EMBRACE NATURE, CLEAR CARBONDIOXIDE FOOTPRINT IN THE LIVING AREA!

DOĞAYA SAHİP ÇIK, KUCAKLA, YAŞAM ALANINDAKİ KARBONDİOKSİT AYAK İZİNİ TEMİZLE!

19 Ekim 2018’de İstanbul’da yapılacak uluslararası ‘’Archisections Yeşil ve Mavi’nin Sonsuz Tonları’’ etkinliğinin amacı nedir? ”Karbondioksit ayak izini azaltmadaki yeri nedir?” sorularını öncelikle cevaplayalım.

Konferansın amacı Karbondioksit ayak izlerini temizleyerek Şehir Hayatını Doğanın Yeşil ve Mavinin Sonsuz Tonları ile Yaşamak…

Doğanın yaşamımıza nefes verdiği alanlar olan Yeşil – Mavi çevre dostu binalara yeterli ilgi gösterilmezse karbondioksit ayak izleri ile çevre ve insan sağlığının olumsuz etkileneceğini tahmin etmek hiç de zor değil!

Konferans da iklim değişikliğine en az yol açacak olan ekolojik yapı malzemeleri ile tasarlanan yeşil binaların, çevresel, toplumsal ve ekonomik yararları ile ilgili sunumlar yapılacak. Binaların karbon salımlarının, yaklaşık yüzde 30’una neden olduğu göz önünde bulundurulup, bu soruna çözüm bulmak adına dünyadan, Türkiye den ünlü şehir planlamacıların, mimarların sunacakları en iyi gelişmiş dünya şehir örnekleri ile şehir hayatından karbon dioksit ayak izlerini nasıl temizleyip dünya güzeli Unesco tarafından en yaratıcı şehir ödülü alan İstanbul şehrimizde doğayı kucaklayan çevre ve insan sağlığına odaklı yaşam alanları yaratırıza cevap aranacak! Konferans da sunumu yapılacak Hiroshima şehri atom bombasından sonra doğanın gücünün farkında olan bir toplum bilinciyle karbondioksit ayak izlerinden nasıl temizlenip tekrar yaşam a döndü? Yapılacak sunumlardan ikinci bir örnek olan Karbon dioksit ayak izleri temizlenerek Los Angeles da uygulamaya başlanılan Sürdürülebilirlik Planı merak la bekleniyor.

Son yıllarda küresel ısınma, buzulların erimesi, deniz sularının yükselmesi, doğal afetler ve mevsimler arası geçişlerdeki sert değişimlerin daha sık yaşanması insanların karbondioksit ayak izlerinin doğaya verdikleri zararın boyutlarının her geçen gün büyüyerek artmasıyla ilişkilendiriliyor.

Günümüzde fosil yakıt tüketimi artarken, su kaynakları azalıyor veya kullanılamaz durumda, dolayısıyla doğanın dengesindeki bozulma gözler önünde. Tüm bunlardan yola çıkarak, çevre duyarlı bilinci ile en azından kötüye giden dönüşümün biraz olsun yavaşlatılması ve yenilebilir enerji kaynakları tam randımanlı kullanılabilecek duruma gelene kadar zaman kazanılması hedefleniyor. Bu bilinç ile beraber karbon ayak izi kavramı önem kazanıyor. Son yıllarda dillerden düşmeyen karbon ayak izi nedir?

Karbon ayak izi nedir sorusuna verilebilecek en doğru cevap; tüketim aşamasın da insanın tüm canlılara, çevreye verdiği zararın karbondioksit biriminden ölçüsüdür. Eğer herkes kendi yaşam alanında doğaya sahip çıkar, karbon ayak izini hesaplar ve azaltmaya çalışır ise kötüye giden döngü dengelenebilir.

Karbon ayak izi hesaplama nasıl yapılır? Hesaplama için yaşam alanınızda kişi sayısı, doğalgaz su tüketiminiz yakıt sarfiyatı araç modeliniz toplu araç kullanımınız öncelikle listenizde olması gerekenler.

Yaşam alanımızda, karbondioksit ayak izine sebep olan en başlıca bölgesel ve küresel karbon piyasaları aşağıdaki gibidir.

*Doğal gaz Petrol Kömür*Özel Araç*Araba imalatı*Mimari, Binalar Mobilyalar, *Giyecek vs*Toplu taşıma*Eğlence tatil*Finansal hizmetler,

Kısacası yaşam alanımızın her alanında yer alan yukarıdaki maddelerden sera gazına, fosil atıklara sebep olacak üretimlerin hepsi hesaplamada listede bulundurulmalıdır. Gelişmekte olan karbon piyasalarının potensiyelin deki artışı engellemek adına İklim politikasında ve karbon piyasalarında yeni düşük karbonlu strajilerin önemi tartışmasız çok büyük. Bu sebepten küresel karbon piyasalarının görüşlerini de alarak, küresel yeni karbon çerçeveleri olan yeni pazar mekanizmaları ve yeşil iklim fonunun potansiyeli için karbondioksit ayak izi doğru hesaplanarak ilerlenmelidir. Toplumdaki her bireye bu konuda bilinçlenme sağlanmalıdır. Karbon ayak izini azaltacak önlemlerden toplumdaki her bireye detaylı bahsetmek gerekir. Doğayı korumak, Ağaç dikmek, kısa mesafede toplu araç elektrikli taşıma ya da bisiklet kullanarak, bitkisel atık veya hayvansal atıkların çöplere atılması yerine gübre olarak kullanılması karbondioksit ayak izi oranını azaltacaktır. Sadece Karbon ayak izini azaltacak en büyük yöntemlerden biriside doğalgazı gereğinden fazla kullanmamak olacaktır. Onun yerine güneş enerjisini kullanarak veya ısı yalıtımı yaptırarak doğalgazdan meydana gelebilecek karbon ayak izini azaltmış olacağı açıklanmalıdır.

Küresel ısınmaya sebep olan sera gazların hepsi insanlığın bireysel toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan her türlü aktivite özellikle plastiğin üretilmesi karbon salınımına sebep olan en önemli etkenlerdendir. En önemlisidir çünkü suni atıkların geri dönüşmemesi yaşadığımız dünyaya doğaya çok büyük zarar veriyor. Bu sebepten mümkün olduğunca sürdürülebilir dönüşebilen doğayla uyum içinde olan ürünler kullanılmalıdır.

Tarımsal üretim, hayvancılık, yapılaşma, orman ürünleri ve deniz ürünleri insanlık olarak ihtiyaçlarımızı karşılamak için bulunuyor. Karbon ayak izi özellikle bu alanlarda da yer aldığı durumunda tehlike arz ediyor. Kısacası bütün bu üretim alanlarında ortaya çıkan karbondioksit salınımını göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü orman alanlarında yapılan uygulamalar karbon ayak izinin artışına sebep olurken telafisi de olmayacak bir yola girilmiş oluyor.

Şu anda dünyanın telafi edebileceğinin çok üzerinde bir tüketim çağındayız. Böyle giderse doğal kaynakların son bulması ve temiz tatlı su kaynaklarının hızlı bir şekilde yok olacağından bahsediliyor. Bunun olmaması için de hepimize, hem hükümetlere hem de bireylere oldukça fazla sorumluluk düşüyor.

Bu sorumluluk da hep beraber, el ele sorumlulukları paylaşmak doğayı kucaklamak için ‘Archisections Yeşil Mavinin sonsuz tonları’ konferansında buluşalım..

 

 

 

 

 

 

 

ARCHISECTIONS POSTER PRESENTATIONS

POSTER SUNUMU

Rüyalarınızı daha yeşil veya mavi bir dünya için bizimle paylaşmaya davet ediyoruz!

Sevgili Yeşil & Mavi Proje Tasarımcıları, Mimarlar veya Hayalperestler…

Archisections sergisinde, çalışmalarınızı Powerpoint / Keynote ile, 3D baskı veya video olarak sergileyebileceğiniz ve Archisections konferansının ilgili seyircisine açıklayabileceğiniz ”Poster / Video Sunumu” bölümü olacaktır.

Uygulamanızda, içeriği incelemek ve değerlendirmek için içeriği, 60 kelime ve komite için bir resim (archisections8.com web sitesinde görüntülenecek) ile açıklayabilirsiniz.

