resimlerinden bir tanesidir. Sarayı ile 17. Yüzyıl hapishanesine bağlayan Ponte dei Sospiri (İç Çekme Köprüsü), 1600 yılında üzeri kapalı bir galeri şeklinde inşa edilmiştir.

Aşıkların iç çekmeleri olmayan bu iç çekmeler, mahkumların, köprünün ince kafesli penceresinden belki de hayatları boyunca son kez ve bir an için görebildikleri bir ışığın iç çekmeleridir.

Campanile (Çan Kulesi):

99m. yüksekliğindeki çan kulesinin sadeliği, bazilikanın şaşalı süslemerine büyük bir contrast yaratmaktadır. Tepesine çıkıldığında Venedik’in harikulade manzarası ile karşılaşılır.

10. Yüzyılda inşa edilen campanile, 1902 yılında yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.

Saat Kulesi 15. Yüzyıla tarihlenmektedir. Kadran ayıları burç sembollerini tasvir etmektedir. Saat kulesinin yukarısında bulunan ve iki adet büyük bronz insan olan meşhur ‘Mori’ler, 500 yıldır saati çalmaktadırlar.

Canale Grande (Büyük Kanal):

15. yüzyılda Fransız yazar Philippe de Commine tarafından ‘dünyanın en güzel caddesi’ olarak adlandırılan Büyük Kanal, Venedik’in en güzel malikanelerine sahiptir.Rialto köprüsünden görüntüsüde büyüleyicidir. – Ponte di Rialto, zarif Rialto Köprüsü, 1588 – 1592 yılları arasında, bir veya daha fazla kürekleri olan harp gemilerinin altından geçebileceği yükseklikte inşa edilmiştir. Büyük Kanalın eşsiz manzarasına sahip, yan yana sıralı sayısız mağazaların bulunduğu ticaret semtinin merkezinde bulunmaktadır.

4

Yaklaşık 2 km. uzunluğunda olan kanalda, ‘Patrici”lerin yaşamış olduğu 200 adet 12. – 18. yüzyıl mermer saraylar yan yana sıralanmıştır.

5

Aslı Çarpar ve Filiz Yılmaz ile kahve keyfi

Sarayların en meşhurları;

Palazzo Corner geç Rönesans dönemi, Cà Grande’de bulunmaktadır

Palazzo Corner -Spinelli, Rönesans dönemi

Palazzo Grimani, geç Rönesans dönemi

Cà d’Oro, “altın malikane”. Venedik’in en güzelidir, geç Gotik dönemi (1440).

Palazzo Vendramin-Calergi, (Rönesans dönemi), 1883 yılında Wagner burada ölmüştür.

Palazzo Dario, Gotik dönemi

Palazzo Rezzonico, heybetli ve çok iyi dengelenmiş geç Rönesans dönemi. Bir 18. yüzyıl müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

Palazzo Foscari, 15. yüzyıl Gotik dönemi, Doge Foscari’nin ikamet ettiği yerdi. .

Palazzo Pesaro, bir barok şahaseri (1710). Bugün, güzel sanatlar galerisi ve doğu sanatı mizesi olarak kullanılmaktadır.

6

7

8

9

LAST OPEN CALL FOR VENICE ARCHITECTURE BIENNALE 2016

EVRENSEL PROJE 2016 VENEDİK MİMARİ BİENALİNE SON AÇIK ÇAĞRI..

Untitled

15.si düzenlenecek “Venice Architecture Biennale” bu yıl da dünya çapında bir sansasyon yaratıp ilgi çekmeyi başardı. Gelecek ay sonunda başlayacak etkinliğe dünyanın birçok ülke katılmakta olup Alejandro Aravena’nın tarafından yönetilmektedir. Bienalin teması ‘Reporting from the front ‘ olarak açıklandı.

The 2016 Venice Architecture Biennale, directed this year by Alejandro Aravena, have taken more attention all around the world about the central exhibition and associated projects which will be on display next months end in Venice. 

venedik bienal 2016

scsc

Proje evrensel bir açık çağrı formatındadır. Seçilen çalışmalar ise 28 Mayısdan 27 Kasım a kadar Sverre Fehn Designed Pavilion’da sergilenecektir.

The announcement is accompanied by an open call for completed projects that address these challenges. Selected projects will be displayed in the Sverre Fehn-designed pavilion at the Venice Biennale from May 28th to November 27th 2016.

wcdas

Bianelin bu seneki ana teması ise ‘Reporting from the Front’ (Gelecekten bildirmek) üzerine olup futuristik mimariyi hedef almaktadır. Katılan Mimarlardan çalışmalarında doğal afetler, konut sıkıntısı, göç, kirlilik, eşitsizlik, trafik ve bunun gibi toplum sorunlarına göndermelerde bulunmaları beklenmektedir. Dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşam şartlarının iyileştirilmesi için mimarların rolünün araştırılması hedefleniyor.

