SPREADING LIKE OCTOPUS UNDERWATER HOTEL

AHTOPOT MİSALİ YAYILAN DENİZALTI OTEL, Önce Maldivler’de başlayan akım, Zanzibar’a sıçradı. Şimdi de Dubai de.. Dünyanın her yerinde ‘deniz altı’ otelleri projesi günden güne yayılıyor..

Önce Maldivler’de başlayan akım, Zanzibar’a sıçradı. Şimdi de Dubai de.. Dünyanın her yerinde ‘deniz altı’ otelleri projesi günden güne yayılıyor..

Sizler için seçtiğimiz Dubai’deki ‘Water Discus’ oteli sualtı ve su üstü bağlantısını sağlayan disklerden oluşuyor. Bu kombinasyon, sıcak iklimin keyfini çıkarmaya gelen misafirlerin okyanusun derinliklerinin de keyfini çıkartmasını sağlıyor.  Otelin mimarisi iki ana parça ahtapot misali beş katı bacakları ile iletişim kuran bir asansör ve merdiven içeren bir dikey şaft ile bağlanıyor. Her diskin boyutu yerel koşullara uyum sağlıyor. Tasarım olarak da ahtapota benziyor.

Otel su altı ve su üstü özelliğiyle tasarımına farklı anlamlar katmaktadır. Ziyaret eden turistler okyanusun altında yemek yiyip, balıkları izleyebilmektedirler.

Ithaa Maldivlerin dünyadaki ilk su altı oteli. Anlam olarak ‘inci-anne’ anlamına gelen bu otel, deniz seviyesinin altındadır. Denizaltı restoran olarak adlandırılan mekân, 9 metrekarelik kullanım alanı,14 kişilik kapasitesi, restoranındaki gelişmiş mutfağıyla hizmet veriyor. Ondan sonra tasarlanan su altı otelleri rağbet gördükçe su altı otellerinin açılmaya devam etmesi kaçınılmaz oldu.

Water Discus Otel , su üstü ve su altı tasarlanan özel mimarisiyle, görüş açısı ile size her an görmek isteyeceğiniz deniz altı ve deniz üstünde de enstantanelerini sunmaktadır. İnsanlar dünyanın dört bir yanından gelip Dubai su altı otelini ziyaret ediyorlar. Her ne kadar pahalı olsa da, inanın burası buna değer.

En son açılan otellerden biri olan Water Discus Otel değişik tatların yanı sıra Asya ve Uzakdoğu mutfağından sunulan yemeklerle menü’ye zenginlik katmıştır. Deniz ve tasarım aşığı olanların ilgisini çeken bu hotel gidilmese bile biz tasarımcılar için incelemeye değer.

deniz altı 3deniz altı hoteldeniz altı hotel4deniz altı hotel6Deniz altısu altı hotel

 

SEPETÇİLER KASRI…

SEPETÇİLER KASRI’nda açılmış bir restoran Hammam. Restorana bağlı daha birçok bölüm var. Sepetçiler Kasrı, 17.yüzyılda Topkapı Sarayı’nın deniz kenarında yıkılmadan tamamı kalmış köşklerden biri. Köşkün adı Padişah Sultan İbrahim zamanında sepetçilerin bu yörede bulunmasından Sepetçiler Kasrı olmuş. Bir mimar olarak eski binaların yenilenmesinin ve korunmasının yanındayım. Bu nedenle böyle bir girişim şahsen hoşuma gitti. Bu yenileme ve restorasyonun minimum hatalarla gerçekleştirilmesi her mimar gibi benim de tercihim. Fakat ne yazık ki İstanbul’da bu, en mükemmel binalarda bile genellikle mümkün olamıyor.

mimar olarak eleştirdim2

mimar olarak eleştirdim3

Bu sayımızda bu konuya girmek istemiyorum. Çünkü restorasyon, apayrı bir konu. Böyle mekanların canlandırılma düşüncesi bile bazen insanı mutlu etmeye yetiyor. Bu sayımızda, Sepetçiler Kasrı’nın dekorasyonu ile ilgili inceleme yaptık. Genel atmosferi amacına uygun dekore edilmiş olan restorana gittiğim gün bir Pazar günüydü. Amacına uygun dekore edilmişti diyorum çünkü oraya kafamda birçok sorun varken gittim. Oradan çıkışımda dinlendiğimi fark ettim. Belki dekorasyonda hiçbir stile bağlı kalınmamıştı. İki bölümden oluşan Hammam Restaurant’ın birinci bölümü, sıcak, hoş, dinlendirici dağ evini anımsatan bir mekan olarak yaratılmış