Sevinç Ormancı – M.Architect

Archisections Koordinatörü

 

ARCHISECTIONS POSTER / VIDEO / 3D SUNUMU

(VIDEO – 3D BASKI – POWERPOINT / KEYNOTE SUNUMU)

 

 

Klasik söylemi ile ‘‘Poster Sunumu’’ olan etkinliğimizin bu bölümünde katılımcılarımızı, projelerini Powerpoint ya da Keynote sunum, 3D baskı veya Video olarak sunmaları için cesaretlendiriyoruz.

Katılım ücreti 1.000 TL

ÜRÜN ANLATIM DENEYİMİ

Etkinlik süresi boyunca yarım saatlik aralarla her biri 15 dakika sürecek ürün anlatım deneyimi sunumlarınız da etkinlik kapsamında yer alacaktır. Ürünlerinizle ilgili katılımcıyı ilgilendirecek detayları, ürünün tanıtımını, temin/üretim koşulları ve diğer detayları bu sunum içerisinde anlatabilirsiniz.

Ürün anlatım deneyimi, 15 dakikalık seanslar halinde olup, her bir seans 500 Euro’dur.

Archisections, projeye uygun olmayan ürün anlatım/sunum deneyimlerini onaylamama hakkına sahiptir.

 

 

 

ARCHISECTIONS GREEN &BLUE AWARD WINNERS

GREEN &BLUE AWARD WINNERS

Yeşil Ödülü (küçük – orta ölçekli ev / kule / bina) Mavi Ödülü (Çoklu yerleşimler için büyük ölçekli ana plan)

 

Yeşil & Mavi Ödül Kriterleri…

YEŞİL-MAVİ Uluslararası Proje Ödülü, tasarım mükemmeliyetini sürdürülebilirlik ilkeleriyle birleştirebilmiş bir projeye verilecektir. Tasarım niyetinde ve performansında üçlü bilançonun, sosyal, ekonomik ve çevresel değerlerine bağlı kalan en üst seviyede ki başarıya ödül verilecektir. 2018 Ağustos ayına kadar yeni tamamlanan projelerin başvurması beklenmektedir. (son 4 yıla ait veya önümüzdeki 2 yıl içinde tamamlanacak olanlar.)

DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ

Ölçüm 1               – Sosyal-Ekonomik göstergeleri kapsayıcı tasarım

Ölçüm 2               – Bölge Halkına Yönelik  Tasarım

Ölçüm 3               – Ekoloji için Tasarım

Ölçüm 4               – Su için Tasarım

Ölçüm 5               – Ekonomi için Tasarım

Ölçüm 6               – Enerji için Tasarım

Ölçüm 7               – Sağlık için Tasarım

Ölçüm 8               – Kaynaklar için Tasarım

Ölçüm 9               – Değişim için Tasarım

Ölçüm 10 – Buluş için Tasarım

Yarışma Şartnamesi

 

 

Yeşil & Mavi Ödülleri Yarışma Kurulu

Doç. Dr. Ervin Garip (İ.T.Ü.)

Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu (İ.K.Ü.)

Prof. Dr. Doğan Zafer Ertürk (Işık Üniversitesi)

Doç. Dr. Rana Kutlu (İ.K.Ü.)

Doç. Dr. Ece Ceylan Baba (Yeditepe Üniversitesi)

Prof. Dr. Mustafa Özgünler (M.S.G.S.Ü.)

Y.Mimar Sevinç Ormancı (Sedeko Mimarlık)

Dr. Ögr. Üyesi Ümit Arpacıoğlu (M.S.G.S.Ü.)

Doç. Dr. Kerem Yavuz Arslanlı (İTÜ)

Dr. Ögr. Üyesi Vehbi Tosun (İ.K.Ü.)

Dr. Duygu Erten (TURKECO)

Y.Mimar Orkan Zeynel Güzelci (İ.K.Ü.)

Prof. Dr. Ayhan Usta (İ.K.Ü.)

 

Raportör

Mimar Ayşenur Hilal Iavarone (İ.K.Ü.)

 

 

 

 

 

 

HOW RE_PROVIDING THE BALANCE IN NATURE, CAN GUARANTEE THE FUTURE OF MANKIND

 

İNSANOĞLU DOĞADAKİ DENGEYİ YENİDEN NASIL SAĞLAYIP GELECEĞİNİ TEMİNAT ALTINA ALABİLİR?
Su-Hayattır-4
Dünyanın oluşması ve üzerinde canlıların yaşayabilmesi için mükemmel bir ekolojik dengeye sahip olması milyarlarca yıl almıştır.