According to La Biennale, ‘Reporting from the Front’ will form one single show spanning the venues. “Reporting from the Front” will share work from Architects tackling issues relating to segregation, inequality, suburbia, sanitation, natural disasters, the housing shortage, migration, crime, traffic , waste, pollution, and community participation. The living conditions of people around the world aimed to investigate the role of the architects for improvements.

venedik bienal 2016 türk pavyon

 

Yüz yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren Venedik Bienali, dünyanın en seçkin kültürel kurumlarından biri olarak kabul ediliyor.

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu na geçmiş den günümüze kısaca göz atacak olursak..

Türkiye, Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi’nde ilk kez 1991 yılında Beral Madra’nın kişisel çabaları ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle yer aldı. Beral Madra, 1991-2001 yılları arasında bienalde yer alan Türkiye sergilerinin küratörlüğü ve komiserliğini üstlendi.

Türkiye Pavyonu, 2003 yılında TC Dışişleri Bakanlığı’nın da desteğiyle bir mekân kiralanmasıyla başlatıldı. 2003 yılındaki ilk Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğü ve komiserliğini de 2007 yılına dek Türkiye’nin Venedik Bienali’ne katılımını sağlayan Beral Madra üstlendi. İlk Türkiye Pavyonu’nda, Gül Ilgaz, Ergin Çavuşoğlu, Neriman Polat, Nazif Topçuoğlu ve Nuri Bilge Ceylan’ın katılımıyla düzenlenen “in Limbo” adlı sergi yer aldı.

2005 yılında Venedik Bienali 51. Uluslararası Sanat Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu’nda, Hüseyin Çağlayan’ın Palazzo Levi’de gösterilen ve Tilda Swinton’ın oynadığı “Olmayan Varolma” adlı video çalışması yer aldı. Serginin küratörlüğünü Beral Madra, koordinatörlüğünü ise Murat Pilevneli yaptı.

Türkiye Pavyonu’nu 2007 yılından bu yana, İstanbul Kültür Sanat Vakfı düzenliyor. Bienale davet edilecek sanatçı ve sanatçıları belirleyecek küratör iki yılda bir değişen Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu tarafından öneriliyor.

2007 yılında Venedik Bienali 52. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü üstlenen Vasıf Kortun, pavyon için bir proje geliştirmek üzere Hüseyin Bahri Alptekin’i davet etti. Alptekin’in “Don’t Complain” adlı yerleştirmesi, girişleri yarı kemerli, her biri özgün beş tekil hücreden oluşuyordu.

2009 yılında Venedik Bienali 53. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nda küratörlüğünü Başak Şenova’nın üstlendiği  “Lapses/*” başlıklı proje yer aldı. Proje, Banu Cennetoğlu’nun “KATALOG 2009” ve Ahmet Öğüt’ün “İnfilak Etmiş Kent” başlıklı işlerinden oluşuyordu.

Venedik Bienali 54. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Türkiye’yi “Plan B” adlı işiyle Ayşe Erkmen temsil etti. Türkiye Pavyonu, Fulya Erdemci’nin küratörlüğünde ve Danae Mossman’ın küratöryel işbirliğinde gerçekleştirildi.

2013 yılında gerçekleştirilen Venedik Bienali 55. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Emre Baykal’ın küratörlüğünde gerçekleştirilen Türkiye Pavyonu’nda Ali Kazma’nın “Rezistans” başlıklı video serisi yer aldı.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla Türkiye, 2014 yılından itibaren Venedik Bienali’nde uzun süreli bir mekâna sahip oldu. Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen bu mekân sayesinde Türkiye Pavyonu, 2014 yılında ilk kez Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde de yer aldı.

7 Haziran-23 Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde Türkiye Pavyonu’nda küratör Murat Tabanlıoğlu ve proje koordinatörü Pelin Derviş’in sergi ekibinde yer alan Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan’la beraber hazırladığı Places of Memory (Hafıza Mekanları) başlıklı proje yer aldı.

9 Mayıs-22 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen Venedik Bienali 56. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nda Sarkis’in eserleri yer aldı.  Defne Ayas küratörlüğünde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı koordinasyonuyla gerçekleştirilenTürkiye Pavyonu sergisi, bienalin ana mekânlarından Arsenale’deki Sale d’Armi binasında yer aldı.

Bu yıl 28 Mayıs – 27 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Venedik Bienali 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda, Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar ve Feride Çiçekoğlu’nun önderliğindeki Hüner Aldemir, Hande Ciğerli, Gökçen Erkılıç, Nazlı Tümerdem ve Yiğit Yalgın’dan oluşan ekibin hazırlayacağı; Namık Erkal ile Cemal Emden’in destekleriyle şekillendirilecek Darzanà başlıklı proje yer alacak

Türkiye Pavyonu Sponsorları

Türkiye Pavyonu, TC Dışişleri Bakanlığı ile TC Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde gerçekleştiriliyor.

