Latest News
Kitchen Chat and more…
Kitchen Chat and more…
Sahibinin SESİ
Ağaçlar arasında kaybolan Cana Ali Somer çiftinin evinde, yeşillikten çatı bile görünmüyor. İstanbul’da, ama Ege ‘nin gizli bir koyuna kaçmış gibi hissetmenizi sağlayan bu huzur dolu ev, antikalarıyla da göz alıcı.
Bir ev ne zaman bir bina olmaktan çıkıp gerçek bir yuvaya dönüşür? Sahibinin ruhu duvarlara, pencerelere, tüm renklere, bütün ayrıntılara sindiği zaman. Sahibinin üç boyutlu portresine dönüşmeye başladığı zaman. Kısacası, ” sahibinin sesi ” olduğu zaman…İşte, böyle bir evdeyiz. Bu üç katlı villa, Ali- Cana Somer çiftiyle kızları Mina’nın yaşam tarzı, zevkleri ve evi kullanım biçimi göz önüne alınarak tasarlanmış. Evin her köşesinde içinde yaşayanların kişiliğine önem veren bir dekorasyon anlayışına sadık kalınmış. Somer çiftinin evi adeta bir antika dükkanı gibi; el yapımı bardaklar, Çanakkale bejleri, yöresel sarımsak havanları , gözlük kapları ve Tophane topuk taşları çarpıcı detaylar olarak hemen göze çarpıyor. Tabii ki Ali Somer’ in ince zevkini yansıtan otomobil koleksiyonunu da unutmamak gerek.Binanın inşaatı ve dekorasyonunda ise Somer çiftine ait olan Ada Grubu’nun imzası var. 65 metrekarelik zemin üzerine oturan villa; bodrum, giriş ve birinci kattan oluşuyor. Girişte salon, mutfak ve antre var; birinci kat ise yaşam alanına ayrılmış. Bu katta Bogaz’ın enfes manzarasına hakim geniş bir oturma odasıyla banyolu üç yatak odası bulunuyor.
Antik detaylar, ince zevk,
10 yıldır bu villada yaşayan Soner ailesi, bu süre içinde sadece oturma gruplarının eskiyen döşemelerini değiştirmiş. ” Sentetiğin dünyanın sonunu hazırladığını ” düşünen Cana Somer , doğal malzemeleri çok seviyor. Kumaşlarda ketenleri ve pamukları, mobilyada ise ağacı tercih ediyor. Evin tamamına hakim olan yer döşemesindeki bordür işleme, salonda ” Seagrass Coco ” ile birleştirilmiş. Cana Somer, bitki lifi Seagrass’ın daha dayanıklı olduğunu söylüyor. Salondaki oturma bölümünde ise Coco döşeme üzerinde bir Oubusson halı serilmiş. Salondaki deri kaplı oturma grubu İngiliz George Smith imzalı. Ada Mobilya tasarımı diğer koltuklar ise Lee Jofe kumaşıyla kaplı. Salondaki demi – klasik koltuklar, leopar desenli kanape ve patine sehpa ise takım olmuştur. Yan sehpadaki Jeanne D’ Arc heykelleri ise abajur ayağı olarak kullanılmış.
Osmanlı soyağacından ünlü ressamlara
Aslında salonda en dikkat çeken parça ise aile yadigarı olan, varak çerçeve içindeki Osmanlı soyağacı. Bu resimde Yıldırım Bayezid , Fatih Sultan Mehmet, III. Selim, II. Mahmut, Kanuni Sultan Süleyman ve Abdülmecit ‘in resimleri bulunuyor. Somer ailesine ait nazar duaları, Aydın Ergün tarafından bir senede kaleme alınmış. Bir başka ayrıntı ise eski Türkçe yazılı gazete klişelerinde gizli. İbrahim Çallı ve Mahmut Cuda ‘nın yağlı boya tabloları ile Fikret Mualla’nın karakalem çalışması da evin kültür – sanat tutkunu atmosferini pekiştiriyor.
