Posts

REFLECTED PEACE IN THE WATER

SUYA YANSIYAN HUZUR

Gölden yükselen sisin arkasında belli belirsiz görülen bu yapı bir hafta sonu evi.
Karşıdaki ahşap iskeleye nispet yaparcasına ayaklarını suya sarkıtmış, huzurlu bir hafta sonuna davet ediyor.

IMG_1327

IMG_1328

 

Evin göle bakan yemek bölümü sade, yalın masif bir ​​masa ve banktan ibaret!
Çünkü burada star olan  sadece ‘Göl’
Masif ahşap zemin, ham keten perdeler sakin  huzurlu bir ortamı vadediyor.
İçi dore dışı siyah sarkıt lambalar  parlamak için adeta gölün kararmasını bekliyor. Okuma dinlenme odası “Gri” “Mavi”, “Hardal” “Sarı’nın”  tüm tonları ile neşeli keyifli bir atmosfere bürünmüş, hafta sonunu iple çekiyor. Sarı  gri kırlentler mavi kadife kanepenin üzerinde öne çıkmak için biribiriyle yarışıyor. Duvar rafınına özenle yerleştirilmiş küçük heykelcikler, aksesuarlar odanın renklerine uyumu doğruluyor kitaplar ve sarı metal sehpanın keyfine  hiç diyecek yok.

IMG_1329

Evin ana mekanı olan şömineli salonda vintage mobilyalar yer alıyor. Antrasit, bej  ve gri tonlarıyla patine edilmiş degrade duvarlarla aynı renkteki halıya pastel tonlarda ekose desenli bir berjer kanepe ile iki adet vintage koltuk eşlik ediyor. Ortama enerji katan dore sehpalar adeta şöminenin ışığını kıskanırcasına konuklarını sıcak sohbetlere davet ediyor.

IMG_1330

Yatak odasına gelince; o antrasitin vazgeçilmez dinginliğini elbise dolapları ile yakalamış. Zemindeki beyazlatılmış doğal meşe parke ile uyumlu ahşap kenarlı modern yatak bir kez daha gri ile beyazın keyfini nevresim ve yastıklarla tamamlamış. Sarı ayaklı lamba  yatak başının en yaramaz aksesuarı!IMG_1331

 

TIMELESS STILE ART DECO

ZAMANSIZ STİL ART DECO

Art deco geçmişten günümüze gelen, değerinden bir şey kaybetmeyip her geçen gün değer kazanan stillerden. Zamansız olduğu kadar geleceğe taşınacağı da tartışmasız bir gerçek. Kısaca Art Deco’yu daha yakından tanımak isterseniz ve Art Deco’nun günümüzdeki uygulamalarını görmek isterseniz yazımız sizler için.Art Deco, 1910’larda süsleme sanatlarında, mimaride ortaya çıkan, 1920’lerde ve 1930’larda Batı Avrupa’da ve Amerika’da başlıca tarz haline gelen bir akımdı. ‘Art Deco’ ismi, bu tarzın ilk kez sergilendiği, 1925 yılında Paris’te düzenlenen Exposition Internationale des Arts Decoratifs et Industriels Modernes (Uluslararası Çağdaş Dekoratif ve Endüstriyel Sanatlar Sergisi) adlı sergiden geliyor. Serginin düzenleyicileri burada sergilenen bütün mimari ve dekoratif eserlerin ‘modern’ yani gelenekten ayrı bir tarzda olmasını istemişlerdi.

Art Deco çeşitli tarihî kaynakların yanısıra, Art Nouveau [Okunuşu: Ar Nuvo], Bauhaus akımı ve Kübizm gibi çeşitli avangart kaynaklardan etkilendi. Süslemeye ilişkin fikirler Amerikan Kızılderili, Mısır, Maya ve Aztek kültürlerinden ve antik Roma ve Yunan’dan geldi.Her şeyin ötesinde Art Deco yeni bir yüzyıl için tasarlanmış sofistike bir modernizmi temsil ediyordu. Kullanılan modern unsurlar arasında stilize dişli çarklar ve tekerlekler gibi makine ve otomobil örüntüleri ve şekilleri veya güneş ışıkları veya çiçek buketleri gibi doğal unsurlar bulunuyordu.Art Deco tarzıyla ilişkili mimarlar arasında Fransa’da Eliel Saarinen, Amerika’da Raymond Hood, William Van Alen, Henry Hohauser, L. Murray Dixon ve T. L. Pflueger gibi isimler bulunuyor. İyi bilinen Art Deco yapıları arasında New York’taki Empire State Binası ve Radio City Music Hall bulunuyor.Art Deco’nun iki yönü vardı: Zigzag Modern ve Yuvarlak Hatlı [Streamline] Modern. Zigzag Modern oldukça dekoratifti ve geometrik süslemelerle işlenmiş oldukça dekoratif cephesi olan binalar bu tarzı yansıtıyordu. Zigzag modern, geleceği kucaklayan modernizmi ve makine çağını benimsemiş sakinleriyle New York, Los Angeles, Miami gibi büyük şehirlerde gelişmiş şehirli bir tarzdı. Zigzag Modern tarzda tasarlanmış olan binalar az sayıdaydı ve bunlar genellikle büyük kamu binalarında ve ticarî binalarda, özellikle de otellerde, sinemalarda, restoranlarda, gökdelenlerde ve alışveriş merkezlerinde kullanıldı.

