GET AS GUESTS THE FLAMINGOS IN YOUR HOME!

FLAMİNGOLARI EVİNİZDE MİSAFİR EDİN!

Sıcak ülkelerin sıcak renkleri ile çarpıcı, zarif kuşları bu yıl modada söz sahibi! Her hareketleri sahip oldukları her detay yükselişte, takipçileri artışta! Sadece moda değil tasarımın her alanında da tercih ediliyorlar. Yazın sıcak günlerini tercih eden bu güzel ve zarif kuşları siz de bu yaz evinizde misafir edebilirsiniz! Çünkü sadece moda değil tasarım dünyasını da etkisi altına aldılar. Yarattıkları etkiler inanılmaz çarpıcı!

Yazın olduğu kadar kışlık mekanınıza çok uzun bacaklı, uzun boyunlu, kıvrık gagalı olan bu kuşları misafir ederek doğadan getirdikleri gücü, güzelliği mekanınıza yayarak canlandırmak elinizde! Eğer siz de Flamingo hayranı iseniz ve mekanınız da flamingoları misafir edecekseniz, öncelikle Flamingoları anlatan yazımızda onları çok iyi tanıyalım. Nasıl yaşarlar, nerede yaşarlar ve doğada hangi renklerle uyum içindedirler?

Flamingolar konik biçimli yuvalarını bataklık yerlerde yaparlar. Yuvaları çamurdandır. Flamingoların başlıca üç cinsi vardır. Bunlar, Afrika, Asya ve Güney Amerika’nın tropikal ve yarı tropikal bölgelerinde yaşarlar. Ayrıca Güney Avrupa’da yaşayan çeşitleri vardır. Bunlar kışın Afrika’ya göçerler. Bu arada flamingoların bir türü de Türkiye’de bulunur. Flamingolar koyu kırmızı yahut alev renginde olur, pembe veya beyaz tüylü olanları da vardır. Kanatları ve kanat uçları çoğu zaman siyah olur. Flamingo uçarken uzun boynunu öne, ayaklarını ise arkaya doğru uzatır. Özellikle yüksekten uçar, suda yüzer; dinlenirken tek ayak üzerinde durur. Sergiledikleri sahneler film karesi gibi seyretmeye doyamazsınız. Bu güzel kareleri desen olarak basılmış görebileceğiniz gerek duvar kağıtları gerek yastıklar gerek döşemelikler ve perdeleriniz de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Yaratıcı tasarımlarla üretilen tek flamingodan, grup flamingo görsellerinin yanı sıra çift flamingo romantizminin olduğu duvar kağıdı, döşemelikler, perdelerinin olduğu mekanınıza flamingo boyutunda biblolara da yer verebilirsiniz.

Flamingolar büyük topluluklar halinde bir arada yaşarlar. Tropikal güneş altında pırıldayan tüyleriyle, yüzlerce flamingoyu bir arada da görmek için seyretmeye doyamayacağınız bu kareleri ölümsüzleştirmelisiniz ! Bu kuşlara, Portekizcede “alev” anlamına gelen “flama” dan ötürü bu isim verilmiştir. Burada flamingo sürüleri ile aranızda birkaç metrelik bir mesafe bulunur ve doğadan renklerle uyum içindedirler! Yavru flamingolar beyaz renkli tüylere sahipken, yetişkin flamingolar ise pembeden kiremit rengine uzanan bir yelpazeye sahiptirler. Doğayla uyum içinde olan flamingoları misafir etmeden önce bu detayları ve renk paletiyle uyum içinde olarak, flamingolarla birlikte evinizde mutlu olmanız için bilmenizde fayda var!

Flamingolarla ya da flamingo olmadan her anınızın mutlu olacağı bir yaz dileriz!

SAIL TO BOAT DESIGNS IN THIS SUMMER!

BU YAZ TEKNE TASARIMLARA YELKEN AÇIN!

Yazı sıcağını hissettiğimiz şu günlerde lüks yaşam’dan seçtiğimiz farklı markalara ait yat tasarımlarından, farklı tasarım kesitlerini sizler için araştırdık. Bu yazıyı yazmamıza neden Mercedes markasının da diğer markalar gibi ürettikleri otomobillerin dışında tekne, motor üreteceğini açıklaması ile ‘yelken açmayan’ lüks otomobilcinin de kalmaması oldu. En önemlisi dünyaca ünlü lüks markaların yer aldığı bu alanda biz tasarımcıların her detayı, tasarımı yarattığını biliyor olması. Lüks yaşamda yer alan bu isimlerin tasarımları her tasarımcı gibi bizim de takibimizde. Sizinde yat tasarımları ilginizi çekiyorsa yazımız sizler için. Bu yaz ünlü markalardan Mercedes’in cigarette boat ve motor yatlar serisinden bazı modellerinin yanı sıra Porche’ın iç-dış tasarımlarını öncelikle mercek altına yatırdık. Mercedes ve Porsche’in yanısıra Rolls Royce, Maserati teknelere tasarım ve motor desteği verdikleri dünyanın en özel yatlarının malzemelerinin geri dönüştürülebiliyor olması yazımızın diğer marka kahramanları olmasına neden oldu. Bu özellik bu markaların neden exclusive olduğuna da en iyi açıklamayı getiriyor. Maserati, Rollsroys, Porche, Mercedes önemli markalar. Tasarladıkları yatların ileri teknik özelliklerinin yanı sıra iç tasarımları tahmin ettiğiniz gibi öncelikle detaylara ve kaliteye dikkat çekiyor.

Neden bu markaları seçtiniz diye soracak olursanız cevabı ise klasik, şık ve zamansız olmalarının yanı sıra spor görünümleri ve minimal çizgileriyle oldukça yalın ve az çoktur özelliğini vurguluyor olmaları. Tabii ki bu markaların dışında da gerek teknik özellikleriyle gerek iç ve dış tasarımlarımları ile çok etkileyici markalar mevcut. Bu nedenlerden ötürü tasarımları ile bizleri cezbeden bu markalara kısaca göz atalım istedik.

Dünyanın önde gelen lüks markaları çeşitli nedenlerle güç birliğine gidip ortak ürün ve hizmetlere adım atıyor. Çok özel ve sınırlı koleksiyonları satışa sunarak müşterileri için fark atmayı amaçlıyor. Lüks otomobil şirketleri de çok sık olmasa da bu tür işbirlikleri içine giriyor. Ancak söz konusu deniz olduğunda çoğunun ‘yelkenleri suya indirdiğini’ görüyoruz. Zira, dünyanın önde gelen lüks otomobil üreticileri birer birer özel tekneler üretmeye başladı. Bu zincire en son eklenen Mercedes Benz oldu. Mercedes-Benz, yatları Granturismo ile Silver Arrows Marine’i . 14 metre uzunluğundaki yat, ünlü tasarımcılar Martin Francis ve Tommaso Spadolini imzası taşıyor. Rolls Royce’un lüks yatında garaj bile var. Fransız tasarım şirketi Sylvain Viau Design da ise 69 metre uzunluğundaki yat yükset hızlı sürat tekneleri sınıfında sayılmasının yanı sıra isteğe göre 2 adet yada 4 adet denizaltı yat da yer alabilecek arka bölümüne helikopter yerleştirmek yatın sahibinin tercihi olabilecek. Buda gösteriyor ki yat tasarımında lüksün sınırı yok.