Yine salonda bulunan 18. yüzyıla ait etajerde de Cana Somer ‘in yıllardır biriktirdiği gözlük kapları ve Tophane topuk taşarı sergileniyor. Aynı bölümdeki antika deri puf ise Londra’saki bir antikacıdan alınmış.
Cana Somer ‘in en büyük zevki, evin sözünü ettiğimiz bölümlerinden de anlaşılacağı gibi müzayedelere katılmak ve antikacı dükkanlarını gezmek. Salonda duvarda asılı olan, Mustafa Hulusi imzalı Ayet-el Kürsi; klasik teshib sanatıyla işlenmiş, mesih hattı ile yazılmış hilye-i şerif, Edirnekari tavan süsleme parçası olan temenni yazısı da bu zevkin yansımalarından. Bronz duvar şamdanı ise eserlere eşlik ediyor.
CANA – ALİ SOMER ÇİFTİNİN EVİ SANAT GALERİSİ GİBİ. İBRAHİM ÇALLI , MAHMUT CUDA VE FİKRET MUALLA GİBİ RESSAMLARIN DEĞERLİ ESERLERİNİN YANI SIRA , AİLE YADİGARI OSMANLI SOYAĞACI BELGESİ VE SOMER AİLESİNE AİT NAZAR DUALARI DA GÖZ ALICI.
Yine salonda Viyana dresuar, gümüş tepsi içindeki Osmanlı için yapılmış armalı karaf ve bardaklar, iş ortakları Can Has tarafından hediye edilmiş.
Yemek odası ve antreden özel detaylar
Yemek odası bölümü de uyumlu ve özel parçalar bir araya getirilerek tasarlanmış. Örneğin Güney Fransa bölgesinden Henri Quintan imzalı masif yemek masası, bir özel yapım. Bu antika yemek masasına eşlik eden avize ise bronz. 18. yüzyıl heykeltıraş işçiliğinde yapılmış deri kaplama dolap da özel yapım. Çanakkale bejlerin konulduğu cam dresuar, Paris bit pazarından alınan bir şöminenin üst tonuzları ile yapılmış.
Antredeki Neşe Erdok imzalı, dilencileri anlatan yağı boya tablo, arkadaşlarının muhalefetine rağmen Cana ve Mina Somer’in en sevdiği eser. Murat Morova ‘nın hediyesi akrilik çalışma da dikkat çekici. Antrenin ışık almasını sağlamak için yerler taşlanmış traverten döşenmiş ve maun bordürlerle sınırlanmış. Hidiv Paşa ‘ya özel olarak masif meşeden yapılmış olan bahü ve Hdiv Paşa’nın arması da evdeki seçkin parçalardan.
Aynı bölümdeki dikkat çekici puf 18. yüzyıla ait ; üzerine atılmış şal ise Mullberry klasiklerinden. Nefis incelikteki Terrecuite kadın büstünü küçük bir Pekin lamba aydınlatıyor. Mustafa Ayaz’ın eski ve yeni dönem çalışmaları, Komet’in ilk yıllarına ait bir yapıt, Burhan Uygur, Ali Candaş, Bihrat Mavitan ve Abidin Dino eserleri ise gerçekten göz alıcı.
Seçkin bir yaşam alanı
Şimdi birinci kattayız: Traverten şöminenin etrafında Ada Mobilya tasarımı kütüphaneler bulunuyor. Oturma odasında cumba şeklinde özel bir bölüm yaratılmış. Böylece kalabalık misafirleri kolayca ağırlama imkanı sağlanmış Hint işi hamur tahtası, orta sehpa olarak kullanılıyor. Duvarlarda F. Kısakürek, N. Kalay, Abidin Dino, Avni Arbaş, R. Aydın, Ö. Üskurun gibi ressamların eserleri bulunuyor.
Karabağ kilimler, küp abajuru, sarımsak havanları ve Chippendale yazı masasının yanı sıra, bu bölümün en değerli parçası büyük babasından Mina’ya miras kalan piyano. Eski piyanonun üzerinde ise karakalem portreler yer alıyor. Hoca Ali Rıza’nın karakalemi ve Osmanlı’nın ilk kağıt paraları da piyanonun üzerinde çerçevelenmiş. Bu eserlere bir çift eski berat eşlik ediyor. Ebeveyn yatak odası, sadeliği ve netliğiyle dikkat çekiyor. El boyaması ve işlemeli kumaş kaplı yatak başı ve örtüsüne, kündekari işçiliğinin en iyi örneklerinden olan bir çift pencere kepengi eşlik ediyor. Bu kepenkler, Urfa yöresinden İbrahim Paşa Konağı’ na ait. Ankastre Toskana sarısı lake dolaplar ise Ada Mobilya ‘dan. Yatak odasında ayrıca bir dormöz ve üzerinde televizyon bulunan, Anadolu’dan getirilmiş bir konsol bulunuyor. Ebevyn banyosunun tüm duvarları Bisazza betebe kaplanmış. Banyoda özel duş bölümü ve çift banyo bulunuyor. Bu katın en sıcak odalarından biri ise Mna’nın. Yer döşemesinde maun – Sea Grass kullanılmış. Salonu bodruma bağlayan bölümde yer alan misafir tuvaletinde Morris koleksiyonundan Sanderson duvar kağıtları kullanılmış. Aynı desenin kumaşı ise minik camı süslüyor. Art- deco tarzındaki porselen heykel ve pirinç tuvalet takımı, maun tezgah üzerinde çok şık duruyor. Evin bodrum katında ise kiler, çamaşırhane, dolaplar, hizmetli odaları ve kazan dairesi var. Bu katın bahçeye direkt geçişi de mevcut.
Rengarenk çiçekler ve sessizlik : Bahçe
Aslında evin en keyifli bölümlerinden Havuz kenarları betonla karışmış Ünye taşıyla döşeli . Bahçede oturma grubu olarak Summit marka, tik ağacı mobilyalar kullanılmış. Bir köşede bulunan 300 yıllık seyahat sandığı ise Cana Somer ‘in evindeki en sevdiği objelrden biri. Duvar kenarlarındaki rengarenk ortancalar, yıllanmış manolya ağacı… Alan Parsons Project ‘in “Silence and I ” ( Sessizlik ve Ben ) şarkısı, sanki Somer çiftinin evini anlatıyor: ” Ağaçtan kopup düşen bir yaprağın çığlığını duyabilitorum. Sessizlik ve ben, biz bie elmanın iki yarısıyız. ”
Derginizin Haziran sayısında yayınlanan ‘Elizabeth Taylor ‘un Koltuğunda Bir Türk’ başlıklı haberin sizlerin beğenisini kazanmasından dolayı bu ay Ankara G.O.P Nurol Konakları ‘nın örnek dairesini mercek altına yatırıyoruz. Dekorasyonun Sevinç Ormancı imzası taşıdığını söyleyerek, ince detaylarda vermek istediğim mesajların ipuçlarını bulabileceğinizi de belirtmek isterim.
Dekorasyon salt görsellik değildir, insanlara verilmesi gereken mesajları da içinde barındırır. Bu sebepten dolayı anlatılması gereken hikayeler vardır. İşte bu ay, sizlere Ankara G.O.P. Nurol Konakları’nın hikayesini anlatmak istiyorum. 1789’lu yıllarda bugüne dek uzanan bir zaman dilimi kapsıyor bu öykü. Yükselen trendlerin buluştuğu, tüm zıtlıkların buluştuğu bu örnek daire acaba geçmişten günümüz arasında ele geçirilmiş mimari bir düş mü? Yoksa yalın şıklıkta bir gösteriş cenneti mi? Belki de hepsi. Belki de söylemek istediği pek çok şey var.
Başka bir açıdan bakacak olursak, Hollywood yıldızlarından Elizabeth Taylor’ın koltuğunu içinde barındırmasına ne demeli? Bu mekanda sanat kendini kanıtlamış aristokrasinin desteklediği ressamların emrine amade bir tutum da takınıyor. Kültür yoğunluğunun yanı sıra ince işçilik de hemen göze çarpıyor. İnce işçilik, en fazla hepsi ayrı ayrı seçilmiş, radikal olduğu kadar şiirsel avizelerde göze çarpıyor.
