Posts

THE BEST MUSEUM DESIGNS

EN İYİ MÜZE TASARIMLARI

1) SYDNEY OPERA BİNASI

Proje Künyesi

Mimar: Jørn Utzon

Proje Konumu: Royal Botanic Bahçeleri, Sanat Galerisi,Avustralya

Proje Yılı: 1973

Fotoğraflar: Jozef Vissel

Sydney’in sembolü haline gelen ve 20. yüzyılın en ünlü yapılarından biri olan Sydney Opera Binası, Danimarkalı ünlü mimar Jørn Utzon’nun en önemli eserlerinden biridir. Ünlü mimar, Sydney Opera Binası tasarımıyla 2003 Pritzker Mimarlık Ödülünü kazanmıştır. Ayrıca yapı UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesine eklenmiştir.

Opera binası 5 tiyatro salonunu içermektedir. Bunlar, 2679 koltuklu konser salonu, 1547 koltuklu opera tiyatrosu, 544 koltuklu drama tiyatrosu, 398 koltuklu oyun evi ve 364 koltuklu tiyato atölyesi ‘sinden oluşmaktadır. Yapının içinde toplam 1000 mekan bulunmaktadır. Bunlar içinde 5 tane prova stüdyosu, 60 tane soyunma odası, 4 lokanta, 6 bar ve çok sayıda hatıra dükkânı bulunmaktadır.

 

2) HARBIN OPERA BİNASI

Proje Künyesi

Mimar: MAD Architects

Proje Konumu: Harbin, Heilongjiang, Çin

Proje Yılı: 2015

Fotoğraflar: Hufton+Crow, Adam Mørk

MAD Architects, Çin’in kuzey şehirlerinden Harbin’deki opera binası projeleri ‘Harbin Opera House’un tamamlanmış halini paylaştı.

‘Harbin Cultural Island’ (Harbin Kültür Adası) temasıyla Songhua Nehri boyunca yer alacak bir peyzaj alanı, opera binası ve kültür merkezi içeren bir masterplanın oluşturulması için 2010 yılında düzenlenen uluslararası yarışmayı, MAD Architects kazanmıştı. Yarışmayı kazanan kıvrımlı opera binası tasarımı, Kültür Adası’nın odağında yer alıyor ve yaklaşık 1.796.804 m² olan toplam arazide 80.000 m² alan kaplıyor. İçerisinde 1600 koltuklu büyük bir tiyatro salonu ve daha küçük 400 kişilik bir tiyatro salonu bulunuyor.

 

3)GUANGZHOU OPERA BİNASI

Proje Künyesi

Mimar: Foster + Partners

Proje Konumu: 500, 2403 Flora St, Dallas, TX 75201, Amerika

Proje Yılı: 2009

Fotoğraflar: Courtesy of Foster + Partners

“Şekilsel ve kavramsal olarak izleyiciliğin dışında drama performansı kazanmak için çaba göstermiş bulunuyoruz.”
Spencer de Grey

Flora Caddesinin kuzeyinde, Dallas Sanat Merkezi Bölgesinin kalbinde yerleşmiş olan Winspear Opera Evi altı adet buluşma yerinden oluşmaktadır.Bina olabilen en iyi akustiği sağlamak için modern bir at nalı şeklinde tasarlanmış ve yaya akışı, toplanma alanları genel mekanlar içinde vurgulanmıştır.Şeffaf dış yüzey yer seviyesinde, galeri katında halkın toplanma yerlerini dışa vuracak niteliktedir. Bu yolla iç ile dış arasında güçlü bir bağ oluşturulmuştur.Büyük dış saçak Teksas’ın yakıcı güneşinden korumayı sağlarken dış mekanı kuşatır ve çevrede yıl içinde değişen genel alanlar oluşturmaktadır.

 

4) WINSPEAR OPERA BİNASI

Proje Künyesi

Mimar: Zaha Hadid Architects

Proje Konumu: Guangzhou, Guangdong, Çin

Proje Yılı: 2010

Fotoğraflar: Iwan Baan

Binanın “iki iri parça” tasarımı, nehir vadisi ve akarsudaki çakıl taşlarından esinlenilmiş olup, şehrin kültür merkezindeki Pearl Nehri kenarında bu alanı tamamlayıcı nitelikte tasarlanmıştır.300 metrekarelik sahne alanı, 400 kişilik bekleme salonu ile 1.800 kişilik izleyici ağırlayabilecek salona sahip olan binada 43 adet giyinme odası mevcut. Ayrıca balerinler, operalar ve orkestra için prova mekanları yer almaktadır.

UIA AND CICA SIGN AN AGREEMENT TO FURTHER THEIR RELATIONSHIP

UIA VE CICA İLİŞKİLERİNİ İLERLETMEK İÇİN ARALARINDA ANTLAŞMA İMZALADILAR.