Ne yazık ki, son yüzyılda insanoğlu bu mükemmel dengeye çok ciddi zarar veriyor. Daha önceki yazımda enerji tüketimi arttıkça doğadaki dengelerin nasıl bozulduğunu sizlere aktarmaya çalışmıştım. Bu kez doğadaki dengeleri yeniden sağlayabilmek için çözüm önerilerinde bulunacağım. Bazılarını uçuk bulabilirsiniz. Ancak, sizi temin ederim ki, bu yüzyıl içerisinde, aşağıda belirttiğim düşünceler ve olması gerekenler listesinin büyük bir çoğunluğu gerçekleşecektir. Dünyamızın oluşması ve üzerinde canlıların yaşayabilmesi için mükemmel bir ekolojik dengeye sahip olması milyarlarca yıl almış olsa da, özellikle son yüzyılda insanoğlu bu mükemmel dengeye çok ciddi zarar veriyor. http://serhansuzer.com/enerji-ve-cevre-dunya-nereye-gidiyor/ linkinde bulabileceğiniz bir önceki yazımda bu sorunu irdelemiştim. Enerji tüketimi arttıkça doğadaki dengelerin nasıl bozulduğunu sizlere aktarmaya çalışmıştım. Bu yazımda ise doğadaki dengeleri yeniden sağlayabilmek için çözüm önerilerinde bulunacağım. Bu konuda aklımda çok fikir var. Kimi fikrimi oldukça uçuk bulacaksınız, kimini ise yapılabilir. Ancak, sizi temin ederim ki, önümüzdeki yüzyıl sene içerisinde, aşağıda belirttiğim düşünceler ve olması gerekenler listesinin büyük bir çoğunluğu gerçekleşecektir. Bu vereceğim reçete bu kadarla da kalmayabilir ve aklıma geldikçe bazı eklemeler yapabilirim. İşte, size doğada yapılan tahribatı tamir edebilmek için reçete: 1. Kapitalist sisteme ayarlamaların yapılması: Kapitalist sistem özellikle inovatif, başarılı ve çalışkan insanları ödüllendirdiği için insanlık tarihindeki en büyük gelişmelerin geçtiğimiz yüzyıl içerisinde yapıldığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda, insanoğluna gerekli teşvikleri verince ve motive edince nasıl bir ilerleme gösterebileceğine hepimiz tanık olduk. İnternet, otomobiller, uçaklar, bilgisayarlar, cep telefonları ve daha sayamayacağımız, hayatımızı baştan aşağı değiştiren ve ardı arkası kesilmeyen binlerce keşiften bahsediyoruz. Bütün bunlar insanoğlunun istediğinde neler yapabileceğini ve ucu bucağı kestirilemeyen kapasitesini gösteriyor. Ayrıca, bundan sonra da hızlı gelişmelerin ve inovasyonların birçok farklı alanda devam edeceğini de söyleyebiliriz. Ancak, insanlık adına büyük gelişmelerin itici gücü olan kapitalist sistem için doğayla barışık diyebilir miyiz? Hayır. 4 Esasında, sistemin eleştirebileceğimiz en önemli yanı doğayla uyumlu ve barışık olmamasıdır. Sadece tüketim üzerine kurulu bir sistemin doğaya yapacağı tahribatı düşünebiliyor musunuz? Varsa yoksa daha fazla satış yapmak ve gelirlerini artırmak. Sistemin nihai amacının yanı sıra, nüfus artışı ve modern hayatın gereksinimlerini karşılamak üzere tüketimin de kendi doğal süreci içerisinde sürekli artış göstermesiyle tüketimi karşılamak için üretim de sürekli artıyor ve doğanın dengeleri umarsızca tahrip ediliyor. Daha fazla üretebilmek için doğada bulunan birçok önemli hammadde ve doğal kaynaklar hızla tüketiliyor, doğanın bir denge oluşturduğu bölgelere doğayla barışık olmayan binalar yapılmakta (örneğin, dere yataklarına yapılan binalar). Hatta insanlar geçinebilmek ve para kazanmak için kendileri doğayı bizzat tahrip edebiliyorlar. Memleketimizde ve dünyanın birçok farklı yerinde para kazanabilmek için her yaz lüks beldelerde çıkartılan orman yangınları ve yanan ormanların yerine villalar dikip rant sağlayan şahsiyetsiz kişiler buna örnek teşkil etmektedir. Bunun gibi daha birçok örnek var. Aşağıda sistemle doğanın nasıl çakıştığını çok net ortaya koyan bir videoyu paylaşmak istiyorum sizlerle: http://www.eco-currency.net/ Eko para birimini anlatan bu videoda Alberto diye adlandırdıkları Brezilya’da yaşayan bir çiftçiden yaşadıklarından örnek verilmiş. Alberto, Amazon ormanlarının bulunduğu bölgede yaşıyor. Ancak, ormanın kendisi için ekonomik hiçbir değeri yok. Geçimini sürdürmesi gerekiyor. Bunun için ormanı yakıp kendisine tarım yapabileceği bir alan açıyor. Tarım yapıyor, ürettiği soya fasulyesini satıp geçimini sürdürebiliyor. Halbuki, Alberto’ya içinde yaşadığı ormanı koruması için maddi olanak sağlansa (örneğin, para verilse) o ormanı yakmayacak ve tam tersine korumak için elinden geleni yapacaktır. Eko para birimi, devletler tarafından bu menfaatin bu insanlar için sağlanması anlamına geliyor. Dünyanın birçok yerinde bu ikilemi yaşayan ve ekonominin gereksinimlerini yerine getirmek için doğayı tahrip eden milyonlarca insan var. Eco para birimi bana göre bunun önüne geçebilecek iyi düşünülmüş, yararlı bir yöntemdir. Ekonomi büyürken aynı zamanda ekolojinin korunmasını sağlayan bir sistemdir. Eko para birimi dışında bazı önerilerim var. Öncelikle sistemde doğayı koruyan kollayan kişilerin ödüllendirilmesinden bahsettik. Bir de bunun tam tersini yani doğaya zarar verenlerin cezalandırılması gerekir. Eko para birimine kaynak yaratmanın yollarından birisi de doğaya zarar verenlerin (fabrikalar, oteller, vs.) vergilendirilmesiyle elde edilen kaynakların doğayı koruyan, kollayanlara aktarılmasıdır. Ayrıca, orman yakan veya doğaya kasti olarak zarar veren kişilere de en ağır cezanın verilmesi gerekir. Yine benzer şekilde alınan birçok dolaylı ve direk vergilerin ve ücretlendirmelerin önemli bir kısmının doğayı korumak için kullanılması gerekir. space_mining Bu kez başka önemli olan konuya, kapitalist sistemin temelini oluşturan unsurlardan olan borsaya bir bakalım. Borsada şirketlerin performansları gelir ve kârlılık üzerine kurulmuştur. Salt gelirler veya kârlılık performansına bakılması demek, o şirketin ürettiği malların veya verdiği servisin tüketilmesini sağlamak için elinden geleni yapması anlamına geliyor. Peki, borsanın doğayla barışık olmayan bu çalışma dinamiği doğayı korumak için değiştirilemez mi? Elbette değiştirilebilir. Yapılması gereken şey borsaya kote olan bütün şirketler için ayrıca “Çevre Endeksi” oluşturup şirket değerini de borsadaki değerinin yanı sıra, şirketin çevre endeksi ortalamasından hesaplamak işin görünümünü tümüyle değiştirir. Başka bir deyişle, “şirketimizin değeri yüzde olarak şu kadar arttı” diye böbürlenen, borsaya kote şirketlerin yöneticileri, çevre endeksinin denkleme dâhil edilmesiyle şirketlerini çevreyle barışık hale getirebilmek için ellerinden geleni yapmaya çalışacaklardır. Bu da doğa ile borsa arasındaki dengenin sağlanmasına büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca, ülkelerin ekonomik karnelerinin dışında bir de “ekolojik karne”lerinin olması gerekir. Başka bir deyişle, cari açık/fazla gibi önemli ekonomik göstergelere ne kadar önem veriliyorsa ülkenin karbon salınımı gibi ekolojik göstergelere de aynı önemin verilmesi gerekir. Ekolojik göstergelerin dünyadaki kamuoyuyla da sürekli paylaşılıyor olması gerekiyor. Hatta daha da ileri gitmek gerekirse bir ülkenin ne kadar iyi yönetildiği ve başarısı ekonomik ve ekolojik göstergelerin ortak paydasından yola çıkılarak yorumlanmalıdır. Yani, ekonomisi krizde olan bir ülkenin ekolojik karnesi parlaksa o ülkenin durumunun iyi olarak algılanması, ekonomik göstergeleri çok parlak olan bir ülkenin de eğer ekolojik göstergeleri kötüyse krizde olarak algılanması gerekir. Böyle bir dengeleme, politikacıları çevreyle ilgili yapmaları gerekenler konusunda teşvik eder, olaylara farklı bir açıdan bakmalarını sağlar. 