Bu tarz, sanatsal bir şekilde tasarlanan ve zanaatkarlar tarafından ustalıkla uygulanan pahalı ve egzotik malzemeler gerektiriyordu. Büyük ölçüde, düz bina yüzeylerine uygulanan bir süsleme sistemiydi. Dekorasyon, egzotik ahşap kaplamalar, mermer, boyanmış terrakotta ve metaller gibi lüks malzemelerle yapılıyordu.Art Deco’nun daha sonraki bir aşamasında, yuvarlak Hatlı [streamline] Modern, Büyük Çöküntü sonrası ortaya çıktı. Gereksiz süslemeleri kaldırarak zor ekonomik şartları yansıtan bu yeni tarz, düz duvarlar, yuvarlatılmış kenarlar ve dairesel pencereler gibi yuvarlak hatlı formlar üzerine odaklandı. Bu tarz 1930’lardaki hızın artışını ve seyahatin gelişimini yansıtan modern ulaşım araçlarının, yani otomobillerin, uçakların, trenlerin, otobüslerin ve gemilerin şekillerinden büyük ölçüde etkilendi. Hava yolculuğunu, telefonu, radyoyu, konuşan resimleri ve gökdelenleri ortaya çıkaran bir teknolojik çağ için kusursuzdu. Makine çağıyla bütünleşik olan bu tarz, seri üretim ve kalitenin birbirini dışlayıcı olmadığı fikri üzerine kuruludur. Bu, aynı zamanda, ışığı mimariye dahil eden ilk mimarî tarzdır.Zigzag Modern, modern yaşama övgüler düzerken, Yuvarlak Hatlı Modern daha iyi bir geleceğe gözlerini dikti.

Evler, Yuvarlak Hatlı Modern tarzda inşa edildi, ama ticarî yapılar —benzin istasyonları, lokantalar, otobüs terminalleri, dükkanlar— Zigzag tarzında olduğundan daha gösterişsizdi. Yuvarlak Hatlı Modern tarzın özellikleri şunlardır:
•Aerodinamik kavisler ve akıcı formlar
•Basit hatlar ve çok düzgün bir görünüm üzerine vurgu
•Uzun yatay hatlar
•Düz ve kavisli duvarlar, yüzeyler
•Lombarlar ve çelik parmaklıklar gibi denizcilikle ilgili unsurlar
•Cam tuğla, krom, vitrolit, paslanmaz çelik ve neon işaretler gibi malzemelerin kullanımı
•Harpuştalı düz çatılar
•Duvar yüzeyleriyle bir hizada bulunan yatay pencere bantları

Yuvarlak Hatlı Modern, mimarînin yanısıra endüstri tasarımcılarının herşeye uyguladıkları bir tarzdı — arabalara, trenlere, mobilyalara, moda tasarımına ve ev aletlerine uygulandı. Yuvarlak Hatlı Modern, ‘Yarının Dünyası’na ait arabalar, mutfaklar ve geleceğin şehirlerinin sergilendiği 1939-40 New York Dünya Fuarı’nda zirvesindeydi. Ama İkinci Dünya Savaşı sırasında çok çabuk demode oldu. Buna karşılık, 1960’ların sonlarında Art Deco tasarımına yönelik yeniden bir ilgi oluştu. Art Deco, Amerika’nın 20. yüzyılda geleneksel tarzlardan koptuğu ilk mimari tarzdı.Art Deco üzerinde farklı kültürlerin etkileri.:

Bunlar geleceğin binalarıydı. Parıltılı, geometrik ve dramatiktiler. Kübik formları ve zigzag tasarımlarıyla Art Deco binaları makine çağını kucaklıyordu. Ama bu tarzın bir çok özelliği gelecekten değil, çok uzak bir geçmişten alınmıştı… 20’li yıllarda ve 30’lu yılların başlarında gözalıcı Art Deco mimarisi gözdeydi. Diğer bütün tarzlar gibi o da birçok kaynaktan beslenmişti. Bauhaus Okulu’nun sade şekilleri ve modern teknolojinin yuvarlak hatlı tasarımları Uzak Doğu, antik Yunan ve Roma, Afrika, Hindistan ve Maya ve Aztek kültürlerinden alınan örüntüler ve ikonlarla bir araya geldi. Ama her şeyden öte Art Deco Mısır’da bulunan gözalıcı arkeolojik bulgulara yönelik büyük heyecanın ifadesiydi.

Kral Mezarından Yansımalar 1922 yılında arkeolog Howard Carter ve destekçisi Lord Carnarvon, Kral Tutankamon’un Mezarını keşfederek dünyada büyük bir heyecan yarattılar. Gazeteciler ve turistler yaklaşık üç bin yıldır dokunulmadan kalmış hazineleri görebilmek için kazı alanına akın ettiler. Çok geçmeden Antik Mısır’a yönelik bir hayranlık giysilerde, takılarda, mobilyalarda, grafik tasarımda ve mimaride ifadesini buldu.