ANTİKALARDAN YORULDUK MODERNİZMİ SEÇTİK

Bu yazımızda yeni yılın bu ilk sayısın dan itibaren ise ülkemizin gerek iş dünyasında, gerekse sosyal yaşamında belli bir yere sahip olan renkli isimlerinin evlerine konuk oluyoruz. Yine Yüksek Mimar Sevinç Ormancı’ nın mimari değerlendirmesi eşliğinde yaptığımız bu keyifli röportajlarda yansıttığımız yaşanan mekanların farklı yönleriyle, kendi yaşam alanlarınızın üzerine yeni anlayışlar geliştirmeniz de mümkün.Bir gazeteci onu ister bir defilede, ister bir düğünde , ister bir tatil gününde görsün , asıl konusu ne olursa olsun Türkiye ekonomisi üzerine bir kaç soru sormadan geçip gidemez yanından. Bu sanki olmazsa olmaz bir kural gibidir. Ama biz bunu yapmadık. Üstelik ekonomik kriz Türkiye’ yi kasıp kavururken! Karşımızdaki Türkiye ekonomisinde çok etkin bir yere sahip olan Sabancı Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı’ ydı. Bulunduğumuz yerde onun eviydi . Hani ev sıcaklık, huzur , yuvadır ya… Eve girerken tüm sorunlar dışarıda bırakılır, yada öyle olması gerekir ya. İşte bizde bu sıcaklığa, huzura gölge düşürmemek için o gün ekonomiden hiç söz etmedik… Atlı Köşk’ün bahçesini görmüş olanlar bilir, muazzam bir bahçe…Klipsin özel sayısından alıntı..

2

1

Sakıp Bey, boşuna ‘park’ diye söz etmiyor oradan işte. Beylerbeyindeki bu tarihi yalının dış kapısından girdiğinizde de Sabancı Çifti’ nin doğaya olan tutkunluklarını yine görüyorsunuz. Büyüklük olarak Atlı Köşk’teki gibi olmasa da yalının bahçesindeki peyzaj düzenlemesi dikkat çekici… Yine de 1949’dan beri yaşadıkları Atlı Köşk’ü nasıl olup da bırakabilmişler acaba diye merak ediyor insan. Aslında hiç kolay olmamış. Sakıp Bey,’Atlı Köşk’ün bahçesine çıktığım zaman, ağaçlar, çiçekler konuşur benimle. Geçmişim var benim orada. Oradan ayrılmak, o duygulardan kopmak kolay değil.’ derken, eşi Türkan Sabancı da Boğaz’ın Rumeli yakasından sonra Anadolu yakasına alışmanın pek kolay olmadığını söylüyor. Ancak Sakıp Bey ekliyor. ’Lakin , gaye çok güzeldi. Emirgan’ daki o muhteşem koruyu, köşkü, içindekileri harika geri döndürmek, halkla paylaşmak için çıktık yola. Yaklaşık altı ay sonra Atlı Köşk’ün müze olarak açılışını yapacağız inşallah!’ İşte bu niyetle yola çıktıktan sonra da bu yeni yuvalarına taşınmışlar. İki yıldır burada yaşıyorlar. Sakıp –Türkan Sabancı Çifti’nin evi olmadan önce burada kum satılıyormuş.Yeşillik ise hiç yokmuş. Bunun üzerine Sabancılar, doğanın katili gibi görünen teknolojiyi avantaj olarak kullanmış, bahçeye çeşitli ağaçlar diktirmişler.Tarihi değeri olan bu Osmanlı mimarisi yalıyı, Anıtlar Yüksek Kurulu’ ndan gerekli izin alınmasından sonra aslına olabildiğince sadık kalarak restore edip, yeni bir düzenleme ile yaşama geçirmişler. Kısacası geçmişi koruyarak, günümüzde yaşatmayı seçmişler. Yalının giriş katı, üç ayrı oturma grubunun bulunduğu bölümlerden ve yaklaşık 25 kişinin yemek yiyebildiği bir yemek odasından oluşuyor. Bu çok geniş salonun alt katında ise Sakıp Bey’ in ‘yaşamımın bilançosu’ dediği portrelerinden plaketlerine kadar şahsına ait özel eşyalarının bulunduğu kendisine özel bir bölüm var. Buradan Boğaz’ a bakan bahçeye çıkılıyor. Salonun üst katında ise yatak ve giyinme odaları, banyolar, kahvaltı salonu bulunuyor. Onun da üzerinde bir çatı katı… Y. Mimar Sevinç Ormancı, bu yalının mimari anlamdaki genel dekorasyon değerlendirmesini şu şekilde yapıyor:’Beylerbeyi Yalısı, Sabancılar’ ın bir önceki yaşam alanları olan Atlı Köşk’ e göre oldukça yalın, sade, şık bir çizgide dekore edilmiş. Evin genel havasında eklektzim hakim.

