TOURISM INDUSTRY WILL EXPLORE SOLAR ENERGY SOON
TURİZM SEKTÖRÜ GÜNEŞ ENERJİSİNİ YAKINDA KEŞFEDECEK
Turizm sektörünün başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerjilere yönelmesi, hem üzerinden para kazandığı doğaya karşı sorumluluğunu yerine getirmesi, hem de orta ve uzun vadede yatırımlarını daha kârlı ve sürdürülebilir kılması anlamına geliyor. Üstelik ‘yeşil otel/restoran’ sınıfına girerek sayısı hızla artan çevreye duyarlı hedef kitlenin kalbini kazanmak ve yatırım aşamasında pek çok hibe ve krediden yararlanmak mümkün. Bu konuda ilgililere rehberlik edeceğine inandığım deneyim ve bilgilerimi paylaşmak istedim.
2001 yılında çalışma hayatına ilk atıldığımda kariyerime turizm sektöründen başlayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Kanada’da Finans okurken aklımda tek düşünce vardı; bankacı olmak. Kariyerimi buna göre planlamıştım. Ancak bazen siz bir plan yapıyorsunuz bir de bakmışsınız bambaşka bir yolda ilerliyorsunuz.
1999 yılında mezun olduktan sonra bir süre Generali Sigorta’nın Amerika’daki operasyonunda çalıştım. Sonra ailemle anlaştığımız gibi geri dönüş yaptım ve ilk işim askere gitmek oldu. Terhis olduktan sonraki ilk gün kendimi Ritz-Carlton otelinin açılışıyla görevlendirilmiş buldum. Açıkçası benim için de sürpriz oldu. Gerçi finans okumuş biri reel sektörün her alanında rahatlıkla iş yapabilir. Çünkü bana göre herhangi bir işin 3 önemli ayağından biri finanstır. Bir işyerinde finans, pazarlama veya operasyonun birinde aksama olsun, o iş uzun vadede sürdürülemez.
Çok detaylara inmeyeceğim ancak o dönemde Ritz-Carlton projesini yöneten profesyonelimiz işten ayrıldıktan sonra babam bana “bu işe senin bakmanı istiyorum” deyince kendimi bir anda turizm sektörünün içinde buldum. Başta itiraz ettim etmesine, çünkü tecrübesizdim ancak “merak etme sıkıştığın zaman bizler buradayız” telkininden sonra Ritz-Carlton Hotel Company ve finans kuruluşuyla görüşmelere başladım.
Temmuz 2001’de işi devraldım, Ekim 2001’de otelin açılışını gerçekleştirdik. Gerçekten şanssız bir dönemdi. 11 Eylül olaylarından 25 gün sonra otelin açılışını yapmıştık. 10 Eylül’de yapılan rezervasyonlara baktığımızda otelimiz %100 doluydu ve sırada bekleyen 50 müşterimiz daha vardı ve bu sayı açılışa doğru her geçen gün artıyordu. 11 Eylül olayları oldu, bütün rezervasyonlar büyük bir hızla iptal edilmeye başlandı. 6 Ekimde oteli %8 doluluk oranıyla açabildik. Biz oteli açtıktan 1 gün sonra ABD Afganistan’a girdi. Rezervasyon iptalleri devam etti.
Otelin yatırımının %50’sini ABD’nin finans kuruluşu OPIC ile karşılamıştık. Bir yandan kredi ödemeleri, bir yandan sürekli zararda olan otel işletmesi, gerçekten zor zamanlardı. Radikal önlemler almak durumunda kaldık ancak sonunda gemiyi yüzdürmeyi başardık ve bu krizli ortamı atlattıktan sonra işletme standartları, yatırım kalitesi ve lokasyonuyla Türkiye’nin önemli ve takip edilen otelleri arasında kısa sürede yerimizi aldık.
O dönemde bir yandan gelir tarafını toparlamaya çalışırken bir yandan da bütün maliyetlere detaylı indiğimizi hatırlıyorum. Gelir tarafında yapabileceklerimiz kısıtlıydı çünkü elimizde olmayan sebeplerden dolayı İstanbul’daki turizm sektörü büyük bir krizdeydi. Fark yaratabileceğimiz gider kalemleri arasında en dikkat çekici olanı ise enerji gideriydi.
İlk iş olarak enerji verimliliğini ele aldık. “Ne yaparsak enerji tüketimini azaltarak optimum seviyelere çekebilirdik?” Bu konuda yetkili elektrik mühendislerimizle o dönemki teknolojilerle birçok işe imza attığımızı hatırlıyorum.
Sene 2011. Bu krizli ortamdan ve tüm bu tecrübelerden tam 10 sene sonra. O dönemde perakende sektöründe çalışıyordum. Turizm sektöründeki 5 yılın ardından perakendeye geçmiştim. Esasında otellerdeki yiyecek ve içecek işine paralel bir iş yapıyordum. KFC ve Pizza Hut’ın CEO’suydum. 4-5 senelik yöneticilik tecrübemden sonra şirketler performans olarak tarihinin en iyi dönemini yaşarken benim de kalbimdeki sektöre girme vaktim gelmişti. KFC ve Pizza Hut’ta yaptığım son iş Yum International zinciri içerisindeki ilk LEED sertifikalı yeşil restoranı açmaktı. O zaman da LEED sertifikasını alabilmek için Bostancı’daki KFC restoranını enerji verimliliği, su verimliliği ve izolasyonu sağlayıp yenilenebilir enerji santrali inşa etmemiz gerekiyordu. Çok keyif aldığım bir işti. Yaptığımız hesaplamalara göre normalde yapacağımız yatırıma ek olarak %20 fazladan yatırım yaptık. Ancak elde ettiğimiz tasarruflarla bu %20’lik fazla yatırımı 3 sene içerisinde geri kazanıyorduk. 3 sene sonrasında da elde ettiğimiz tasarruf bizim cebimize kalıyordu. Birçok yatırımcının bundan haberi yoktu. O dönemde basın aracılığıyla birçok restoran yatırımcısına yeşil restoran yapmalarını teşvik eden röportajlar verdim.
O günden bugüne yavaş da olsa bu konuda bir aşama kaydedildi. Elbette gönül ister ki yeşil restoranlar ve oteller çok daha fazla yaygınlaşsın. Ancak yine de bilinç seviyesi biraz olsun arttı diyebilirim. Perakende sektöründen sonra güneş enerjisi sektörüne giriş yaptım. Öncelikle bir ARGE projesinden başladım. Ticarileşmesi için uğraştığımız, güneş enerjisinden kızgın buhar ve dolayısıyla elektrik üreten CSP Parabolik Oluk teknolojisini Hitit Solar şirketimizde geliştirdik. ABD Enerji Bakanlığı tarafından Denver şehrinde CSP kollektörümüzü kurduk ve Türk mühendisleri tarafından tasarlanan bu teknolojiyi sergiledik. Bu başarılardan sonra ARGE’den projelere geçmek istediğim için Hitit Solar’daki hisselerimi satıp bir başka girişimi başlattım. Eko Yenilenebilir Enerjiler A.Ş., kısaca EkoRE’yi hayata geçirerek ‘Güneş’, ‘Rüzgar’ ve ‘Biyogaz’ alanlarında proje geliştirme, EPC ve yatırım şirketi kurmuş oldum.
Güneş enerjisinde şirketimiz EkoRE ile birçok proje gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bu projeleri gerçekleştirirken aklımda hep daha evvel faaliyet gösterdiğim sektörlerin yenilenebilir enerjiden ne kadar faydalanabileceği vardı. Özellikle turizm sektörünün faydalanabileceği birçok farklı uygulama söz konusu. Bu faydaları kısaca üç ana başlıkta toplayabiliriz:
ELEKTRİK: Global Horizantal Irradiance (GHI – Global Yatay Işıma) dediğimiz güneş ışımasından Photovoltaic (PV) teknolojisiyle elektronlar aracılığıyla elektrik üretilir. Elektrik üretmek için otellerin çatı alanlarına, varsa yanındaki arazinin ve/veya otoparkın üzerine PV panel yerleştirmek mümkün. PV teknolojisiyle elektrik üretip;
a. Masrafları azaltabilir veya sıfırlayabilirsiniz: Günümüzdeki enerji trendlerinde artık dağıtık sistemler (distributed generation) her geçen gün daha büyük önem kazanıyor. Yani bütün elektriğini şebekeden çekmek yerine birçok yerde trend ‘yerinde üretim, yerinde tüketim’e doğru kayıyor. Bu sebeple elektrik masraflarınızı azaltabilir ve hatta yeriniz varsa (çatı, arazi vb.) sıfırlayabilirsiniz. Yeteri kadar alan derken fikir vermek açısından 1MW’lık (1.000 kW) kurulu güç için yaklaşık 20 Dönüm (20.000 m²’lik) alana ihtiyacınız vardır. 1MW’lık kurulu güç, Türkiye’de 1.5 MWh üzerinde elektrik üretir, bir evin normal şartlarda yıllık ortalama ihtiyacı 2400kWh olduğu varsayılırsa (tabii bu evdeki elektrik tüketimine bağlı), bu üretim kapasitesi yaklaşık 600 evin elektrik tüketimini karşılayabilir diyebiliriz. Otellerin veya evlerin tüketim ihtiyaçları değişken olduğu için otellerle ilgili bir tüketim algoritması vermeyeceğim ancak bu tip bir üretimin orta ölçekli bir otelin ihtiyacını karşılayabileceğini söyleyebilirim. Özellikle yaz aylarında elektrik tüketiminin ve dolayısıyla elektrik fiyatlarının tavan yaptığı dönemlerde böyle bir tasarrufun önemini sektördeki herkes iyi bilir.
b. Gelir elde edilmesi: Tüketimin düşük olduğu kış aylarında, üretilen fazla enerjinin dağıtım şirketine satılması ile ek gelir elde edinilebilir. Lisanssız üretim kategorisi bunu sağlar. Otelinizin tüketimi için elektriği kullanırsınız, fazlasını da şebekeye satarak kW/h’ini 13.3$cent/kWh’ten satabilirsiniz. Bu oteller için oldukça iyi bir gelir kalemi olabilir. Özellikle kışın otelini kapatan veya çok düşük bir insan kaynağıyla açık tutan güney otellerimiz için bu gelir kalemi çok değerli olabilir.
Yatırım maliyetleri sürekli değişmekte. 1 MW’lık bir tesisin şu anki fiyat skalasında maliyeti 1.2 Milyon $ civarındadır. Ancak bu yaptığınız yatırımın geri dönüşü 13.3$ cent/kWh fiyatı baz alınarak güneş ışınım değerlerinin yüksek olduğu yerlerde 6-7 seneye kadar inebilir. 6-7 sene sonra elde edilen bütün gelirler cepte kalacaktır. Panel için verilen garantinin 25 sene olduğu varsayılırsa bu oteller için senelerce önemli bir gelir kalemi olabilir.
PV’de iki ana tip teknoloji var. Kristal teknolojisi ve İnce Film teknolojisi. Her ikisini de kullanmak mümkün. İnce Film teknolojisi nispeten daha yeni bir teknoloji olduğu için ve daha fazla yer kapladığı için (1 MW’lık kurulu kapasite için yaklaşık 30 dönümlük bir alana ihtiyaç var) genellikle kristal teknolojisi, hatta daha spesifik olmak gerekirse ‘Polycrystalline’ dediğimiz çoklu kristal teknolojisi kullanılır (verimi biraz daha düşük olduğu halde fiyat anlamında daha avantajlı olduğu için genelde monocrystalline PV panellerine göre tercih edilir). Ancak ısının yüksek olduğu yerlerde verim kaybının nispeten daha düşük olmasından dolayı ince film teknolojisi de tercih edilebilir. Hatta otelinizin tasarımıyla ilgili endişeleriniz varsa Flexible (Esnek) İnce Film teknolojisi dahi kullanabilirsiniz. Bu ürünler hafif, kırılmaya dayanıklı, özellikle çatılar için geliştirilmiş çözümlerdir. Gözünüzde canlandırmanız için işte size bazı örnekler:
Kosta Rika’da arazi üzerine polycrystalline panellerle yapılmış bir Güneş Enerji Santrali
Uruguay’da Polycrystalline panellerin çatıda bir uygulaması
Arazi üzerinde monocrystalline PV panel uygulaması
Monocrystalline panellerin çatı uygulaması
Arazide ince film uygulaması
Çatıda ince film uygulaması
Otopark’ın üzerinde
Çadırın üzerinde esnek ince film uygulaması
Fransa’da araç
PV Beslemeli Tarımsal Sulama
ISI/BUHAR: Güneşin bir başka ışıma türü olan Direct Normal Irradiance (DNI – Direct Normal/Dikey Işıma) ile ısı ve buhar elde edilir. Bu tip üretime Concentrating Solar Power (CSP – Yoğunlaştırılmış Solar Enerji) deniyor. Farklı teknolojiler var. Otellerle alakalı olan Parabolik oluk teknolojisidir. Isı elde edip iki amaca hizmet edebilirsiniz:
a. Isıtma/Soğutma: Otellerin yanındaki araziye kuracağınız parabolik oluk teknolojisiyle elde edeceğiniz ısıyı absorption chiller (iklimlendirme sistemleri – soğutucu) aracılığıyla kullanabilirsiniz. Özellikle yazın ısının en fazla olduğu dönemlerde elde edilen ısının iklimlendirme sistemleriyle yapılacak soğutma oteller için önemli bir enerji tasarrufu anlamına geliyor. Bununla ilgili bütün dünyada yapılmış bazı çalışmalar var. Özellikle mikro CSP diye de adlandırılan bu sistemlerden ihtiyaç duyulan derecede ve basınçta ısı elde etmek mümkündür.