2. Enerji ihtiyacının %100 yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması: Fosil yakıtlarının rezervlerini ve alternatiflerini artırmak için büyük çaba harcayan ve en büyük yatırımları bu alanda gerçekleştiren insanoğlu benzer bir çabayı yenilenebilir enerji alternatiflerinin artırılması ve teknolojilerin geliştirilmesi için göstermiyor. Bunun elbette siyasi ve ticari sebepleri var. Bu sorunu çok net bir şekilde ele alan bir karikatürü sizlerle paylaşmak isterim: portlandroof Bu karikatürden de görebildiğiniz gibi insanlık tarihinde çıkan önemli savaşların sebebi hep yaşam için çok önemli olan yeryüzü kaynaklarının (enerji, su, vs.) paylaşımı olmuştur, çünkü bu kaynakların sahipleri olmuştur her zaman. Paylaşım konusundaki anlaşmazlıklar diplomatik yolla çözülemediği durumlarda ise savaşlar çıkmıştır. Peki, güneşin bir sahibi var mıdır? Hepimiz güneşin sahibiyiz. Bunun şöyle bir anlamı daha var: Güneşin, yeryüzündeki kaynakların paylaşımı için sürekli kavga eden ve savaşan insanlığa barış ve huzur getirme potansiyeli vardır. Bir de tabii kaynakların paylaşımını hegemonyaları altına almak ve ilgili ülkeyi kontrol edebilmek için oluşturulan diktatörlük gibi sistemlerin sonunu getirme potansiyeli vardır. Yani, güneş enerjisi insanlığa doğal bir demokrasi sağlayabilir. Bu kaynak yeryüzüne her gün ulaşmaktadır. Yapılması gereken tek şey güneş enerjisinden bütün insanlığın azami ölçüde faydalanmasını sağlamaktır. Şu anda bile atıl durumda olan ve pek faydalanılmayan A.B.D’deki Mojave Çölü, Şili ve Peru’daki Atacama Çölü, Kuzey Afrika’daki Sahara Çölü, Hindistan’da Rajasthan Eyaleti, Çin’deki Taklamakan Çölü, Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi, Suudi Arabistan’ın Rubülhali Çölü, Ortadoğu ve Avustralya’nın büyük bir çoğunluğunda bulunan çöllerin yanı sıra, dünyanın güneş verileri maksimum olan birçok bölgede bulunan enerji kaynakları dünyanın enerji ihtiyacını büyük ölçüde karşılamaya yeter. Başka bir deyişle, geçmişte insanların olabildiğince uzak durduğu ve fazla kimsenin yaşamadığı çöller, gelecekte dünyanın en önemli enerji kaynaklarının bulunduğu yerler olacaklardır. Bir de buna dünyadaki güneş verileri biraz daha düşük, ama önemli oranda vasatın üzerinde olan bölgeleri de kattığımızda, dünyadaki enerji ihtiyacını sadece güneş sayesinde karşılayabileceğimizi söylemek yanlış olmaz. Tabii, bunun için CSP, fotovoltaik, CPV gibi bütün merkezi ve bağımsız güneş enerjisi teknolojilerinin devrede olması gerekir. Belki, bizim jenerasyon göremeyecek olsa da uzayda güneş enerjisinden faydalanmak için teknolojiler geliştirilecek ileride. Sonuçta, bir filtre görevi gören atmosferimizin dışına çıkılarak güneşe daha da yaklaşıldıkça güneş enerjisinden çok daha fazla verim almak mümkün olacaktır. Tabii, buradaki sorun da atmosferin dışında, uzayda elde edilen enerjinin dünyaya nasıl iletileceği konusudur. Güneş enerjisi gibi rüzgâr, jeotermal, biyokütle gibi diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının da mutlaka değerlendirilmesi gereklidir. Sonuç olarak, bana göre dünyadaki enerji ihtiyacı, fosil yakıtlara ihtiyaç duymadan, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla rahatlıkla karşılanabilir. Ancak, bunun için ciddi bir süreç gereklidir. Devletler o iradeyi gösterdikleri takdirde dünyanın birçok bölgesinde makro ve mikro planlamalar yapılabilir. Bu zaman alabilse de belli bir süre zarfında, planlı ve programlı bir şekilde fosil yakıt kullanımından yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş gerçekleştirilebilir. Bana göre bu hayal değildir. Yeter ki, bu konularda halkların desteği olsun ve kamu ile özel sektör temsilcileri koşulsuz bir biçimde bu değişimin arkasında olsunlar. 3. Enerji verimliliği: Yenilenebilir enerji kaynaklarından bahsetmişken enerji verimliliğinden bahsetmemek olmaz. Enerji verimliliği alınan bazı önlemlerle tüketilecek enerjiden tasarruf sağlanması ve enerji tüketimini en aza indirgemektir. Enerji verimliliği kısaca iki türlü yapılır. Birincisi, alınan bazı önlemlerle hiçbir yatırım yapmadan enerji tüketiminin azaltılması (ki, bunu yapmamak için sadece bilgiden yoksun olmak gerekir). İkincisi ise yatırım yaparak teknolojik bazı iyileştirmelerle enerji tüketiminin optimum seviyelere çekilmesidir. Burada yatırımcı yapmış olduğu yatırımın finansal performansına göre kararını verir. Başka bir deyişle, enerji verimliliğiyle ilgili yapılacak yatırımda, bu yatırımın geri dönüşü ve getiri oranları karar verme sürecinde önemlidir. İdeal dünyada enerji tüketiminin enerji verimliliği kapsamında minimuma indirilmesi ve ihtiyaç duyulan enerjinin de yenilenebilir enerji kaynaklarıyla sağlanması gerekir. 5 4. Fosil yakıtların hammadde olarak kullanılması: Bulunduğum her yerde petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtlarının yakılması yerine hammadde olarak kullanılabileceğini söylüyorum, çünkü yakılan fosil yakıtların karbon salınımı çok fazla ve fosil yakıtların yakılmasının doğaya ciddi zararı var. Halbuki, fosil yakıtlar endüstiyel bazı ürünlerin hammaddesi olarak kullanılabilir. Örneğin, petrolün petrokimya sektöründe, doğalgazın da gübre yapımında kullanılabileceğini söyleyebiliriz. Üzerinde çalışılırsa daha birçok farklı fosil yakıtların farklı kullanım alanları da tespit edilebilir. Fosil yakıtlardan bu şekilde oluşturulan maddelerin mutlaka geri dönüşebilir olmaları sağlanmalıdır. Bu şekilde geri dönüştürülen maddelerden hem daha az fosil yakıt kullanılarak tasarruf yapılması sağlanır, hem de doğaya bırakılan maddelerin miktarı azaltılarak çevreci bir yaklaşım sergilenmiş olunur. 5. Şehir planlaması ve yapıların tümüyle değiştirilmesi: Şehir planlamalarının artık doğaya zarar vermeyecek şekilde tasarlanması gerekiyor. Doğayla uyumlu şekilde tasarlanacak yeni şehirlerdeki evler beton yerine farklı materyallerden yapılacak belki de. Doğayla bir bütün oluşturacak bu materyallerin devreye girmesiyle yüksek binaların yapımı işin uzmanları tarafından tekrar gözden geçirilmesi de ihtimal dâhilindedir. Ayrıca, kendi enerjisini üreten binalar (bugünlerde evlerin duvarlarına sürülen ve enerji üreten boyalarla ilgili ARGE çalışmaları olduğunu biliyorum) ve sürdürülebilirlik kavramları ön planda olacak. Son olarak, yapıların farklı bölümleri çeşitli amaçlar için kullanılacak. Dört sene önce Cannes’da düzenlenen Uluslararası Gayrimenkul Fuarı MIPIM’de bir sunuma katılmıştım. Çin’de kurulacak yeni bir şehrin tasarımını yapan bir Alman mimarlık ve şehir planlama şirketi çok önemli bir noktaya değinmişti: Çatıların kullanımı. İlk gördüğümde gözlerime inanamamıştım. Evet, çatılarda meyve sebze yetiştirmek için özel tarla alanı yaratılmasıyla ilgili bir çalışma yapmışlardı. Esasında çok mantıklı. Çin gibi dünyanın en kalabalık ülkelerinde sürdürülebilirlik kavramına katkıda bulunmak için herkesin kendi çatısında kendi meyve ve sebzesini yetiştirmesi öngörülmüştü. Aynı şekilde, oldukça yaygın bir kullanım şekli olan çatılara güneş panelleri koyulması ve elektrik üretimi de mümkün. Özetle, çatıların ister meyve sebze yetiştirilmesi için tarla alanı olarak kullanılması ister solar panellerle elektrik üretimi için mutlaka faydanılması gerekiyor. Bundan sonra yeni kurulacak olan şehirlerin her açıdan doğayla barışık olması gerekir. 6. Kullanılan araçların sadece solar elektrikli araç formatına getirilmesi: Dünyadaki trendleri iyi izlemek gerekiyor. Şu anda sürekli fosil yakıtlarla ilgili alternatifler üzerinde çalışılıyor. Benzin dışında, LPG (likit petrol gazı) ve CNG (yoğunlaştırılmış doğalgaz) gibi farklı ürünler yakıt olarak kullanılmakta. Ayrıca, Brezilya gibi ülkelerdeki araçlarda etanol kullanımı çok yaygın. Hidrojen ve biyoyakıt gibi kaynaklar da üzerinde ARGE çalışması yapılan potansiyel yakıtlardır. Bana göre dünyadaki araçların dönüşümü şu şekilde olacaktır: Gelecekte fosil yakıtlı araçlardan sonra hibrit araçlar, sonrasında ise elektrikli araçlar ve en sonunda da solar elektrikli araçlar yaygın olarak kullanılacaktır. Solar elektrikli araçlar son nokta olacaktır ve bu teknoloji sürekli geliştirilecektir. Bu konuda hali hazırda kat edilmesi gereken daha çok yol var. Batarya sistemi, solar hücrelerin gelişimi, elektrik devreleri, motor, malzeme gibi daha birçok konuda sürekli gelişme kaydedilecektir. Bu gelişim sadece kara taşıtlarında değil, aynı zamanda deniz ve hava taşıtlarında da gerçekleşecektir. Eninde sonunda, gelecekte güneşten maksimum oranda faydalanan (hatta güneşli bölgelerde hiç elektrik şarjına ihtiyacı kalmayan) batarya sistemiyle fosil yakıtlı araçların maksimum gidebileceği mesafenin çok üzerine çıkabilen, karbon salınımı sıfır olan araçları görmemiz mümkün olacaktır. Geçtiğimiz haftasonu İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından geliştirilmiş olan solar elektrikli aracı ARIBA 6’nın test sürüşü için İTÜ’nün Maslak kampüsüne gittik. Detaylarına başka bir yazıda değineceğim bu etkinlikten çok keyif aldım. Bütün bu söylediklerimin emarelerini üniversitelerde görebildiğimi söyleyebilirim. Sonuç olarak, bugün gördüğümüz araçlar ileride ekolojik hale getirilip karbon salınımları giderek azaltılacak ve sonunda sıfırlanacaktır. 7. Çevre bilinci eğitimi: Benim gözlemlediğim kadarıyla babalarımızın kuşağının büyük bir çoğunluğunda çevre bilinci bulunmuyor. Hatta birçoğu iklim değişikliği ve küresel ısınma kavramlarına inanmıyor. Bizim kuşakta bu bilinç bir ölçüde oluştu, ama kesinlikle yeterli değil. Hiç değilse bizden sonraki nesillerde çevre bilincinin tam oluşması için doğru adımları atmak gerekiyor. Bunu da anaokulundan başlayarak eğitim/öğretim sürecinin her safhasında (anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite, master, PHD) çevre bilinci dersi verilmelidir ki bu bilinç beyinlere kazınsın. İnanın, benim kendi eğitim sürecinde bir sürü gerçek hayatta hiç işe yaramayan bilgilerin bana öğretildiğini, hatta bu konulardan defalarca sınava girdiğimi hatırlıyorum. Bunların yerine insanı gerçek hayata hazırlayacak derslerin verilmesi gerekir. Çevre bilincini sağlayacak dersler de gerçek hayata hazırlayan derslerin en önemlilerinden biridir. İnsanların çok küçük yaştan başlayarak doğaya yaklaşımı ve düşünce tarzını değiştirmemiz gerekiyorki bu konularda harcanan emekler hız kazansın ve bu sorunların çözümünde bütün insanların katkısı olsun. 8. Kullanılan herşeyin doğal döngüye katılması ve sürdürülebilir hale getirilmesi: Teknoloji ilerledikçe insanlar yeni keşiflerde bulunuyorlar. Bu keşiflerin birçoğu da esasında doğada olan bazı unsurların insan eliyle yapılmasıdır. Örnek vermek gerekirse fotoğraf makinesi gözün çalışma mekanizması model alınarak yapılmıştır. Benzer şekilde, bütün atıkların doğal bir denge içerisinde kullanılıyor ve geri dönüşümünün sağlanabiliyor olması gerekir. Örnek vermek gerekirse benim şu anda CEO’luğunu yaptığım şirkette atık ısıyla çalışan bir su arıtma teknolojisi kullanılıyor. Başka bir deyişle, soğutma kulelerinden veya herhangi bir mekanizmadan elde edilecek atık ısının atmosfere karışıp harcanması yerine biz bu ısıyı tekrar enerjiye dönüştürüp doğal vakumla suyun arıtılmasını sağlıyoruz. Bunun gibi daha birçok örnek verebilirim. Burada önemli olan atık ısı, atık gıda, atık gaz ve daha birçok atığı kullanabilmenin ve doğal döngünün içerisine sokabilmenin yolunu bulmak gerekiyor. Bunun için bilim adamlarına, mühendislere ve konularının uzmanlarına çok iş düşüyor. 9. Nüfus artışının önce durdurulması sonra kademeli azaltılması: Buna tepkilerin gelebileceğini tahmin edebiliyorum. Konuya bir de şöyle yaklaşalım. Nüfus artışı bu oranda devam ederse dünyanın hali ne olur? Örneğin, beş yüz sene sonra dünya nüfusunun 25 milyarı geçtiğini düşünelim. Dünyadaki kaynaklar bütün insanlara yetebilecek mi? Birçok kaynağın tükenme noktasına geleceği ve insanlığın çok zorlanacağı kesin. Bu konudaki artış oranları en fazla olan ülkelerden başlayarak önce nüfus artışının durdurulması ve sonrasında da yavaş yavaş kademeli olarak azaltılması gerekir. Bir rakam veremeyeceğim, bunu bilim adamları hesaplayabilirler. Ancak, şu anki 7 milyarlık nüfusun bile yeryüzünün kaynaklarını çok zorladığı bir gerçek. Dolayısıyla nüfusun kademeli olarak optimum seviyelere çekilmesi gerekir. Nüfusun nasıl azaltılacağının da detaylarına girmeyeceğim. Bunun çeşitli yöntemleri var. Örneğin, Çin bazı uygulamalarda bulundu ve bana göre belli bir oranda başarılı da olmuşlardır. Çocuk sayısına belirli bir sınırlanma getirilmesinin dışında doğum kontrol yöntemlerinin herkes tarafından uygulanabiliyor olması (bunu da mutlaka orta öğretimden başlayarak herkese eğitimini vermek gerekiyor) gerekir. Özellikle ekonomi okumuş olan bazı arkadaşların nüfus piramidi tersine döndüğünde çoğalmış ve emekliye ayrılmış yaşlanan nüfusun genç nüfus tarafından nasıl desteklenebileceğini sorguladığını duyar gibiyim. Hemen kafasında bu sorunu dillendiren arkadaşlara şunu söyleyeyim: Bunun da çözümü var. İki çözüm önerisi: Emeklilik yaşının olabildiğince geçe çekilmesi (şimdiki yöntemlerle insanlar artık 80’li hatta 90’lı yaşlara kadar sağlıklı bir yaşam sürebiliyorlar; bana göre sağlıklı olan her insanın eskisi kadar yoğun bir tempoda olmasa da çalışabilmesi gerekir) ve robotların devreye girmesidir. Evet, yanlış duymadınız. Robotlar geleceğin dünyasında endüstriden servis sektörüne kadar birçok alanda hayatımızın bir parçası olacaktır. Bunun sonucunda insanların üzerindeki iş yükü hafifleyecektir. 10. Kağıt kullanımının olabildiğince azaltılması ve plantasyonun artırılması (ağaç dikilmesi): Artık dijital bir dünyada yaşıyoruz. Bana göre her şeyin dijital olması gerekir. Hâlâ gereksiz yere bir sürü kâğıt üzerine kontrat imzalıyoruz, günlük gazeteleri kâğıt üzerinden okuyoruz ve notlarımızı kâğıt üzerine alıyoruz. Bütün bunların dijitalize olup bu konularda kağıt kullanımının kalkması gerekir. Başka bir deyişle, bilgisayar üzerinden kontratlara şifreli dijital imzamızı atabilmeli, günlük gazeteleri sadece internet üzerinden okumalı ve notlarımız iPad’lerimizin veya laptoplarımızın üzerine almalıyız. Bir de bunun bir diğer karşılığı toprak kaymasını engellemek ve oksijen salınımı artırmak için bölgeden bölgeye değişecek şekilde bitkilerin dikilmesi gerekir. Unutmayalım dikilen her ağaç doğamıza pozitif katkı anlamına geliyor. 11. Evrenin keşfi ve uzayın nimetlerinden faydalanılması: Bundan birkaç ay evvel ntvmsnbc.com’da benim daha evvel aklıma gelmiş olan ve acaba yapılabilir mi diye düşündüğüm bir konsept hakkında haber okudum: Uzay madenciliği. Haberde, bir grup zengin girişimcinin ‘Gezegen Kaynakları’ adını taşıyan bir şirketi hayata geçireceği ve bu şirketin uzayın dört bir yanına keşif robotlarından oluşan bir ordu göndermeyi ve değerli madenleri taşıyan gök cisimlerini tespit ederek uzayda madencilik yapmayı öngördükleri yazılmıştı. Gezegen Kaynakları’nın ortakları arasında Google CEO’su Larry Page ve Başkanı Eric Schmidt, Microsoft’un eski baş tasarımcısı Charles Simonyi, Dell Yönetim Kurulu Başkanı Ross Perot Jr., ünlü yönetmen James Cameron, emekli astronot Tom Jones, roket mühendisi Chris Lewicki ve gökbilimci Sara Seager da yer alıyormuş. Bu habere göre sadece dünyanın yörüngesinin yakınlarında, genişliği 45 metre civarında olan dokuz bin asteroit bulunuyor. Bu göktaşlarından bazıları, bir yılda tüm dünyada çıkarılan platinden daha fazlasını içeriyor. Uzmanlar tarafından dünyadaki platin kaynaklarının diğer fosil yakıtlar gibi önümüzdeki birkaç yüzyılda tükeneceği varsayılırsa ve 800 metre genişliğinde bir asteroidin yüzeyini sadece birkaç metre derinliğinde kazarak 6 milyar dolar değerinde 130 ton platin elde edilebileceği düşünülürse bu uçuk iş modelinin aslında ne kadar kârlı olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Gök cisimlerinde platin dışında ayrıca paladyum, osmiyum ve iridyumdan gibi nadir metaller de bulunuyor. Bu nadir metaller adı gibi dünyada az bulunuyor ve aklımıza gelmeyecek birçok yerde kullanılabiliniyor. Özetle dünyada sınırlı olan madenleri elde etmek için dünyanın altını üstüne getireceğimize bunu uzaydaki asteroidlerden, uydulardan ve diğer gezegenlerden elde etme fikri bana mantıksız gelmiyor. 12. ARGE çalışmalarına kamu ve özel sektörden tam destek: ARGE çalışmalarına ilişkin olarak yapılacak ve geliştirilecek o kadar fazla teknoloji var ki, bu konuda dünyadaki bütün uzmanların seferber olmaları gerekiyor. Burada belirtmek istediğim, devletlerin ARGE çalışmalarına daha fazla destek vermesi gerekiyor. Özel sektörün her sene gelirinin belli bir kısmını yaptıkları işle ilgili ARGE çalışmalarına ayırması gerekiyor. Ayrıca, dünyadaki bütün üniversitelerin ARGE çalışmalarına daha fazla eğilmesi ve her sene herhangi bir uzmanlık alanında bir yeniliğe imza atmaya çalışmaları gerekiyor. Son olarak, ilgili sivil toplum kuruluşlarının devrede olması gerekiyor. Bazı vakıf ve derneklerin sahip olduğu fonların insanlığın gelişimi için yapılacak ARGE çalışmalarına aktarılması gerekiyor. Bütün bu finansal kaynaklar ne gibi sürdürebilirlik için hangi ARGE çalışmalarında mı kullanılacak? O kadar çok var ki. Benim şimdi aklıma gelenler: Enerji depolama, kablosuz enerji iletimi, enerji üreten boyalar, uzayda yer alacak güneş enerji sistemleri, solar elektrikli araçların geliştirilmesi, uzay madenciliği, dijital sistemlerin geliştirilmesi, atıkların değerlendirilmesi ve doğal döngüye kazandırılması, su teknolojileri, vs. Sürdürülebilirlik ve ekolojik dengenin sağlanması alanlarında daha gideceğimiz çok yol, yapacağımız çok iş var. Yeter ki insanoğlu istesin