Zıtlıklar da mekanda dikkat çeken unsurlardan biri. Modern klasik çizgiler, siyah beyaz ve altın-krom zıtlıkları vurgulayan detaylar göze çarpıyor. Bu aradaki tüm zıtlıkları bir arada tüm zıtlıkları bir arada tutan, sevgiyi simgeleyen pembe beyaz gülleri de atlamamak gerekiyor. Aslında burada insanlara vermek istediğim mesaj; tüm zıtlıklara ve uyuşmazlıklara rağmen pozitif duygular beslendiği müddetçe yaşanabileceğidir.
Buradaki zıtlıkları da, sevgiyi simgeleyen güllerle ve beyazın saflığıyla yok edebilirsiniz. Dekorasyona salt görsellik olarak bakmamak gerektiğini daha önce ifade etmiştik. Bu konseptte Nurol Konakları örnek daire dekorasyonunda bir ilke imza attı. Gerek konsepti, gerek ambiansı ve verdiği mesajlarla Nurol’un bir hayli iddialı olduğunu görmezlikten gelemeyiz. İhtişamın, yalınlığın buluştuğu zıtlıklarla ve eklektizmle dekore edilen Konaklar’da düşsel bir seyahate çıkmamak mümkün değil.
Geçen ay derginizde bulunan. ‘Elizabeth Taylor’ın Koltuğu’ndaki Türk’ haberinde dekorasyonunun detayları ve incelikleri anlatıldığı için onun yerine buranın dekorasyonuyla ilgilenirken vermek istediğim mesajları anlatmak daha anlamlı geldi. Nurol 635 metrekarelik, oldukça büyük bir daire. Buranın her bir karesini sayfalara taşımak mümkün olmuyor tabii ki. Merak edenlerin özel randevu ile gezebileceklerini belirterek bitirirken Nurol’a ilgi ve desteklerinden dolayı teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
YENİ YILDA , MEKANLARDA DA VİNCİ’NİN ŞİFRESİ…..
2015 yılını geride bırakan insanlar, 2016 yılından aşk, mutluluk, sağlık, zenginlik ve en önemlisi barış umut ediyorlar. Barış ve huzur veren renk be yazın, her şeyden önce tercih edilmesi işte bu sebepten. Artık kimse savaş görmek istemiyor. Ancak bu yılın geçen yıla farkı, siyah rengin özellikle kullanımı. Bir başka deyişle erkeksi enerjinin, farklı canlı renklerle mekanlarda kullanılması. Bu ikisi beraber olduğu sürece birbiriyle bağlantısı da hiçbir zaman kopmayacak. Beyaz rengin insan psikolojisindeki etkisi her şeyden önce son derece dinlendirici olması yönünde. Ancak araya siyah girince dengenin de önemi vurgulanıyor. Güzel, saf ve henüz dokunulmamış dilek ve isteklerin bir sembolü olarak benimsiyor herkes beyazı. Ancak bu yıl siyahı daha çok görüyoruz.
Yılbaşına girdiğimiz şu günlerde yılbaşı gecesine özel seçtiğimiz seçeneklerdeki aksesuarların da siyahın yanı sıra kırmızı, yeşil, metalik dore ve lameden etkilenmemesi düşünülmez tabii ki. Ancak bu yılbaşı sizin için özel hazırladığımız yılbaşı seçimlerimizi görmek için Koleksiyon firmasını, yılbaşı yazımda ki ‘Da Vinci Şifresi’ndeki siyah obje ve mobilyaları görmek için ise ‘ Last Theme of Visionnaire Collection by IPE-Cavalli, Visionnaire Koleksiyonu ile yakaladığı çıkışı, ürünleri ve çeşitliliği arttırarak sürdürmekte. Özellikle ‘Da Vinci Şifresi’ kitabındaki ortamdan ilham alınarak yaratılan koleksiyonda krokodil deri, soyluların ve ortaçağ şövalyelerin zırhlarında olduğu gibi antik giysileri anımsatan kumaşlar ve parıltılı yüzeyler dikkat çekiyor. Koleksiyon, konu içerisinde yeni temalar işleyerek zenginleşiyor. İlk tema ‘Total Black’ idi ve ağırlıkla siyah renk işlendi. Devamı ‘ White Gothic’ ile geldi ve beyaz kullanıldı. Böylece iç mekanda gündüzle gece misali döngüsel bir bütünlük oluştu. Sıra dışarıya çıkmaya gelmişti.