Uluslararası Sanat Sergisi’nde yer alan Türkiye Pavyonu 2007 yılında Garanti Bankası tarafından desteklenirken, 2009 yılında İKSV’nin kendi imkânları ile yapıldı. 2007’de başlatılan Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Dostları programı 2011 yılında da pavyonun gerçekleştirilmesine katkıda bulundu. 2011, 2013 ve 2015’te sponsorluğu Fiat tarafından üstlenilen Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu, 2013 ve 2015 yıllarında SAHA Derneği’nin prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirildi.

2014 yılında 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde yer alan Türkiye Pavyonu ise Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğunda, Häfele’nin prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirildi. 2016 yılında düzenlenecek 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu yine Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğu ve Competenza’nın prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirilecek.

Türkiye’nin Venedik Bienali sergilerinde uzun süreli bir mekânda yer almasını sağlayan kişi ve kurumlar arasında Akbank, Mehveş-Dalınç Arıburnu, Berrak-Nezih Barut, Ali Raif Dinçkök, Vuslat Doğan Sabancı, Füsun-Faruk Eczacıbaşı, Oya-Bülent Eczacıbaşı, Enka Vakfı, Nesrin Esirtgen, Eti Gıda San. ve Tic. AŞ, Ahu-Can Has, Öner Kocabeyoğlu, MAÇAKIZI, Tansa Mermerci Ekşioğlu, Polimeks Holding, SAHA, Taha Tatlıcı, T. Garanti Bankası AŞ, Vehbi Koç Vakfı, Zafer Yıldırım, Yıldız Holding AŞ yer alıyor.

 

FEEL THE PEACE BY CREATING BALANCE IN THE ZEN GARDEN

ZEN BAHÇESİNDE YARATILAN DENGE İLE HUZURU HİSSEDİN

Baharın keyfini sürdüğümüz şu günlerde bahçelerin keyfi de şüphesiz tartışılmaz. Bahçe keyfini sevenler zen bahçeleri yazımız sizler için… Zen bahçelerinin yaklaşık 1500 yıllık tarihi vardır ve Japon kültüründe önemi büyüktür. Yarattığı huzurla doğanın içindeki dengeyi bulduğumuz ana eşdeğerdir. Zen bahçesi, kum, çakıl, kaya ve bazen çimen veya diğer doğal unsurlar içeren bir Japon Bahçesi çeşididir.  Zen bahçelerinde bambu, su kanalları ve Zen heykelleri bulunabilir.

Bahçenizi kolayca bir zen bahçesine dönüştürebilirsiniz. Zemini düzleştirip, üzerine çakıl taşları ve küçük kayalar koyarak tırmıkla düzeltin ve işte sizin minik Zen bahçeniz hazır.Sade mekanları seviyorsanız ve çiçek yetiştirmek istemiyorsanız sadece yapraklı ağaçları, yeşili görmek istiyorsanız zen bahçesi sizin için idealdir. Dilerseniz tüm bahçenizi zen bahçesine çevirmek yerine, bahçenizin ya da evinizin bir köşesini Zen bahçesi olarak tasarlayabilirsiniz. Ancak bahçenin bütününde yarattığınız Zen bahçesinin yerini hiçbir bahçe tutamaz. Akan sular üzerinde kuracağınız köprülerde bahçenin vazgeçilmeyen aksesuarlarıdır.

Zen bahçesi oluşturmak oldukça ekonomiktir ve Zen bahçeleri dar alanları geniş gösterebilir. Bu bahçe için doğru materyal seçimi yapmanız gerekir. Bundan önce de bahçenizi nerede kurmak istediğinize ve bahçenin planına karar vermelisiniz.

Zen bahçesi dekorasyonunda kullanılan her malzeme bir anlam taşımaktadır. Ufak adalar Japon adalarını, çakıllar ise okyanusu simgelemektedir. Zen bahçesinde kullanılan bitki türlerinin çoğu uzun süre bozulmadan kullanılabilir. Eğer çim kullanmazsanız bahçeniz hiç bakım gerektirmez. Çim tercih etmeniz durumunda da çimleri düzenli biçip sulayarak kolayca bakımını yapabilirsiniz.

Zen bahçesini yaratan Zen kültürü nedir?

Bahçede kullanılan her öğrenin bir anlamı vardır. Sadece görünüş olarak hoşunuza gitmesi dışında kullandığınız malzemelerin ne anlama geldiğini de bilmeniz bahçedeki dengeyi sağlamak açısından da önemlidir. Bu sebebten Zen bahçeleri huzurlu ve sakin mekanlardır.Siz de bu bilgiler ışığında içinizde dengeyi, yaşamınızda huzuru yaratacak kendi Zen bahçenizi oluşturabilirsiniz.