Latest News
Kitchen Chat and more…
Kitchen Chat and more…
BÜYÜLEYİCİ ŞEHİR VENEDİK’TE SANAT VE MİMARİ..
Venedik bienaline sayılı günler kaldığı şu günler bu yazımda sizler için Venediğe yapmış olduğum geçmiş seyahatimden mimari, sanat dan kısa kesitler vereceğim.Gerek mimari Gerek konumu gerek suya batmış şehir özelliğiyle bütün dünya şehirleri arasında listede ön sıralarda yer alan Venedik 118 adacık üzerine kurulu olup ticaret şehri olmasına rağmen geçmiş dönem mimarisini bozmadan korumasına romantik gondol sefaları ile tanık olabilirsiniz. Eğer seyahatte hedefiniz Venedik se şubat- mart aylarında gerçekleşen karnavala göre seyahatinizi gerçekleştirmenizi öneririm.Her sene karnaval zamanları değiştiği için tarihleri gideceğiniz seneye göre bakmanız gerekmektedir. Benim favori şehirlerimden Venediğe kısaca göz atarsak
San Marco (St. Mark) Meydanı:
Bütün dünyaca Venedik özellikle güvercinleri,gondolları deniz yolu ulaşımıyla bilinmektedir.. Ünlü cafelere ve lüks mağazalara ev sahipliği yapan üzeri kapalı galerilerle çevrili büyük bir mermer salon şeklindedir. Meydan, Büyük Kanal’a harikulade güzellikteki Piazzetta’dan açılmaktadır.
Üzerinde San Marco’nun Aslanı ve San Teodoro’nun heykelleri bulunan granit sütunlar, Constantinople (İstanbul)’dan getirilmiştir.
San Marco (St. Mark) Bazilikası:
Cumhuriyetin devlet kilisesi olan Bazilika, oniki havariden birisi olan San Marco’nun kemiklerini muhafaza etmek amacı ile 1063 ve 1073 yılları arasında, Avrupa ve Bizans karışımı bir tarzda inşa edilmiştir.
Rönasans doneminde ve 17. yüzyılda bazı değişiklikler yapılmış olan Bazilikanın süslemeleri olağanüstü derecede etkileyicidir. San Marco Bazilikası’nın, soğan şeklindeki kubbesi, haçın kolları üzerine inşa edilen farklı yükseklikteki küçük kubbeler tarafından desteklenmektedir. Zengin süslemeleri bazilikaya ‘altın kilise’ ünvanını kazandırmıştır.
Yurt dışına yapılan bir seferden dönüldüğü zaman, elde edilen hazineler San Marco’da sanat eserine dönüştürülmüş, bu nedenle duvarlar, mermer ve değerli heykeller ile kalın bir tabaka ile kaplanmıştır.Ön cephe, rengarenk mermer ve heykellerle donatılmış beş adet büyük giriş kapısı ile delinmiştir.
Orta giriş kapısının üzerine, Constantinople (İstanbul)’dan getirilen meşhur dört adet bronz at heykeli yerleştirilmiştir. 1797 yılında Napolyon tarafından Paris’e götürülen dört bronz at heykeli, Fransız İmparatorluğunun sona ermesiyle yeniden Venedik’e geri getirilir. Bazilikanın içerisinin göz kamaştıran süslemeleri, ender bulunan mermerler, porfir ve Bizans ve Rönesans etkisinde altın kaplı fon özerine yapılmış mozaiklerden oluşmaktadır. 12. Yüzyıl taş döşemeleri oldukça süslüdür.
Doge (Düka) Sarayı:
Venedik’in bir güç ve şöhret sembolü olan saray, aynı zamanda hem Düka’nın ikamet yeri, hem de hükümetin bulunduğu yerdi. Beyaz ve pembe mermerin oluşturduğu sevimli geometrik şekillerin düzeni ön cepheye vurgulayıcı bir ifade kazardırmaktadır.
Avlu, heykellerle zenginleştirilerek süslenmiş Rönesans stilinin mukemmel bir örneğidir. Ön cephe, değişken ritmik cumbaları ile Venedik tarzı kemerler, sıva ve duvar süslemeleri ile dikkat çekicidir.
Heyet Odası, elçilerin kabul edilme odası olarak kullanılmaktaydı.
Tavan, Veronese ve öğrencileri tarafından yapılan onbir adet resim ile süslenmiştir.
Düka tahtının üzerinde, Veronese tarafından yapılmış olan ve Türklere karşı Lepanto’da elde edilen zafer anısına İsa’ya teşekkürlerini sunan hristiyan deniz komutanı Sebastian Venier’in resmi bulunmaktadır. Duvarlardaki Venedik Dükalarının portreleri Tintoretto tarafından yapılmıştır.
Senatörler Meclisi salonunun tavanı, Tintoretto tarafından yapılan olağanüstü güzellikteki Venedik’in Kutsalaştırılması ve İsa’nın haçdan indiriliş sahnesi ile süslenmiştir. 52x23m ölçülerinde olan toplantı salonu, sarayın en güzel odasıdır. Duvarlar, Venedik tarihini anlatan resimlerle döşenmiştir; Büyük Meclis salonunda bulunan Tintoretto’nun Paradiso (Cennet)’i, dünyanın en büyük resimlerinden bir tanesidir. Sarayı ile 17. Yüzyıl hapishanesine bağlayan Ponte dei Sospiri (İç Çekme Köprüsü), 1600 yılında üzeri kapalı bir galeri şeklinde inşa edilmiştir.
Aşıkların iç çekmeleri olmayan bu iç çekmeler, mahkumların, köprünün ince kafesli penceresinden belki de hayatları boyunca son kez ve bir an için görebildikleri bir ışığın iç çekmeleridir.
Campanile (Çan Kulesi):
99m. yüksekliğindeki çan kulesinin sadeliği, bazilikanın şaşalı süslemerine büyük bir contrast yaratmaktadır. Tepesine çıkıldığında Venedik’in harikulade manzarası ile karşılaşılır.
10. Yüzyılda inşa edilen campanile, 1902 yılında yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.
Saat Kulesi 15. Yüzyıla tarihlenmektedir. Kadran ayıları burç sembollerini tasvir etmektedir. Saat kulesinin yukarısında bulunan ve iki adet büyük bronz insan olan meşhur ‘Mori’ler, 500 yıldır saati çalmaktadırlar.
Canale Grande (Büyük Kanal):
15. yüzyılda Fransız yazar Philippe de Commine tarafından ‘dünyanın en güzel caddesi’ olarak adlandırılan Büyük Kanal, Venedik’in en güzel malikanelerine sahiptir.Rialto köprüsünden görüntüsüde büyüleyicidir. – Ponte di Rialto, zarif Rialto Köprüsü, 1588 – 1592 yılları arasında, bir veya daha fazla kürekleri olan harp gemilerinin altından geçebileceği yükseklikte inşa edilmiştir. Büyük Kanalın eşsiz manzarasına sahip, yan yana sıralı sayısız mağazaların bulunduğu ticaret semtinin merkezinde bulunmaktadır.
Yaklaşık 2 km. uzunluğunda olan kanalda, ‘Patrici”lerin yaşamış olduğu 200 adet 12. – 18. yüzyıl mermer saraylar yan yana sıralanmıştır.
Aslı Çarpar ve Filiz Yılmaz ile kahve keyfi
Sarayların en meşhurları;
– Palazzo Corner geç Rönesans dönemi, Cà Grande’de bulunmaktadır
– Palazzo Corner -Spinelli, Rönesans dönemi
– Palazzo Grimani, geç Rönesans dönemi
– Cà d’Oro, “altın malikane”. Venedik’in en güzelidir, geç Gotik dönemi (1440).
– Palazzo Vendramin-Calergi, (Rönesans dönemi), 1883 yılında Wagner burada ölmüştür.
– Palazzo Dario, Gotik dönemi
– Palazzo Rezzonico, heybetli ve çok iyi dengelenmiş geç Rönesans dönemi. Bir 18. yüzyıl müzesine ev sahipliği yapmaktadır.
– Palazzo Foscari, 15. yüzyıl Gotik dönemi, Doge Foscari’nin ikamet ettiği yerdi. .
– Palazzo Pesaro, bir barok şahaseri (1710). Bugün, güzel sanatlar galerisi ve doğu sanatı mizesi olarak kullanılmaktadır.
EVRENSEL PROJE 2016 VENEDİK MİMARİ BİENALİNE SON AÇIK ÇAĞRI..
15.si düzenlenecek “Venice Architecture Biennale” bu yıl da dünya çapında bir sansasyon yaratıp ilgi çekmeyi başardı. Gelecek ay sonunda başlayacak etkinliğe dünyanın birçok ülke katılmakta olup Alejandro Aravena’nın tarafından yönetilmektedir. Bienalin teması ‘Reporting from the front ‘ olarak açıklandı.
The 2016 Venice Architecture Biennale, directed this year by Alejandro Aravena, have taken more attention all around the world about the central exhibition and associated projects which will be on display next months end in Venice.
Proje evrensel bir açık çağrı formatındadır. Seçilen çalışmalar ise 28 Mayısdan 27 Kasım a kadar Sverre Fehn Designed Pavilion’da sergilenecektir.
The announcement is accompanied by an open call for completed projects that address these challenges. Selected projects will be displayed in the Sverre Fehn-designed pavilion at the Venice Biennale from May 28th to November 27th 2016.
Bianelin bu seneki ana teması ise ‘Reporting from the Front’ (Gelecekten bildirmek) üzerine olup futuristik mimariyi hedef almaktadır. Katılan Mimarlardan çalışmalarında doğal afetler, konut sıkıntısı, göç, kirlilik, eşitsizlik, trafik ve bunun gibi toplum sorunlarına göndermelerde bulunmaları beklenmektedir. Dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşam şartlarının iyileştirilmesi için mimarların rolünün araştırılması hedefleniyor.
According to La Biennale, ‘Reporting from the Front’ will form one single show spanning the venues. “Reporting from the Front” will share work from Architects tackling issues relating to segregation, inequality, suburbia, sanitation, natural disasters, the housing shortage, migration, crime, traffic , waste, pollution, and community participation. The living conditions of people around the world aimed to investigate the role of the architects for improvements.
Yüz yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren Venedik Bienali, dünyanın en seçkin kültürel kurumlarından biri olarak kabul ediliyor.
Venedik Bienali Türkiye Pavyonu na geçmiş den günümüze kısaca göz atacak olursak..
Türkiye, Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi’nde ilk kez 1991 yılında Beral Madra’nın kişisel çabaları ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle yer aldı. Beral Madra, 1991-2001 yılları arasında bienalde yer alan Türkiye sergilerinin küratörlüğü ve komiserliğini üstlendi.
Türkiye Pavyonu, 2003 yılında TC Dışişleri Bakanlığı’nın da desteğiyle bir mekân kiralanmasıyla başlatıldı. 2003 yılındaki ilk Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğü ve komiserliğini de 2007 yılına dek Türkiye’nin Venedik Bienali’ne katılımını sağlayan Beral Madra üstlendi. İlk Türkiye Pavyonu’nda, Gül Ilgaz, Ergin Çavuşoğlu, Neriman Polat, Nazif Topçuoğlu ve Nuri Bilge Ceylan’ın katılımıyla düzenlenen “in Limbo” adlı sergi yer aldı.
2005 yılında Venedik Bienali 51. Uluslararası Sanat Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu’nda, Hüseyin Çağlayan’ın Palazzo Levi’de gösterilen ve Tilda Swinton’ın oynadığı “Olmayan Varolma” adlı video çalışması yer aldı. Serginin küratörlüğünü Beral Madra, koordinatörlüğünü ise Murat Pilevneli yaptı.
Türkiye Pavyonu’nu 2007 yılından bu yana, İstanbul Kültür Sanat Vakfı düzenliyor. Bienale davet edilecek sanatçı ve sanatçıları belirleyecek küratör iki yılda bir değişen Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu tarafından öneriliyor.
2007 yılında Venedik Bienali 52. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü üstlenen Vasıf Kortun, pavyon için bir proje geliştirmek üzere Hüseyin Bahri Alptekin’i davet etti. Alptekin’in “Don’t Complain” adlı yerleştirmesi, girişleri yarı kemerli, her biri özgün beş tekil hücreden oluşuyordu.
2009 yılında Venedik Bienali 53. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nda küratörlüğünü Başak Şenova’nın üstlendiği “Lapses/*” başlıklı proje yer aldı. Proje, Banu Cennetoğlu’nun “KATALOG 2009” ve Ahmet Öğüt’ün “İnfilak Etmiş Kent” başlıklı işlerinden oluşuyordu.
Venedik Bienali 54. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Türkiye’yi “Plan B” adlı işiyle Ayşe Erkmen temsil etti. Türkiye Pavyonu, Fulya Erdemci’nin küratörlüğünde ve Danae Mossman’ın küratöryel işbirliğinde gerçekleştirildi.
2013 yılında gerçekleştirilen Venedik Bienali 55. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Emre Baykal’ın küratörlüğünde gerçekleştirilen Türkiye Pavyonu’nda Ali Kazma’nın “Rezistans” başlıklı video serisi yer aldı.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla Türkiye, 2014 yılından itibaren Venedik Bienali’nde uzun süreli bir mekâna sahip oldu. Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen bu mekân sayesinde Türkiye Pavyonu, 2014 yılında ilk kez Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde de yer aldı.
7 Haziran-23 Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde Türkiye Pavyonu’nda küratör Murat Tabanlıoğlu ve proje koordinatörü Pelin Derviş’in sergi ekibinde yer alan Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan’la beraber hazırladığı Places of Memory (Hafıza Mekanları) başlıklı proje yer aldı.
9 Mayıs-22 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen Venedik Bienali 56. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nda Sarkis’in eserleri yer aldı. Defne Ayas küratörlüğünde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı koordinasyonuyla gerçekleştirilenTürkiye Pavyonu sergisi, bienalin ana mekânlarından Arsenale’deki Sale d’Armi binasında yer aldı.
Bu yıl 28 Mayıs – 27 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Venedik Bienali 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda, Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar ve Feride Çiçekoğlu’nun önderliğindeki Hüner Aldemir, Hande Ciğerli, Gökçen Erkılıç, Nazlı Tümerdem ve Yiğit Yalgın’dan oluşan ekibin hazırlayacağı; Namık Erkal ile Cemal Emden’in destekleriyle şekillendirilecek Darzanà başlıklı proje yer alacak
Türkiye Pavyonu, TC Dışişleri Bakanlığı ile TC Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde gerçekleştiriliyor.
Uluslararası Sanat Sergisi’nde yer alan Türkiye Pavyonu 2007 yılında Garanti Bankası tarafından desteklenirken, 2009 yılında İKSV’nin kendi imkânları ile yapıldı. 2007’de başlatılan Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Dostları programı 2011 yılında da pavyonun gerçekleştirilmesine katkıda bulundu. 2011, 2013 ve 2015’te sponsorluğu Fiat tarafından üstlenilen Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu, 2013 ve 2015 yıllarında SAHA Derneği’nin prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirildi.
2014 yılında 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde yer alan Türkiye Pavyonu ise Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğunda, Häfele’nin prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirildi. 2016 yılında düzenlenecek 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu yine Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğu ve Competenza’nın prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirilecek.
Türkiye’nin Venedik Bienali sergilerinde uzun süreli bir mekânda yer almasını sağlayan kişi ve kurumlar arasında Akbank, Mehveş-Dalınç Arıburnu, Berrak-Nezih Barut, Ali Raif Dinçkök, Vuslat Doğan Sabancı, Füsun-Faruk Eczacıbaşı, Oya-Bülent Eczacıbaşı, Enka Vakfı, Nesrin Esirtgen, Eti Gıda San. ve Tic. AŞ, Ahu-Can Has, Öner Kocabeyoğlu, MAÇAKIZI, Tansa Mermerci Ekşioğlu, Polimeks Holding, SAHA, Taha Tatlıcı, T. Garanti Bankası AŞ, Vehbi Koç Vakfı, Zafer Yıldırım, Yıldız Holding AŞ yer alıyor.
Baharın keyfini sürdüğümüz şu günlerde bahçelerin keyfi de şüphesiz tartışılmaz. Bahçe keyfini sevenler zen bahçeleri yazımız sizler için… Zen bahçelerinin yaklaşık 1500 yıllık tarihi vardır ve Japon kültüründe önemi büyüktür. Yarattığı huzurla doğanın içindeki dengeyi bulduğumuz ana eşdeğerdir. Zen bahçesi, kum, çakıl, kaya ve bazen çimen veya diğer doğal unsurlar içeren bir Japon Bahçesi çeşididir. Zen bahçelerinde bambu, su kanalları ve Zen heykelleri bulunabilir.
Bahçenizi kolayca bir zen bahçesine dönüştürebilirsiniz. Zemini düzleştirip, üzerine çakıl taşları ve küçük kayalar koyarak tırmıkla düzeltin ve işte sizin minik Zen bahçeniz hazır.Sade mekanları seviyorsanız ve çiçek yetiştirmek istemiyorsanız sadece yapraklı ağaçları, yeşili görmek istiyorsanız zen bahçesi sizin için idealdir. Dilerseniz tüm bahçenizi zen bahçesine çevirmek yerine, bahçenizin ya da evinizin bir köşesini Zen bahçesi olarak tasarlayabilirsiniz. Ancak bahçenin bütününde yarattığınız Zen bahçesinin yerini hiçbir bahçe tutamaz. Akan sular üzerinde kuracağınız köprülerde bahçenin vazgeçilmeyen aksesuarlarıdır.
Zen bahçesi oluşturmak oldukça ekonomiktir ve Zen bahçeleri dar alanları geniş gösterebilir. Bu bahçe için doğru materyal seçimi yapmanız gerekir. Bundan önce de bahçenizi nerede kurmak istediğinize ve bahçenin planına karar vermelisiniz.
Zen bahçesi dekorasyonunda kullanılan her malzeme bir anlam taşımaktadır. Ufak adalar Japon adalarını, çakıllar ise okyanusu simgelemektedir. Zen bahçesinde kullanılan bitki türlerinin çoğu uzun süre bozulmadan kullanılabilir. Eğer çim kullanmazsanız bahçeniz hiç bakım gerektirmez. Çim tercih etmeniz durumunda da çimleri düzenli biçip sulayarak kolayca bakımını yapabilirsiniz.
Zen bahçesini yaratan Zen kültürü nedir?
Bahçede kullanılan her öğrenin bir anlamı vardır. Sadece görünüş olarak hoşunuza gitmesi dışında kullandığınız malzemelerin ne anlama geldiğini de bilmeniz bahçedeki dengeyi sağlamak açısından da önemlidir. Bu sebebten Zen bahçeleri huzurlu ve sakin mekanlardır.Siz de bu bilgiler ışığında içinizde dengeyi, yaşamınızda huzuru yaratacak kendi Zen bahçenizi oluşturabilirsiniz.