P1000513

Londra’da 9 Mayıs’da, Mimari Eleştirmenler-CICA UIA Uluslararası Komitesi, Esa Mohamed ve Joseph Rykwert başkanlığında  Mexico City 13. inci UIA Kongresi sırasında 1978 yılında başlatılan uzun bir ortaklık kutlandı ve karşılıklı ticari bir anlaşma  imzalandı. UIA-CICA Anlaşması habitat, sürdürülebilirlik, esneklik, kültürel miras, meslek, mimarlık eğitimi ve medya ile ilgili ortak politikaların uygulanması için güçlerini birleştirmeleri sözü verdi. Bu alanlar UIA ve CICA arasında kalıcı bir işbirliği ve diyaloğa açık olacağı belirtildi.

 

 

Last May 9, in London, Presidents of UIA and International Committee of Architectural Critics-CICA , Esa Mohamed and Joseph Rykwert, respectively, signed an Agreement of mutual interest celebrating a long partnership initiated in 1978, during th 13th UIA Congress in Mexico City.

This UIA-CICA Agreement pledges to join forces for the implementation of their common policies related to habitat, sustainability, resilience, cultural heritage, profession, architectural education and media.

These areas will be open to a permanent collaboration and dialogue between UIA and CICA.

PROVIDE ENERGY FROM NATURE WITH THE GREEN ROOF!

EN YEŞİL ÇATI İLE DOĞADAN ENERJİ SAĞLAYIN!

 

Yemyeşil çimle çevrelenmiş olduğundan doğadan aldığı nefes ve şifanın yanı sıra evin formu doğadan bir parça sanki. Mimarlara göre, Doğa ile bütünleşmiş olan ev Kuzey Amerika’da kullanılan eski konut türlerinden biridir. Kızılderililerin çukur evi modern bir şekilde yeniden yorumlanmasından sonra, yenilebilir enerji ile tasarlanmış olmasıyla güncellenmiş bir ‘Edgeland Evi’olarak tanımlanarak, geri dönüşümlü malzemelerle inşa edilmiştir.

Bu evde de görüldüğü üzere, yapı malzemelerinin en verimli kullanımı için çok önemli olan geri dönüşüm inşaat atıkları ile mükemmel bir denge sağlamak mümkün. Ayrıca evin bu özelliğinin yanı sıra akıllı sistemlerle elektrik ve  sudan gelecek faturalarda da tasarruf sağlanabilmektedir.

Yemyeşil bir güneş enerjili çatısı olan evde, ek termal enerji sağlayan bir akıllı havuzun yanı sıra jeotermal ısıtma ve soğutma sistemi de mevcut. Bercy Chen Stüdyo tarafından tasarlanmış olan benzersiz üçgen ev toprağa yerleşik, çim kalın bir tabaka ile kaplı.  Toprak korunaklı ev olduğundan, ‘Edgeland Evi’ yüksek verimli termal yalıtımla kışın sıcak ve yazın serin kalabilir. Buna ek olarak, yüksek teknoloji ile ev hidrolik ısıtma ve soğutma, jeotermal ve termal ısı depolama özelliklerine de brındırıyor. Bercy Chen Studio tarafından yapılan açıklamaya göre, “Proje, doğal peyzaj ile doğal nehir arasında bir denge oluşturarak kendi sınırlı kaynaklarıyla ilgili farkındalığı arttırıyor.”

Yenilebilir enerji sağlayane Bercy Chen Studio fotovoltaik paneller ile tasarlanmış parlak kırmızı ve turuncu cephe ile evin bolca güneş ışığından faydalanmasını sağlıyor. Özel sistemlerle tasarlanan bu tarz yeşil çatılar, yağmur suyunu toplama sisteminin yanı sıra pasif böcek kontrolü de yapıyor! Ayrıca cephede boya yerine kullanılan düşük etkili, yerli bitkiler çevre düzenlemesi için kullanılmış. Tahmin ettiğiniz gibi bu yeşil bina bu özellikleriyle ve yeşili korumasından ötürü bol bol ödüllendirildi. Bu ödüller dünyanın mevcut enerji ve doğal kaynak krizine karşı doğaya karşı daha duyarlı olmamız için bir çağrı sanki.

 

THE MOST REMARKABLE OPENING DOORS TO THE INNOVATION IN DESIGN

TASARIMDA  YENİLİKLERE AÇILAN EN DİKKAT ÇEKEN KAPILAR!

Bu yazımızın konusu geçmişten günümüze gelen, olmazsa olmazlardan kapılarımız. Son yıllarda gerek model olarak gerek malzeme olarak tasarlanan kapılardan özellikle cam kanatlı olanlar ofislerde kullanılsa da loft tarzı evlerde de sıkça görülüyor. Büyük boyut da olan kapılar, maliyetli olmasından ve mekanlarımızın tavan yüksekliklerinin düşük olmasından ötürü tercih edilmese de son yıllarda kapıların boyutlarında da gözüken büyümeler oldukça dikkat çekici.