3

4

Klasik aksesuarların yanı sıra modern , rahat çizgilerin hakim olması ile ortaya çıkan zıtlık insanın gözünü yormuyor.Bu zıtlıklar arasındaki denge oldukça iyi sağlanmış.Hiç bir stile bağlı kalmadan seçilen aksesuarlar, genellikle Fransız Napolyon Dönemi’ne ait. Halılar, avizeler, mobilyalar bir çok dönemi kapsıyor ve evdeki eklektizm anlayışını destekliyor.Genel havasıyla oldukça yalın.’ Bu genel değerlendirmenin üzerine hemen soruyoruz. Sabancı Çifti’ne :’ Müze gibi bir evden sonra burada çok farklı bir anlayış hakim.Atlı Köşk’te rahat ediyor muydunuz?’ Türkan Hanım,’ Aslında son zamanlarda gerçekten de bu bir soru işareti olmaya başlamıştı.’ Derken Sakıp Bey , ‘ Orada çok fazla antika vardı.Yorulduk. Zaten biz, kendimiz antika olmaya başladık. Onun üzerine biraz daha modern, rahat, değişik bir yaşam olsun istedik.’ Diyor. Peki acaba evlerini hangi kriterlere göre ve nasıl dekore etmişler? Tabii ki konunun uzmanlarına danışarak, defalarca toplantılar yapmışlar. Onların görüşlerini dikkate almışlar. Dostları Güngör Uras, onları Koleksiyon Mobilya’ya gittiklerinde gördükleri mobilyaları çok beğenmişler. Ama serde Kayserilik var ya… Özellikle firmanın ithal ettiği mobilyalar çok pahalı gelmiş. Sakıp Bey’e bakın ne diyor: ‘ İtalya’dan getirip sattıkları güzeldi.Hemen yanında firmanın kendisinin burada yaptıkları… Onlar da gayet güzeldi. Ancak ithal olanlar çok pahalıydı. Bu bizim Kayseriliği uymuyor. Arada bir nüans elbette var.Mimar arkadaşlarımız bu nüanstan dolayı bana katılmayabilirler, ama biz tümüyle yerli üretimi tercih ettik. Hatta kendi marangozumuz, Ramazan Usta’nın büyük emeği vardır mobilyalarda.’ Böylesine ince hesapların Sabancı Ailesi’ nde yerleşik bir gelenek, hatta bir yaşam felsefesi olduğu bilinir.Öte yandan başta resim olmak üzere güzel sanatlar ve estetik değerlere olan tutkusuyla tanınıyor. Sakıp Bey; İşte bu tezat gibi görünen noktada babası, ‘İşçi Hacı Ömer’ in ince zevklerine gönderme yapmadan geçemiyor ünlü işadamı: ‘Babam bizi pekmeze daldırmış.

 