Dünyaca ünlü yat tasarım şirketi Strand Craft ile Rolls Royce işbirliğinden ortaya çıkan süper tasarımda 28 metrelik teknenin birçok özelliği var ama en ilgi çekici yanı otomobil garajının da olması. Yumuşak ve modern hatlara sahip bu özel tasarım suya indiğinde Rolls Royce motorları sayesinde 55 knot maksimum hıza sahip olması bekleniyor. Bu mega yatın öne çıkan kargosu otomobil olsa da satın aldığınızda yatla birlikte yine Rolls Royce motorlu son derece şık bir tender’ın da geldiğini belirtelim.Porsche Design gerek otomobil, gerek saat ya da aksesuar alanında birçok özel tasarıma imza atmış bir marka. ABD’li yat firması Fear less için tasarladığı muhteşem motor yatın ardından şimdi de Singapurlu Royal Falcon Fleet ile anlaşarak 40 metrelik katamaran’lar üretiyor. Gövdesi tamamlanan katamaran da Fearless gibi Porsche’nin karakteristik çizgilerini taşıyor.

Seçiminiz hangisi olursa olsun ister yelkenli ister yelkensiz bu yaz yelkenleri suya indirin! ve yazın keyfini çıkarın. Herkese gönlünce bir yaz diliyoruz…Sevgilerimizle,

THE BEST HOTEL DESIGNS

EN İYİ OTEL TASARIMLARI

1)Katamama

Mimar: Andra Matin

Yer: Endonezya, Bali

Proje Yılı: 2015

PTT ailesi tarafından kurulan  otel Endonezya Bali de Potato Head  Beach Club’ın arkasında yer almaktadır. Hotel Endonezyalı ünlü mimar Andra Matin tarafından tasarlanmıştır. Hotelin iç mimari tasarımını Ronald Akili, PPT ailesi ceosu ve PTT ailesinin tasarım ekibi beraber yapmıştır.

Katamama’nın lobi tasarımı, havuz manzarası ve doğal manzarayı bütün kullanıcılar eşit olarak yararlanacak şekilde tasarlanmıştır.

Katamama hotelinin iç mekan konsepti Bali’deki geleneksel malzemelerle çağdaş bir tasarım yaratmak olarak belirlenmiştir.  İç mekan tasarımda Bali’deki yaşam tarzından ve adanın doğal güzelliğini yansıtan geleneksel malzemelerden yararlanılmıştır. Adanın sahip olduğu bitkiler iç mekanlarda da kullanılarak dış mekan ve iç mekan birlikteliği sağlanmıştır.

2) NH Hotel

Mimar: atelier d’architecture King Kong

Yer: Blagnac, Fransa

Proje Yılı: 2016

King Kong tasarım atölyesi tarafından Fransa’da Toulouse Blagnac havaalanı için tasarlanan NH otel, tasarım ofisi tarafından tanıldı. Davetkar ve sıcak atmosferi ile dikkat çeken hotel aynı zamanda modern tasarımıyla da ilgi odağı olmuştur.

Yapı 150 otel odası, iş merkezi, restoran ve fitness merkezinden oluşmaktadır. Yapının  kotlarında bar, restoran ve teras mekanları bulunmaktadır.

Yapının dış cephe tasarımda; monotonluğu kırmak adına dikey sürekliliği olan asimetrik çizgiler kullanılmıştır. Dış cephe renklerinde  siyah beyaz tercih edilmiştir; bunun sebebi zaten hareketli olan cephe tasarında renk kullanılarak daha karışık hale gelmesini engellemek olarak belirtilmiştir.

3) Carlota Hotel

Mimari Ekip: JSa

Yer: DF, Meksika

Proje Yılı: 2015

Proje şuan ki kullanımından uzak olarak bir arkeoloji yapısı olarak tasarlanmıştır. Uzun ince bir iz şeklindeki havuzu, avluya bakan koridorları, betonarme yapısı ile oldukça ilgi çekmektedir. Yapı şuan 36 odalı bir hotel olarak kullanılmaktadır.

Yapının inşa edildiği 80li yıllara ait dış cephe tasarımını modern ve çekici kılmak amacıyla cam ile kaplanmıştır. Hotelin iç mimarisinde ise orijinali kullanılmıştır.

INTERVIEW OVER İSTANBUL ARCHITECTURE AND BIRD HOUSES WITH ‘ POET ARCHITECT’ CENGİZ BEKTAŞ

‘OZAN MİMAR’ CENGİZ BEKTAŞ LA İSTANBUL MİMARİSİ VE KUŞ EVLERİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Doğaya ve hayvanlara duyduğu sevgiyle, empatiyle, doğanın dengesini bozmamak adına kuş evlerine olan hassasiyetiyle  tasarladığı projelerinin yanı sıra şiir kitaplarıyla tanıdığımız ‘Ozan Mimar’ Cengiz Bektaş ın  İstanbul un mimarisini kurtarmak için  önerilerini soluksuz okuyacaksınız  Sadece Archisections.com da yayınlanan  röportajını hem seveceksiniz hem düşüneceksiniz!

Cengiz Bektaş 2

“Türk Evi” kitabınızda özellikle üzerinde durduğunuz bir konu var. Mimarlığın”göz hakkı, hava hakkı yemeden” yapılması gerektiğinden bahsediyorsunuz. Sizce günümüz yapıları ne derece bu kavramlara uygun inşa ediliyor?

Bana verilen ödülün öğrenci bölümü vardı. Bu sene de ben jüri üyesiydim. Orada bakıyorum bütün projelerin hepsi aynı, kapitalizm ne istiyorsa ona yönelik projeler yapılmış. Bundan çıkış ancak bilinçli bir davranışla olabilir. Yarışmada 20 projenin neredeyse tümünde bir kütleye çelikten bir gömlek giydirilmiş. Gökdelen icat edildiğinden beri planı hiç değişmemiştir,ortada bir çekirdek vardır, çevresinde de kolun kesiti gibi et vardır. Başka bir şey yapamazsınız çünkü dengeyi bozarsınız. Örneğin kütleler yapıyorlar dörte  bölüyorlar, üçü güneş alıyor birisi karanlıkta kalıyor. Yapılış amacı farklı bir şey yapmak için yapmak… Veyahut da bir gökdelen yapıyorlar yarısı mavi yarısı yeşil, farklılık yaratmak istiyorlar fakat plan değişmedikten, işlev değişmedikten sonra hepsi aynı…

Cengiz Bektaş 3

 

 İstanbul’da bu denli kültürden uzak, ticari,pragmatik kaygı temelli yapıyı inşa edenler de mimar! Mimari anlayış hakkındaki bu zıtlık sizce neden kaynaklanıyor?

Birçok iyi eğitimli insan kötü mimar oldular. Çünkü tasarımda üç boyutlu düşünmek gerekir yani oylumu tasarlarsınız planı değil. Bunun bir takım oyunlara çevirdiler, kağıt bükme vs. gibi hayır bu değil. Örneğin Arata 15 yıl fotoğraf çekiyor daha sonra mimarlığa başlıyor. İlk yapıları iyi fakat ben olduğu yapmazdım. Örneğin bir uzun koridor tasarlamış, 90′ lik açılar ile dönerek mekanı dar koridorlar içinde geziyorsunuz. Bir anda yerin dibinde bir anda üstünde hissediyorsunuz. Örneğin ben tek mekanda çalışıyorum, 6 kişiden fazlayla da çalışmadın. Bazı kişiler 60 kişi 100 kişi çalışıyor. Bu mimarlık değil, menajerlik. Bunu bizden önce yaşadı Japonlar. Öreneğin Kikutavi var, bir makalesini okudum. Bir dönem 180 kişi çalışıyor bürosunda, fakat bir sabah geliyor özür diliyor ve burada mimarlık değil menajerlik yaptığını söylüyor, herkese iş bulacağını da ekiliyor. Çünkü bir mimar en fazla 3 kişi, bu 3 kişinin yardımcısı ve ofisteki elemanları da düşünürsek en fazla 15 kişi ile çalışabilir. 100 kişiyle çalışmaya kalkarsanız adlarını bile bilemezsiniz, böyle bir mimarlık mümkün mü?Şuan var mı İstanbul’da opera-bale izlemek için güzel bir mekan? Şuan Afrika ile İstanbul’da yaşamak arasında ne fark var radyo, televizyon bu kadar. Operayı bırakın tiyatro bilen, giden pek az insan var.Bu yıl ben tiyatro ödüllerinde jürideydim.Türkiye’de şuan tiyatrocu gençler sabahları garsonluk akşamları tiyatro yapıyorlar. Tiyatro yapmak için garsonluk yapmak gerektiğini kendileri söylediler. Böyle bir ülkeden nasıl doğru düzgün mimar çıkabilir?

Birazda sizinle birlikte eğitim alan öğrencilerden konuşalım, onlar nasıl mimar olur?

Benden eğitim almış olanlar hayatta bedbaht olanlardır. Benle çalışmış biri çok açık bir şey söylemişti: “Ne senle olur ne sensiz.” diye..Benimle çalışılabilmesi için yaşamınızın belli bir çizgiyi aşmaması lazım. Benle çalışan insan karısına gidip çok aşırı pahalı ayakkabı alamaz. Ben 6 yıl herkesin eşit olduğu bir düzen kurdum.Fakat bir gün birisi gitti karısına aşırı pahalı bir ayakkabı aldı bütün düzen ortaklı bozuldu…Ben çağrıldığım bütün üniversitelere derse gittim. O kadar garip mi mesela birisi simit satıyor okumak için hocası onu eziyor, öbürü babasının arabasıyla geliyor. Bir fırıncı hayal edin ekmek yapmazsa ne olur?

-Para kazanamaz, hayatını sürdüremez…

-Olur mu? Fırıncıdan önce ben varım, ben aç kalırım. Siz Türkiye’nin mimarlık ihtiyacını bilmeden mimarlık yapabilir misiz? Bu ister istemez bizim bilinçaltımıza yerleştiriliyor. Bir zamanlar Ankara’nın %73, İzmir %50, İstanbul’un %55’i gecekonduydu şimdi ne oldu da buralara geldik? Bunun doğrudan doğruya bizim sosyal yaşamımızla bizim ortalamamızla ilgili olduğunun bilincinde olmamız gerekiyor. Ve ben bilmeliyim ki Almanlara mimarlık yapmak için mimar olmadım.

İstanbul’un mimarisi bitti mi?

Önce şehirciği doğru oturtmak gerek daha sonra onun yanında ayrıntı olan mimarlık oturtulabilir. Burnunuz yüzünüze göre 2 katı olsa olur mu olmaz denge bozulur. Kent de böyle bir şey… Sizin canlı müziğiniz, kitaplığınız, baleniz olmadan ne yapabilirsiniz ki? 1 kültür merkezi vardı 8 yıl önce bitti. 1 tane üniversite kitaplığı var onu yıkmaya kalktılar. Farz edelim Osmanlı dönemini yaşatmaya çalışıyorlar. Tüm Osmanlı döneminde sadece 150 kitap var özgün..150…500 yılda. Yalnız 1923’den Mustafa Kemal’in ölüm yıl dönümüne kadar 500 kitap var… İstanbul’un okuma yazma yüzdesi 1907’de devlet sayımına göre %7, sadece 265 kadın okuma yazma biliyor. Kimin için ne yapıyorsunuz? Bunun söyleyince mimarlıktan konuşun diyorlar. Ben mimarlıktan konuşuyorum.

Peki, İstanbul’u kurtarmak mümkün mü?

Tabii çok kolay. Şuan bu binaları yapan insanları uzaklaştırın İstanbul’un %50’si kurtulur.

 Ya yapılanlar?

Bütün Kadıköy’ü yeniden yıkıp yapmıyor muyuz? Bir işlev değişikliği her zaman mümkün. Sinan’nın yapısını (Mimar Sinan) istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Çünkü; bir strüktürel yapısı mevcut. Hastane de yapabilirsiniz medrese de…

Cengiz BEKTAŞ

“Kuş Evleri” kitabınızda hayvanların insanlarla birlikte yaşama hakkından ve bu şekilde inşa edilen yapılardan bahsediyorsunuz. Günümüzde ise yapılar (cam önünde engeller vs.) adeta hayvanlar yaşayamasın diye tasarlanıyor gibi. Sizce toplum nasıl hayvanlarla birlikte ev inşa etme anlayışından bu hale gelebildi?

Troya’da taş ustaları, taşlara imza atıyorlar, işinin sahipleniyorlardı.Biz Ankara’da mimarlara teklif ettik. Her mimar işinin üzerine imzasını atsın diye kimse kabul etmedi…Yaptığı işten utanan mimar olur mu? Usta bir taş yaparken taşın bir ufak parçası kırılıyor, bu taş atılmıyor. O kırık parçalar kuş yuvaları olarak değerlendiriliyor. Tabii bunun daha derin bir anlamı var: Kendisinin doğada diğer varlıklarla dengede olduğunu düşünüyor ve daha da önemlisi empati yapabiliyor. Kendini o canlının yerine konabiliyor. Sadece kuş evleri de değil, Sivas’ta adam iki dükkanını vakfediyor: Kışın sıcak ülkelere göç eden kuşlara yem alınması için, bunu bana Fazıl Hüsnü Dağlarca anlatmıştı. Veyahut II.Bayezit İstanbul’da yaptırdığı Camii’nin vakfında belli bir payı kuşlara ayrılıyor. Bunlar büyük insanca anlamlar taşıyan şeyler. Kuş evini herkes sanıyor ki süs… Sadece bizde mi var diye bu konuyu özellikle araştırdım. Yurt dışında da var tabii fakat gübre üretmek için kullanılırken yani bir çıkar ilişkisi varken bizde yok…

Türkiye’de doğayı bu kadar koruyan bir siz kaldınız sanırım ?