b. Hibrit Kullanım: Örneğin eğer doğalgaz yakan bir sisteminiz varsa mikro CSP sistemini otelinizin yanına kurup ısı veya buhar elde etmek için hâlihazırdaki sistemlerinizle hibritleyebilirsiniz. Başka bir deyişle mikro CSP kollektörüyle elde etmek istediğiniz ısı/buharın hacmini ve verimliliğini artırabilirsiniz.
KARBON: Eğer gerçekten çevreyi önemsiyorsanız o zaman karbon salınımını nasıl azaltabileceğinize de kafa yoruyorsunuzdur. Doğaya sahip çıkmak ve gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakabilmek için otellerimizde mutlaka güneş enerji sistemleri kurmamız gerekir.
Eğer çevre o kadar umurunuzda değilse, bugünü ve sadece kendi maddi çıkarlarınızı düşünüyorsanız o zaman ekonomik sistemin artık çevreye zarar verenlerin cezalandırıldığı ve çevre konusunda duyarlı olanların da ödüllendirildiği modellere kaydığını söyleyebilirim.
Örneğin karbon salınımının azaltılması ve bundan kazanç sağlanması, karbon geliriyle mümkün. Karbon Borsası, Karbon Piyasası ve Karbon ticareti gelecekte sıkça rastlayacağımız kavramlar olacaktır. Yani sizin kuracağınız güneş enerji santralinin bir karbon salınımını azaltma değeri olacaktır. Bunu da farklı kanallardan satıp gelir elde edebilirsiniz. Örneğin Avrupa için EU ETS (European Emission Trading Scheme) veya her ülkenin kendine ait Karbon borsası var. Özellikle karbon gönüllü azaltım sertifikaları her yerden her yere satılıyor. Bu konuda araştırma yapıp konunun uzmanlarıyla konuşmanızı tavsiye ederim.
PR: Yenilenebilir enerjinin finansal getirilerine ek olarak PR anlamında da otelinize pozitif katkıda bulunacağı söylenebilir. Bu da uzun vade de size ek iş olarak yansıyabilir. Tur operatörlerine veya seyahat acentelerine sertifikalarınızın olduğunu, yeşil otel konseptine uyduğunuzu veya otelin yenilenebilir enerji kaynağıyla beslendiğini belirtebilirsiniz. Bu kurumlar da bu bilgiyi sizin potansiyel müşterilerinize yansıtabilir. Emin olun ki içinde bulunduğumuz şu dönemde her geçen gün daha fazla insan çevreye duyarlı duruma geliyor. Sırf bu sebepten sizin otelinizi tercih edecek farklı ülkelerden müşteriler olacaktır. Bu da size ek gelir olarak yansıyacaktır.