6

Çok çalışarak büyüdük. Ama örneğin resim konusunda babamdan etkilenmişim. Jak Kamhi diyor ki bana, ‘Senin baban, 1940’lı yıllarda Adana’da on kuruşluk işi kimseye bırakmayıp, Erciyes Palas Oteli’nde gazoz kasalarını kendisi satan, ama diğer taraftan evin 300 bin lira olduğu zamanda, 40 bin TL, verip İsveç Kralı için yapılmış bir yemek odası takımı satın alan bir adamdı. Bu yemek odası takımı Emirgan’daki köşkte hala duruyor. Daha mühendisle tanışmadığımız yıllarda, komşu köyde yıkılacak bir Ermeni evinin tavanına hayran kalarak bu tavanı satın alan ve bu tavanı kullanıldığı yeni bir ev yaptıran işçi Hacı Ömer bunu nereden biliyor? Bu Tanrı’ nın bir vergisizidir. Herkesin halı, kilim, altın aldığı resmin yırtılır endişesiyle hiç alınmadığı 1940’lı yıllarda resim almaya başlamış babam. Biz de bunu devam ettirdik işte. ‘Türkan Hanım da çarpıcı bir saptama yapıyor. ‘ Sakıp, çok samimi söylüyorum. Sen zekanı babandan almışsın!’ Hani bazı çiftler bu konularda, anlaşamazlar, daha çok da kadınların dediği olur ya ev dekorasyonu konusunda Sabancılar’da son derece demokratik bir durum söz konusu. ‘ B ütün eşyaları beraber seçtik. Ama pazarlığı daima Sakıp Bey yapar.’ diyor Türkan Hanım. Anlaşmazlığa düştükleri durumlarda ise işi uzmanlarına danıştıkları için, onlar hakemlik yapmışlar ve bu yüzden hiçbir sorun çıkmamış evlerini döşerken. Büyük kızları Sevil Sabancı’nın bu dekorasyonundaki katkısından büyük bir gurur ve övgüyle söz ediyorlar. ‘ Sevil, çok gitti, geldi, bu ev ile ilgili düzenlediğimiz bütün toplantılara katıldı.Renklerde, halılarda, perdelerde çok emeği var. Pişirip, getiren odur.’ Sakıp Bey’in resim tutkusunun yansımaları Beylerbeyi’ndeki bu yalıda da bolca görülüyor. Sevinç Ormancı’nın bu konuda dikkatini çeken en önemli nokta ise evdeki resimlerin ressamları… ‘Dinlendirici havaya sahip olan evde kullanılan resimlerin resssamları çok ünlü resimler değil. Duvardaki resimler; Atmaca, Mustafa Ata, P.Boyar, Nesrin Ç. , Karşı , Adem Genç, Tomur Alayük, Somel, Zeki Faik, Resul, Alaattin Aksoy, Mehmet Gün, Özdemir Altan, Mustafa Altıntaş, Cihat Bucak, F.Başaran, Selim Turan, Nurullah Pek, Neşet Günalp, Komet, Neşe Erdal imzalarını taşıyor. Bu defa Sabancı Ailesi ‘nin yeni yetenekli isimleri desteklemek istediğini akla getiriyor. Sanata olan düşkünlüğü ile tanınan Sabancı Ailesi, bu davranışı ile birçok sanatçının kendisini göstermesi için bir umut kapısı olabilir.’Sakıp Bey, Sevinç Ormancı’nın bu saptamasının çok doğru olduğunu söylüyor. ‘ Atlı Köşk’teki gidişat yerine burada daha modern ve yeni bir tarzı benimsedik…

7

8

Bu resimler içinde geçerli. Daha genç insanlara fırsat vermek, başarılı Türkler’i yüreklendirmek istedik. Sabancı Üniversitesi’ne tahsis ettik. Dağılsın, parçalansın istemedim koleksiyon. Çünkü ölüm herkes için söz konusu. Çocuklarımız bizden sonra belki de münakaşa edeceklerdi bölüşmek için. Koleksiyon bütünlüğünü korumalı ve hatta inkişaf etmeli. Ve kızım Dilek Sabancı da bu konudan yetişiyor, bu işe gönül vermiş durumda. Kısacası bu bir başlangıçtır. Yeni sanatçılara destek vermek gerek.’ Sabancılar’ın yalısında, salonda girişte yerde antika bir Türk halısı var. Sakıp Bey bir Amerika gezisi sırasında New York’ ta keşfetmiş bu halıyı. Bir hayli yıpranmış haldeki Türk eserini almış. Türkiye’ye getirerek deyim yerindeyse bir check-up’tan geçirtmiş. Ve işte bu halı şimdi yalının salonunda göz kamaştırıyor. Sevinç Ormancı ise Sakıp Bey’in yaklaşımını, mimari değerlendirmesi içinde son derece ‘etkileyici’ buluyor. Aslında Atlı Köşk’ün göz kamaştıran ambiansından sonra son derece mütevazi bir ev burası. Acaba bir mimar olarak Sevinç Ormancı ne düşünüyor bu konuda? ‘Ahşap ağırlıklı mekanda ev oldukça sıcak bir havaya bürünmüş. Evde zenginlikten ziyade, sıcaklık hakim. Göz daha zenginliği beklediği için insan bunu biraz yadırgıyor. Bu yüzden biraz daha zengin bir görüntü olsa daha mı iyi olurdu sorusu gündeme gelebilir. Fakat bu mütevazi anlayışta insanı etkiliyor. Sabancı Çifti, görkemli Atlı Köşk’ün yerine, rahat, mütevazi ama bir o kadar da şık bir evde yaşanabildiğini gösteriyorlar’ diyerek aydınlatıyor bizi. Zaten herşey bir yana ev, Sakıp – Türkan Sabancı Çifti, bugüne kadar davet edildikleri mekanlar içerisinde en çok ünlü iş adamının eşi olan Bayan Irısh Carter’ın Los Angeles ‘taki evini beğenmişler. Daha doğrusu hayran olmuşlar. Dünyadaki en büyük ( Toplam 800 parçalık ) Rodin koleksiyonu’nun sahibi olan Bayan Carter’in evi için Türkan Hanım, ‘Adeta bir rüya gibiydi. Çok sade ama muhteşemdi. Rodin’le ilk kez tanıştığımız o evde tuvalette bile bir Rodin vardı… Daha sonra duydum ki o evi satmış, New York’ta çok şık bir apartman dairesine taşınmış. Hatta Sakıp’a takıldım madem satmış o evi biz alsaydık diye. Tabi bu bir espiri. Çünkü o evi almaya bizlerin gücü yetmez!’ diyerek dile getiriyor hayranlığını (Artık siz hayal edin bu nasıl evmiş!) Sakıp Bey, daha sonra bir yolunu bulup Bayan Carter’ı İstanbul’a getirtmiş ve ondan Atlı Köşk’ün açılışında 79 Rodin sergileme sözü almış.

9

Hani herkesin evinde çok sevdiği, özdeşleştiği köşeler vardır. Sakıp Bey’in en sevdiği köşe hangisiymiş biliyor musunuz? Yanıtı Türkan Hanım’da : ‘Benim oturduğum her yerde oturur, benim olduğum her yeri sever Sakıp Bey, ev sahibi ile yaşar’ diyor. Sakıp Beyde onaylıyor. ‘Hanım olmadığı zaman ev mahsun olur, gerçekten ev sahibiyle yaşıyor.’ Röportajımızın bitiminde Sakıp Bey sözlerini ‘ Bu gün geldiğim noktada Allah’a şükürler olsun diyorum ama aslında çok da hatamız var. Eh oda öğrenme faturası…’ diyerek tamamlarken, Türkan Hanım da ‘ Bu gün çok mutluyum. Çünkü akşam evde ayaklarımı uzatıp, televizyon izleyeceğim.’ diyordu. Biz de son sorumuzu Sevinç Ormancı’ ya yönelttik. ‘ Bu evin mimarı siz olsaydınız, ne gibi değişiklikler söz konusu olurdu?’ Bir uzman gözüyle oda şunları söyledi: ‘Bu evin mimarı ben olsaydım modern, yalın mobilyalar olsa bile bu kadar düz çizgilerde olmamasını tercih ederdim. Her şeyin bu kadar köşe köşe olması mekanın çok net çizgilere sahip olmasına sebep olmuş. Belki biraz, daha az ahşap ve biraz daha yuvarlak, yalınlığı bozmadan mekana daha canlılık, hareket, zenginlik kazandırabilirdi. Ancak bu söylediklerim, yanlızca ev, daha ne kadar mükemmel olabilirdi sorusuna bir öneri. Sabancılar’ın yalısı, havasıyla da yalın, mütevazi, şık bir çizgide. Bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim. Yurt dışındaki Türkiye’nin sanatsal ve kültürel imajını güçlendirmek istedikleri için sanatı ve kültürü destekleyen bir mimarı olarak, Sabancı Ailesi ne teşekkürlerimi iletmek istiyorum.’

101112131415

 

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *