TURKEY’S ENERGY POLICY

TÜRKİYE’ NİN ENERJİ POLİTİKASI

turkiyenin-enerji-politikasi

Bugünlerde çok sık elektrik kesintileri yaşanıyor, farkında mısınız? Bu kesintilerin birçoğu da gece yarısında çoğumuz uykudayken gerçekleşiyor.

En azından benim yaşadığım Nişantaşı civarında durum böyle. Sıcak havaların iyice bastırdığı bugünlerde takdir edersiniz klima kullanımı dolayısıyla elektrik tüketimi zirve yaptı. Hatta geçen ay ntvmsnbc.com’da enerji tüketiminin rekor kırdığına dair bir haber okuduğumu hatırlıyorum. Bu habere göre Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerinden yapılan derlemeye göre, Temmuz ayında günlük ortalama 725-730 milyon kWh seviyelerinde oluşan elektrik tüketimi, 10 Temmuz’da Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 744 milyon 751 bin kWh düzeyine ulaştı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri, Doğu ve Güneydoğu’daki tarımsal sulama, sanayi üretimi ve sıcak havalar nedeniyle yoğun olarak kullanılan klimaların elektrik tüketiminde artışa neden olduğunu belirtirken, önümüzdeki günlerde de tüketim artışının devam edeceği tahmininde bulundular. Bilmeyenlere hemen söyleyeyim, Türkiye’de üretilen elektriğin yaklaşık yarısı doğal gaz çevrim santrallerinde üretilmektedir. Geri kalan yarısında ise kömür santrallerinin payı yüksektir.
2 Ağustos tarihinde Dünya gazetesinde “Enerji ithalatı tam gaz sürüyor” başlıklı bir başka yazı okudum. Bu yazıda iç tüketimde frene basılması ile ithalatta yaşanan genel düşüş sürecine karşın, petrol, gaz gibi enerji ürünlerinin ithalatına ödenen faturanın hızla büyüdüğünden bahsediyordu. Yine bu yazıda Ocak-Haziran döneminde 30 milyar dolara yaklaşan enerji ithalatı ve bunun toplam ithalat faturası içinde yüzde 25,1 düzeyinde gerçekleşen payı, ilk altı aylık dönemler itibariyle tüm yılların rekorunu kırdığını belirtiyordu.
Bu yazı açıkçası bizim uzun zamandır solar enerji şirketimizde dillendirdiğimiz bir gerçeğin bir kere daha altını çiziyordu. Geçen seneki manzara tüm hızıyla devam ediyor. Hemen hatırlatalım. Geçen sene Türkiye’nin resmi olarak deklare edilmiş 77 milyar $’lık cari açığının yaklaşık 50 milyar $’ı enerji ithalatından kaynaklanıyor. Düşünebiliyor musunuz? Basit tabirle ülke olarak ekonomik anlamda iki yakanızı bir araya getiremiyorsunuz ve ihtiyacınız olan açığı sürekli artan bir borçla kapatıyorsunuz. Burada ortaya çıkan açığın yaklaşık %65’i ülkeye ithal ettiğiniz petrol, doğal gaz ve kömür ithalatından kaynaklanıyor.

Resim_1

Bir de işin ulusal güvenlik tarafı var tabii. Bu ithalatları Rusya, İran, Azerbeycan, Irak, Cezayir, Kazakistan ve Nijerya gibi ülkelerden yapıyoruz. Peki soruyorum: Bu ülkelere %100 sırtımızı yaslayıp uzun vadede enerji arzı sorunumuzu bu ithalatlarla çözeriz diyebilir miyiz? (Tabii işin içinde tedarik güvencesi ve belli oranlarda fikslenen fiyatlama var.) Hemen cevaplayayım: Kesinlikle hayır. Çünkü bu ülkelerin birçoğu özellikle Çin ve Hindistan gibi nüfusu yoğun olan ve acil ihtiyaçları olan ülkelerden gelen talebi karşılama telaşındadırlar. Ayrıca bütün dünyada nüfus, dolayısıyla talep artmaktadır. Bu yüzden fiyatlar her sene yükselmektedir ve bu ülkeler genelde uzun vadeli (5-10 sene gibi) kontratlar yapmamaktadırlar ve her sene fiyatları kafalarına göre yükseltmektedirler. Son olarak enerjinin bir yaptırım olarak kullanılması hayatımızın bir gerçeğidir. Rusya zamanında Ukrayna ve Avrupa’yı soğuk kışta doğalgazlarını kesmekle tehdit ettiği hala zihinlerimizdedir. Bizim ne özelliğimiz var ki bize de aynı tavırları sergilemesinler. Tarihsel ilişkilerimize baktığımızda örneğin Rusya’yla hep bir çekişme içinde olduk. Sonuçta bir gün gelir, Rusya bize de “Doğalgaz vermiyorum, kardeşim! Var mı diyeceğin?” diyebilir. Diğer ülkelerle de %100 dostane bir ilişkimizin olduğunu söyleyemeyiz. O zaman önlem alınmadığı takdirde arz güvenliği sağlanamazsa soğuk kışta büyük bir felaketin eşiğine gelebiliriz.
Enerji bağımsızlığı ve güvenliği sorunumuzu nasıl çözeriz? Cevabı basit: Elimizdeki kaynaklarla ve yapacağımız tasarruflarla.