Son olarak Güneş Enerji Sistemlerinin finansmanı için elimizde birçok alternatif olduğunu hatırlatmak isterim. Buna göre;
a. Hibe: Tesis kurulumunda açılan programlara dahil olabilirseniz bölgenizdeki kalkınma ajansından hibe alabilirsiniz. Bunu da araştırmanızı tavsiye ederim. Duyuruları Kalkınma Bakanlığının web sitesinden (http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/Tum-Kalkinma-Ajansi-Duyurulari.aspx) veya gelişmeleri bölgenizin kalkınma ajansının web sitesinden takip edebilirsiniz. Türkiye’de kurulmuş 26 kalkınma ajansının listesini aşağıda bulabilirsiniz:
1. İzmir Kalkınma Ajansı (İzmir)
2. Çukurova Kalkınma Ajansı (Adana, Mersin)
3. İstanbul Kalkınma Ajansı (İstanbul)
4. Mevlana Kalkınma Ajansı (Konya, Karaman)
5. Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (Amasya, Çorum, Samsun, Tokat)
6. Kuzeydoğu Kalkınma Ajansı (Erzurum, Erzincan, Bayburt)
7. Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (Muş, Hakkari, Bitlis, Van)
8. İpekyolu Kalkınma Ajansı (Adıyaman, Gaziantep, Kilis)
9. Karacadağ Kalkınma Ajansı (Diyarbakır, Şanlıurfa)
10. Dicle Kalkınma Ajansı (Batman, Mardin, Siirt, Şırnak)
11. Trakya Kalkınma Ajansı (Edirne, Kırklaraeli, Tekirdağ)
12. Güney Marmara Kalkınma Ajansı (Balıkesir, Çanakkale)
13. Güney Ege Kalkınma Ajansı (Aydın, Denizli, Muğla)
14. Zafer Kalkınma Ajansı (Afyonkarahisar, Kütahya, Manisa, Uşak)
15. Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA)
16. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (Kocaeli, Sakarya, Bolu, Düzce, Yalova)
17. Ankara Kalkınma Ajansı (Ankara)
18. Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (Antalya, Isparta, Burdur)
19. Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye)
20. Ahiler Kalkınma Ajansı (Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Niğde)
21. Orta Anadolu Kalkınma Ajansı (Kayseri, Sivas, Yozgat)
22. Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (Bartın, Karabük, Zonguldak)
23. Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (Kastamonu, Çankırı, Sinop)
24. Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon)
25. Serhat Kalkınma Ajansı (Ağrı, Ardahan, Iğdır, Kars)
26. Fırat Kalkınma Ajansı (Bingöl, Elazığ, Tunceli, Malatya)
b. Banka Kredisi: İki tip banka kredisi bulabilirsiniz. Çevreye olan katkılarından ve bu konuda kendilerini finansal olarak da ispat ettiklerinden bankalar bu tip kredilere sıcak bakıyorlar. Hatta EBRD ve IFC gibi uluslararası kuruluşların fonları sayesinde Türk bankaları yenilenebilir enerji kredilerini farklı formatlarda çıkarabiliyorlar. Örnek vermek gerekirse TURSEFF kredilerine bakmanızı tavsiye ederim: http://www.turseff.org/. Güneş Enerjisi santralleri 3 ay gibi kısa bir sürede kuruldukları için inşaat dönemini finanse etmek diğer enerji projelerine göre nispeten daha kolay. Buna rağmen 1 yılı ödemesiz, 10 yıllık vadelerde kredi temin etmek mümkün. Banka kredilerini de herkesin bildiği gibi iki şekilde temin edebilirsiniz:
i. Proje Finansmanı: Projeye verilen bu kredilerle ilgili talep edilen teminatlar ve koşullar bankadan bankaya değişmektedir. Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye’de bankalar genelde Türk işi proje finansmanı yapıyorlar. Yani tam olarak proje finansmanı verilen (sadece projeyi teminat olarak varsayan) projeler yok denecek kadar az. Genelde bankalar proje sahibinden ek teminatlar isteyebiliyorlar. Türkiye’deki bankalar genelde 5 ila 12 yıl arasında değişen vadelerde kredi kullandırabiliyorlar. Bankaların sizden talep ettikleri dokümanlar farklılık gösterebiliyor. Genel olarak:Yatırım maliyetlerinin detaylı kırılımı
Müşteri fizibilite çalışması
Santrale ilişkin Elektrik Üretim Lisansı (lisanssız projelerde çağrı mektubu), TEİAŞ Bağlantı Görüşü (lisanssız projelerde TEDAŞ onayı), ÇED Olumlu/Gerekli Değildir Kararı (lisanssız projelerde tarım dışı yazısı), Proje Tanıtım Dosyası ve benzeri diğer lisans ve izinler
Yatırımcının faaliyetlerine ilişkin genel bilgiler ve mali veriler
ii. Bilanço Kredisi: Projenin sahibi şirketlere verilen kredilerdir. Bunu şirketler kendi kredi limitlerine göre temin edebilirler.
İşletme ve bakımı çok cüzi rakamlara yapılabilecek (özellikle panellerin temizliği işletmede önemli) bu tesislerin Türkiye’deki otellerde her geçen sene daha fazla kurulacağını söylemek hayalperestlik olmaz. Çünkü hem finansal açıdan avantajlı hem de çevresel faktörlerden dolayı sıfırdan inşa edilen otellerin yeşil otel konseptiyle yapılacağını, mevcut otellerin de Güneş Enerji Santralleriyle birlikte yeşil otel konseptine döneceklerini söyleyebiliriz.
Unutmayalım, enerji konusunda yapılması gereken; enerji verimliliği çalışmalarıyla enerji tüketimini minimuma çekmek ve hâlihazırdaki enerji üretimini de başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarıyla sağlamaktır.