Sadece cam kanat değil lake ahşabın sıcaklığının yanı sıra şıklığın, modernizm ile buluşması da oldukça yalın ve hoş. Siyah ve beyaz lake özellikle tercih edilen malzemelerden olsa da kırmızı lake de son yıllarda çok görülmeye başlandı. Klasik çizgilerden ve malzemelerden hoşlananlardansanız sizin için de seçenekler mevcut. Metalin ahşapla ve camla dansı son yılların tercih edilen malzemeleri olduğu için bu yazımızın başrol oyuncuları. Her zevke uygun cam seçenekleri ile bu yazımızda sizler için seçtiğimiz bazı kapılar yenilikçi malzemeleri ile dikkat çeken Prosel Metal firmasından.

Sadece kilit sistemiyle değil mekanik sistemdeki yenilikler ve kayan sistemle açılan bu kapılar son yılların en çok dikkat çeken sistemlerinden. Tüm cephe cam kanat olsa da mekanik sistemle kayan kapılar açıldığında cephede hiç kapı görmüyorsunuz. Sadece iç kapılar değil, dış kapı tasarımları da evin genel karakterini yansıtır. Eve gelen ziyaretçileri ilk karşılayan dış kapılardır.  Bu kapılar bizlere evin genel tasarımı tarzı hakkında bilgiler verebilir. Ayrıca dış kapı tasarımları evin dış görünümü üzerinde de çok etkin rol oynar. Genel olarak söyleyebiliriz ki, dış kapısı modern tarzda dizayn edilmiş bir evin iç odaları da genellikle moderndir…

Mesela kalıpları kırıp kırmızı lake bir dış kapı ile evinize gelen misafirlere sıcak bir “hoş geldin” diyebilirsiniz. Ayrıca güzel renk bir dış kapı evinize her geldiğinizde sizi de iyi hissettirecek ve günün yorgunluğunu unutturacaktır. Bu yazıda dış kapı tasarımı ve örneği dışında iç kapı örneklerini de bulacaksınız. Sadece evinizden bahçeye açılan değil, iç odalarınız ve ofisleriniz için de seçtiğimiz örneklerden esinlenebilir ve yenilikçi fikirler edinebilirsiniz.

 

FASCINATING CITY VENICE OF ART AND ARCHITECTURE.

BÜYÜLEYİCİ ŞEHİR VENEDİK’TE SANAT VE MİMARİ..

1

Venedik bienaline sayılı günler kaldığı şu günler bu yazımda  sizler için Venediğe yapmış olduğum geçmiş seyahatimden mimari, sanat dan kısa kesitler vereceğim.Gerek mimari Gerek konumu gerek suya batmış şehir özelliğiyle bütün dünya şehirleri arasında listede  ön sıralarda yer alan Venedik 118 adacık üzerine kurulu olup ticaret şehri olmasına rağmen geçmiş dönem mimarisini bozmadan korumasına romantik gondol sefaları  ile tanık olabilirsiniz. Eğer seyahatte  hedefiniz Venedik se şubat- mart aylarında gerçekleşen karnavala göre seyahatinizi gerçekleştirmenizi öneririm.Her sene karnaval zamanları değiştiği için tarihleri gideceğiniz seneye göre bakmanız gerekmektedir. Benim favori  şehirlerimden  Venediğe kısaca göz atarsak

2

San Marco (St. Mark) Meydanı:

Bütün dünyaca  Venedik özellikle güvercinleri,gondolları deniz yolu ulaşımıyla bilinmektedir.. Ünlü cafelere ve lüks mağazalara ev sahipliği yapan üzeri kapalı galerilerle çevrili büyük bir mermer salon şeklindedir. Meydan, Büyük Kanal’a harikulade güzellikteki Piazzetta’dan açılmaktadır.

Üzerinde San Marco’nun Aslanı ve San Teodoro’nun heykelleri bulunan granit sütunlar, Constantinople (İstanbul)’dan getirilmiştir.

San Marco (St. Mark) Bazilikası:

Cumhuriyetin devlet kilisesi olan Bazilika, oniki havariden birisi olan San Marco’nun kemiklerini muhafaza etmek amacı ile 1063 ve 1073 yılları arasında, Avrupa ve Bizans karışımı bir tarzda inşa edilmiştir.

Rönasans doneminde ve 17. yüzyılda bazı değişiklikler yapılmış olan Bazilikanın süslemeleri olağanüstü derecede etkileyicidir. San Marco Bazilikası’nın, soğan şeklindeki kubbesi, haçın kolları üzerine inşa edilen farklı yükseklikteki küçük kubbeler tarafından desteklenmektedir. Zengin süslemeleri bazilikaya ‘altın kilise’ ünvanını kazandırmıştır.

Yurt dışına yapılan bir seferden dönüldüğü zaman, elde edilen hazineler San Marco’da sanat eserine dönüştürülmüş, bu nedenle duvarlar, mermer ve değerli heykeller ile kalın bir tabaka ile kaplanmıştır.Ön cephe, rengarenk mermer ve heykellerle donatılmış beş adet büyük giriş kapısı ile delinmiştir.