FASCINATING CITY VENICE OF ART AND ARCHITECTURE.

BÜYÜLEYİCİ ŞEHİR VENEDİK’TE SANAT VE MİMARİ..

1

Venedik bienaline sayılı günler kaldığı şu günler bu yazımda  sizler için Venediğe yapmış olduğum geçmiş seyahatimden mimari, sanat dan kısa kesitler vereceğim.Gerek mimari Gerek konumu gerek suya batmış şehir özelliğiyle bütün dünya şehirleri arasında listede  ön sıralarda yer alan Venedik 118 adacık üzerine kurulu olup ticaret şehri olmasına rağmen geçmiş dönem mimarisini bozmadan korumasına romantik gondol sefaları  ile tanık olabilirsiniz. Eğer seyahatte  hedefiniz Venedik se şubat- mart aylarında gerçekleşen karnavala göre seyahatinizi gerçekleştirmenizi öneririm.Her sene karnaval zamanları değiştiği için tarihleri gideceğiniz seneye göre bakmanız gerekmektedir. Benim favori  şehirlerimden  Venediğe kısaca göz atarsak

2

San Marco (St. Mark) Meydanı:

Bütün dünyaca  Venedik özellikle güvercinleri,gondolları deniz yolu ulaşımıyla bilinmektedir.. Ünlü cafelere ve lüks mağazalara ev sahipliği yapan üzeri kapalı galerilerle çevrili büyük bir mermer salon şeklindedir. Meydan, Büyük Kanal’a harikulade güzellikteki Piazzetta’dan açılmaktadır.

Üzerinde San Marco’nun Aslanı ve San Teodoro’nun heykelleri bulunan granit sütunlar, Constantinople (İstanbul)’dan getirilmiştir.

San Marco (St. Mark) Bazilikası:

Cumhuriyetin devlet kilisesi olan Bazilika, oniki havariden birisi olan San Marco’nun kemiklerini muhafaza etmek amacı ile 1063 ve 1073 yılları arasında, Avrupa ve Bizans karışımı bir tarzda inşa edilmiştir.

Rönasans doneminde ve 17. yüzyılda bazı değişiklikler yapılmış olan Bazilikanın süslemeleri olağanüstü derecede etkileyicidir. San Marco Bazilikası’nın, soğan şeklindeki kubbesi, haçın kolları üzerine inşa edilen farklı yükseklikteki küçük kubbeler tarafından desteklenmektedir. Zengin süslemeleri bazilikaya ‘altın kilise’ ünvanını kazandırmıştır.

Yurt dışına yapılan bir seferden dönüldüğü zaman, elde edilen hazineler San Marco’da sanat eserine dönüştürülmüş, bu nedenle duvarlar, mermer ve değerli heykeller ile kalın bir tabaka ile kaplanmıştır.Ön cephe, rengarenk mermer ve heykellerle donatılmış beş adet büyük giriş kapısı ile delinmiştir.

Orta giriş kapısının üzerine, Constantinople (İstanbul)’dan getirilen meşhur dört adet bronz at heykeli yerleştirilmiştir. 1797 yılında Napolyon tarafından Paris’e götürülen dört bronz at heykeli, Fransız İmparatorluğunun sona ermesiyle yeniden Venedik’e geri getirilir. Bazilikanın içerisinin göz kamaştıran süslemeleri, ender bulunan mermerler, porfir ve Bizans ve Rönesans etkisinde altın kaplı fon özerine yapılmış mozaiklerden oluşmaktadır. 12. Yüzyıl taş döşemeleri oldukça süslüdür.

3

Doge (Düka) Sarayı:

Venedik’in bir güç ve şöhret sembolü olan saray, aynı zamanda hem Düka’nın ikamet yeri, hem de hükümetin bulunduğu yerdi. Beyaz ve pembe mermerin oluşturduğu sevimli geometrik şekillerin düzeni ön cepheye vurgulayıcı bir ifade kazardırmaktadır.

Avlu, heykellerle zenginleştirilerek süslenmiş Rönesans stilinin mukemmel bir örneğidir. Ön cephe, değişken ritmik cumbaları ile Venedik tarzı kemerler, sıva ve duvar süslemeleri ile dikkat çekicidir.

Heyet Odası, elçilerin kabul edilme odası olarak kullanılmaktaydı.

Tavan, Veronese ve öğrencileri tarafından yapılan onbir adet resim ile süslenmiştir.

Düka tahtının üzerinde, Veronese tarafından yapılmış olan ve Türklere karşı Lepanto’da elde edilen zafer anısına İsa’ya teşekkürlerini sunan hristiyan deniz komutanı Sebastian Venier’in resmi bulunmaktadır. Duvarlardaki  Venedik Dükalarının portreleri Tintoretto tarafından yapılmıştır.

Senatörler Meclisi salonunun tavanı, Tintoretto tarafından yapılan olağanüstü güzellikteki Venedik’in Kutsalaştırılması ve İsa’nın haçdan indiriliş sahnesi ile süslenmiştir. 52x23m ölçülerinde olan toplantı salonu, sarayın en güzel odasıdır. Duvarlar, Venedik tarihini anlatan resimlerle döşenmiştir; Büyük Meclis salonunda bulunan Tintoretto’nun Paradiso (Cennet)’i, dünyanın en büyük resimlerinden bir tanesidir. Sarayı ile 17. Yüzyıl hapishanesine bağlayan Ponte dei Sospiri (İç Çekme Köprüsü), 1600 yılında üzeri kapalı bir galeri şeklinde inşa edilmiştir.

Aşıkların iç çekmeleri olmayan bu iç çekmeler, mahkumların, köprünün ince kafesli penceresinden belki de hayatları boyunca son kez ve bir an için görebildikleri bir ışığın iç çekmeleridir.