mimar olarak eleştirdim5

mimar olarak eleştirdim6

İkinci bölüm ise daha şık çizgilerde liman restoran özelliği taşıyordu. Belli bir stile bağlı kalmadan yapıldığı için stil olarak olmasa da mekanın çizgisine göre önerilerimiz olacak. Özellikle dağ evini anımsatan duvarlarda doğaya dönük resim yapan bir ressamın eserleri sergilenebilirdi. Duvara asılı olan Parliament reklam panosu promosyon ürünleri ile antrede toplansa çok daha iyi sonuç verirdi. Doğal malzemelerin bağlantısı açısından mekanı başarılı buldum. Fakat daha iyi sonuç için oturma elemanları ferforje yerine malzemelerin doğallığı ile bütünleşecek bambu tarzı mobilyalar olsa daha iyi sonuç veriridi diyorum.

mimar olarak eleştirdim7

mimar olarak eleştirdim8

Ferforjenin deri ile kaplanması o soğukluğu kısmen almış. Ayrıca bir diğer eleştirim, müzik hoparlörünün kapı girişinde çok ayak altında oluşu. Hammam’ın deniz kenarındaki bölümünde ise daha şık, sıcak, hoş bir atmosfer hakim. Bu bölümde de belli bir stile bağlı kalınmamış. Bu bölümün denizin tam yanında olması bile mekanın dinlendiriciliğini vurguluyor. Ayrıca Hanzade Sultan ve Haseki Sultan diye isimlendirilen eklektizmin hakim olduğu mantika mobilyalarla dekore edilen bölümü özel toplantı, yemek ve dinlenme salonu olarak kullanabiliyorsunuz. Sultan İbrahim ismi altında ise nikah töreni gibi değişik amaçlar için özel hazırlanmış bir bölüm var. Sonuçta bir mimar olarak eleştirmen olsamda Hammam’dan çıkarken, bir vatandaş olarak dinlenmiş olduğumu hissettiğimin altını çizebilirim…

mimar olarak eleştirdim

mimar olarak eleştirdim4

 

 

 

CHURCHES OF ISTANBUL FROM PAST.

İSTANBULDAN GEÇMİŞTEN KİLİSELER, İstanbul Tarihi Yarımada’da Bizans İmparatorluğu Dönemi Tanıkları Kiliseler

lkjhg

İstanbul Tarihi Yarımada’da Bizans İmparatorluğu Dönemi Tanıkları  KİLİSELER

Bu sayımızda yazımda İstanbul Kültür Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Araştırma Görevlisi Sinem Dışkaya’nın “İstanbul Tarihi Yarım Adada Bizans İmparatorluğu Dönemi Tanıkları Kiliseler” Yüksek Lisans Tezine yer vermek istedim: Bizans İmparatorluğu çökmekte olan Roma’nın yerine daha sağlıklı ve uzun sürmesi istenen yeni Roma düşü ile oluşturulmuş bir imparatorluktur. Yeni devlet, Roma’nın devlet yönetimi, şehir kuruluş sistemi, sanatı ve kültürü gibi birok kurum yapısını kendine örnek almıştır. Bizans İmparatorluğu bin yıllık egemenliği süresince, Hıristiyanlığın belirleyiciliğinde, Roma, Grek ve Doğu etkilerinin çerçevesinde, kendi damgasını vurduğu sanatını oluşturmuştur. İmparatorluğun doğu bölgesini yöneten Licinius bölgede Hıristiyanların büyük bir çoğunluk oluşturduğunu görmüş ve  313 yılında Hıristiyanlığı özgür kıldığını belirten bir bildiriyi Nicomedia’da yayınlamıştır. Aynı yıl İmparatorluğun batısını ele geçiren Conctatinus ile Licinius, Milano’da birbirlerinin yönetimini tanıtmak için buluşmuşlar ve Hıristiyanlığı özgür kılan bilgirgeyi yayımlamışlardır [1]. Büyük Theodosius ise 380 yılında Hıristiyanlığı devletin tek geçerli dini olarak ilan etmiştir [2]. Milano bildirgesiyle özgürlüklerine özgü dinsel yapılarını gerçekleştirmeye girişmişlerdir. Kiliseler, vaftizevleri, martyrionlar bu coşkunun mimariye yansımasını oluşturmuştur. İmparatorluğun kültür ve sanat ürünlerinin hem sayıca, hem de değerce en önemlileri Byzantion’da (İstanbul) toplanmıştır. Constantin’in yaptırdığı büyük kiliseler, belirli bir tipe göre yapılmamış olmakla birlikte, genellikle Roma  bazilikalarından etkilenmiştir.Bu planlamalar sonraki dönemlerde evrensel olarak kullanılacak  olan klise mimarisi şemasını oluşturacaktır. İstanbul’un fethinden sonra, Osmanlılılar tarafından  birçok kilise ve benzeri yapı camiye çevrilmiştir.