Orta giriş kapısının üzerine, Constantinople (İstanbul)’dan getirilen meşhur dört adet bronz at heykeli yerleştirilmiştir. 1797 yılında Napolyon tarafından Paris’e götürülen dört bronz at heykeli, Fransız İmparatorluğunun sona ermesiyle yeniden Venedik’e geri getirilir. Bazilikanın içerisinin göz kamaştıran süslemeleri, ender bulunan mermerler, porfir ve Bizans ve Rönesans etkisinde altın kaplı fon özerine yapılmış mozaiklerden oluşmaktadır. 12. Yüzyıl taş döşemeleri oldukça süslüdür.

3

Doge (Düka) Sarayı:

Venedik’in bir güç ve şöhret sembolü olan saray, aynı zamanda hem Düka’nın ikamet yeri, hem de hükümetin bulunduğu yerdi. Beyaz ve pembe mermerin oluşturduğu sevimli geometrik şekillerin düzeni ön cepheye vurgulayıcı bir ifade kazardırmaktadır.

Avlu, heykellerle zenginleştirilerek süslenmiş Rönesans stilinin mukemmel bir örneğidir. Ön cephe, değişken ritmik cumbaları ile Venedik tarzı kemerler, sıva ve duvar süslemeleri ile dikkat çekicidir.

Heyet Odası, elçilerin kabul edilme odası olarak kullanılmaktaydı.

Tavan, Veronese ve öğrencileri tarafından yapılan onbir adet resim ile süslenmiştir.

Düka tahtının üzerinde, Veronese tarafından yapılmış olan ve Türklere karşı Lepanto’da elde edilen zafer anısına İsa’ya teşekkürlerini sunan hristiyan deniz komutanı Sebastian Venier’in resmi bulunmaktadır. Duvarlardaki  Venedik Dükalarının portreleri Tintoretto tarafından yapılmıştır.

Senatörler Meclisi salonunun tavanı, Tintoretto tarafından yapılan olağanüstü güzellikteki Venedik’in Kutsalaştırılması ve İsa’nın haçdan indiriliş sahnesi ile süslenmiştir. 52x23m ölçülerinde olan toplantı salonu, sarayın en güzel odasıdır. Duvarlar, Venedik tarihini anlatan resimlerle döşenmiştir; Büyük Meclis salonunda bulunan Tintoretto’nun Paradiso (Cennet)’i, dünyanın en büyük resimlerinden bir tanesidir. Sarayı ile 17. Yüzyıl hapishanesine bağlayan Ponte dei Sospiri (İç Çekme Köprüsü), 1600 yılında üzeri kapalı bir galeri şeklinde inşa edilmiştir.

Aşıkların iç çekmeleri olmayan bu iç çekmeler, mahkumların, köprünün ince kafesli penceresinden belki de hayatları boyunca son kez ve bir an için görebildikleri bir ışığın iç çekmeleridir.

Campanile (Çan Kulesi):

99m. yüksekliğindeki çan kulesinin sadeliği, bazilikanın şaşalı süslemerine büyük bir contrast yaratmaktadır. Tepesine çıkıldığında Venedik’in harikulade manzarası ile karşılaşılır.

10. Yüzyılda inşa edilen campanile, 1902 yılında yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.

Saat Kulesi 15. Yüzyıla tarihlenmektedir. Kadran ayıları burç sembollerini tasvir etmektedir. Saat kulesinin yukarısında bulunan ve iki adet büyük bronz insan olan meşhur ‘Mori’ler, 500 yıldır saati çalmaktadırlar.

Canale Grande (Büyük Kanal):

15. yüzyılda Fransız yazar Philippe de Commine tarafından ‘dünyanın en güzel caddesi’ olarak adlandırılan Büyük Kanal, Venedik’in en güzel malikanelerine sahiptir.Rialto köprüsünden görüntüsüde büyüleyicidir. – Ponte di Rialto, zarif Rialto Köprüsü, 1588 – 1592 yılları arasında, bir veya daha fazla kürekleri olan harp gemilerinin altından geçebileceği yükseklikte inşa edilmiştir. Büyük Kanalın eşsiz manzarasına sahip, yan yana sıralı sayısız mağazaların bulunduğu ticaret semtinin merkezinde bulunmaktadır.

4

Yaklaşık 2 km. uzunluğunda olan kanalda, ‘Patrici”lerin yaşamış olduğu 200 adet 12. – 18. yüzyıl mermer saraylar yan yana sıralanmıştır.

5

Aslı Çarpar ve Filiz Yılmaz ile kahve keyfi

Sarayların en meşhurları;

Palazzo Corner geç Rönesans dönemi, Cà Grande’de bulunmaktadır

Palazzo Corner -Spinelli, Rönesans dönemi

Palazzo Grimani, geç Rönesans dönemi

Cà d’Oro, “altın malikane”. Venedik’in en güzelidir, geç Gotik dönemi (1440).

Palazzo Vendramin-Calergi, (Rönesans dönemi), 1883 yılında Wagner burada ölmüştür.

Palazzo Dario, Gotik dönemi

Palazzo Rezzonico, heybetli ve çok iyi dengelenmiş geç Rönesans dönemi. Bir 18. yüzyıl müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

Palazzo Foscari, 15. yüzyıl Gotik dönemi, Doge Foscari’nin ikamet ettiği yerdi. .

Palazzo Pesaro, bir barok şahaseri (1710). Bugün, güzel sanatlar galerisi ve doğu sanatı mizesi olarak kullanılmaktadır.

6

7

8

9

LAST OPEN CALL FOR VENICE ARCHITECTURE BIENNALE 2016

EVRENSEL PROJE 2016 VENEDİK MİMARİ BİENALİNE SON AÇIK ÇAĞRI..

Untitled

15.si düzenlenecek “Venice Architecture Biennale” bu yıl da dünya çapında bir sansasyon yaratıp ilgi çekmeyi başardı. Gelecek ay sonunda başlayacak etkinliğe dünyanın birçok ülke katılmakta olup Alejandro Aravena’nın tarafından yönetilmektedir. Bienalin teması ‘Reporting from the front ‘ olarak açıklandı.

The 2016 Venice Architecture Biennale, directed this year by Alejandro Aravena, have taken more attention all around the world about the central exhibition and associated projects which will be on display next months end in Venice. 

venedik bienal 2016

scsc

Proje evrensel bir açık çağrı formatındadır. Seçilen çalışmalar ise 28 Mayısdan 27 Kasım a kadar Sverre Fehn Designed Pavilion’da sergilenecektir.

The announcement is accompanied by an open call for completed projects that address these challenges. Selected projects will be displayed in the Sverre Fehn-designed pavilion at the Venice Biennale from May 28th to November 27th 2016.

wcdas

Bianelin bu seneki ana teması ise ‘Reporting from the Front’ (Gelecekten bildirmek) üzerine olup futuristik mimariyi hedef almaktadır. Katılan Mimarlardan çalışmalarında doğal afetler, konut sıkıntısı, göç, kirlilik, eşitsizlik, trafik ve bunun gibi toplum sorunlarına göndermelerde bulunmaları beklenmektedir. Dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşam şartlarının iyileştirilmesi için mimarların rolünün araştırılması hedefleniyor.

According to La Biennale, ‘Reporting from the Front’ will form one single show spanning the venues. “Reporting from the Front” will share work from Architects tackling issues relating to segregation, inequality, suburbia, sanitation, natural disasters, the housing shortage, migration, crime, traffic , waste, pollution, and community participation. The living conditions of people around the world aimed to investigate the role of the architects for improvements.

venedik bienal 2016 türk pavyon

 

Yüz yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren Venedik Bienali, dünyanın en seçkin kültürel kurumlarından biri olarak kabul ediliyor.

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu na geçmiş den günümüze kısaca göz atacak olursak..

Türkiye, Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi’nde ilk kez 1991 yılında Beral Madra’nın kişisel çabaları ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle yer aldı. Beral Madra, 1991-2001 yılları arasında bienalde yer alan Türkiye sergilerinin küratörlüğü ve komiserliğini üstlendi.

Türkiye Pavyonu, 2003 yılında TC Dışişleri Bakanlığı’nın da desteğiyle bir mekân kiralanmasıyla başlatıldı. 2003 yılındaki ilk Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğü ve komiserliğini de 2007 yılına dek Türkiye’nin Venedik Bienali’ne katılımını sağlayan Beral Madra üstlendi. İlk Türkiye Pavyonu’nda, Gül Ilgaz, Ergin Çavuşoğlu, Neriman Polat, Nazif Topçuoğlu ve Nuri Bilge Ceylan’ın katılımıyla düzenlenen “in Limbo” adlı sergi yer aldı.

2005 yılında Venedik Bienali 51. Uluslararası Sanat Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu’nda, Hüseyin Çağlayan’ın Palazzo Levi’de gösterilen ve Tilda Swinton’ın oynadığı “Olmayan Varolma” adlı video çalışması yer aldı. Serginin küratörlüğünü Beral Madra, koordinatörlüğünü ise Murat Pilevneli yaptı.

Türkiye Pavyonu’nu 2007 yılından bu yana, İstanbul Kültür Sanat Vakfı düzenliyor. Bienale davet edilecek sanatçı ve sanatçıları belirleyecek küratör iki yılda bir değişen Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu tarafından öneriliyor.

2007 yılında Venedik Bienali 52. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü üstlenen Vasıf Kortun, pavyon için bir proje geliştirmek üzere Hüseyin Bahri Alptekin’i davet etti. Alptekin’in “Don’t Complain” adlı yerleştirmesi, girişleri yarı kemerli, her biri özgün beş tekil hücreden oluşuyordu.