Campanile (Çan Kulesi):

99m. yüksekliğindeki çan kulesinin sadeliği, bazilikanın şaşalı süslemerine büyük bir contrast yaratmaktadır. Tepesine çıkıldığında Venedik’in harikulade manzarası ile karşılaşılır.

10. Yüzyılda inşa edilen campanile, 1902 yılında yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.

Saat Kulesi 15. Yüzyıla tarihlenmektedir. Kadran ayıları burç sembollerini tasvir etmektedir. Saat kulesinin yukarısında bulunan ve iki adet büyük bronz insan olan meşhur ‘Mori’ler, 500 yıldır saati çalmaktadırlar.

Canale Grande (Büyük Kanal):

15. yüzyılda Fransız yazar Philippe de Commine tarafından ‘dünyanın en güzel caddesi’ olarak adlandırılan Büyük Kanal, Venedik’in en güzel malikanelerine sahiptir.Rialto köprüsünden görüntüsüde büyüleyicidir. – Ponte di Rialto, zarif Rialto Köprüsü, 1588 – 1592 yılları arasında, bir veya daha fazla kürekleri olan harp gemilerinin altından geçebileceği yükseklikte inşa edilmiştir. Büyük Kanalın eşsiz manzarasına sahip, yan yana sıralı sayısız mağazaların bulunduğu ticaret semtinin merkezinde bulunmaktadır.

4

Yaklaşık 2 km. uzunluğunda olan kanalda, ‘Patrici”lerin yaşamış olduğu 200 adet 12. – 18. yüzyıl mermer saraylar yan yana sıralanmıştır.

5

Aslı Çarpar ve Filiz Yılmaz ile kahve keyfi

Sarayların en meşhurları;

Palazzo Corner geç Rönesans dönemi, Cà Grande’de bulunmaktadır

Palazzo Corner -Spinelli, Rönesans dönemi

Palazzo Grimani, geç Rönesans dönemi

Cà d’Oro, “altın malikane”. Venedik’in en güzelidir, geç Gotik dönemi (1440).

Palazzo Vendramin-Calergi, (Rönesans dönemi), 1883 yılında Wagner burada ölmüştür.

Palazzo Dario, Gotik dönemi

Palazzo Rezzonico, heybetli ve çok iyi dengelenmiş geç Rönesans dönemi. Bir 18. yüzyıl müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

Palazzo Foscari, 15. yüzyıl Gotik dönemi, Doge Foscari’nin ikamet ettiği yerdi. .

Palazzo Pesaro, bir barok şahaseri (1710). Bugün, güzel sanatlar galerisi ve doğu sanatı mizesi olarak kullanılmaktadır.

6

7

8

9

10. Yıla Özel Contemporary İstanbul’a Hoşgeldiniz…

GİRİŞ modaheryerde cont 10giriş resmi

Bu yıl 10. Yaşını kutlamaya hazırlanan Contemporary Istanbul 12-15 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi ile İstanbul Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşti.. Çağdaş sanatın en iyi örneklerini sanatseverlerle 10. yılında da buluşturan Contemporary Istanbul, 28 şehir ve 24 ülkeden toplam 102 galeriye ev sahipliği yaptı…

MODA HERYERDE CONTEMPORARY 10.YIL 2

9 yıl boyunca Contemporary Istanbul’u destekleyen Akbank Sanat, bu yıl da fuarın ana sponsorluğunu üstlendi Bu yıl Akbank Sanat standında dünyaca ünlü sanatçı Pablo Genoves’in dünyaca ünlü eserlerinden bir seçki izleyicilere sunuldu.

MODA HERYERDE CONTEMPORARY 10.YIL 3

Farklı bakış açısıyla, çarpıcı, yenilikçi ve öncü projelerini seçkin zevklere sunan , Türkiye’nin en büyük sanat etkinliklerinden Contemporary Istanbul’un ortak sponsorluğunu sürdürdü

Contemporary Istanbul, 10. yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi desteği ve iş birliği ile dış alan mecralarda görünürlük sağlayarak çağdaş sanatın her noktaya ulaşmasına öncülük etti.

MODAHERYERDE CONTEMPORARY 10 YIL 4

Dünyadan ve Türkiye’den en iyi çağdaş sanat eserlerini sanatseverlerle buluşturan Contemporary İstanbul, bu yıl 10′uncu yılını kutladı. 2006 yılından beri çağdaş eserleri sanatseverlerle buluşturan Contemporary İstanbul kapılarını açtı. 15 Kasım’a kadar devam edecek olan Contemporary İstanbul 2015′te 24 ülkeden 102 galeri ve 700′den fazla eser ziyaretçileriyle buluşacak. İstanbul Kongre Merkezi ile Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda 102 galeriyi barındırdı olan Contemporary İstanbul 23 galeriyi de ilk defa ağırladı

MODA HERYERDE CONTEM 10 .YIL 5

Contemporary Istanbul, Contemporary Tehran (Tahran’dan Çağdaş Sanat) adı altında gerçekleştirilen “Focus” bölümünde İran sanatını temsil eden, Nasser Bakhshi (Aaran Gallery), Babak Roshaninejad (Assar Gallery), Ali Akbar Sadeghi (Shirin Gallery), Moreshin Allahyari (Lajevardi Foundation) ve Houman Mortazavi (Dastan’s Basement) gibi önemli sanatçılar yer aldı

2015 Contemporary İstanbul’da Assar Gallery, Aaran Gallery, Dastan’s Basement, Lajevardi Foundation ve Shirin Gallery gibi Contemporary Tehran’ın katılımcı galerilerinden, 1950- 1960 yılları arasında başlayıp günümüze kadar uzanan İran modern sanatını işleyen ve toplamda 600 eserin bulunduğu özel koleksiyon ”The Mobarqa Collection” ise dikkat çeken sergilerden sadece birkaçı…

MODA HERYERDE CONTEMPO 10 YIL 7

ÇAĞDAŞ İRAN SANATINDAN ÖRNEKLER

Contemporary Istanbul’un bu yılki Focus bölümü ‘Tahran’ üzerinde yoğunlaşıyor. Çağdaş İran sanatından örnekler, Tahran merkezli Aaran Art Gallery, Assar Art Gallery, Dastan’s Basement, Shirin Art Gallery ve Lajevardi Foundation aracılığı ile ziyaretçilerle buluşacak. Diğer yandan İran’ın öne çıkan koleksiyonerlerinden Nadeer Mobarqa ve eşinin sanat koleksiyonu da ‘Mobarqa Collection’ adı altında, Contemporary Istanbul aracılığı ile Türkiye’de ilk defa sanatseverlerin beğenisine sunulacak. 1950 ve 60’lardan bu yana İran modern sanatının öne çıkan parçalarını barındıran Mobarqa Koleksiyonu’ndan 12 eser fuar alanında sergilendi

modaheryerde contempo 10 yıl

İskoçya gezilerinde çektiği video ve fotoğraflarıyla Contemporary İstanbul’da yer alan gazeteci Levent Özçelik, İskoçya coğrafyasının ve insanlarının kendisini etkilemesinden dolayı daha fazla şeyler yapmak adına bu projeyi hayata geçirdiğini vurguladı.

Özçelik, “Çeşitli aralıklarla İskoçya’ya gidiyorum. Orada, özellikle şehirler dışında seyahat ediyorum.

Bu deneyimleri video ve fotoğraflarla aktarıyorum. Bu projenin ilk ayağı bu. Bu sergiyle ilk ayağı başlatıyoruz, ardından kitap geliyor. Sonra bir dijital kitap geliyor, video dokümanterle sona erdireceğiz projeyi diye konuştu

MODA HERYERDE 10 YIL CONT

10. YILINA ÖZEL

Contemporrary Istanbul bu yıl dünyada birçok fuarda öne çıkan sanat galerilerini ağırlıyor. Johann König tarafından Berlin’de kurulan ve katıldığı Art Basel, Frieze Art Fair, London, FIAC, Paris ve Art Basel Miami gibi önemli fuarlarda dünyaca ünlü 30 uluslararası sanatçıyı temsil eden König Galerie Contemporary Istanbul’un 10. yaşında Public Art Fund desteğiyle Brooklyn Bridge Park için yaptığı oyunsu enstalasyonları ile ön plana çıkan Danimarkalı sanatçı Jeppe Hein’ın “Geometric Mirrors” serisini izleyiciyle buluşturacak. König Galerie ayrıca 14-17 Ekim tarihlerinde Frieze London’da tüm eserleri satılan ve büyük bir başarıya imza atan sanatçı Camille Henrot’nun eserlerini de bu yıl İstanbul’a getirdi

Çağdaş İran sanatı örneklerinin sergileneceği Contemporary Tehran ile Uzakdoğu’nun özgün ve çağdaş sanat eserlerinin yer alacağı Contemporary İstanbul 15 Kasım’a kadar gezilebildi

The Sofa Hotel fuarın başladığı günden bu yana sponsor olarak CI misafirlerini ağırladı ve sene içerisinde CI tarafından organize edilen sanat etkinliklerine ev sahipliği yaptı..

10. yılında Contemporary Istanbul’un co-sponsorluğunu ise Doğuş Otomotiv üstlendi. 3. Yılında Audi araçları CI misafirlerine özel hizmet araçları ile etkinliğe lojistik destek sağladı

Bu yılki bir diğer sergi Diageo iş birliği gerçekleşecek. Diageo alanında sanatçı Levent Özçelik ‘Scotchland Projesi’ ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.

Uluslararası birçok sanatçının eserlerinin sergilendiği contemporaryden  sizler için seçtiklerimiz..

Limits Off; CI Açılış partisinin ve de Plugin’in sponsoru. Limits Off, Contemporary Istanbul Plugin alanı içerisinde özel bir lounge alanında gençlerle bir araya gelecektir.

Contemporary Istanbul’un, İstanbul’un çağdaş sanat alanına yenilik getiren yeni medya bölümü Plugin’de teknoloji sponsorluğu ise Arçelik.

Teknolojik ürünleri ile Plugin alanına destek veren Arçelik fuar alanında misafirlere TELVE ile kahve ikramı yapıldı.

Contemporary Istanbul için dünyanın farklı lokasyonlarından çağdaş sanat için bir araya gelen galeriler için de konaklama sponsorları arasında; Arts Hotel İstanbul, Avantgarde Collection, Gezi Hotel Bosphorus, Le Meridien Etiler, The Elysium Istanbul MGallery by Accor, Mercure Istanbul Taksim Otel, Pera Palace Hotel Jumeirah,  Point Hotel Barbaros ve Point Hotel Taksim yer aldı.

Şişli Belediyesi, D&R, Nude, Nurus, St. Regis Istanbul bu yılın destekçileri arasında öne çıktı.

Beşiktaş Belediyesi Ortak Projesi ile bu yıl bilim, sanat ve teknolojiye ilgi duyan 7-13 yaş arasındaki çocuklar ve gençler için tasarlanan birbirinden eğlenceli ve eğitici atölyeler düzenlendi. Plug-in 2015’in teması “X-CHANGE” ile bağlantılı olarak geliştirilen bu atölyelerde dijital kültürün genç jenerasyonun birlikte çalışma, etkileşim, kendi kendine yapma ve değiş-tokuş becerilerini geliştirmesi amaçlandı Ayrıca Beşiktaş Belediyesi bu yıl dış alan mecralarında CI’ın onuncu yılına özel görünürlükler sağlayarak, sanatın Beşiktaş’a yayılmasına önemli bir destek sağlamıştır.

TAV’ın havalimanlarında ayrıcalıklı bir seyahat deneyimi sunan markası TAV Passport Contemporary İstanbul’a destek oldu.

Tasarım ödülleri ile Türkiye’nin adını dünyada duyuran seçkin profesyonel mobilya üreticisi Nurus,  ContemporaryIstanbul’a sağladığı ürünlerle destekçi sponsorlar arasında yer aldı Uluslararası pek çok tasarım ödülünün sahibi Nurus’un Contemporary Istanbul boyunca ziyaretçilerin kullanımına sunacağı ürünler, tasarım ve sanat ilişkisinin en güzel örnekleri olarak etkinlik alanını tamamladı.Ferko da ortak sponsor olarak contemporary deydi.

Halkla ilişkiler sektörünün dinamik ve deneyimli ajansı Manifesto, Contemporary Istanbul’un 10. yaşında iletişim partneri olarak yerini alıyor. Sanat iletişimi alanındaki çalışmaları sayesinde Manifesto, Contemporary Istanbul’un ve çağdaş sanatın ulusal ve uluslararası çapta iletişim faaliyetlerini gerçekleştirdi

Sağlık sponsorluğunda Amerikan Hastanesi, basın sporları ise Akşam Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, Vatan Gazetesi, Hürriyet Gazetesi, Star Gazetesi, Milliyet Gazetesi, BirGün Gazetesi, Daily Sabah, Habertürk Gazetesi, Sabah Gazetesi, Sözcü Gazetesi, Zaman Gazetesi ve Today’s Zaman yer aldı.

Televizyon sponsorları: 24 TV, 360, A Haber, Habertürk, FOX, NTV, Bloomberg HT ve National Geographic var. Best FM, Bloomberg HT, Radyo Eksen, Habertürk Radyo, NTV Radyo, Voyage FM ise radyo sponsorları arasında yerini alıyor. Dergi sponsorları olarak Alem, L’Officiel, Marie Claire Maison, Robb Report, Trendsetter ve Vogue Contemporary Istanbul’a destek veriyor.

Bu yılın online sponsor ise Artsy…

Sanatsever bir mimar olarak dileğim barışı ve sanatı dolu dolu  her daim hissedeceğimiz nice 10 yıllara hepberaber,

Sevgilerimle,

Y.mim Sevinç Ormancı

sevincormanci@superonline.com

www.archisections.com

 www.modaheryerde.com

 

Klasik Araba Meraklılarına;FOR THE ONES WHO ARE INTERESTED IN CLASSIC CARS .

Klasik Araba Meraklılarına öze ;For the ones who are interested in classic cars…

Bir tasarımcı olarak meraklıları için  yıllar geçsede şarap misali her yıl yükselişte olan klasik araba modellerini, hangi yıl hangi model olduğunu araştırdım.
Uzun lafın kısası, fazla söze gerek yok sizler için görsel show hazırladım.

klasik-spor-arabalar-temasi_3_1024x640klasik-araba-32klasik spor araba mercedesKLASİK ARABALAR FERRARİ 340 GWA5406e11bc62a80e52af5776dklasik arabalar 1948-Plymouth-Belvedere

klasik arabalar-araba-resimleri

 

Bunların içinde aşağıda isimlerini yazdıklarım için İstanbul’da dügünarabasi.com ile özel günlerinizde bağlantıya geçip şehir turu bile yapabilirsiniz. Şahsen ben yaptım çok keyifliydi. Size de öneririm. Diğer klasik arabalarda görsel şovunuza devam etmek içinde en güzel araba koleksiyona sahip onedio.com’u ziyaret etmelisiniz. Bana bu yazımda ilham oldukları için iki siteyede teşekkür ederim…

  • 1934 model Rolls Royce Phantom Victoria Limousine
  • 1937 model Cadillac LaSalle Limousine
  • 1939 model Chevrolet Master Deluxe
  • 1948 model Chrysler Windsor Deluxe
  • 1948 model Dodge Kingsway Convertible
  • 1948 model Plymouth Belvedere
  • 1952 model Plymouth Cambridge
  • 1955 model Chevrolet Belair Convertible
  • 1962 model Chevrolet Impala Convertible
  • 1962 model Ford Galaxie 500
  • 1974 model Plymouth Valiant



DugunArabasi.com, şoförlü klasik amerikan arabaları kiralama hizmeti veren kurumsal yapıya sahip ilk ve tek firmadır. DugunArabasi.com; uzun yıllar içersinde toplanmış, itina ile restore edilmiş veya kapalı garajlarda saklanmış ve günümüze kadar ulaşabilmiş nadir araçlardan oluşan filosuyla müşterilerine hizmet vermektedir. Araç filosunda 20’ye yakın araç bulunmakta olup, 1934 modelden 1989 modele kadar değişik marka klasik araçlarla müşterilerine hizmet vermeye devam etmektedir.

 

Bir sonraki tasarım odaklı yazım da görüşmek üzere…

Sevgilerimle