Atmosfer Gustave Moreau’ nun veya dahi sanatçı Lawrence Alma Tadema’ nın karanlık çalışmalarını anımsatmakta. Kelebekler, kuguğar, ve zoolojik objeler bilinen iç-dış hissini oluşturmaktadır. Koleksiyonun parçaları, yalın beyaz ve siyaha dayalı önceki temaların devamında yeni bir yaşama geçişi temsil etmekte. Neogotik tat sürmekte, bununla birlikte İtalyan stili genişleyerek orta Avrupa karakteri koleksiyonuna sızmakta. Koleksiyonda tanıdık ürünler yeni malzeme ve renkler kullanılarak mükemmel bir çeşitlilik kazanmış. Üst düzey teknik ve el işçiliğiyle işlenmiş ürünler, Murano camından Swarovski kristallere kadar bezenmiş aksesuarlar kayıtsız kalınamayacak kadar çekici. Beyaz renk, mekanda tek başına kullanıldığı gibi canlı renklerle de bütünleşebilir.
Ancak bu yıl özellikle siyahı, kobalt mavisi, kırmızı, yeşili ise altın rengi metal rengiyle görmek mümkün. Nedenine gelince kırmızı yeni yılda bize getireceği aşkı, altın ve metal renkler para ve zenginliği, yeşil ise dileklerimizin çabuk gerçekleşmesini simgeler. Bu sebepten her yıl bu renkleri görmek istiyor insan. Geçen yıl yine mevcut olan bu renkler bu sene de varlığını koruyor. Genelde beyaz gerek klasik gerek modern mekanlarda rahatlıkla kullanılabilir. Beyazın mekanlara rahatlık verdiği kuşkusuz tartışmasız bir gerçek. Beyaza boyanmış bir mekan, koyu renk boyanmış bir mekana göre daha geniş görünür. Beyaza boyanmış bir mekanda, farklı renklerde kullanılan objeler hem daha iyi algılanır hem de mekanı daha etkin bir şekilde güzel gösterir. Altın rengi kumaş veya varak kaplanmış klasik bir koltuk, mekanda hoş bir şıklı yaratır.
Bunun yanına krom ayaklı modern beyaz veya krem rengi bir koltuk koyarak havayı birden değiştirebilirsiniz. Ve bu durumda ‘eklektizm’ yaratabilirsiniz. ayrıca belirtelim 2007 yılının trend stili, altın varak ile modernize etmek tekrar patlama yaptı. Bu yıl barok ve vampir stilin yanı sıra 40’lı 50’li 60’lı ve 70’li yılların etkilerini mekanlarda görmek mümkündü ama en çok barok ampir stilini. Bunun yanı sıra doğayı, geyikleri, su aygırlarını mekanlarımıza taşıyarak ve canlı kobalt mavisi, kırmızı, renkler ve desenler kullanıp mekanı doğayla bütünleştirebilirsiniz. Bu durumda 2007 yılının sonu 2008 yılının başında bu eğilimlerin devamı olarak siyah renk bir mekanı bir zemin olarak düşünün, renkli desenlerin yanı sıra zıtlıkları bu mekana uyguluya bilmelisiniz. Yaptığınız bu seçimler yılbaşı kutlamalarında, 2008 yılında dilediğiniz tüm dileklerin gerçekleşmesini sağlayıp, size mutluluk sağlık, aşk zenginlik, başarı ve tabii ki huzur getirsin. Bu arada her yıl dilediğim dileği bu yılda dileyeceğim. Çam ağacı sevenler dileklerini çam ağacına asmayı unutmasınlar. Tüm bu ağaçlarda asılı olan dileklerinizin evrene enerji olarak yayılarak gerçekleşmesi dileğiyle.
Koleksiyon firması / Sarıyer
IPE_Cavalli İstanbul