2009 yılında Venedik Bienali 53. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nda küratörlüğünü Başak Şenova’nın üstlendiği  “Lapses/*” başlıklı proje yer aldı. Proje, Banu Cennetoğlu’nun “KATALOG 2009” ve Ahmet Öğüt’ün “İnfilak Etmiş Kent” başlıklı işlerinden oluşuyordu.

Venedik Bienali 54. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Türkiye’yi “Plan B” adlı işiyle Ayşe Erkmen temsil etti. Türkiye Pavyonu, Fulya Erdemci’nin küratörlüğünde ve Danae Mossman’ın küratöryel işbirliğinde gerçekleştirildi.

2013 yılında gerçekleştirilen Venedik Bienali 55. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Emre Baykal’ın küratörlüğünde gerçekleştirilen Türkiye Pavyonu’nda Ali Kazma’nın “Rezistans” başlıklı video serisi yer aldı.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla Türkiye, 2014 yılından itibaren Venedik Bienali’nde uzun süreli bir mekâna sahip oldu. Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen bu mekân sayesinde Türkiye Pavyonu, 2014 yılında ilk kez Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde de yer aldı.

7 Haziran-23 Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde Türkiye Pavyonu’nda küratör Murat Tabanlıoğlu ve proje koordinatörü Pelin Derviş’in sergi ekibinde yer alan Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan’la beraber hazırladığı Places of Memory (Hafıza Mekanları) başlıklı proje yer aldı.

9 Mayıs-22 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen Venedik Bienali 56. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nda Sarkis’in eserleri yer aldı.  Defne Ayas küratörlüğünde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı koordinasyonuyla gerçekleştirilenTürkiye Pavyonu sergisi, bienalin ana mekânlarından Arsenale’deki Sale d’Armi binasında yer aldı.

Bu yıl 28 Mayıs – 27 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Venedik Bienali 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda, Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar ve Feride Çiçekoğlu’nun önderliğindeki Hüner Aldemir, Hande Ciğerli, Gökçen Erkılıç, Nazlı Tümerdem ve Yiğit Yalgın’dan oluşan ekibin hazırlayacağı; Namık Erkal ile Cemal Emden’in destekleriyle şekillendirilecek Darzanà başlıklı proje yer alacak

Türkiye Pavyonu Sponsorları

Türkiye Pavyonu, TC Dışişleri Bakanlığı ile TC Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde gerçekleştiriliyor.

Uluslararası Sanat Sergisi’nde yer alan Türkiye Pavyonu 2007 yılında Garanti Bankası tarafından desteklenirken, 2009 yılında İKSV’nin kendi imkânları ile yapıldı. 2007’de başlatılan Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Dostları programı 2011 yılında da pavyonun gerçekleştirilmesine katkıda bulundu. 2011, 2013 ve 2015’te sponsorluğu Fiat tarafından üstlenilen Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu, 2013 ve 2015 yıllarında SAHA Derneği’nin prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirildi.

2014 yılında 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde yer alan Türkiye Pavyonu ise Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğunda, Häfele’nin prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirildi. 2016 yılında düzenlenecek 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu yine Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğu ve Competenza’nın prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirilecek.

Türkiye’nin Venedik Bienali sergilerinde uzun süreli bir mekânda yer almasını sağlayan kişi ve kurumlar arasında Akbank, Mehveş-Dalınç Arıburnu, Berrak-Nezih Barut, Ali Raif Dinçkök, Vuslat Doğan Sabancı, Füsun-Faruk Eczacıbaşı, Oya-Bülent Eczacıbaşı, Enka Vakfı, Nesrin Esirtgen, Eti Gıda San. ve Tic. AŞ, Ahu-Can Has, Öner Kocabeyoğlu, MAÇAKIZI, Tansa Mermerci Ekşioğlu, Polimeks Holding, SAHA, Taha Tatlıcı, T. Garanti Bankası AŞ, Vehbi Koç Vakfı, Zafer Yıldırım, Yıldız Holding AŞ yer alıyor.

 

SLEEP WITH FISHES IN THE FLOATING VILLAS!

YÜZEN VİLLALARDA BALIKLAR İLE UYUYUN!

Yüzen villalarda ön manzarada yaşamak isteyenler yazımız sizler için. Deniz yaşamı içinde ön sırada yüzen villa nerede mi? Basra Körfezi sularında ve mercan kayalıklarının panoramik manzarası içinde tavandan tabana pencereler ile çevrili olan Dubai’de yüzen villalar projesinde. Su altında yer almakta olan yatak odalı, banyolu muhteşem, yeni yüzen villalar ile deniz altı yaşama ilgi duyanlara ultra zengin seçenekler var. Kleindienst Group tarafında organize edilen, muhteşem denizaltında tasarlanan, özel yüksek kaliteli, deniz onaylı malzemeler ile futuristik tasarlanmış deniz yaşamını destekleyen yüzen rüya villalarda sadece gelecekde değil günümüzde de artık yaşamak mümkün!

Doğa, her coğrafyada farklıdır . Günümüzde yemyeşil coğrafyaları çöle çeviriyoruz. Fakat Dubai, bu olumsuz durumun istisnasıdır. Dubai, çölü yeşil-mavi doğaya çeviriyor. İkliminin özellikleriyle kurak bir çölden farksız olan kent, şimdilerin lüks yaşamın göz bebeği! “Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur” sözünü doğrularcasına.Ünlü gökdelenleri ve yüksek binalarıyla, dünyanın en pahalı kentlerinden olup pahalı projeleriyle tanınan Dubai’den oldukça pahalı ve dikkat çekici bir proje bu yazımızın konusu. Projenin hedefi ise oldukça etkileyici bir nitelik taşıyor. Zira, Dubai’de yapılması hedeflenen tam 300 tane yapay adanın tasarımı bulunuyor. Fakat bu projenin gerçekleşmesi için biraz daha zaman gerektiği belirtiliyor. Bizlerde sizler için bu eşsiz yüzen villa projesinin detaylarını inceledik. İsterseniz hep birlikte göz atalım.

İşte karşınızda Dubai’nin adalar üzerindeki yüzen lüks villaları…

Biz mimarların, tasarımcıların yakından takip ettiği ve bildiği gibi Dubai’de yapılması beklenen ana projede 6 adacığı bulunan bir takımadanın üzerinde inşa edilecek 42 göz kamaştırıcı villa projesi bu. Bu projenin ilginç bir tarafı da 3 katlı yapılacak villaların bir katının su altında iki katının da su üstünde kalacak şekilde tasarlanmış olması. Gerçekten merak uyandıran bu villaların su altında kalacak yatak odalarından muhteşem deniz canlılarını ve Dubai’nin tertemiz sularının güzelliğini seyredebileceksiniz.Kleindienst Group CEO’su Josef Kleindienst’ın bir basın açıklamasına göre Villalar 2016 yılının sonunda da tamamlanması planlanıyor. 2017 yılına kadar da içinde yaşanması bekleniyor.

Bu durumda doğaseverler için dünyanın en inanılmaz projelerinden biri hiç şüphesiz yüzen adalar projesidir. Sayısı 20 tane olan ve şeklide Güneydoğu Asya adalarını andıran adaların üzerinde yapılacak ultra lüks villa ile kişiye özel bir plaj bulunacak. Oldukça güzel bir proje olan yüzen adaların üzerindeki villanızı da kendinize göre dizayn ettirebilecek ve ultra lüks bir evde harika bir manzara eşliğinde keyif sürebileceksiniz.Hayata geçirilmesi beklenen bu projeler sayesinde, Dubai lüks yaşamda bir üst aşamaya geçerek dünyanın en lüks kentlerinden biri olduğunu bunu da var olan doğa ile değil de kendi tasarladığı yarattığı doğa ile gerçekleştirmiş olacak.

Dubai’de Su Altı Odalarına Sahip Yüzen villa Projesi

Dubai’de su altı odalarına sahip yüzen apartman kompleksleri 42 odalı bot ve villalardan oluşuyor.

Her villa 152 m²’lik alan kaplıyor. Beş ebeveyn yatak odası ve banyo villanın en alt katında suyun mavilikleri arasında bulunuyor.Orta kat ise tam teşekküllü mutfağı ve geniş yemek alanı ile harika bir yaşam alanı sunuyor.

 

Villalar birisi su altında olmak üzere 3 kattan oluşuyor.En üst katta duş, özel küçük bir mutfak ve banyo yerine jakuzinin hemen yanında bir mini bar bulunuyor.

Tüm katların yerden tavana kadar uzanan pencereleri sayesinde eşsiz bir manzara sizi bekliyor. Bu villa adeta size özel bir akvaryum gibi. En üst katda var olan oturma salonu ile tüm doğaya hakim olan bir manzaraya sahip…

Tüm katların yerden tavana kadar uzanan pencereleri sayesinde eşsiz bir manzara sizi bekliyor.Bu villa adeta size özel bir akvaryum gibi…

BEACHFRONT PARADISE..

SUCCESSFUL WOMAN ARCHITECT ZAHA HADID LOST HIS LIFE..

BAŞARILI KADIN MİMAR ZAHA HADİD HAYATINI KAYBETTİ.

31 Ekim 1950 yılında doğan Zaha Hadid 30 Mart’ta bronşit tanısı konularak hastaneye kaldırılmıştı. Hadid, 31 Mart’ta kalp krizi sonucu Miami’de hayatını kaybetti Kentsel tasarımın sınırlarını, tasarladığı fütürist ve dekonstrüktivist yapılarla zorlayan Pritzker Mimarlık Ödüllü alan ilk kadın mimar olan Zaha Hadid’in başarısı her daim mercek altına alınıp araştırıldı. Birçok mimari proje ye örnek teşkil etti. Okullarda proje derslerinde okutuldu.

Zaha Hadid

2004’te Pritzker Mimarlık Ödülü‘nü alan ilk kadın mimar olarak dikkat çeken Zaha Hadid daha öncesinde mimariye olan katkılarından dolayı CBE‘ye layık görülmüştü. Ayrıca Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden onur diploması almıştı. Zaha Hadid’in Mimarlık bürosu 350’den fazla çalışanı ile Londra da bulunmaktaydı. 2008’de Forbes dergisinin ‘Dünyanın En Güçlü 100 Kadını’ listesinde 69 uncu olmuştu.Hadid, son zamanlarda Irak Hükümeti tarafından Irak’ın Merkez Bankasına yeni bir bina tasarlaması için görevlendirilmişti. Bu proje kendi ülkesi için yaptığı ilk proje olacaktı.

Dubai Opera House
Zaha Hadid tasarladığı yapılarla modern mimarinin fernomen isimlerinden biri oldu. Edebiyat Nobeli’yle eşit görülen Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazanan ilk ve tek kadın mimar olmasıyla dünya çapında adını duyuran Hadid’in projelerinin çok azı hayata geçirilmişti.Ancak son yıllarda mimari projeleri ile her yerde karşımıza çıkan Zaha Hadid’in projelerini ister beğenelim ister beğenmiyelim başarılı bir kadın mimar olarak başarıları ile bizleri her daim gururlandıracak.
Guangzhou Opera HOUSE
Hayata geçmiş önemli projeleri…

* Vitra Fire Station (1993), Weil am Rhein, Almanya
* Rosenthal Center for Contemporary Art (1998), Cincinnati, Ohio
* Hoenheim-North Terminus & Car Park (2001), Strazburg, Fransa
* Bergisel Ski Jump (2002), Innsbruck, Avusturya
* Ordrupgaard annexe (2005), Kopenhag, Danimarka
* Phaeno Science Center (2005), Wolfsburg, Almanya
* Nordkettenbahn (aerial tramway), Innsbruck, Avusturya
* BMW Centre (2005), Leipzig, Almanya

 

UNIQUE ARCHITECTURE OF TADAO ANDO IN MEXICAN

MEKSİKA’DA EŞSİZ TADAO ANDO MİMARİSİ
Mimarlık eğitimi almamış olmasına rağmen 20. ve 21. yüzyılın en önemli mimarlarından biri olan Tadao Ando, ​​Meksika Monterrey’deki Cumbres Milli Parkı icinde la Sierra de las Mitras tepesine bakan bu evi doğa aşığı üç çocuklu Meksikalı bir aile için tasarlamış.
IMG_1356-2
Mimarlığın Nobeli sayılabilecek Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi olan Tadao Ando ​​her zaman olduğu gibi yine beton, su, cam, peyzaj, günışığını ustaca yorumlayarak konut mimarisinde minimalizmin eşsiz örneklerinden birini ortaya koymuş.
IMG_1351-3
 Tadao-Ando-1Kesintisiz manzaraya karşı konumlandırılmış yaşam alanı ile ana yemek salonu yüksek geniş camların ardından anıtsal bir portal ile kayalıklar arasına gizlenmiş beton çatılı eşsiz bir terasa açılıyor. Yalın japon bahçesi üzerinden uçup giden havuzun doğayla birleştiği noktada sona ererken uçsuz bucaksız bir vadiyi kucaklıyor.
IMG_1353-4
Tüm mekanlar iki kat boyunca yükselen devasa bir kitaplığın etrafına yerleştirilmiş. Raflar dolusu kitabın televizyon ve bilgisayarın yerini aldığı bu alan evin kalbi.
IMG_1347-5
IMG_1354-6
Usta mimar yaşam odasında ve ana yemek salonunda koyu renkli mobilyalar kullanarak günışığının parlaklığını öne çıkarıyor. Ando’nun mimaride ışığa ne denli hakim oldugunu gözler önüne seriyor.
 IMG_1349-7
Ebeveyn yatak odası olabildiğince az eşya ile düzenlenmiş. Görsel kirliliğe yer yok; perde yok, halı yok, yatak başı yok … Sadeliğin sunduğu dinginliği, sessizliği, huzuru hissetmek zor değil.
 IMG_1350-8
Arka cephede egzotik bahçeye açılan ebeveyn banyosu beyaz mermer kaplı zemin üzerine yerleştirilmiş deniz kabuğu formlu küveti, camdan duş kabini ile evin en keyifli mekanlarının başında geliyor.
IMG_1352- 9
Çelik, cam ve betonun birlikteliğini en iyi şekilde yansıtan merdivenlere gelince; Tadao Ando katları biribirine bağlayan basamaklarda, duvarlarda ve tavanda betonu tercih etmiş. Meksika’da yüksek kaliteli beton yapımına uygun çimento olmadığı için betonu Japonya’dan getirtmiş. Hatta bir rivayete göre Ando betonun kalitesini yalayarak test ediyormuş… Evin inşaatı 2009 yılında başlayarak 2011’de sona ermiş. Bu değerli yapıya ait bilgilerle Edmund Sumner’ın fotoğraflarıyla görsel bir şölene dönüşen kareler Residences Décoration dergisinden alınmıştır.