Günümüzde İstanbul kenti Asya’yı Avrupa’ya, Doğu’yu Batı’ya bağlayan ve kendi adını taşıyan (Boğaziçi denilen eski adı ile Bosporus Trakhios) bir boğazın iki bölüme ayırdığı geniş bir toprak parçası üzerine yayılmaktadır. Eski kent ise, günümüzde kenti ikiye bölen boğazın batı yakasının güney ucunda yer alan ve ” Tarihi Yarımada ” olarak tanınan, üçgen bir yarımada üzerine kurulmuştur. Bu yarımada üzerinde bulunan Bizans Kiliseleri, inşa edildikleri dönemin tüm özelliklerini sergilemekte aynı zamanda geçirdikleri değişim-gelişimleri izleme, saptama açısından Bizans mimarisinin karakteristik örneklerini oluşturmaktadır.Bizans mimarisi başlangıçta ilk çağın mimari tiplerinden faydalanmış ve bunları yeni amaçlarına uydurmasını bilmiş, bir çağrış, bir toplantı yeri olan bazilikayı hıristiyanlaştırarak kilise haline getirmişlerdir. Tarihi süreç boyunca Hıristiyan dini kendi iç enerjisiyle yaşayan ve büyüyen bir din olmuştur. Bir din için en önemli iki unsur olan özgürlük ve güven unsurları ise Constantinus  tarafından sağlanmıştır. Böylece, Roma dünyasının kiliselerle kaplandığı ve giderek büyüyen Hıristiyan topluluğunda yoğun bir tanrıbilimsel etkinliğin geliştiği görüldü. İlk kez olarak, imparator vaftiz edildi ve devlet, kilisesinin iç işleriyle ilgilenmeye başladı. [4]. Consrantinus’un, yaptırdığı büyük kiliseler, belirli bir tipe göre yapılmamış olmakla birlikte,söz konusu kiliselerde genellikle ilk Hıristiyan bazilikalarının etkisi görülmekteydi. IV-VI yy.da Bizans kendi mimarlığını aramaktaydı. Bina tipleri, Geç Roma Dönemi tipi kiliselerdi. Uzunlamasına dikdörtgen planlı bazilika tipi yapılar, içi iki sütun dizisi ile üç nefe ayrılmıştı, ortadaki nef yandakilere oranla daha genişti ve narteks adı verilen holden oluşuyordu. Bunun iki yanındaki merdivenlerden yan neflerin üstünde yer alan ve kaldınlara ait olduğu bilinen galerilere çıkılıyordu. Bu bazilikaların üstü, çift eğimli ve kiremit kaplı ahşap bir çatı ile örtülüydü. Bu basit ve yalın kilise tipinin örneklerinden biri de V yy.da yapılmış olan ve Constantinople’da ayakta kalan en eski kilise olarak bilinen, Samatya ile Yedikule arasındaki Hagios Studios Manastırıdır. Günümüzde yıkı durumunda olan yapının geniş bir orta nefi, her iki yanında ise birer yan nef bulunmaktadır. Orta nef yan neflerden daha yüksektir.Yan neflerin üzerinde galeriler bulunaktadır, ancak galeri katına çıkan merdiven yıkılmış olduğundan yeri saptanamamıştır. 18.yy daki yangından sonra girişe göre sağ taraftaki sütunlar kaldırılmış, ahşap çatıdan da günümüze hiç bir iz kalmamıştır. Bizans tarihinin en parlak dönemi, bayındırıcı ve sanat destekçisi olan imparator lustinianos’un ( 527-65) yönetimi altında geçen dönemdir.Bizans mimarisinde Ayasofya’nın yapımı ( VII yy. ) ile altın bir dönem açılmış, basit bazilikal plan yerini merkezi kubbeli bazilikaya bırakmış ve Bizans kilisesi kendi anlayışına uygun bir kilise şeması geliştirmiştir. Merkezi planlı yapıların düzeni, kubbeli bazilikaların en görkemlisi olan Ayasofya’da orta nefin üst mimarisinde ve ana mekanda görülmektedir. Dış narteksi, çapraz tonozlarla örtülü geniş bir ana narteks izlemekte, iç kısım ise sütın dizileri ile üç nefe ayrılmıştır. Ora nefin üstünü dört payeye oturan kubbe örtmektedir. Ayasofyanın dış görünümü ve apsise doğru bakış Galeri katına kadar olan kısım “yeryüzünü”, onun üzerinde bulunan pencereler, yan neflerin üzerindeki pencereli bölümler kube, ışıklar ve mozaiklerle gökkubbeyi, “tanrısal evreni” simgeleyecek şekilde süslenmiştir. Yer ve gök birbirinden ayrılmak istenmiştir. Bazilikal planın dışarıdan algılanması için yan nefler alçak, orta nef yüksek tutulmuş ve dışardan da algılanacak şekilde yapının dış yüzü oluşturulmuştur. Bazilikal planın Tanrıya giden bir yol olduğu belirtilmiştir. Dış yüz dünyaya, iç yüz Tanrıya ait kısım olduğundan, dış yüzde sadelik iç mekanda ise süslemeler hakimdir. Yuvarlak bir ana mekan oluşturacak biçimde inşa edilen bu binalarda mekanın üstü, yapının bütününü kaplayan bir kubbe ile örtülmüştür. Bu tipin en yalın örneğide kubbe, sekiz köşeli bir plana göre inşa edilen dış duvarlara oturur. Bu tipin  güzel bir örneği Sergios ve Bakhos Kilisesi ( Küçük Ayasofya Camii) dir. Dış duvarları, pek düzgün olmayan bir kare oluşturan yapının 8 paye ile oluşturulan sekizgen bölümü basık ve dilimli bir kubbe ile örtülmüştür.Bu orta mekan doğu yönünde ileri doğru uzanan ve dışarı taşan bir apsise sahiptir. Revak beş bölüme ayrılmış ve her bölümün üstü bir kubbe ile örtülmüştür. Ortada kalan bölüm cephede yükseltilerek hem cephenin monotonluğu giderilmiş, hem de esas girişe işaret edilmiştir. Bizans tarihinde yedinci yüzyıl en karanlık dönemlerden biridir. 726 ortaya çıkan ve kiliselerin dini resimlerle süslenmesini yasaklayan bir akım olan, ikonoklazma (tasvirlerin tahribi, kırılması dönemi) döneminin etkisiyle sade yapılı kiliseler inşa edilmiştir. İkonoklazma döneminin 842’de bitmesi ile başlayan orta dönem, Bizans tarihinde ikinci parlak devir olarak bilinmektedir.Bu dönem dokuzuncu yüzyıldan 1204 ‘de IV Haçlı Seferi’nin Bizans’a yönelmesi ve İstanbul’u ele geçiren Latinlerin bir Latin İmparatorluğu kurmalarına kadar sürmüştür.Makedonya ve Komnenoslar dönemine rastlayan bu dönem Bizans’ın ilk rönesans devri olmuştur. [9] Karanlık dönemdekinden farklı olarak bu dönemde dinsel yapılarda küçük boyutlar kullanılmış ama dış çizgilerin zarif, ölçülerin uyumlu olmasına önem verilmiştir. Tasarımda Hristiyanlığın simgesi olan haç artık kilise planı olarak seçildi.Kasnak üzerine kubbeyi yerleştirerek, yükselerek Tanrının evrenini simgelemişlerdir.Ayrıca Kilisenin ikonoklazmaya karşı kazandığı zaferden duyulan coşku ve bunun itici gücü, Hıristiyan sembolizminin bir anda sanat dünyasını kaplamasına yol açmıştır. Apsisin de en uçta ve doğuda olması ile Tnrı’ya ulaşma geleneği sürdürülmüştür. Tarihi Yarımada içerisinde Laleli’de bulunan Myrelaion Kilisesi (Bodrum Cami) bu örnekte olan yapılardan biridir. İlk dönemde haç kısmı yükseltilmiş, köşelerdeki küçük kubbecikler alçak bırakılarak dışarıda da plan tipi algılanmıştır. Bina tipi dörtgen içinde haçvari kilise planı ve bir kasnak üzerine oturulmuş kubbe sisteminden oluşur. Yan payandaların yanında taşıyıcı sistemi  güçlendirmek için ayaklara ve kemerlere yer verilmiştir. İlk dönemlerde, dış cepheler yalın iken bu dönemde süslemeler ortaya çıkmakta, iç mekanda da renkli zengin süslemeler dikkat çekmektedir. Yüksek bir kripta üzerine kurulmuş olan kilisede, dört sütunlu Yunan haçı planı açık bir şekilde algılanır.Narteksi izleyen naos,  dört narin payenin yardımıyla oluşturulmuş bir Yunan haçı biçimindedir. Kubbe kasnağına açılmış sekiz büyük pencere, iç mekanı daha aydınlık kılmakta ve göğün Tanrının ışığını içeriye almaktadır. Özel biçimli tuğlalar ile örülmüş taşıyıcı ayaklar iç mekana göze çarpmazken, dışarıdan algılanmakta ve cephenin hareketliliğini de arttırmaktadır. Bu dönemde kiliselerin mimari oluşumunda en önemli bölümler gökyüzünü simgeleyen kubbe, yeryüzü ile gökyüzü arasındaki bağıntıyı sağlayan sembolik unsurlar olan padantifler ve Hıristiyanlığın özünün sembolü diye nitelendiren bema kısımlarıdır. Apsis yeryüzü kilisenin sembolüdür. Narteks ise daha dünyasal karaktere sahip bir hazırlık mekanıdır. Palailodoslar döneminde Bizans mimarisi son bir rönesans devresi yaşamıştır.Bu dönem bir artakalış, bir can çekişme olmuş; bir diriliş olmamıştır.Bu dönemde sanat kilisenin  sert kurallarından sıyrılmış ve dinsel konuları daha özgür bir biçimde yorumlamıştır.Antik şekilli bazilikal kilisenin, taş-tuğla cepheler,kasnaklı kubbelerin yükselişi gibi özellikleri vardır. Genelde cephe mimarisi önemsenmiş, cephelerde pencere boyutları artmış, doluluk boşluk oranları değişmiş,pencere yüzeyleri büyümüştür. Son Bizans döneminin mozaik ve freskolarıyla en görkemli resim koleksiyonunu oluşturan  Khora Manastır Kilisesi ( Kariye Cami ) bu dönemin özelliklerini yansıtmaktadır. Sonuç olarak; İstanbul Tarihi Yarımada’da bulunan Bizans kiliselerine bütün savlara karşı, öncelikle dinsel açıdan bakıldığında, işlevsel olarak mimari özellikleri korunmuş ve din dışı yapılara dönüştürülmeyip dinsel tapınma özelliğine uygun yapılar olarak kalmış, camiye ya da müzeye çevrilerek kullanıma açılmışlardır. Günümüzde çoğunluğu harabe halinde olan ve bu nedenle kullanılamayan Bizans kiliselerinin restitüsyon projeleri hazırlanarak kısmi rekonstrüksiyonları yapılabilir ve bulundukları alanlar düzenlenerek açık hava müzeleri şeklinde  -yeni statü ile- ziyaret  güzergahı yapılarak günümüzde giderek önem kazanmaya başlayan inanç turizmine açılabilir…

 

Kaynaklar

  • [1] Simson, Macel, Civilisation de L’antiquite’et le Christinisme, Paris: Anthaud, 1972, s.244-245
  • W.Haussig,Historie de la Civilisation Byzantine, Paris: Jules Tallandier, 1971,s.37
  • [2] Ostrogorsky, Georg, 1986, Bizans Devlet Tarihi, (çev.Fikret Işıltan), Ankara,TTK, s.49; Haussig, a.g.e, s.99
  • [3] R.Janin,Bizans İstanbul’u, 1950, s.66
  • [4] Lemerle, P., 2004, Bizans Tarihi, (çev.Galip Üstün ), İstanbul, İletişim yay., s.25
  • [5] Milligen, A.von, 1912, Byzantine, Churches in Constantinople, London, s.212-217
  • [6] Grabar, A, 1966 L’Age D’or De Justinien, Gallimard.
  • [7] Eyice, S., 1995,İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 4, İstanbul Türk Tarih Vakfı Yayınları.
  • [8] Yerasimos, S., 2000, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul
  • [9] Yıldız, H.Dursun. 1982, Anadolu uygarlıkları ansiklopedisi, İstanbul, Görsel yay.,s.453-58
  • [10] Müller, W., 2001, İstanbul’un Tarihi Topoğrafyası, YKY

THE MOST 10 BEAUTIFUL HOMES OF HOLLYWOOD STARS

HOLLYWOOD YILDIZLARINDAN EN GÜZEL 10 EV. Ünlü hollywood yıldızlarının, sevdiğiniz oyuncuların ve favori müzisyenlerinizin birbirinden muhteşem evlerini görmek ister misiniz? Öyleyse yazımıza buyrun..

 

mark-wahlberg-pool-view.jpg.rend.hgtvcom.966.644

Mark Wahlberg 

Ünlü aktör Mark Wahlberg’in bu muhteşem havuza sahip evi Beverly Hills’de bulunuyor. 2 farklı yüzme havuzu, birden fazla spor salonu ve boks ringi bulunan evde aktör “The Fighter” isimli filmi için çalıştı.

bruce wills'in evi

Bruce Wills 

Aktör’ün Beverly Hills’de bulunan evinde İspanyol tarzı bir dekorasyon hakim. Evin her yerinde kullanılan ahşap dokusu ile sıcak bir ortam oluşturulmuş.

Jennifer Aniston evi

Jennifer Aniston 

Aktris Jennifer Aniston ve erkek arkadaşı Justin Theroux, Los Angeles’da bulunan bu muhteşem evi bir buçuk yıl evvel satın aldılar. Evin dekorasyonu  1962 yılında modern mimar Hal Levitt tarafından yapılmıştı ancak Jennifer Aniston’un satın almasıyla birlikte yeniden dekore edildi.

Rihanna

Rihanna

R&B yıldızı Rihanna 26. yaş gününü, Aspen’de bulunan dağ manzaralı bu muhteşem evde kutladı. Evin hemen girişinde bulunan su akan duvar, evin en orijinal alanı.

doory2014-210-north-kalaheo-avenue-kailua-hi-pool-2.jpg.rend.hgtvcom.966.544

Beyonce

Beyonce, Jay Z ve küçük kızları Blue’nun sık sık kaldığı bu  göz alıcı ev, Hawaii’de bulunuyor. Doğanın ve lüksün bir arada bulunduğu ev, ailenin de kalmaktan en keyif aldığı evleri arasında geliyor.

doory2014-eddie-murphy-granite-bay-ca-rear-exterior-pool.jpg.rend.hgtvcom.966.644

Eddie Murphy 

Los Lagos bölgesinin tacı olarak anılan bu ev 1998-2007 yılları arasında Eddie Murphy’e aitti. Uçsuz bucaksız havuzu, tenis kortu ve spor salonları ile halen ünlülerin vazgeçemediği evlerin arasında geliyor.

celine-dions-jupiter-mansion.jpg.rend.hgtvcom.966.644

Celine Dion 

Grammy ödüllü süper star Celine Dion’un evi Bahamalar etkisini yansıtıyor ve en önemli özelliği Celine Dion’un tüm dekorasyon detaylarına kendi karar vermiş olması.

 

celebrity-lauren-conrad-master-bathroom-1-by-james-ray-spahn.jpg.rend.hgtvcom.966.644

Lauren Conrad 

1920’lerde inşa edilen bu ev, Lauren Conrad’ın satın almasıyla birlikte vintage dokusu korunarak yeniden dekore edildi.

doory2014-celebrity-jodie-foster-92190-flicker-way-los-angeles-california-patio-seating.jpg.rend.hgtvcom.966.644

Jodie Foster 

Oscar ödüllü aktris Jodie Foster, İspanyol tarzına göre dekore edilmiş bu eve 1997 yılından beri sahip. Muhteşem palmiye ağaçlarıyla gerçek bir cennet.

donna-karans-sanctuary-living-room.jpg.rend.hgtvcom.966.644

Donna Karan

Amerikalı ünlü moda tasarımcısının en favori evi resimde bulunan tropik detaylarla döşenmiş bu muhteşem ev! Mavinin,yeşilin ve kumsalın bir arada bulunduğu bu ev gerçekten de hayallerin ötesinde..

Yazının devamı için www.popvizyon.com bakabilirsiniz

PALM SPRINGS MODERN WEEK

PALM SPRINGS MODERNİZM HAFTASI. Siz de Güney Kaliforniya’nın gizli definesi Palm Springs’i ziyaret etmek için bahane arayanlardansanız işte size kaçırılmayacak bir fırsat! 11-21 Şubat tarihleri arasında onbirincisi düzenlenecek olan Palm Springs Modernizm Haftası 1950 ve 60’lardan günümüze taşınan retro tasarım estetiğinin basit ve sade hatlarını yansıtırken geçtiğimiz yüzyılın mimari eğilimlerinden birine de ışık tutuyor. Hafta boyunca düzenlenen çeşitli mimari sempozyumlar, film gösterimleri, dersler, sergiler, ev ve proje gezileriyle desteklenen günlük programlar, sanatseverler ve modernizm akımı tutkunları için dolu dolu bir program vaad ediyor..

 

 

IMG_0827IMG_0829IMG_0833IMG_0835IMG_0840
Tabi Palm Springs’e gitmişken çölün incisi Joshua Tree Milli Park’ı da gezilmesi gereken başka bir bölge.. 3200 kilometrekarelik bir alanı kaplayan park dünyanın en değerli koruma alanlarından ve milli parklarından biri olma özelliğiyle ayrı bir ilgiyi hak ediyor.

IMG_0860IMG_0861IMG_0862IMG_0863IMG_0864Palm Springs’de kalmak için ise Ace Hotel veya Avalon Hotel seçilebilir. THY’nin İstanbul’dan direk Los Angeles uçuşları da Palm Springs geziniz için tercih edilebilir..

IMG_0844IMG_0845IMG_0846IMG_0847IMG_0849

IMG_0853IMG_0854

Yazının devamı için www.popvizyon.com a bakabilirsiniz

TRANSFORMATIONS OF DIFFERENT FUNCTIONED ARCHITECTURE INTO THE FAMOUS HOTELS

DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ ÜNLÜ OTELLER. Dünyanın çeşitli şehirlerinde bulunan ve eskiden hapishane, itfaiye binası, hamam ya da bir fabrika olarak kullanılan oteller değişen zamanın şartları gereği mimari bir dönüşümle ikinci hayatlarını yaşıyor. İşte başarılı bir dönüşümle ikinci hayatlarını yaşayan oteller…

The Liberty Hotel (Boston)

Eski Charles Street Cezaevi şimdi The Liberty Hotel olarak Boston’un ağırbaşlı ve prestijli Beacon Hill bölgesinde hizmet vermekte. Cezaevlerinin günümüze nazaran daha etkileyici bir mimariyle inşa edildiği dönemlere gönderme yapan otel bu anlamda eski birer hapishane hücresi olan odalarıyla misafirlerine mükemmel bir konaklama tecrübesi yaşatıyor.

IMG_0334 IMG_0337 IMG_0338 IMG_0339

Four Seasons Hotel Sultanahmet (İstanbul)

Cezaevi deyince tabi ki akıllara İstanbul’un eski Sultanahmet Cezaevi iken ünlü Four Seasons Oteli’ne dönüştürülen binası da geliyor. 1918/1919 yıllarında neoklasik tarzda inşa edilen ve 1969 yılında mahkumların tamamının Sağmalcılar Cezaevi’ne taşınmasıyla boşaltıldıktan sonra sıkıyönetim sırasında bir müddet de askeri cezaevi olarak kullanılan Sultanahmet Cezaevi şimdi dünyaca ünlü Four Seasons Oteli olarak kullanılıyor.

IMG_0343 IMG_0344 IMG_0347

Titanic Hotel (Liverpool)

İngiltere’nin Liverpool kentinin Stanley İskelesi’nde 19. yüzyılın ortalarında büyük bir depo olarak kullanılmış olan Titanic Hotel, şehrin endüstriyel dokusuna uygun çağdaş mimari bir renovasyonla günümüze modern bir otel olarak kazandırılmış. Şehrin popüler mekanlarından.

IMG_0348 IMG_0353 IMG_0354 IMG_0350 IMG_0349

Chiltern Firehouse (Londra)

Adından da anlaşılacağı gibi eskiden itfaiye binası olarak kullanılan Chiltern Firehouse oteli Londra’da son zamanların en yeni ve en gözde otellerinden biri olarak ünlenmiş durumda. Marlyebone bölgesinde Viktoryen tarzı mimarisiyle dikkat çeken otel ünlü otel restoratörü Andre Balazs’ın imzasını taşıyor. Özellikle barı, restaurantı ve hareketli gece hayatıyla çok konuşuluyor.

IMG_0355 IMG_0358 IMG_0357 IMG_0356

The High Line Hotel (New York)

Önce elma bahçesi, sonra dini bir okul olarak hizmet veren High Line Hotel şimdi Chelsea bölgesinin gözde butik otellerinden biri olarak kullanılıyor. Binanın gotik mimari özellikleri Manhattan’ın dokusuyla özdeşleşirken otel yenilenen High Line yürüyüş parkurunun da yakınında olmasıyla çok tercih ediliyor.

IMG_0360 IMG_0361 IMG_0362

IMG_0363

Lloyd Hotel (Amsterdam)

İlk önce bir otelken mülteci merkezine ardından ıslahevine ve sonra sanatçı stüdyolarına dönüştürülen Lloyd Hotel bugun artık orijinal haliyle hizmet veriyor. Amsterdam’ın popülerleşen doğu bölümünde yer alan otel misafirlerini yüzyıllık tarihiyle buluşturuyor.

IMG_0368 IMG_0371 IMG_0372 IMG_0369

NH Lingotto Tech Hotel (Torino)

İtalya’nın sanayi şehirlerinden Torino’in ünlü araba markası Fiat fabrikasına ev sahipliği yapmış olan binası ünlü mimar Renzo Piano’nun imzasıyla 21. yüzyıla taşınmış ve otel olarak kapılarını açmıştı. Otelin terasında hala fabrika yıllarından kalma bir test sürüşü pisti bulunmakta. Bu pistin görüntüleri aynı zamanda Italian Job filminde de yer almıştı.

IMG_0373 IMG_0375 IMG_0377 IMG_0376

Dönüştürülmüş Ünlü Oteller‏ 

Yazının devamı için www.popvizyon.com a bakabilirsiniz.

VINTAGE STYLE FROM PAST TO PRESENT

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE VİNTAGE STİL. Geçmişte şaraplar için kullanılan ve ‘bağ bozumu’ anlamına gelen ‘vintage’terimi zaman içinde iç mimari tasarımda, eşyalarda kullanıldığı gibi otomobil ve moda gibi farklı sektörlerde de kullanılmaya başladı.

Geçmişte şaraplar için kullanılan ve ‘bağ bozumu’ anlamına gelen ‘vintage’terimi zaman içinde iç mimari tasarımda, eşyalarda kullanıldığı gibi otomobil ve moda gibi farklı sektörlerde de kullanılmaya başladı.

Bu loft daire geçmiş çizgilerin günümüz çizgileriyle harmanlanmış olmasıyla oldukça şık vintage özellikler taşıyor. Yoğun ışıkla aydınlatılan daire, mobilyaları ve tuğla duvarlarla günümüzde sık sık karşılaştığımız vintage stiline güzel bir örnek.

Vintage modası; belli bir döneme ve belli bir tasarımcıya ait olan, üretildiği dönemin belirgin izlerini taşıyan, ikonlaşmış kıyafet ve tasarımlara denir. Aynı zamanda eski, seçkin ve değerli tasarımlar için de ‘vintage’ terimi kullanılır.  Ancak atlanmaması gereken önemli bir detay her ikinci el kıyafet vintage değildir.  Bir tasarımın vintage olabilmesi için belli bir dönemde üretilmesi ve üretildiği dönemin belirgin izlerini taşıması gerekir.
Vintage; 1920 ve 1980’lere kadar olan dönem mobilya, giysi ve aksesuarlarıdır.

Vintage’ın bir diğer özelliği tasarımda kullanılan doğal malzemelerdir. Doğanın verdiği huzuru ve doğayla iç içe olmayı seviyorsanız, vintage tarz tam da size uygun bir tasarım olabilir. Tek katlı, büyük mt2 ye sahip olup, yüksek tavanlı çatılı evler bu tasarım uygulaması için ideal evlerdir. Genellikle bu evlerde ahşap, geleneksel ve doğal malzemeler kullanılır. İnce işçilikle malzemeler işlenir. Doğayı temsil eden pastel renklere de yer verilebilir.

Eski, antika eşyaları değerlendirerek bu tarzı evlerimizin içine sokabiliriz. 50’li yıllardaki parçalarla günümüz tasarımlarını bir araya getirerek evinizde harikalar yaratabilirsiniz. Eski dönemlere ait mobilyalar, yeni döşemelerle kaplanarak bu tarza uygun hale getirilebilir. Kalın, döşemelik kumaşlar kullanılır. Yine geçmişten kalan şık tepsileri sehpalarınızın üzerinde aksesuar olarak kullanabilirsiniz.

Renk olarak pastel tonlar tercih edilir. Açık mavi, sarı, pembe duvarlarda açık, aydınlık renkler tercih edilir. Ağırlıklı olarak da en çok kırık beyaz kullanılır. Aksesuarlarda yine çok renkten kaçınılır. Duvar kâğıtları bu tarzda da kendisini gösterir. Beyaz tonlarda tercih edebileceğiniz duvar kâğıtları salonu daha göz alıcı ve zarif gösterir. Bu sayede o yılların nostaljik havasını yakalayabilirsiniz. Tarzlarındaki benzerliklerden ötürü birbirleriyle çok güzel bütünlük sağlayan Loft ve Vintage güzel bir takımdır.

Vintage stil dekorasyonda asıl olan eski ve yeniyi harmanlamak dedik. Öyleyse evi döşerken geçmişteki stillerin özelliklerinden fikir almalıyız. Geçmişin stilleriyle kendi fikirlerinizi birleştirip çok hoş tasarımlar yapabilirsiniz.

vintage 3vintage 8vintage 9vintage 10vintagevintage2vintage5vintage6

.