Posts

SAVE ONE CHILD’S LIFE

BİR ÇOCUĞUN HAYATINI KURTARIN. Yeni yıla gireceğimiz şu günlerde sizin için  arşivden UNICEF 2006-2007 kolek­siyonundan tebrik kartları ve hediyeliklerini konu edinmemin sebebi, son günlerde gündemden düşmeyen, 17 aylık bebeğe yapılan sömürü ve is­tismara karşı duyduğum üzüntü…
Dünyanın her yanından ünlü ressamların ve el sa­natçılarının hazırladığı müstesna kreasyonlar ara­sından yapacağınız seçimlerle siz de bir fark yara­tırken bir hayat kurtarın. UNICEF’ten alacağınız her kart. her hediye dünyadaki bir yoksul çocuğa ulaşmaya çalışıyor ve onlara yaşamda bir şans veriyor. UNICEF’in bu misyonu ile milyonlarca çocuğa ha­yat kurtarıcı sağlık hizmetleri ve hayat şartlarını iyileştirici imkanlar sağlanabiliyor.

Önceliklerine göre “UNICEF Doğrudan Yardım Programı” kapsamında;
-Çocuk yaşatma ve geliştirme
-Temel eğitim ve cinsiyet eşitliği
-HIV AİDS ve çocuklar
-Çocukları; şiddet, sömürü ve istismardan koruma
-Çocuk hakları için tanıtım savunu ve ortaklıklar yer alıyor.
Başlıksız-1

UNICEF’in dünyanın birçok ülkesinde gerçekleştir­diği yardımlardan bazıları:

ETiYOPYA / 2005 yılında Etiyopya’da 60.000 sağ­lık görevlisinin katılımı ile çocuk felciyle mücadele kampanyası düzenlenerek beş yas altındaki 15.5 milyon çocuk aşılandı.

IRAK 2004 – 2005 eğitim döneminde lrak’ta 17 .000 ilk ve orta okulda 6 milyon öğrenciye okul çantası ve eğitim malzemesi dağıtıldı.

LIBERYA / 2005 yılından beri, henüz çocuk yaşta olmasına rağmen savaşmaya zorlanan 11.780 çocuğun. Askeri silahlarından arındırılıp çocuklukları­nı yeniden yasamaları sağlandı.

“Haydi Kızlar Okula” sloganıyla, ülkemizdeki kız ve erkek çocuklar arasında kızlar aleyhine eşitsizliğe dikkat çeken milli komitemiz en geç iki yıl içinde bu eşitsizliğin giderileceği inancındadır.  

Sokakta yasayan ve çalıştırılan risk altındaki ço­cuklar için evleri tek tek dolaşarak hizmet sağla­yan gönüllü eğitimcilerin kişi basına eğitim maliye­ti 40 YTL’dir. 

QSQS

Başlıksız-SSQ

Siz de çocuklara çocukluklarını yasamaları için hem yardım edin hem de mekanlarınıza renk ka­tın. UNICEF’e verdiğiniz desteği, dünyanın birçok ülkesinde çekilen anne çocuk fotoğraflarıyla me­kanlarınızı dekore ederek gösterin. Bu essiz koleksiyonlardan sizin için özellikle seçtiklerimden bazıları ise:

Sanat Ajandası, Dünyadan Kapılar, Tek Dünya, Dünya Çocukları, 17. yy Hollanda’sında Ya­kın Çekimler, Çocukların Mutluluğu için Suyun Önemi konulu fotoğraflarla süslenmiş takvimler, el yapımı hediyelik çerçeveler, çiçek desenli gümüş mumlar, fotoğraflı masa ajandası, pirinç yılbaşı süsleri, yıldızlara ulaşma… Siz de bu koleksiyon dan seçtiklerinizle mekanlarınıza şıklık kazandıra­bilirisiz. Bu şıklığın yanı sıra UNICEF’e desteğiniz sürdükçe UNICEF çocukların refahı misyonunu sürdürecek. Bu yazımla yardıma ihtiyaç duyan ço­cuklara yapılan desteğe dikkat çekerek benim de çorbada bir parça tuzum olursa çok mutlu olaca­ğım 

Bu yazı, mekanlarınız için hem şık hediyelikler ve fotoğraflar seçmenizde sizi yönlendirecek bir yazı hem de yardıma ihtiyaç duyan çocuklar için bir yar­dım çağrısıdır…

S1 S2

14. İstanbul Bienali’nde İstanbul’a yayılan tuzlu suyun sanat yansımaları

artinternational yazı başına konulacak
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 14. İstanbul Bienali, 5 Eylül-1 Kasım 2015 tarihleri arasında TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori başlığıyla bir dizi işbirliği içerisinde şekilleniyor.
istanbul Bienali’nde, Afrika, Asya, Avustralya, Avrupa, Ortadoğu, Latin Amerika ve Kuzey Amerika’dan 80’in üzerinde katılımcının çalışmaları Boğaz’ın Avrupa ve Anadolu yakasında bulunan 30’dan fazla mekânda gezilebilecek. TUZLU SU, müzelerin yanı sıra tekneler, oteller, eski bankalar, otoparklar, bahçeler, okullar, dükkânlar ve özel konutlar gibi siyah ve su üzerindeki geçici yerleşim alanlarına yayılacak.

1. resim 14 bienal
Carolyn Christov-Bakargiev 14. İstanbul Bienali’ni şöyle anlatıyor: “Tuzlu su dünyada en sık rastlanan maddelerden biri. Vücudumuzdaki sodyum da sinir sistemimizi oluşturan en mühim içerenlerden, bir anlamda hayati ehemmiyet taşıyan bir sistemi çalıştırarak adamları yaşamda tutuyor. Tuzlu su aynı zamanda dijital çağın en yıpratıcı maddelerinden biri. Akıllı telefonunuzu tatlı suya düşürürseniz onu kuruttuktan sonra büyük olasılıkla yine çalışacaktır, ama tuzlu suya düşerse, kimyasal değişimler telefonun bozulmasına yol açabilir. 14. İstanbul Bienali’ni ziyaret ettiğinizde tuzlu suyun üstünde epey vakit geçireceksiniz. Mekânlar arasında, bilhassa de vapurlarla yapılacak seyahatlerle, ziyaretçilerin sanatı hissetmeleri süreleri yavaşlayacak. Bu da çok sağlıklı, çünkü tuzlu su solunum problemleriyle pek çok diğer hastalığın iyileşmesine yardımcı olduğu gibi sinirleri de yatıştırıyor.
2. resim 14. bienal
Sergi, Karadeniz’deki Rumelifeneri’nden Yunan mitolojisinde Altın Post’u arayan İason önderliğindeki Argonotlar’ın geçtiği, sekiz bin beş çehre sene evvel bir su kanalı olarak açılmış dar ve kavisli bir fay hattı olan İstanbul Boğazı’na, oradan da Akdeniz’e doğru, Bizans İmparatorluğu’nun düşmanlarını sürgün ettiği ve Troçki’nin 1929’dan 1933 yılına kadar yaşadığı Büyükada’ya uzanacak.
Bienalde, bazıları çok ufak olmak üzere sergilenecek 1.500’ün üzerinde eserin arasında ellinin üzerinde sanatçının yeni işlerinin yanı sıra denizbilimi tarihi, etraf çalışmaları, sualtı arkeolojisi, Art Nouveau, nörobilim, fizik, matematik ve teosofi tarihinden de yapıtlar yer alıyor. Tarihsel açıdan projeler, nöronu keşfederek 1906’da Nobel Ödülü’nü kazanan Santiago Ramón y Cajal’ın 1870 yılına ait çizimlerinden, Annie Besant ve Charles Leadbeater’ın çığır açan soyut ‘Düşünce Biçimleri’ne (1901-1905), Aslı Çavuşoğlu’nun çok eski ve artık kaybolmuş bir Ermeni tekniğini yeniden yaratarak bir böcekten al boya elde ettiği yeni projesinden Troçki’nin Türkiye’de geçirdiği dönemden esinlenen William Kentridge’in çok kanallı yeni enstalasyonuna kadar uzanacak.”
5. resim 14. bienal

6. resim 14. bienal
Carolyn Christov-Bakargiev’in bienali işbirliği içerisinde şekillendirdiği isimler arasında Anna Boghiguian, Aslı Çavuşoğlu, Cevdet Erek, Pierre Huyghe, Emre Hüner, William Kentridge, Marcos Lutyens, Chus Martínez, Füsun Onur, Emin Özsoy, Griselda Pollock, Michael Rakowitz, Vilayanur S. Ramachandran, Arlette Quynh-Anh Tran ve Elvan Zabunyan yer alıyor. Orhan Pamuk ise 14. İstanbul Bienali’nin Uluslararası Dostları ve Hamileri başlıklı destek programının onursal başkanlığını üstleniyor.
İstanbul Bienali’nin Danışma Kurulu’nda Adriano Pedrosa, Başak Şenova, İnci Eviner, Iwona Blazwick ve Ute Meta Bauer yer alıyor.
İKSV tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen İstanbul Bienali, geçen bienalde olduğu gibi bu yıl de kapılarını ücretsiz olarak açacak. Bienal mekânları arasında sadece Masumiyet Müzesi’nin girişi ücretli olacak. Bienale aralarında DAI Dilijan Sanat Girişimi – IDeA Vakfı, SAHA – Çağdaş Sanatı Destekleme Girişimi, Avustralya Sanat Konseyi, Mathaf: Modern Sanat Müzesi (Katar Müzeleri), Acción Cultural Española (AC/E), Mondriaan Fonu, Kanada Konseyi, British Council, Henry Moore Vakfı, Culture.pl,İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi, Norveç Güncel Sanat Merkezi (OCA), Norveç Sanat Konseyi, Fondazione Sandretto re Rebaudengo, Schering Stiftung, Fiorucci Art Trust, Schwarz Vakfı, Dena Çağdaş Sanat Vakfı, Outset Güncel Sanat Fonu ve Kadist Sanat Vakfı’nın da yer aldığı kuruluş, müessese, uluslararası fon sağlayıcı ve fon kuruluşları da destek veriyor.

IMG-20150916-WA0003
TUZLU SUDA NASIL GEZİLİR?
Sanatseverlerin en az üç günde gezebileceği 14. İstanbul Bienali’nde, İstanbul Modern, ARTER, Özel İtalyan Lisesi ve Galata Özel Rum İlköğretim Okulu gibi mekânlar karma sergiye hane sahipliği yaparken, başka bütün mekânlarda bir sanatçı ya da sanatçı topluluklarının işleri görülebilecek.
Galata-Tophane-Beyoğlu Bölgesindeki Mekânları Yürüyerek Keşfedin
Bienal gezisine, Bankalar Caddesi üzerinde, 19. yüzyılda, Osmanlı Bankası’nın merkez binası olarak Fransız asıllı Levanten mimar Alexandre Vallauri tarafından tasarlanan ve 2011 yılında restore edilerek yeniden açılan SALT Galata ile İstanbul doğumlu İtalyan mimar Antoine Tedeschi tarafından 1863 yılında Neo-Rönesans stilinde inşa edilen tarihi Sümerbank binası ve yakın zamanda yeniden açılan Vault Karaköy The House Hotel’den başlanabilir.

Buradan deniz seviyesine doğru giden yolun sol tarafında yer alan, 1913 yılında Vasileios Kouremenos tarafından inşa edilen ve şu anda Sabancı Üniversitesi’ne ait olan Minerva Han içindeki Kasa Galeri’ye geçilebilir. Kemeraltı Caddesi’nden devam eden rotada ise neo-klasik mimariye sahip Galata Özel Rum İlköğretim Okulu ziyaret edilebilir.
Bu rotadaki bir sonraki mekân, Tophane Meydanı’nın 1957-58 yıllarındaki düzenlenmesi sırasında ambar olarak, meşhur mimar Sedad Hakkı Eldem yönetiminde inşa edilen, 2003 yılında Türkiye’nin ilk çağdaş ve modern sanat müzesine dönüştürülen ve 11 Aralık 2004 yılında açılan İstanbul Modern olacak. İstanbul Modern, bienal kapsamında karma serginin yanı sıra tarihi konumlandırmalara da hane sahipliği yapacak.

1950’li senelere kadar tütün deposu olarak kullanılan ve şu anda kâr amacı gütmeyen bir sergi alanı olarak etkinlik gösteren DEPO da bienale hane sahipliği yapacak. Tophane bölgesindeki Boğazkesen Caddesi üzerinde yer alan bir otopark ve bir dükkân da bienal mekânları arasında. 1894’teki İstanbul depreminden üç sene sonra, 1897’de inşa edilen Brukner Apartmanı, yazar Orhan Pamuk tarafından 1999 yılında satın alındı ve Masumiyet Müzesi’ne dönüştürüldü. Masumiyet Müzesi de bienale hane sahipliği yapacak.
1861 yılında kurulan ve 1919 yılında Tom Tom Kaptan sokağındaki bugünkü yerine taşınan Özel İtalyan Lisesi bir başka bienal mekânı. Bu mekânın muhtelif katlarında beş sanatçının projesi yer alacak. Aziz Eugène konağı olarak bilinen, 1869’da inşa edilmiş Fransız Yetimhanesi ise bienalin ziyarete aleni olmayan, üç “hayali” mekânından biri olacak.

Zenovitch ailesi tarafından 1890’larda inşa edilen ve 2010 yılında The House Hotel Galatasaray olarak yenilenen otelin bir odası ile gene Galatasaray bölgesindeki Bostanbaşı Sokak’ta yer alan eski bir ev de bienalin sergi mekânlarından olacak. 1901 yılında inşa edilen Cezayir binası da bir sanatçı projesine ve bienal kapsamındaki kamusal program etkinliklerine hane sahipliği yapacak.
Ziyaretçiler, İstiklal Caddesi’nden Tünel Meydanı’na doğru ilerlerken, 1863 yılında kurulan İtalyan işçi derneği Società Operaia tarafından yaptırılan ve ismini 19. yüzyılda uzun seneler İstanbul’da yaşamış Giuseppe Garibaldi’den alan Casa Garibaldi binasını görecekler. Restorasyon çalışmaları devam eden bu yapı da bienalin ziyarete aleni olmayan “hayali” mekânlarından biri olarak konumlanıyor.

İstiklal Caddesi üzerinde 1910’lu senelerde mimar Petraki Meymaridis Efendi tarafından “Meymaret Han” adıyla inşa edilen ve 2010 yılında Vehbi Koç Vakfı tarafından kâr amacı gütmeyen bir sergi alanına dönüştürülen ARTER binası, üç sergi katında bienale hane sahipliği yapacak.
1. asır sonunda inşa edilen ve Anadolu Pasajı olarak da bilinen kundura dükkânı FLO da 4. katında bir sanatçının çalışmasını ağırlayacak.
Orijinali 1893 yılında mimar Achille Manoussos tarafından tasarlanan Bristol Oteli binasının, 2005′te cephesi korunarak renove edilmesiyle inşa edilen Pera Müzesi de üçüncü katıyla bienal mekânları arasında yer alıyor. Bu bölgedeki nihai sergi mekânı ise, Kamondo ailesi tarafından 19. yüzyılda inşa ettirilen ve 2007 yılında restore edilerek 2012’den beri hizmet veren ADAHAN Otel’in bir odası ile otelin altında bulunan Sarnıç olacak.

Kabataş-Kadıköy-Büyükada Rotası
Kadıköy ve Büyükada’da da farklı mekânlar 14. İstanbul Bienali projelerine hane sahipliği yapacak. Kadıköy Yeldeğirmeni’nde yer alan bir sanatçı atölyesi de mekânlardan biri olacak.
Büyükada’da, 1997 yılından bugüne kadar toplu taşıma vasıtayı olarak hizmet veren Kaptan Paşa Deniz Otobüsü, bienal süresince iskelede kalarak sergi mekânlarından biri olacak. Büyükada Halk Kütüphanesi ise bienal konuklarını karşılayacak mekânlar arasında. Art Nouveau tarzından esinlenerek 1908-1911 tarihlerinde Kaludi Laskaris tarafından inşa edilen Splendid Palas Oteli’nin beş odası ve avlusu, bienal projelerini ve kamusal program etkinliklerini ağırlayacak.
1. yüzyılda inşa edilen, 1961 yılına kadar hususi ev olarak kullanıldıktan sonra Balıklı Rum Hastanesi Vakfı tarafından satın alınarak 2010 yılına kadar pansiyon olarak hizmet veren Rizzo Palas, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki inşasının ardından İtalyan mimar Raimondo D’Aronco tarafından 1894 depreminden sonra restore edilen Mizzi Köşkü Büyükada’da yer alan sergi mekânlarından. Adadaki başka mekânlar ise, 1907-1908 yıllarında Ermeni bir tüccarın kızları için inşa ettiği, Troçki’nin sürgünde olduğu dönemde kısa bir süre yaşadığı tahmin edilen ve nihai zamanlarda Türkiye’de dizi çekimleri için kullanılan Çankaya 57 ile Yanaros Köşkü, başka adıyla Troçki Evi. Troçki’nin 1932-1933 seneleri arasında yaşadığı Troçki Evi, 1850’li senelerde Nikola Demades tarafından inşa edildi.
IMG-20150916-WA0007

IMG-20150916-WA0004
Bienal Şişli’den Tarihi Yarımada ve Rumeli Feneri’ne Uzanacak
İstanbul Bienali’nin Şişli bölgesinde iki sergi mekânı olacak: 1903-2004 seneleri arasında Anarad Hığutyun Okulu olarak hizmet verdikten sonra yeniden inşa edilerek 2015 yılında açılan Hrant Dink Vakfı ve Agos’un yeni binası ile Agos’un Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in Ocak 2007’de önünde öldürüldüğü, Pangaltı’daki vakfın ve gazetenin eski merkezi Hrant Dink Vakfı ve Agos – Parrhesia Alanı.
Bienal şehrin tarihi yarım adasına kadar uzanacak. İstanbul’un fethinden 24 sene sonra, 1477’de Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edilen en eski yapılardan biri olan Küçük Mustafa Paşa Hamamı da sergi mekânlardan biri olacak. 1990’lı senelere kadar hamam olarak kullanılan bu bina 1900 m2′lik bir alana sahip. Sultanahmet ile Bizans duvarları arasında kalan, Haliç’e kısa bir yürüme mesafesinde bulunan hamamın iki ayrı girişinde iki sanatçının işleri bulunacak.
Bienalin nihai iki mekânı da Kuzey Marmara’da yer alıyor. Rumeli Feneri’nde, üçüncü köprü inşaatının da yakından görülebildiği deniz feneri bir sanatçının projesine hane sahipliği yapacak. Soğuk harp döneminden kalan paslanmış bir radarın bulunduğu Boğazın Anadolu yakasındaki Riva Kumsalı da bienalin ziyarete aleni olmayan mekânları arasında yer alacak.

Bienalin geçici mekânı Kastellorizo (Meis)
Son olarak, bienalin geçici mekânlarından biri de Türkiye kıyılarından iki kilometre uzaklıkta olan Yunanistan adası Kastellorizo (Meis).
Adada 7-13 Eylül 2015 tarihleri arasında Fiorucci Art Trust işbirliğiyle bir proje gerçekleştirilecek.

20. yüzyılın ortasında doğan büyük sanat hareketi ZERO’nun yenilikçi ve dinamik ruhu ile İstanbul’da!

Akbank Sanat ve Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi ortak çalışmasının ürünü olan “ZERO – Geleceğe Geri Sayım” 2 Eylül’de start aldı
Yirminci yüzyıla damga vuran uluslararası sanat akımlarından biri olan ZERO’nun Türkiye’deki geniş kapsamlı ilk sergisi, Sakıp Sabancı Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak. II. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan maddi, manevi ve kültürel yıkım sonrasında bir grup sanatçının “yeniden başlama” felsefesi ile bir araya gelerek bireysel ve ortak üretimlerde bulunmasıyla ortaya çıkmış bir sanat akımı olan ZERO’nun kurucu sanatçıları ile bu akıma katılan pek çok sanatçının eseri bu sergide yer alacak.
Akımın kurucuları Heinz Mack, Otto Piene, Günther Uecker’in yapıtları ile akıma katkıda bulunmuş Yves Klein, Piero Manzoni ve Lucio Fontana’nın farklı tekniklerde ürettiği 100’den fazla eseri bir araya getiren sergi, 10 Ocak 2016 tarihine kadar açık kalacak.

Geleneksel etkinliklerimiz arasına giren İstanbul Art International
Çağdaş sanat açısından dünyanın en enerjik şehirlerinden biri olan İstanbul’da yerel ve uluslararası galerilere dinamik bir platform oluşturan ArtInternational, 4-6 Eylül 2015 tarihleri arasında üçüncü defa düzenlenecek. Diğer yandan dinamik etkinlik programları, konuşmalar ve projeler ile şehrin zengin kültür birikiminin yanısıra gelişmekte olan çağdaş sanat sahnesiyle fuar ziyaretçilerine farklı deneyimler sunuyor.

“Doğu” ile “Batı”arasında doğal bir geçiş yolu olan eşsiz coğrafi konumu ile Artinternational, global çağdaş sanat sahnesine çok hızlı biçimde kültürel bir köprü oluşturuyor.
Yaşamızdaki sevgiyle kurulmuş köprüleri atlamadan doya doya yaşayacağımız sanat dolu bir eylül olsun hepimize..
sevgiyle kalın,,
Y.Mimar Sevinç Ormancı
twitter@sevincormanci


 

BAROK STİLİNİN YENİDEN DOĞUŞU;REBIRTH OF BAROK STİLE AGAIN..


Yirminci yüzyılda sanatseverler sadece iç mimaride değil, modada, edebiyatta, filmlerde Barok stilinin yeniden doğuşunu kutluyorlar. Buna neden, 20. yy.’da modernizm’in yarattığı monotonluğu canlandırmak, zenginleştirmek. Günümüzde kaybolmaya başlayan romantizm ve fanteziyi barok stili ile yeniden gözler önüne getirmek. Siz Fame okuyucularına bugünkü yazımızda yaratıcılığın sınırlarını zorlayan Barok stilinden örnekler vereceğiz. Kısacası geçmişe, Rönesans ve Barok stiline yolculuk yapacağız.

BAROK

 

sd

BAROK ∞ BAROQUE

İtalya’da Rönesans sonudur. Roma etkisinde kalmıştır. Dönem zengindir. Mobilyalar daha insanlaşıp bize yakınlaşır. 14 Lui İtalya’dan Fransa’ya geçer. Güzel sanatlara meraklı olan 14. Lui  italya’dan ünlü sanatçıları Versay Sarayı’nda toplatır. 1631’de İtalya’daki abartılı çizgiler kuzeye gidildikçe çizgiler daha da sadeleşir.

qw

Başlıksız-eBorak stilinin en belirgin özellikleri:

-Motiflerde simetri hakim

-Yük taşımayan kolonlar

-Roma sütunları

-Karpuz torna ayaklar

-Mobilya ayaklarında hayvan ayakları ve hayvan başları

-Mobilya ayaklarında yere yakın kayıtlar

-Işık gölge oyunları

-Sedefli kaplumbağa kabuğu görünümlü

-Resimlerde aldatıcı mitolojik perspektifler

-Deniz kabuğu ve yaprak motifleri ∞ gibi çizgiler

-Bakır tunç üzeri altın kaplama veya altın yaldız

Başlıksız-wqwqe

Başlıksız-d

e22

ddw

1- Barok ayna ve tırnak… Yaprak motifleri ve insan figürleri kullanılmış… Horhor (Saray Mobilya)

2- Rönesans bitimi, Barok stili başlangıcı hayvan ayağı olan sandalye, yere yakın kayıtları ile dönemin izlerini taşıyor… Horhor (Ersin Olcay)

3- Altın yaldız Barok ayna… Yaprak ve deniz kabuğu motifi ile dönemin özelliklerini üzerinde taşıyor… Horhor (Serdar Antik)

4- 18. yüzyılın ikinci yarısı İspanya’da yapılmış sandalye-koltuk… Rönesans ve Barok stili karışımı… Horhor (Ersin Olcay)

w

e

Başlıksız-qq

Başlıksız-11

df

1- Döneminde yapılıp günümüze gelen Altın yaldız Barok aynanın üzerindeki mitolojik perspektif resim, insanı adeta büyülüyor… Horhor (Serdar Antik)

2- Barok stili, üzerine mermer konularak kullanılan Fransız konsol… Kolonları ile Rönesans bitimi…

3- Rönesans bitimi, Barok başlangıcı özelliği taşıyan sekreter masası, 18. yüzyılın sonlarına doğru yapılmış… Karpuz torna ayaklar, yere yakın ayaklar ve yaprak motifleri ile döneminin tipik bir örneği…   Horhor (Galeri Nedim)

4- Barok üslup ve biçim anlayışıyla günümüze kadar gelen ahşap ayna ve tırnak İngiliz yapımı… El işçiliği son derece mükemmel…

5- Dönemin özelliklerini taşıyan altın yaldız Barok aplik… İnsan başı figürü ve yaprak motifleriyle  ön plana çıkmış…

s1

s2

qdd

Başlıksız-s

sse

NAPOLYON DÖNEMİ AMPİR STİLİ..

Napolyon Dönemi Ampir Stili

Öncelikle ampirin olmasını açıklayalım: Napolyon dönemi olarak bilinen 19. yüzyıl mobilyası olan ampir, 1804-1815 yılları arası süren dönemle simgeleşir. Ampir mobilya Fransa’yı hatırlatır. Ama başka ülkelerde de kendini göstermiştir. 1789 İhtilali her yerde yaşandı. Ampirle birlikte artık yüksek bir zümrenin yönettiği mobilya son dönemine gelir. Neoklasikte insan ilişkilerinde tecrübeli, gösterişten uzak, rafine olmuş bir zarafet söz konusudur. Ampirde ise artık o zarafet kalmamıştır. Ampirin sözlük anlamı imparatorluktur. Napolyon İmparatorluğu’nun olduğu bu dönemden önce direktuar dönemi vardı.

Başlıksız-1

h

f

Ampir döneminde kaba, gösterişli, kalın bacaklı, sağlam mobilyalar görülüyor. Maun ağacının kullanıldığı simetrik desenli malzemelerde Yunan çizgisi hakim  oluyor. Napolyon’un savaşları ile Mısır keşfedildiği için askeri arabalar, otağlara benzeyen gravürler, mısır böceği mumyalar oldukça gösterişli olarak mobilyaya yerleştiriliyor. Mobilyada ahşap taklitçiliği, aşırı süslemeler göze çarpıyor. Boyama kumaş, mobilyada oyma işçiliği, eski stillerin taklit edilmesi, aynı mekanda farklı stillerin görülmesi tipik bir ampir dönemi. Bu dönemde endüstrileşme başlamış olduğu için endüstriyel mobilyalar yapılıyor. 18. yüzyıl ikinci yarısından sonra toplu üretime geçilmiş.

hh

k

hf

İlk hareket, en hızlı İngiltere’de olmuş. Köyünden kente hızlı bir göç yaşanmış. Şehirleşme başlamış ve orta tabaka oluşmuş. Kökenleri köylü, amaçları yüksek; Burjuvanın yaşam tarzına sahip olmak. Bu sebepten mobilya stili oluşmuyor. Her şeyden etkileniliyor. Bu dönemin diğer özellikleri şöyle sıralanabilir: El işçiliği, makine ile taklit edilmeye çalışılıyor. Bazı metallerde de gümüş taklit ediliyor. Oturma mobilyalarında rahat ve kaba çizgiler gözleniyor. Yunan ve Etrüsk etkisiyle Klismos ( araka ayak geriye) etkisi görülüyor. Depolama mobilyaları sade ve kalın hatlarda, marküteri yok… Süs için Yunan Kolonu’nu andıran kolonlar, Koç başları var. Açılır kapanır masalar, sandalyeler, mobilyaların üstünde pirinçten yapılmış süsler dikkat çekiyor.

j

m

g

Mobilyalar çok fazla, çok çeşitli (şezlong) oturma mobilyaları var.Meridyen bütün ülkelerde kullanılıyor. Masaların çok çeşitleri var. Mekanda, parlak kırmızı, ampir sarısı maviler öne çıkıyor. İngiliz bayrağı renkleri direkt duvarda, mobilyalarda sadeleşme görülüyor. Duvarlar kumaşla veya kağıtla kaplanıyor. Bu kumaş kaplama çadırı andırıyor. Bu sayfada gördüğünüz mekanlar ampir’in tüm özelliklerini taşıyor. Dönemin mobilyada en önemli özelliklerinden biri yatakların gösterişli halinden çıkmaya başlaması. Taşınabilir bir hal alıyor. Kaplamalarda goblen kumaşlar var. Süsleri çelenk, fiyonk, zeytin dalı, müzik aletleri, yaldız görülüyor. Düz, yuvarlak kemerler var. Masalar, üç ayaklı ve tek noktada birleşiyor. Kültür düzeyi arttığından kitap sayısı artıyor. Ve dolayısıyla kitap raflarının sayısı da. Simetri raflarının sayısı da . Simetri var, iskemlede, lir biçimi görülüyor. Koltukta Otoman denilen çok şişkin yastıklı divandan esinlenilerek yapılan kanepe, Osmanlılar’dan esinlenilerek yapılmış.

T

R

W

ROMANTİK VE TROPİK AMBİANS

Romantik ve tropik bi ambians

Bu sayımızda örnek mekan olarak, geçmişte projesini yaptığım Bodrum Gümbet‘deki L’Ambiance Otel‘i seçtik… Bunun nedeni, ev rahatlığındaki otelin dekorasyonunda kullanılan John William Waterhouse’un muhteşem romantik resimleriyle bütünleşen tropik canlı renkleri…L’Ambiance Otel‘in otelden çok ev rahatlığına sahip olması insanda bu dekorasyonu evinde de uygulama duygusunu yaratıyor. Bu sene dekorasyonda canı, cıvıl cıvıl renkler gündemdeyken romantik ve tropik bir ev isteyip istemediğinize karar verin. Böyle bir dekorasyonda duygularınızı doğru ifade edebilmeniz için zamana ihtiyacınız var.

Başlıksız-1

H

U

Zamanın önemini vurgulamaktaki sebep, L’Ambiance Otel’in, proje dahil, uygulamasının 5-6 ayda tamamlanmış olması… 3 ay daha olsaydı, zaman v.s gibi engelleyici faktörler olmasaydı, bir mimar olarak, bu  otel için yapmak istediğim daha  birçok şey vardı. Mesela; dekorasyonda romantizmi doruk noktasına çıkarırdım. Öncelikle mimarların stili olmamalı diyen stil uzmanı mimar olarak şahsımın romantizm akımının etkisinde kaldığını itiraf etmeliyim. Nedenine gelince, romantik duygularımı incinme korkusu olmadan ifade edebileceğim tek yerin işim olduğunu düşünüyorum. Bu sebepten zaman faktörü v.s engeller olmasaydı içimdeki romantizmi max noktada L’Ambiance Otel’in dekorasyonunda uygulamak isterdim.

Q

L

 

Ayrıca Bodrum’da binalarda beyaz renk uygulaması zorunluluğu olmasaydı, binaları tek tek Floransa ve Venedik sokaklarında olduğu gibi farklı renklere boyatırdık. Tabii bu bizim otelin odalarının içini  farklı canlı renklere boyamamızı engelleyemedi. Otelin zamandan v.s ötürü tamamlanamamış bir diğer bölümü oyun odası. Bunların yanısıra bazı küçük detay eksiklikleri söz konusu. L’Ambiance Otel eklektizm stilinde iyi tasarlanmış bir otel. Fakat, biz mimarlar için hiç birşey yeterli olamıyor. ‘Hep daha iyiye, daha güzele ‘ diyoruz. Peyzajda ise son durum nedir bilmiyorum fakat sokak etkisini vurgulamak için cephelerde pencerelerden sarkan saksılara sardunyalar konulacaktı. Ayrıca bir mimar olarak resme, sanata aşırı düşkünlüğüm olduğunu  söylemek istiyorum.

M

UI

İ

L’Ambiance Otel’in  sokaklarında öğrenciler arası resim yarışmaları yapılması düşünülmüştü. Bu düşünce Bodrum’un yozlaşmış gece hayatına inat gençlere güzel bir ortam yaratacağı için unutuldu ise de hatırlatmak istedim. Her neyse son günlerde revaçta olan canlı, cıvıl cıvıl tropik renklerin yan ısıra romantizm çizgilerini evlerinize taşımak istiyorsanız John William Waterhouse ‘ın Londra’da haziran ayında yapılan sergisinden kalan röprodüksiyonlarından veya bulabilirseniz orijinallerinden satın alarak işe başlayabilirsiniz.

HHH

Y

Ş

Bu arada en favori ressam olarak romantik akımın öncülerinden John Wiliam Waterhouse ‘ı beğendiğimi herhalde söylememe gerek yok. Ressam olsaydım kesinlikle onun tarzında bir ressam olmak isterdim. Evinizin dekorasyonunu isrer modern, ister klasik yapmaya karar verin John Wiliam Waterhouse‘ın resimlerini rahatlıkla duvarlarınıza asabilirsiniz. Hangi J.W.Waterhouse’ın resmini alacağınıza karar vermiyorsanız Bodrum L’Ambiance Otel’e gitmeniz yeterli J.W.Waterhouse  röprodüksiyon resimleriyle L’Ambiance Otel gönüllü tanıtıcı. L’Ambiance 98 yılında açılmasına rağmen 2009 yılında revaç renklere ve resimlere sahip olmasının tesadüf olmadığını da bilmenizi isterim. Bu biz tasarımcıların özel bir yeteneği. Her şeye rağmen L’Ambiance’ı seviyorum. İçgüdüsel bir duyguyla onu korumak istiyorum. Bu yazımı projede tüm engellere rağmen bana gönülden destek veren herkese teşekkür olarak hediye etmek istiyorum.

D

K

E

HGH

 

 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE DÜŞSEL BİR HİKAYE…

Derginizin Haziran sayısında yayınlanan ‘Elizabeth Taylor ‘un Koltuğunda Bir Türk’ başlıklı haberin sizlerin beğenisini kazanmasından dolayı bu ay Ankara G.O.P Nurol Konakları ‘nın örnek dairesini mercek altına yatırıyoruz. Dekorasyonun Sevinç Ormancı imzası taşıdığını söyleyerek, ince detaylarda vermek istediğim mesajların ipuçlarını bulabileceğinizi de belirtmek isterim.

Dekorasyon salt görsellik değildir, insanlara verilmesi gereken mesajları da içinde barındırır. Bu sebepten dolayı anlatılması gereken hikayeler vardır. İşte bu ay, sizlere Ankara G.O.P. Nurol Konakları’nın hikayesini anlatmak istiyorum. 1789’lu yıllarda bugüne dek uzanan bir zaman dilimi kapsıyor bu öyküYükselen trendlerin buluştuğu, tüm zıtlıkların buluştuğu bu örnek daire acaba geçmişten günümüz arasında ele geçirilmiş mimari bir düş mü? Yoksa yalın şıklıkta bir gösteriş cenneti mi? Belki de hepsi. Belki de söylemek istediği pek çok şey var.

sS

z

Başka bir açıdan bakacak olursak, Hollywood yıldızlarından Elizabeth Taylorın koltuğunu içinde barındırmasına ne demeli? Bu mekanda sanat kendini kanıtlamış aristokrasinin desteklediği ressamların emrine amade bir tutum da takınıyor. Kültür yoğunluğunun yanı sıra ince işçilik de hemen göze çarpıyor. İnce işçilik, en fazla hepsi ayrı ayrı seçilmiş, radikal olduğu kadar şiirsel avizelerde göze çarpıyor.

SSSAS XXSA

Zıtlıklar da mekanda dikkat çeken unsurlardan biri. Modern klasik çizgiler, siyah beyaz ve altın-krom zıtlıkları vurgulayan detaylar göze çarpıyor. Bu aradaki tüm zıtlıkları bir arada tüm zıtlıkları bir arada tutan, sevgiyi simgeleyen pembe beyaz gülleri de atlamamak gerekiyor. Aslında burada insanlara vermek istediğim mesaj; tüm zıtlıklara ve uyuşmazlıklara rağmen pozitif duygular beslendiği müddetçe yaşanabileceğidir.

Başlıksız-SD Başlıksız-DSDS

Buradaki zıtlıkları da, sevgiyi simgeleyen güllerle ve beyazın saflığıyla yok edebilirsiniz. Dekorasyona salt görsellik olarak bakmamak gerektiğini daha önce ifade etmiştik. Bu konseptte Nurol Konakları örnek daire dekorasyonunda bir ilke imza attı. Gerek konsepti, gerek ambiansı ve verdiği mesajlarla Nurol’un bir hayli iddialı olduğunu görmezlikten gelemeyiz. İhtişamın, yalınlığın buluştuğu zıtlıklarla ve eklektizmle dekore edilen Konaklar’da düşsel bir seyahate çıkmamak mümkün değil.

DS  Başlıksız-AS  SSA

Geçen ay derginizde bulunan. ‘Elizabeth Taylor’ın Koltuğu’ndaki Türk’ haberinde dekorasyonunun detayları ve incelikleri anlatıldığı için onun yerine buranın dekorasyonuyla ilgilenirken vermek istediğim mesajları anlatmak daha anlamlı geldi. Nurol 635 metrekarelik, oldukça büyük bir daire. Buranın her bir karesini sayfalara taşımak mümkün olmuyor tabii ki. Merak edenlerin özel randevu ile gezebileceklerini belirterek bitirirken Nurol’a ilgi ve desteklerinden dolayı teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

s1 S2 S3

TROPİKAL ESİNTİLER..

Sıcak ülkelerin tropik esintilerinden etkilenerek dekore edilen, deniz kenarında konumlandırılmış yazlık mekanların en önemli özelliği; doğayla bütünleşen bir görselliğe sahip olmalarıdır…
Sıcakların  iyice bastırdığı Ağustos ayı’nda pek çok insan püfür püfür esen yazlık mekanları tercih eder. Biz de güneşin tüm etkisini hissettirdiği bu ayda yine yazlık bir mekanı seçtik sizler için. Burası, tropikal çizgiler taşıyan,  sıcak renklerin etkin olduğu rahat mekanlara örnek teşkil ediyor. Peki tropikal esintiler deyince akla gelecek en önemli nokta nedir?

ffff

3

tropikal esintiler-1

Yapıların doğayla bütünleşen bir görselliğe sahip olması. Ayrıca bunların bazılarının sazlık olduğunu da belirtmekte fayda var. Bu tip evler yaz için idealdir.Özellikle deniz kenarında konumlandırılmıştır. Tropikal çizgiler taşıyan mekanları siz değerli okuyucularımıza rahatlıkla tavsiye edebiliriz. Örnek mekanın yerleri terra cotta ,ahşap kumaş kaplı mobilyalarda ise beyaz ya da kiremit tonları, sarı, yeşil,mavi gibi sıcak renkler kullanılmış. Aspiratör, pervane, panjur , pencere tipleri özellikle tercih edilmiş. Yazlık mekan denizin kenarında ise mekanın doğallığını bozmamaya özen göstermekte fayda var. Kullanılan malzemelerde ise seçilen canlı, cıvıl cıvır renkleri muhafaza edin.

1111111111111111

22222222222222222222222222222222

Açık renklerden ve canlı desenlerden vazgeçmeyin.Bu renkler özellikle krem rengi ile hoş kombinler yaratıyor. Böyle evlerde en önemli faktör rahatlıktır. İşte bundan dolayı rahat koltuklar ve kanepeler tercih edilmelidir. Yer döşemesinin kolay temizlenebilir olması önemli bir ayrıntı. Bu arada ufak bir uyarıda bulanmadan da geçmeyelim, yalın çizgilerde sade mobilyalar kullanın. Klasik tarz mobilyalar bile kullanırsanız kumaşla kaplayarak yalınlaştırın.  Tropik çizgilerin hakim olduğu evlerde kullanılan mobilyalar ise her ne şekilde olursa olsun yalın ol.11111 2222222222222

KLASİK ÇİZGİDE YÜKSELEN TRENDLER…

Klasik çizgide yükselen trendler

Son yıllarda dekorasyonda ve modada herşey o kadar çabuk değişiyor ve de seçenekler o kadar fazla ki, klasik çizgide yükselen trendler ile muhafazakar kişilerin bile değişime ayak uydurması gerektiği vurgulanıyor.

YENII

YENNİ

Yukarıda da belirttiğimiz gibi herşey okadar hızla değişiyor ve tüketiliyor ki bazen insanı ürkütüyor. Çünkü zamanımızda üretmek o kadar zor, tükenmek de bir o kadar kolay. Hepimizin de bildiği gibi modern stilleri tercih eden kişiler, değişime daha çabuk uyum sağlarlar. Klasik stilleri tercih edenlerin daha muhafazakar oldukları ise bir gerçek. Zaman içinde klasik çizgide bile herşeyin günümüze uygun şekilde değişime uğradığını ve bazı klasik stillerin daha çok tercih edildiğini görüyoruz. Ancak bu tercihin uzun süreceğini düşünüyorsanız yanlıyorsunuz. Çünkü son günlerde klasik çizgide yükselen trendler ile muhafazakar kişilerin bile değişime ayak uydurması gerektiği vurgulanıyor. Klasik çizgide yükselen trendler ise leopar desenler, duvar ve örtülerde patchwork çalışmalar, duvarlarda, dolaplarda dantel gibi işlenmiş ince işçilikler, boncuk ve taş aksesuarlar, çiçekli ve kuş desenleriyle doğayı hissettiren son derece cesur ve ihtişamlı yaklaşımlar söz konusu.

YENİ

 

GFDG

Her detay başlı başına bir olay. Belli bir stilden ziyade eklektizm hakim. Eklektizmde seçilen stiller ise en ihtişamlı olanları; Rokoko, Barok, Biedermeir vb. Renkler ise klasik çizgide ama nerdeyse canlı olarak seçilen her renk… Resimler ise geçmişin romantizm izlerini günümüzde insanlar minimalist çizgilerle yok olmaya başlayan ihtişam, zenginlik ve romantizmi yeniden mekanlara taşınmak istiyorlar. Fakat bu sizi yanıltmasın. Son yıllarda insanlar herşeyi birarada istiyorlar.Sanki kaybolan değerleri moda ve dekorasyondaki değişimlerle var etmek istercesine… Daha düne kadar yalın çizgileri yaşatmak gündemdeyken şimdi ise son derece ihtişam söz konusu. Yazının başında da belirttiğimiz gibi insanlar herşeyi çabuk tüketip çabuk sıkılıyorlar. Yalın, doğal çizgiler bir dönem cazip gelirken birden ihtişamlı çizgilere karşı özlem duyabiliyorlar. İster doyumsuzluk, ister ihtiyaç olarak yorumlanabilir. Olaya nasıl baktığınıza bağlı. Tercih sizin.

YENNİ,

YENNİ

YEENİ

 

 

 

Klasik çizgide yükselen bu trendlere ayak uydurmak isteyen, klasik çizgide mekana sahip bir kişilikseniz işe perdelerinizi çiçek, duvar kağıtlarınızı patchwork desenlerle değiştirmekle işe başlayabilirsiniz. Eğer elinizde geçmişi yansıtan mobilyalar mevcutsa bunların döşemeliklerinin kumaşını da leopar deseni kumaşlarla değiştirebilirsiniz. Size bahsettiğimiz bu desenler son yıllarda oldukça revaçta. Ayrıca yatak ve masa örtüleriniz, perdeleriniz için Çin ve Hint işi kumaşları tercih edebilirsiniz. Aydınlatmada ise şamdanlar, aplik ve abajurlar öncelikle tercih edilenler arasında. Bizden söylemesi, sizden uygulaması…

klasik çizgide yükselen trend,ler 7

GF

DSFD

 

GEORGİAN STİLİ ;Georgian style.

Evet öncelikle söyleyelim Georgian Stili, erken ve geç olarak ikiye ayrılıyor. Erken Georian Stili Gotik, Rokoko, Çin ve Japon etkisi çok belirgin olarak gösteriyor. Yavaşca geriye dönüş ve gotik merakı ön planda, Gotik, Çin ve Japon etkilerinin yanı sıra Rokoko’ya değinirsek; burada mobilya üstlerinde marküteri işçiliği ve geometrik desenler son derece ince bir işçilikle kullanılmış. Çiçek desenlerine uygun tombakların altın suyuna bastırılmış şekilde de tekrarlandığını görmekteyiz. Marküteride soyut desenler var. Mekandaki mobilyalar grup halinde yerleştiriliyor. Saraydaki ilişkiler göze çarpıyor. Çay masaları sıklıkla bulunuyor. Kadınlar sosyal yaşamda öne çıkıyor. Rokoko en feminen stil olarak bilinir. Mobilyada da kadınlar ön planda.S,C gibi çizgiler ve deniz kabuğu motifleri var. Tavanda yağlı boyalı mimari yapılar yer bulurken heykeller de sıklıkla kullanılmış. İnsan figürleri, yük taşımayan kolonlar ve mermer dokusu bu stilin öne çıkan özellikleri. Ayrıca boyamalarla fantaziler yaratılırken, Barok stilindeki ışık gölge oyunları dikkat çekiyor. Resimde duygular çokça kullanılmış idealize edilmiş bir anlayış hakim olduğu mobilyalarda yere yakın kayıtlar yok. Ahşabu işlemek, gelişmiş geçmeler çoğalmış raf çekmeceler rahatlıkla yapılıyor. Kayıtlar çapraz olarak ortada birleşiyor. Vücut biçimine uyumlu kolçaklar bulunuyor. İngiltere’de döşemeli kanepeler ve koltuklar var.

georgian stili-1

georgian stili-3

3georgian stili-2

2georgian stili-1

üççç

üçün kırpması

üçün sayfası

Tipik özellikleri ise şöyle: Ahşap oyma kaplama çiçek geometri marküteri sedef bağ kaplama.
Lake taklidi yağlıboya süsler bulunuyor. Doğu ‘dan gelen mobilyaları söküp kendilerinkine monte ediliyor.
Cam altı resimler var. Abanoz, meşe ceviz çok kullanılıyor. Pelesenk limon, gül ağacı da ihmal edilmiyor .Dengeli bir asimetri, metal küçük eşyalar ile porselenler ön plana çıkıyor. Gelelim Geç Georgian Stili ‘ne . Bu stil Neoklasik özellikler taşıyor. Rokokoya karşı çıkan Neoklasik çizgilerde Yunan ,Roma ,Etrüks Türk Sanatı görülüyor. Renkler ise Barok’ ta koyu parlak, Rokoko’da daha açılıyor. Neoklasik ’te ise somon sarısı, bej, pastel ,mavi, ve pembeler mekanlara hakim olmaya başlıyor. Kayıtlar yok .Düz hatlar hakim, kıvrımı bulunmuyor. Boncuk ip gibi iç içe geçmiş yapraklı birbirini takip eden bordürler ile düz hatlar oluşturuluyor. Ayak birleşiminde küp ve dikdörtgen prizma var .Ve sembolü xxx ayak bundan sonra başlıyor. Ayak Yivli ve Tornalı, Napolyon Savaşlar’ıyla Mısır keşfediliyor. Bu zamanda askeri dönem ,askeri arabalar, oyalara benzeyen gravürler ,heykelsi sfenksler, mısır böceği, mumyalar oldukça gösterişli olarak mobilyaya yerleştiriliyor. Yatak gösterişli halinden çıkmaya başlıyor ve taşınabilir bir hal alıyor. Kaplamalarda goblen kumaşlar var. Süsler , çelenk fiyonk , zeytin dalı , müzik aletleri ve yaldız görülüyor. Düz yuvarlak kemerler var. Masalar 3 ayaklı ve tek noktada birleşiyor. Kültür düzeyi arttırdığından kitap sayısı artıyor Kitap raflarının sayısı çoğalıyor. Simetri varlığını gösteriyor. İskemlede Lir biçimi görülüyor. Otoman denilen çok şişkin yastıklı divandan esinlenerek yapılan kanepe gündemde. Mobilyada dizaynırlar öne çıkmaya başlıyor. Adam Birader, Hepplewhite Sheraton ve Chippendale vs. gibi mekanlar bu stile örnek olarak verilebilir.

1 2 3

Gustavian stili; EVİMİZDEKİ DENİZ, BULUT& DOĞA

Bu yazımızda Gustavian Stili’ni ‘Eklektizm’ anlayışıyla sizlere anlatmak istiyoruz. Bunun için size lazım olan en önemli objeler, doğanın ve geçmişin hissedildiği cıvıl cıvıl çiçekli kumaşlar, klasik çizgideki 17., 18., ve 19., yüzyıl Fransız mobilyalar, aristokrat mobilya tarzına uygun pastel renk kumaşlar, mavi beyazın hakim olduğu porselen objeler. Mavi-beyaz, renklerin etkisinde kalan Gustavian Stili’nde, mavi denizi, beyaz bulutu çağrıştırıyor. Fransız ve İngiliz mobilyalarının aristokrat havasıyla Gustavian Stili birleşince, ortaya ağır olmayan, sade fakat şık mekanlar çıkıyor. Kullanılan yumuşak renkler mekana ferah bir hava kazandırıyor. Son yıllarda İngiltere , Fransa ve İtalya’nın etkisi altına girerek ‘Eklektik’ anlayışıyla karşımıza çıkan Gustavian Stili aslında kuzey ülkelerinin mistik havasını günümüze yansıtıyor. Klasik çizgilerin günümüzde iyice yerleşmesi karşısında mimarlar yeni bir stil arayışına girdiler. Yeni bir tarz yaratmak öyle kolay değildi. Geçmişte yapılan mobilyaların çizgisine ve kalitesine ulaşmak öyle kolay olmuyordu. Bu yüzden mimarlar elit çizgideki objeleri ve mobilyaları yeniden toplayarak dekorasyonda Eklektik tarzını yaşatmaya karar verdiler.

deniz 1

deniz 9

deniz 5

‘Eklektizm’ farklı klasik stillerin bir araya gelerek yeniden doğuşudur. Eklektizm anlayışıyla yeniden güncel olan Gustavian aslında kuzey ülkelerinde revaçta olan bir stildir. İngiltere, Fransa ve İtalya’da da çok tutulmaktadır. Gustavian Stili ‘nde dekor edilen mekanlar genellikle renklerini doğadan alırlar. Bu renkler genelde, mavi-beyaz olduğu kadar, yeşil, toprak rengi, pembe renklerden de oluşabilirler. Ama özellikle bulutu ve  denizi çağrıştıran mavi-beyaz renkler objelerde kendini gösterir. Klasik şık mekanlarda kullanılan cıvıl cıvıl kağıtlar ve kumaşlar, insana objelere dokunma dürtüsü ve yaşama zevki aşılıyor. Mekanlarda, doğaya özlem duyan biz mimarlar için gözde olan bu mekanlar, ilginizi çekiyorsa, iz de klasik mekanlarınızda doğa yanlısı kumaş ve duvar kağıtlarıyla bu uygulamayı deneyebilir, geçmişten objelerle doğayı mekanınızda hissedebilir, ay zamanda klasik mobilyalarının yarattığı ağır havadan kurtulabilirsiniz. Çünkü on yıllarda doğaya olduğu kadar geçmişe ve antika eserlere olan özlem yaygınlaşmıştır. Antika taklitleri hiç olmadığı kadar büyük ilgi çekmiştir.

deniz 2

deniz 7

deniz 10

Yılların birikimi olan tasarımların herbiri, ölümsüz birer sanat eseridir. Bu anlayışla klasik mobilyaların bir arada toplanmak istenmesi kaçınılmazdırEklektizm anlayışının önlenemez yükselişinde bu noktalar önemli rol oynar. 17., 18., 19. yüzyıl ‘a ait, İngiliz, Fransız ve İtalyan tarzındaki koleksiyonlarda, klasik olduğu kadar rustik ve country tarzı da mevcuttur. Bu durumda sadece klasikle değil Gustavian Stili’ni country ve rustik stillerle de kullanabiliriz. Mekanlarda vazo içine yerleştirilmiş çiçekler, masa üzerine giydirilmiş çiçek motifli kumaşlar, kişilerin şık dekorasyonlarda bile doğaya olan özlemini dile getiriyor. Endüstri‘nin gelişmesiyle doğa ‘dan uzak kalınan ortamlarda, tepki olarak ortaya çıkan bu stil, mekanlarımız için hoş atmosferler yaratıcaktır.

sayfa 1 sayfa 2

sayfa 3 sayfa 4