Aman öyle demeyin sonra dinozor derler bana.(Gülüyor) Benim doğayla alakalı ödül almış bir şiirim var. Buradan yola çıkalım mesela 100 yıl önce, yağmur borusu sokağa verilmez evin sarnıcına akıtılırdı.  Benim Denizli’de otistik çocuklar için yaptığım yeni binada bütün çatı suları ortalarda avlularda toplanır ve bahçe onlarla sulanır. Yazık değil mi o suyu kullanmamak? Ama çok ünlü bir mimarımız Antalya’da bir evi yaparken anlamıyor bile, çatıdaki yağmur borusu ile 1.yağmurda ilk depoyu, 2. yağmurda ikinci depoyu dolduruyorlar, sonra kuyuya sarkıtıyorlar. Ünlü mimar, evi onarırken bu detayı yok ediyor… Ben o detayı istemesem bile ki niye istemiyim alır müzeye koyarım.

Cengiz Bektaş kimdir

1934 Denizli doğumlu Cengiz Bektaş, orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde, yükseköğrenimini DGSA Süsleme, Mimarlık Bölümleri ile Münih Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde yaptı. 1959 yılında yüksek eğitimini tamamladı.1960’ta Alman şehircilik kurslarına katıldı. Almanya’da serbest mimar olarak çalıştı. Orada girdiği iki yarışmada ödül aldı. ODTÜ’ye öğretim görevlisi olarak çağrılınca, Türkiye’ye döndü. 1962 – 63 öğretim yılında ODTÜ İnşaat İşleri Başkanlığı, Mimarlık işliğini bir yıl yönetti.

1963’te Ankara’da Oral Vural ile birlikte kendi mimarlık işliğini kurdu. 1963–69 yılları arasında yalnızca altı yıl süreyle mimarlık-şehircilik yarışmalarına girdi. 25’in üzerinde ödül kazandı. Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi örnekleri arasında sayılan yapılar gerçekleştirdi. 2 kez Ulusal Mimarlık Ödülü aldı. Akdeniz Üniversitesi (Antalya) Sosyal – Kültürel Özek yapısıyla 2001 yılında Uluslararası Aga Khan Ödülü’nü kazandı. Ankara’daki Türk Dil Kurumu yapısı, mimarlarca Cumhuriyet dönemini simgeleyen yirmi yapıdan biri sayıldı. 2014 yılında kendisine Uluslararası Mimar Sinan Ödülü verildi. Cengiz Bektaş’ın mimari eserleri dışında  şiirlerini derlediği kitapları  vardır.

Cengiz Bektaş 5

Cengiz BEKTAŞ 6

Işıl Çakmak, Merve Geven, Sevinç Ormancı, Cengiz Bektaş

DRIVE YOUR HOUSE TO NEAR SEASIDE!

YAZIN EVİNİZİ DENİZ KENARINA GETİRİN!

 

Eğer yazın deniz kenarlarına işinizden ötürü sık gidemiyorsanız, deniz kenarında bir eviniz ya da stüdyo daireniz yoksa sizde denizi çok seviyorsanız… Evinizin tasarımını ona göre yapabilirsiniz. Öncelikle bilmeliyiz ki deniz kenarı ev tasarımlarının alt yapısı çoğunlukla beyazdır. Sebebi ise beyazın, denizin ve doğanın ortasında yaşam alanınızla uyum ve ahenk daha kolay sağlamasıdır. Şehir dışında olmanıza rağmen deniz kenarında değilseniz bile bu kural geçerlidir. Şehir içindeyseniz ve evinizin içinde kendinizi deniz kenarında hissetmek istiyorsanız, tabii ki deniz kenarında olmanın keyfi hiç bir şeye değişilmez ancak bu atmosferle mekanınızın enerjisini değiştirebilir enerjinizi yükseltebilirsiniz.

1.) Öncelikle kullanacağınız doğadan objeler, deniz kenarı duvar kağıtları için alt fonda beyazı seçmelisiniz Mekanınıza aydınlık vermek açısından işe ilk karanlık odalarınızdan başlıyabilirsiniz.

deniz 2

2.) Aksesuarlarınızı deniz ile ilgili objelerden seçin, huzur dolu deniz atmosferinin tadını ve keyfini mekanınıza yansıtın!. Deniz renklerinden esinlenerek mobilyalarınızı, kilimlerinizi, halılarınızı, kırlent ve minderlerinizi ona göre seçebilirsiniz. Küçük dokunuşlarla ve farklılıklarla kendi tasarımlarınızı yapabilirsiniz.  Mobilyalarınızı klasik veya modern seçebilirsiniz, ona uygun ya da zıt açık renklerde rahat minderler kullanabilirsiniz.

3) Sadece mekanlarınızın duvarları değil kapılarınızı da deniz resimli duvar kağıtları ile kaplıyabilirsiniz.

deniz 3

Duvarlarda deniz tablolarının yanı sıra duvar kağıtlarını rahatlıkla kullanabilirsiniz, Seçeceğiniz stile uygun mobilyalarınızla, deniz kabukları, dekoratif objeler ve ayna ile tasarımı tamamlamış olursunuz. Denizden ilham alınarak hazırlayacağınız oturma odalarınızda, banyolarınızda, mutfaklarınızda, balkonlarınızda sıcak olduğu kadar serin tonları seçerek ruh halinizi dinlendirebilirsiniz. Özellikle mekanınızın ana konsepti, akvaryum, beyaz, mavi, turkuaz, ahşap, cam, mercan, deniz yıldızı ve küçük tekne ya da deniz resimleri olmalıdır.

deniz 1

Yazlık evlerde rahatlık ve ferahlık ön plandadır. Kışlık evler kadar yoğun ve dolu değildir. Burada sadelik ve rahatlık ön planda olmalıdır. Odanızın büyüklüğüne ve küçüklüğüne, stiline göre mobilya seçimini yapın, köşeli koltuklar her zaman daha az yer kaplar, kanepelerinizi evinizin veya odanızın büyüklüğüne göre alabilirsiniz. Yastıklarınızı mavi beyaz marin tarzda satın alarak alarak koltuklarınıza ve odanıza deniz kenarı atmosferini katarak mekanınız ister şehir dışında olsun ancak deniz kenarında değilse bile deniz kenarı atmosferini yakalayabilirsiniz. Herkese gönlünce güzel sevgi dolu bir yaz dileği ile…

THE BEST OPERA HOUSE DESİGNS

EN İYİ OPERA BİNA TASARIMLARI

1) CKK Jordanki Opera Binası

CKK Jordanki,© Jakub Certowicz

Proje Künyesi

Mimar: Fernondo Menis

Proje Alanı: Polonya

Proje Tarihi: 2011

Opera binasının yapıldığı arsanın yarısı yeşil alan olarak kullanılmaktadır. Yapının etrafını çevreleyen nehir manzarası ile yapı ilişkisini vurgulamak amacıyla, yapı özellikle az katlı olarak kurgulanılmıştır. Opera binasının yapıldığı topoğrafyaya uygun olarak, yapının strüktürel yapısı da kaya şeklinde tasarlanmıştır.

CKK Jordanki,© Jakub Certowicz

Polonya’nın bu bölgesindeki tuğlalar UNESCO Dünya Mirası arasında yer almasından dolayı, yapının iç mekanı tasarlanırken bölgenin tuğla yapısından referans alınmıştır.
CKK Jordanki,Render 4

 Yapının opera kısmında tasarlanan üst örtü mobil çatı olarak tasarlanmıştır. Mobil çatı, kırıklı ve modüler yapısı sayesinde kolayca hareket ettirilebilmektedir. Bu sayede yapı sadece opera binası değil; aynı zamanda sinema salonu, tiyatro, etkinlik alanı vs. gibi birçok özellikte kullanılabilmektedir.

 

2)Great Amber Opera Binası

Proje Künyesi

Mimar: Volker Giencke

Proje Alanı: Litvanya

Proje Tarihi: 2015

Mimar Volker Giencke tarafından tasarlanan Büyük Amber opera binası Kasım 17 tarihinde açılmıştır. Bölgenin ilk ve en önemli  kültürel mirası olarak görülen proje, uzun ve çok aşamalı 12 senelik bir program sonunda tam anlamıyla inşa edilebilmiştir.

“Büyük Amber” şeffaf, amber- renkli cephesi olan  koni şeklinde, yatay olarak tasarlanmış bir yapıdır. Yapıya ismini veren amber renkli cephenin içinde kurgulanan büyük opera salonu 1000’den fazla kullanıcı için oturma alanı sağlamaktadır.Yapı opera salonun yanı sıra bale stüdyosu, fuayene alanı ve tiyatro işlevlerinde de kullanılmaktadır.

 

3)  Le Rosey Opera Binası

 

Proje Künyesi

Mimar: Bernard Tschumi Architects

Proje Alanı: İsviçre

Proje Tarihi: 2014

Proje alanının isminden yola çıkılarak yapı “le rosey” yani bir gül şeklinde tasarlanmıştır. Dış cephe kararında tercih edilen beyaz cephe geceleri ışığı yansıtarak parlak bir görünüm sağlarken, gün içinde de farklı formundan dolayı dikkat çekmektedir.

Yapı çok işlevi olan bir opera binası olarak tasarlanmıştır.İç mekana girildiğinde kullanıcı, ana konser ya da gösteri salonu, konferans salonları ve siyah bir kutu şeklinde tasarlanan tiyatro salonu ile karşılaşmaktadır. Zemin kotunun sol tarafı eğitim mekanlarından oluşmaktadır. Sağ tarafta ise öğrenme merkezi, teras ve restoran yer almaktadır.

 

4)The Flow Opera Binası

 

Proje Künyesi

Mimar: atelier d’architecture King Kong

Proje Alanı: Fransa

Proje Tarihi: 2014

Yapı Fransa, Lille şehrinde yer alan Moulins mahallesinin kültürel kalkınma projesi çerçevesinde tasarlanmıştır. Opera binası işlevinin yanı sıra yapı aynı zamanda bir “hip-hop house” olarak kullanılmaktadır. Yapı aynı zamanda dans, tiyatro, plastik ve görsel sanatlar gibi birçok proje de ev sahipliği yapmaktadır.

 

5)La Luciole Opera Binası

LIVE WHITE COLOR’S BEAUTY & PURITY IN YOUR PLACES!.

BEYAZ RENGİN SAFLIĞINI & GÜZELLİĞİNİ MEKANLARINIZDA YAŞAYIN!.

beyaz 4

Bayram geldi! Güzel, saf dileklerin temennilerin olduğu bayramlar hepimiz için özeldir. Bu bayram sizler için seçtiğimiz yazı beyaz rengin saflığında var olan güzellikler, iç mimari- tasarımlar. Tek bir renk değil tüm renklerin olduğu renk olduğu için ve içinde var olan ve dışarıya yansıttığı ışıkla çevremizi aydınlatır. Bütün renkleri içerisinde barındıran, saflığın ve temizliğin simgesidir. Soğukkanlılığı, asaleti, masumiyeti, sadeliği, barışı temsil eder. Huzur ve güven verir. Aynı zamanda insana hem güven veren hem hüzün veren dertlerini ve sıkıntılarını unutturduğu kadar hatırlatan bir yanı da vardır.

beyaz 2

Tüm renkleri içinde barındırdığı için mi bilinmez beyaz renk diğer renklere oran daha fazla tercih edilen bir renk dir..Sadece çok aydınlık olduğu ve göz kamaştırdığı için mekanlarda zaman zaman denge için arada koyu, canlı renklere ihtiyaç duyar..İçinde barındırdığı ışık dan ötürü beyaz renkle boyanan mekanlar daha geniş ve ferah olarak algılanır. Bu etkisinden dolayı, özellikle dar mekanlar da, banyo, mutfak, misafir odaları için uygun bir tercih olabilir.

beyaz 5

Bütün renklerle uyum sağlayan, tamamlayıcı ve dengeleyici bir renk olarak diğer mekanlarda da rahatlıkla kullanılabilir. Işığı yansıtan beyaz renk, az ışık alan mekanlar için de uygundur. Aynı zamanda beyazın şıklığı da tartışılmazdır.Sizler için yapmış olduğumuz beyaz renkle tasarlanmış seçimler, modern tasarımdan klasik çizgileri bir arada görebileceğimiz bir tablo içinde toplanmıştır. Kış mekanlarında tercih edilse de beyaz renk yazın da en tercih edilen renk dir…
Beyazın saflığında, güzelliğinde nice nice barış ve sevgi dolu bayramlara hep beraber..

 

Ekran Görüntüsü (309)

 

 

THE BEST RESTAURANT DESIGNS

EN İYİ RESTORAN TASARIMLARI

1)  VAKST RESTORAN

Restaurant Väkst,© Chris Tonnesen

PROJE KÜNYESİ

Mimar: Genbyg

Proje Alanı: Danimarka

Fotoğraflar: Chris Tonnesen

Danimarka’da yapılan  Väkst restoran tasarımı yapılırken birincik öncelik Nordik tasarım ile birleşecek bir yeşil alan tasarımları yapmak olarak belirlenmiştir. Bu tasarım anlayışından yola çıkarak iç mekanda ve dış mekanda yeşil alanlar yaratmak amaçlanmış, dış mekanda yaratılan yeşil alanlarda canlı, organik bir alan yaratmak hedeflenmiştir.

Restaurant Väkst,© Chris Tonnesen

Restaurant Väkst,© Chris Tonnesen

Restorantın kalbini büyük, iki katlı bir seradan oluşmaktadır. Restorant tasarımı yapılırken amaç kullanıcıyı daima yeşil, ferah bir alanın içinde hissettirmek olduğundan her iki kotta da oldukça fazla bitki kullanılmıştır.

Restaurant Väkst,Plan 1

Restorant, çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri üzerine inşa edilmiştir.  İç mekan tasarımda geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak, tasarımda ekonomik olarak tasarruf edilirken aynı zamanda yaratılmak istenen doğal, sade ambiansa da katkı sağlanmıştır.

2) TARTUFO TRATTORIA RESTORAN

Tartufo Trattoria,© Andrey Bezuglov

PROJE KÜNYESİ

Mimar: YOD Tasarım Ofisi

Proje Alanı: Ukrayna

Fotoğraflar: Andrey Bezuglov

Demokratik bir İtalyan restorantı tasarımı olan Tartufo Trattoria, Lviv Alışveriş Merkezi 3.katında yer almaktadır. Restorantın bir alışveriş merkezi içinde yer alması, mekanın tasarımı ister istemez olumsuz yönde etkilemiş, tasarım ofisi tarafından bu algı kırılmak için farklı ve yeni malzemeler kullanmaya özen gösterilmiştir. Mekan içinde kullanılan pirinç, beyaz mermer, meşe gibi malzemeler ile bükülmeler yaratılmış bu sayede şehrin hareketli dokusu mekan içinde kurgulanmıştır.

Tartufo Trattoria,© Andrey Bezuglov

Salonun ortasında bir açık mutfak bulunmaktadır. Böyle bir çözüm şefin yemekleri hazırlarken , kullanıcıların onu izlemesine olanak verir, bu sayede yemek yemek ve hazırlamak eylemleri eğlenceli bir hal almaktadır. Aynı zamanda kuruluşundan bu yana odun ateşinde pizzasıyla ünlü olduğunu için mekannın içinde yanan bir odun sobası bulunmaktadır.

Tartufo Trattoria,© Andrey Bezuglov

 

3)HAY HAY RESTORAN

Hay Hay Restaurant and Bar,© Hiroyuki Oki

PROJE KÜNYESİ

Mimar: Vo Trong Nghia Mimarlar

Proje Alanı: Vietnam

Fotoğraflar: Hiroyuki Oki

Restoran, Da Nang ve Hoi An old şehirleri arasında Da Nang uluslar arası havalanına 16 km mesafede bulunmaktadır. Restorant tasarımı yapılırken amaç modern fakat huzurlu bir tropikal tasarım yapmak olarak belirlenmiştir.

Hay Hay Restaurant and Bar,© Hiroyuki Oki

Restorant binanın sahip olduğu bambu strüktür devam edecek şekilde tasarlanmıştır. Kalabalık Gruplar, bambu kubbe altında birlikte bir aile yemek yemenin keyfini çıkarabilir ya da konik sütunlar yanında yer alan daha özel alanlarda yemek keyfini çıkarabilmektedir.Restoranda ayrıca gökyüzünün altında yemek yemek isteyenler için de açık bir alan sağlamaktadır.

Hay Hay Restaurant and Bar,© Hiroyuki Oki

Restorant tasarımında kullanılan bambular, proje mekanından elde edilmiştir. Bambulara mekan içindeki görselde görülen  bükülme hareketini vermek ve bu şekilde sabitleyebilmek 4 ay sürmüştür.

Hay Hay Restaurant and Bar,© Hiroyuki Oki

4)PLATFORM  MONSANT RESTORAN

PROJE KÜNYESİ

Mimar: Platform-a Tasarım Ofisi

Proje Alanı: Kuzey Kore

Platform Monsant,© Yoon Joonhawn

Platform Monsant  Restorant projesi, şehirden uzaklaşmak isteyen sessiz toplulukların yaşadığı, küçük bir yerleşim alanı olan Aeweol, Jeju’de bulunmaktadır. Ada hala volkanik toprak özelliklerini korumaktadır bu sebeple restorantın dış cephesinde yerel malzemeler kullanılarak, proje ve proje alanı arasında uyum sağlamak amaçlanmıştır.

Platform Monsant,© Yoon Joonhawn

Dış cephe tasarımında kullanılan ve geniş yer tutan cam malzemeye karşıt olarak volkanik taş da kullanılmıştır. Tasarımcı ofise göre cam kısımlar geçiciliği sembolize ederken, taş kısımlar somutluğu ifade etmektedir.

Platform Monsant,© Yoon Joonhawn

Tek katlı yapının çatı terası her yöne açık bir gözlemevi olarak hizmet vermektedir. Teras çatı tasarımı  aynı zamanda yol, ev  ve site arasında görsel süreklilik sağlanmakta ve  tüm yıl boyunca bina yalıtımı yapmaktadır. Teras gündüzleri şeffaf tasarımı ile ışığı yansıtırken, geceleri de yapay ışık tasarımları sayesinde yapıya estetik bir görünüm kazandırmaktadır.

Platform Monsant,© Yoon Joonhawn

Yapının iç mekan tasarımda, az insanın sade bir hayat sürdüğü proje alanı göz önünde tutularak sade bir tasarım yapılmıştır. İç mekanda oldukça az ve yalın malzemeler tercih edilmiş; mekanı dolu kılmak değil, boşlukları tasarlamak amaçlanmıştır.

Platform Monsant,© Yoon Joonhawn

 

 

 

 

 

 

 

 

THE BEST CINEMA DESIGNS

EN İYİ SİNEMA  TASARIMLARI

1) INFOVERSUM

Infoversum,Courtesy of ARCHIVIEW

PROJE KÜNYESİ

Mimar: Archiview

Proje Alanı: Hollanda

Proje Yılı: 2014

Infoversum,Courtesy of ARCHIVIEW

Mimara göre Groningen merkezine yakın, Infoversum sinema tasarımı göz ardı edilemez. Yapı tasarımı itibariyle meraklı ve keşfedilmeye açık bir yapıdır, bu sayede kullanıcının ilgisini çekmektedir. Yapıda tasarım ve teknik birleştirilerek en üst düzeylerde kullanılmıştır.

Infoversum,Courtesy of ARCHIVIEW

Edwin Valentijn, Groningen Üniversitesi Astronomi Bilgi Teknolojileri Profesörü, halk için bilimi daha erişilebilir hale getirmek amacıyla yapıyı kullanmayı talep etmiştir. Yapı bu sayede hem bir bilim evi hem de kültürel faaliyetler veren bir yapı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yapı ilk etapta mimarı tarafından geçici bir tasarım olarak inşa edilmiş olsa da çok beğenilmesi sayesinde kalıcı olması kararı alınmıştır.

Infoversum,Courtesy of ARCHIVIEWKullanıcılar etkileyici cam ana giriş girdikten sonra, kendilerini “Infowave” isimli mekanda bulurlar. Infowave görsel dijital sunumlar uyarıcı ile interaktif bir alandır. Gösterimler yapının kubbe şeklindeki tavanında yapılmaktadır. Bu kubbe tasarımı binanın kalbi olarak dikkat çekmektedir.

Infoversum,Courtesy of ARCHIVIEW

Infoversum bir sinema olmaktan öte aynı zamanda bir bilim evi ve deneyimleme merkezi olarak da kullanılmaktadır. Yapının her bir iç mekanında deneyimlemeye dayalı çeşitli tasarımlar ile kullanıcıların eğlenceli zaman geçirmesi hedeflenmiştir.

Infoversum,Courtesy of ARCHIVIEW

 

2) ARCHİPELAGO SİNEMA

Archipelago Cinema,© Piyatat Hemmatat

PROJE KÜNYESİ

Mimar: Buro Ole Scheeren + Film on the Rocks Yao Noi

Proje Alanı: Tayland

Proje Yılı: 2012

Archipelago Cinema,© Doug Bruce

Almanya doğumlu, Pekinli mimar Ole Scheeren tarafından tasarlanan Takımadaları Sinema tarihinde bir ilk olarak anılmaktadır. Sinema, Kudu Adası’nda Nai Pi Lae lagününde sessiz suların ortasında  bir sal üzerinde inşa edilmiştir. Platformda özellikle az aydınlatma kullanılarak gece gösterimlerinde, görüntülerin karanlıkla iç içe geçmesi hedeflenmiştir. Tasarımın sade kurgusuyla kullanıcıyı doğayla bütünleştirmek amaçlanmıştır.

Archipelago Cinema,© Sixtysix Visual

Archipelago Cinema,© Sixtysix Visual

Sinema zemininde kullanılan malzeme yöre halkının ıstakoz avlamak için kullandığı ufak balıkçı teknelerinden elde edilmiştir. Böylece modüler, suda yüzebilen, proje alanının doğal güzelleriyle bütünleşebilen bir tasarım inşa edilmiştir.

Archipelago Cinema,© Sixtysix Visual

Archipelago Cinema,© Sixtysix Visual

 

3) DREAMCENTER

3XN Designs “DreamCenter” Entertainment Hub for Shanghai,© 3XN Architects

PROJE KÜNYESİ

Mimar: 3XN Tasarım Ofisi

Proje Alanı: Şanhgay

Proje Yılı: 2017

3XN Designs “DreamCenter” Entertainment Hub for Shanghai,© 3XN Architects

Şanghay’da 3XN tasarım ofisini tarafından kurgulanan yapı tasarımı sadece sinema olmaktan öte aynı zamanda bir festival ve etkinlik alanı olarak tasarlanmıştır, yapının yapımına ise 2017 yılında başlanacaktır. Yapı bittikten sonra Şanghay’ın ünlü geleneksel festivallerine de ev sahipliği yapacaktır.

3XN Designs “DreamCenter” Entertainment Hub for Shanghai,© 3XN Architects

3XN Designs “DreamCenter” Entertainment Hub for Shanghai,© 3XN Architects

 

4) WELTSPİEGEL COTTBUS

PROJE KÜNYESİ

Mimar: Alexander Fehre

Proje Alanı: Almanya

Proje Yılı: 2012

Filmtheater Weltspiegel Cottbus,© Zooey Braun

100’den fazla yıllık geçmişi olan,  “Weltspiegel Cottbus” sineması Almanya’nın en eski sinema yapılarından biridir. Eski sinema salonu sadece tek bir gösterim mekanından oluşmaktaydı, bu yüzden mimardan ilk istenen mekanları çoğaltılması ve fonksiyonel hale getirilmesi olarak belirlenmiştir. Şuan ki tasarımla yapı 3 adet film gösterim salonu ve 1 adet bardan oluşmaktadır.  Yapıda erken sinema tarihinin referansları ve evrensel iç mekan tasarımı ile tarihin ve modern çağın bileşimi sağlanmıştır.

Filmtheater Weltspiegel Cottbus,© Zooey Braun

Binanın sahip olduğu tarihi sinema salonu 1911’de ilk tasarlandığı halde korunmuş, sadece aydınlatma elemanları ve oturma elemanları restore edilmiştir. Tavandaki aydınlatmaların aşamalı bir şekilde sönmesi sağlanarak sinema salonunda karanlıkta yıldızlı bir gökyüzünü anımsatacak bir tasarım geliştirilmiştir.

Filmtheater Weltspiegel Cottbus,© Zooey Braun

Yapıya yeni eklenen salonlarda ise siyah rengi ve gri tonları kullanılarak karanlık bir ambians yaratılmıştır. İç mekanda bal peteği formu kullanılmış, bal peteği şeklindeki modüllerin etrafı ışıklandırılarak estetik bir görüntü kazandırılmıştır. Modüllerin etrafında kullanılan aydınlatma izi aynı zamanda duvarlarda da devam ettirilmiştir.

Filmtheater Weltspiegel Cottbus,© Zooey Braun

 

TURKEY’S ENERGY POLICY

TÜRKİYE’ NİN ENERJİ POLİTİKASI

turkiyenin-enerji-politikasi

Bugünlerde çok sık elektrik kesintileri yaşanıyor, farkında mısınız? Bu kesintilerin birçoğu da gece yarısında çoğumuz uykudayken gerçekleşiyor.

En azından benim yaşadığım Nişantaşı civarında durum böyle. Sıcak havaların iyice bastırdığı bugünlerde takdir edersiniz klima kullanımı dolayısıyla elektrik tüketimi zirve yaptı. Hatta geçen ay ntvmsnbc.com’da enerji tüketiminin rekor kırdığına dair bir haber okuduğumu hatırlıyorum. Bu habere göre Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerinden yapılan derlemeye göre, Temmuz ayında günlük ortalama 725-730 milyon kWh seviyelerinde oluşan elektrik tüketimi, 10 Temmuz’da Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 744 milyon 751 bin kWh düzeyine ulaştı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri, Doğu ve Güneydoğu’daki tarımsal sulama, sanayi üretimi ve sıcak havalar nedeniyle yoğun olarak kullanılan klimaların elektrik tüketiminde artışa neden olduğunu belirtirken, önümüzdeki günlerde de tüketim artışının devam edeceği tahmininde bulundular. Bilmeyenlere hemen söyleyeyim, Türkiye’de üretilen elektriğin yaklaşık yarısı doğal gaz çevrim santrallerinde üretilmektedir. Geri kalan yarısında ise kömür santrallerinin payı yüksektir.
2 Ağustos tarihinde Dünya gazetesinde “Enerji ithalatı tam gaz sürüyor” başlıklı bir başka yazı okudum. Bu yazıda iç tüketimde frene basılması ile ithalatta yaşanan genel düşüş sürecine karşın, petrol, gaz gibi enerji ürünlerinin ithalatına ödenen faturanın hızla büyüdüğünden bahsediyordu. Yine bu yazıda Ocak-Haziran döneminde 30 milyar dolara yaklaşan enerji ithalatı ve bunun toplam ithalat faturası içinde yüzde 25,1 düzeyinde gerçekleşen payı, ilk altı aylık dönemler itibariyle tüm yılların rekorunu kırdığını belirtiyordu.
Bu yazı açıkçası bizim uzun zamandır solar enerji şirketimizde dillendirdiğimiz bir gerçeğin bir kere daha altını çiziyordu. Geçen seneki manzara tüm hızıyla devam ediyor. Hemen hatırlatalım. Geçen sene Türkiye’nin resmi olarak deklare edilmiş 77 milyar $’lık cari açığının yaklaşık 50 milyar $’ı enerji ithalatından kaynaklanıyor. Düşünebiliyor musunuz? Basit tabirle ülke olarak ekonomik anlamda iki yakanızı bir araya getiremiyorsunuz ve ihtiyacınız olan açığı sürekli artan bir borçla kapatıyorsunuz. Burada ortaya çıkan açığın yaklaşık %65’i ülkeye ithal ettiğiniz petrol, doğal gaz ve kömür ithalatından kaynaklanıyor.

Resim_1

Bir de işin ulusal güvenlik tarafı var tabii. Bu ithalatları Rusya, İran, Azerbeycan, Irak, Cezayir, Kazakistan ve Nijerya gibi ülkelerden yapıyoruz. Peki soruyorum: Bu ülkelere %100 sırtımızı yaslayıp uzun vadede enerji arzı sorunumuzu bu ithalatlarla çözeriz diyebilir miyiz? (Tabii işin içinde tedarik güvencesi ve belli oranlarda fikslenen fiyatlama var.) Hemen cevaplayayım: Kesinlikle hayır. Çünkü bu ülkelerin birçoğu özellikle Çin ve Hindistan gibi nüfusu yoğun olan ve acil ihtiyaçları olan ülkelerden gelen talebi karşılama telaşındadırlar. Ayrıca bütün dünyada nüfus, dolayısıyla talep artmaktadır. Bu yüzden fiyatlar her sene yükselmektedir ve bu ülkeler genelde uzun vadeli (5-10 sene gibi) kontratlar yapmamaktadırlar ve her sene fiyatları kafalarına göre yükseltmektedirler. Son olarak enerjinin bir yaptırım olarak kullanılması hayatımızın bir gerçeğidir. Rusya zamanında Ukrayna ve Avrupa’yı soğuk kışta doğalgazlarını kesmekle tehdit ettiği hala zihinlerimizdedir. Bizim ne özelliğimiz var ki bize de aynı tavırları sergilemesinler. Tarihsel ilişkilerimize baktığımızda örneğin Rusya’yla hep bir çekişme içinde olduk. Sonuçta bir gün gelir, Rusya bize de “Doğalgaz vermiyorum, kardeşim! Var mı diyeceğin?” diyebilir. Diğer ülkelerle de %100 dostane bir ilişkimizin olduğunu söyleyemeyiz. O zaman önlem alınmadığı takdirde arz güvenliği sağlanamazsa soğuk kışta büyük bir felaketin eşiğine gelebiliriz.
Enerji bağımsızlığı ve güvenliği sorunumuzu nasıl çözeriz? Cevabı basit: Elimizdeki kaynaklarla ve yapacağımız tasarruflarla.

“Elimizde ne kaynak var ki, sonuçta doğalgaz ve petrol fakiri bir ülkeyiz. Elimizdeki linyit kömürünün de verimliliği çok düşük,” diyebilirsiniz. Haklısınız.
Ancak elimizde yüksek bir yenilenebilir enerji kaynağımız var diyebilirim: Başka bir deyişle güneşimiz, rüzgarımız, suyumuz (hidro elektrik santralleri konusunun da her işte yaptığımız gibi tam tabiriyle suyunu çıkardık), yeraltı kaynaklarımız (jeotermal), üzerinde çalışılırsa biyokütle ve biyoyakıt enerji potansiyelimiz var.

Bana göre (ölçüm yapılırsa görülür) Türkiye’nin sadece güneş enerji potansiyeli tüm Türkiye’nin elektrik ihtiyacını karşılamaya yeter. Hatta işin içine diğer yenilenebilir enerji kaynakları girdiğinde Türkiye’nin ihtiyacı olan enerji rahatlıkla karşılanabilir. Buna merkezileşmiş ve bağımsız sistemler de dahil. Yani başka bir tabirle ister enerji santrali kurun ister evinize mikro sistemler yapın (örnek: fotovoltaik paneller), 50.000 MW’ın üzerinde olan elektrik tüketimimizi sadece yenilenebilir enerji kaynaklarıyla rahatlıkla karşılayabiliriz. Sektörün içinde olan bazı profesyonellerin güneş ve rüzgar gibi kaynaklarla günün 24 saatinde elektrik nasıl üretiriz, talebi karşılamak açısından yenilenebilir enerji kaynaklarına nasıl %100 güveniriz dediklerini duyar gibi oluyorum. Bunun da hemen cevabını vereyim. Hiç merak etmesinler günümüzde hibrit sistemlerle ve ısı depolama gibi teknolojilerle artık günün 24 saati temiz, yani doğayla barışık enerji üretmek mümkündür. Bütün insanlığa hayırlı olsun.
Şunu da belirtmem lazım: Memlekette nüfus artıyor, ayrıca şehirleşmeyle birlikte nüfusun ihtiyaçları da artıyor, iklim değişikliğinden kaynaklanan enerji talep artışı var, endüstrileşme de son hızla devam ediyor. Yani enerjiye olan talep her sene artıyor. Bu artan talebi de yenilenebilir enerji kaynaklarımızla rahatlıkla karşılayabiliriz. Yeter ki bu konuda gerekli adımlar atılsın (atılması gereken adımlarla ilgili de bir yazı yazacağım) ve yatırımlar yenilenebilir enerji kaynaklarına çok daha büyük bir oranda artarak devam etsin. Güneş enerji potansiyeli olarak İspanya’dan sonra Avrupa’nın en iyi 2. güneş verilerine sahip olduğumuzu da unutmayalım (yazının sonundaki not bölümüne bakınız).

Resim_2

Bir de işin tasarruf tarafı var. Enerji verimliliği çok ciddiye alınması gereken bir konudur. Sektörün içinde bulunan herkes bilir ki “en ucuz enerji kaynağı tasarruf edilmiş olan enerjidir”. Bu konuda halihazırda bazı iyi niyetli adımlar atılmaktadır ancak bana göre bu adımlar da yeterli değildir, sektörün toparlanması gerekmektir ve yapılması gereken çok iş vardır (enerji verimliliği konusunda da yapılması gerekenleri yazacağım).
Peki bu aşamada bana şu soruları sorabilirsiniz: Elimizde bu kadar yenilenebilir enerji kaynağı varken neden fosil yakıt tüketimi ve enerji ithalatımız sürekli artıyor ve ekonomimize zarar vermeye devam ediyor? Enerjide dışa bağımlılığın bu kadar yüksek olduğu ülkemizde riskleri minimize edecek önlemler neden alınmıyor? Enerji verimliliğine neden daha fazla önem verilmiyor, bu konuda tüketiciler neden bilinçlendirilmiyor?
Açıkçası bu soruların cevabını ben de bilmiyorum.
Ancak bildiğim birşey var, o da güneş zengini bir ülke olduğumuz ve rüzgar, jeotermal, biyoyakıt gibi diğer yenilenebilir enerji kaynaklarımızın da çok ciddi bir potansiyelinin olduğu. Türkiye’nin enerji verimliliğiyle optimum seviyelere getirilmiş enerji ihtiyacını sadece yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşıladığımızı düşünün bir kere. Hem cari açığı çok ciddi oranda azaltır ekonomimizin rahat bir nefes almasını sağlarız, hem karbon salınımı ve dolayısıyla doğaya vermiş olduğumuz zararı çok ciddi oranda azaltırız, hem de ulusal güvenlik açısından enerji bağımsızlığını sağladığımız takdirde hiçbir ülkeye bağımlı kalmayız. Bu elbetteki bir süreç işi, belli bir zamana ihtiyacımız var. Yeter ki ülke olarak kendimize doğru hedefler koyalım ve uygulamasını eksiksiz yapalım.
Not: Güneş potansiyeli deyince iki tip ışından bahsetmek gerekiyor. Direkt (özellikle konsantre solar enerji teknolojilerinde kriter olarak alınır) ve yatay (fotovoltaik teknolojilerin kriteridir). Benim burada bahsettiğim direkt ışınlar yani teknik adıyla “Direct Normal Irradiance” (DNI), güneşten gelen direkt ışın radyasyonun eş anlamı oluyor.