“Elimizde ne kaynak var ki, sonuçta doğalgaz ve petrol fakiri bir ülkeyiz. Elimizdeki linyit kömürünün de verimliliği çok düşük,” diyebilirsiniz. Haklısınız.
Ancak elimizde yüksek bir yenilenebilir enerji kaynağımız var diyebilirim: Başka bir deyişle güneşimiz, rüzgarımız, suyumuz (hidro elektrik santralleri konusunun da her işte yaptığımız gibi tam tabiriyle suyunu çıkardık), yeraltı kaynaklarımız (jeotermal), üzerinde çalışılırsa biyokütle ve biyoyakıt enerji potansiyelimiz var.

Bana göre (ölçüm yapılırsa görülür) Türkiye’nin sadece güneş enerji potansiyeli tüm Türkiye’nin elektrik ihtiyacını karşılamaya yeter. Hatta işin içine diğer yenilenebilir enerji kaynakları girdiğinde Türkiye’nin ihtiyacı olan enerji rahatlıkla karşılanabilir. Buna merkezileşmiş ve bağımsız sistemler de dahil. Yani başka bir tabirle ister enerji santrali kurun ister evinize mikro sistemler yapın (örnek: fotovoltaik paneller), 50.000 MW’ın üzerinde olan elektrik tüketimimizi sadece yenilenebilir enerji kaynaklarıyla rahatlıkla karşılayabiliriz. Sektörün içinde olan bazı profesyonellerin güneş ve rüzgar gibi kaynaklarla günün 24 saatinde elektrik nasıl üretiriz, talebi karşılamak açısından yenilenebilir enerji kaynaklarına nasıl %100 güveniriz dediklerini duyar gibi oluyorum. Bunun da hemen cevabını vereyim. Hiç merak etmesinler günümüzde hibrit sistemlerle ve ısı depolama gibi teknolojilerle artık günün 24 saati temiz, yani doğayla barışık enerji üretmek mümkündür. Bütün insanlığa hayırlı olsun.
Şunu da belirtmem lazım: Memlekette nüfus artıyor, ayrıca şehirleşmeyle birlikte nüfusun ihtiyaçları da artıyor, iklim değişikliğinden kaynaklanan enerji talep artışı var, endüstrileşme de son hızla devam ediyor. Yani enerjiye olan talep her sene artıyor. Bu artan talebi de yenilenebilir enerji kaynaklarımızla rahatlıkla karşılayabiliriz. Yeter ki bu konuda gerekli adımlar atılsın (atılması gereken adımlarla ilgili de bir yazı yazacağım) ve yatırımlar yenilenebilir enerji kaynaklarına çok daha büyük bir oranda artarak devam etsin. Güneş enerji potansiyeli olarak İspanya’dan sonra Avrupa’nın en iyi 2. güneş verilerine sahip olduğumuzu da unutmayalım (yazının sonundaki not bölümüne bakınız).

Resim_2

Bir de işin tasarruf tarafı var. Enerji verimliliği çok ciddiye alınması gereken bir konudur. Sektörün içinde bulunan herkes bilir ki “en ucuz enerji kaynağı tasarruf edilmiş olan enerjidir”. Bu konuda halihazırda bazı iyi niyetli adımlar atılmaktadır ancak bana göre bu adımlar da yeterli değildir, sektörün toparlanması gerekmektir ve yapılması gereken çok iş vardır (enerji verimliliği konusunda da yapılması gerekenleri yazacağım).
Peki bu aşamada bana şu soruları sorabilirsiniz: Elimizde bu kadar yenilenebilir enerji kaynağı varken neden fosil yakıt tüketimi ve enerji ithalatımız sürekli artıyor ve ekonomimize zarar vermeye devam ediyor? Enerjide dışa bağımlılığın bu kadar yüksek olduğu ülkemizde riskleri minimize edecek önlemler neden alınmıyor? Enerji verimliliğine neden daha fazla önem verilmiyor, bu konuda tüketiciler neden bilinçlendirilmiyor?
Açıkçası bu soruların cevabını ben de bilmiyorum.
Ancak bildiğim birşey var, o da güneş zengini bir ülke olduğumuz ve rüzgar, jeotermal, biyoyakıt gibi diğer yenilenebilir enerji kaynaklarımızın da çok ciddi bir potansiyelinin olduğu. Türkiye’nin enerji verimliliğiyle optimum seviyelere getirilmiş enerji ihtiyacını sadece yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşıladığımızı düşünün bir kere. Hem cari açığı çok ciddi oranda azaltır ekonomimizin rahat bir nefes almasını sağlarız, hem karbon salınımı ve dolayısıyla doğaya vermiş olduğumuz zararı çok ciddi oranda azaltırız, hem de ulusal güvenlik açısından enerji bağımsızlığını sağladığımız takdirde hiçbir ülkeye bağımlı kalmayız. Bu elbetteki bir süreç işi, belli bir zamana ihtiyacımız var. Yeter ki ülke olarak kendimize doğru hedefler koyalım ve uygulamasını eksiksiz yapalım.
Not: Güneş potansiyeli deyince iki tip ışından bahsetmek gerekiyor. Direkt (özellikle konsantre solar enerji teknolojilerinde kriter olarak alınır) ve yatay (fotovoltaik teknolojilerin kriteridir). Benim burada bahsettiğim direkt ışınlar yani teknik adıyla “Direct Normal Irradiance” (DNI), güneşten gelen direkt ışın radyasyonun eş anlamı oluyor.

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *