THE INDISPENSIBLE ‘ CLASSIC DESIGN’ IN INTERIORDESIGN

İÇ MİMARİ TASARIMDA  EN VAZGEÇİLMEYEN ‘KLASIK TARZ’

İÇ mimari ve mimari tasarımların her alanında, tasarımda, modada,  geçmişten günümüze gelen çizgileri klasik tarz olarak tanımlıyoruz. Moda ise sürekli değişen ve var olan bir şeyler üzerinde yapılan yenilenmelerdir. İkisi bir araya getirildiğinde iç mimaride yükselişte olan kavram ortaya çıkar. Yenilik arayanlar, farklılık isteyenler, alışagelmiş durumlardan sıyrılarak daha ötelerden bir tasarım isteyenler, iç mimarinin yükselişte olduğu çizgileri takip ederek en çok beğenilen modeller üzerinde tercih yaparlar. Kimi modern çizgilerin dokunuşundan elde edilen iç mimari fikirlerin üzerinde dururken, kimi de klasik tarz  stili üzerinde durur. Yani herkesin kendine göre tercih edebilecekleri seçeneklerin olması, tasarımda özgürlüğün en iyi şekilde elde edilmesini sağlamaktadır.

Yazımızın ilham kaynağı, klasik tarza örnek teşkil edebilecek seçimlerin sahibi İçmimar Philip Gorrivan. Mimarın seçimleri klasik olduğu kadar bir o kadarda sade ve dingin atmosferiyle yaşamımızda vazgeçilmeyen çizgilere güzel bir örnek niteliğinde.

Her yıl olduğu gibi bu sezonda klasik tasarımlara olan ilgi gittikçe artıyor, ancak fark edilen bir değişiklik var o da klasik stil tasarımların, modern çizgilerle harmanlanarak yepyeni bir boyut kazanması. Çağdaş sanatın vazgeçilmez aksesuarları olan tablo,heykeller modern aksesuarlarla kombinlerek yeniden hayat buluyor. Bu da bize gösteriyor ki, her daim güncellenen iç mimarinin yanısıra mimarinin bizi geçmişe götüren klasik tarz çizgileri iç dekorasyonun olmazsa olmaz unsurlarından biri.

 

 

KLASİK ÇİZGİDE YÜKSELEN TRENDLER…

Klasik çizgide yükselen trendler

Son yıllarda dekorasyonda ve modada herşey o kadar çabuk değişiyor ve de seçenekler o kadar fazla ki, klasik çizgide yükselen trendler ile muhafazakar kişilerin bile değişime ayak uydurması gerektiği vurgulanıyor.

YENII

YENNİ

Yukarıda da belirttiğimiz gibi herşey okadar hızla değişiyor ve tüketiliyor ki bazen insanı ürkütüyor. Çünkü zamanımızda üretmek o kadar zor, tükenmek de bir o kadar kolay. Hepimizin de bildiği gibi modern stilleri tercih eden kişiler, değişime daha çabuk uyum sağlarlar. Klasik stilleri tercih edenlerin daha muhafazakar oldukları ise bir gerçek. Zaman içinde klasik çizgide bile herşeyin günümüze uygun şekilde değişime uğradığını ve bazı klasik stillerin daha çok tercih edildiğini görüyoruz. Ancak bu tercihin uzun süreceğini düşünüyorsanız yanlıyorsunuz. Çünkü son günlerde klasik çizgide yükselen trendler ile muhafazakar kişilerin bile değişime ayak uydurması gerektiği vurgulanıyor. Klasik çizgide yükselen trendler ise leopar desenler, duvar ve örtülerde patchwork çalışmalar, duvarlarda, dolaplarda dantel gibi işlenmiş ince işçilikler, boncuk ve taş aksesuarlar, çiçekli ve kuş desenleriyle doğayı hissettiren son derece cesur ve ihtişamlı yaklaşımlar söz konusu.

YENİ

 

GFDG

Her detay başlı başına bir olay. Belli bir stilden ziyade eklektizm hakim. Eklektizmde seçilen stiller ise en ihtişamlı olanları; Rokoko, Barok, Biedermeir vb. Renkler ise klasik çizgide ama nerdeyse canlı olarak seçilen her renk… Resimler ise geçmişin romantizm izlerini günümüzde insanlar minimalist çizgilerle yok olmaya başlayan ihtişam, zenginlik ve romantizmi yeniden mekanlara taşınmak istiyorlar. Fakat bu sizi yanıltmasın. Son yıllarda insanlar herşeyi birarada istiyorlar.Sanki kaybolan değerleri moda ve dekorasyondaki değişimlerle var etmek istercesine… Daha düne kadar yalın çizgileri yaşatmak gündemdeyken şimdi ise son derece ihtişam söz konusu. Yazının başında da belirttiğimiz gibi insanlar herşeyi çabuk tüketip çabuk sıkılıyorlar. Yalın, doğal çizgiler bir dönem cazip gelirken birden ihtişamlı çizgilere karşı özlem duyabiliyorlar. İster doyumsuzluk, ister ihtiyaç olarak yorumlanabilir. Olaya nasıl baktığınıza bağlı. Tercih sizin.

YENNİ,

YENNİ

YEENİ

 

 

 

Klasik çizgide yükselen bu trendlere ayak uydurmak isteyen, klasik çizgide mekana sahip bir kişilikseniz işe perdelerinizi çiçek, duvar kağıtlarınızı patchwork desenlerle değiştirmekle işe başlayabilirsiniz. Eğer elinizde geçmişi yansıtan mobilyalar mevcutsa bunların döşemeliklerinin kumaşını da leopar deseni kumaşlarla değiştirebilirsiniz. Size bahsettiğimiz bu desenler son yıllarda oldukça revaçta. Ayrıca yatak ve masa örtüleriniz, perdeleriniz için Çin ve Hint işi kumaşları tercih edebilirsiniz. Aydınlatmada ise şamdanlar, aplik ve abajurlar öncelikle tercih edilenler arasında. Bizden söylemesi, sizden uygulaması…

klasik çizgide yükselen trend,ler 7

GF

DSFD

 

GEORGİAN STİLİ ;Georgian style.

Evet öncelikle söyleyelim Georgian Stili, erken ve geç olarak ikiye ayrılıyor. Erken Georian Stili Gotik, Rokoko, Çin ve Japon etkisi çok belirgin olarak gösteriyor. Yavaşca geriye dönüş ve gotik merakı ön planda, Gotik, Çin ve Japon etkilerinin yanı sıra Rokoko’ya değinirsek; burada mobilya üstlerinde marküteri işçiliği ve geometrik desenler son derece ince bir işçilikle kullanılmış. Çiçek desenlerine uygun tombakların altın suyuna bastırılmış şekilde de tekrarlandığını görmekteyiz. Marküteride soyut desenler var. Mekandaki mobilyalar grup halinde yerleştiriliyor. Saraydaki ilişkiler göze çarpıyor. Çay masaları sıklıkla bulunuyor. Kadınlar sosyal yaşamda öne çıkıyor. Rokoko en feminen stil olarak bilinir. Mobilyada da kadınlar ön planda.S,C gibi çizgiler ve deniz kabuğu motifleri var. Tavanda yağlı boyalı mimari yapılar yer bulurken heykeller de sıklıkla kullanılmış. İnsan figürleri, yük taşımayan kolonlar ve mermer dokusu bu stilin öne çıkan özellikleri. Ayrıca boyamalarla fantaziler yaratılırken, Barok stilindeki ışık gölge oyunları dikkat çekiyor. Resimde duygular çokça kullanılmış idealize edilmiş bir anlayış hakim olduğu mobilyalarda yere yakın kayıtlar yok. Ahşabu işlemek, gelişmiş geçmeler çoğalmış raf çekmeceler rahatlıkla yapılıyor. Kayıtlar çapraz olarak ortada birleşiyor. Vücut biçimine uyumlu kolçaklar bulunuyor. İngiltere’de döşemeli kanepeler ve koltuklar var.

georgian stili-1

georgian stili-3

3georgian stili-2

2georgian stili-1

üççç

üçün kırpması

üçün sayfası

Tipik özellikleri ise şöyle: Ahşap oyma kaplama çiçek geometri marküteri sedef bağ kaplama.
Lake taklidi yağlıboya süsler bulunuyor. Doğu ‘dan gelen mobilyaları söküp kendilerinkine monte ediliyor.
Cam altı resimler var. Abanoz, meşe ceviz çok kullanılıyor. Pelesenk limon, gül ağacı da ihmal edilmiyor .Dengeli bir asimetri, metal küçük eşyalar ile porselenler ön plana çıkıyor. Gelelim Geç Georgian Stili ‘ne . Bu stil Neoklasik özellikler taşıyor. Rokokoya karşı çıkan Neoklasik çizgilerde Yunan ,Roma ,Etrüks Türk Sanatı görülüyor. Renkler ise Barok’ ta koyu parlak, Rokoko’da daha açılıyor. Neoklasik ’te ise somon sarısı, bej, pastel ,mavi, ve pembeler mekanlara hakim olmaya başlıyor. Kayıtlar yok .Düz hatlar hakim, kıvrımı bulunmuyor. Boncuk ip gibi iç içe geçmiş yapraklı birbirini takip eden bordürler ile düz hatlar oluşturuluyor. Ayak birleşiminde küp ve dikdörtgen prizma var .Ve sembolü xxx ayak bundan sonra başlıyor. Ayak Yivli ve Tornalı, Napolyon Savaşlar’ıyla Mısır keşfediliyor. Bu zamanda askeri dönem ,askeri arabalar, oyalara benzeyen gravürler ,heykelsi sfenksler, mısır böceği, mumyalar oldukça gösterişli olarak mobilyaya yerleştiriliyor. Yatak gösterişli halinden çıkmaya başlıyor ve taşınabilir bir hal alıyor. Kaplamalarda goblen kumaşlar var. Süsler , çelenk fiyonk , zeytin dalı , müzik aletleri ve yaldız görülüyor. Düz yuvarlak kemerler var. Masalar 3 ayaklı ve tek noktada birleşiyor. Kültür düzeyi arttırdığından kitap sayısı artıyor Kitap raflarının sayısı çoğalıyor. Simetri varlığını gösteriyor. İskemlede Lir biçimi görülüyor. Otoman denilen çok şişkin yastıklı divandan esinlenerek yapılan kanepe gündemde. Mobilyada dizaynırlar öne çıkmaya başlıyor. Adam Birader, Hepplewhite Sheraton ve Chippendale vs. gibi mekanlar bu stile örnek olarak verilebilir.

1 2 3

2015 KIŞ SEZONUNDA MAKSİMALİST ÇİZGİLER..

Öncelikle 2015 yılının kış tasarım trendine ve modasına uymak için geçmiş dönemlere bakmanız yeterli.2006 yılında yükselişte olan detaylarda abartıyı yansıtan maksimalist çizgiler hala başrolde, tarz olarak ister doğayı çağrıştıran çiçek desenlerin olduğu 60’lı 70’li yıllarda ister uzakDoğu’yu çağrıştıran ve ruhsal dengemizi sağlayan mekanlarda olsun abartıya kaçabilirsiniz. 60’lı -70’li yılları tekrar yaratacaksınız canlı parlak renkli kumaşlar seçmeyi ihmal etmeyin. Abartıya kaçarken mobilyanın,aksesuvarın, duvar kağıdının ve perdenin renk ve detayında birbirlerine uyum sağlamasına özen gösterin. Parlak renklerin yanı sıra siyah ve beyazdan özellikle siyahı seçebiliriz. Bu iki rengi birlikte kullanarak tasarımda dengeyi de sağlayabiliriz. Ayrıca zıtlıklar üzerine oynamak da münkün. Büyük küçük, rüstik şık, konservatif kitsch,modern barok, modern ampir ,siyah beyaz vs…Önemli olan birebir her desenin rengini ve materyalini tamamlayacak kontrastı ve ‘ton in ton’u bulabilmek.
2006 yılının son aylarında stillerde yükselen trendin en can alıcı noktası renkler…Siyah beyazın dengesinin yanı sıra en dikkat çeken renkler kobalt mavisi ile oranj gibi sıcak olanlar ya da canlı kırmızılara, pembelere, parlak yeşillere kontrast olan fuşya, turuncu,mor ve lila …Cömertçe kullanıkdıkları renk paletinde en çok ilgiye ise altın varak ve çelik gümüş çekiyor.

1

2 sayfaa

son resim

resim
Stillere geldiğimizde,geçmiş yıllardan barok ve ampirin ,modern çizgi gidiş gelişi en çok gelişte olanlar arasında olduğunu görüyoruz.Biedermeir ise düşüşte olan stillerden.Gerçek şu ki doğadan seçilen desenler ile doğadaki malzemelerin doğru kullanımı inanılmaz bir armoni yaratıyor.Doğayı çağrıştıran kumaşlarla döşediğiniz mobilyalar doğayı mekanlarınıza taşımanızı sağlıyor.Ayrıca bu yıl konservatif ile kitch çizgi arasında gidiş gelişleri de görmemiz mümkün…
Özetlemek gerekirse yükselen trend,yukarıda bahsedilen stiller olmasına karşın hayal gücünüzü kullanarak hiçbir sınıe tanımadan hoş eklektizmi olan sıcak,zengin görüntülü zıtlıkların olduğu ambiyanslar yaratabilirsiniz.Uzun lafın kısası,yeni yılın yükselen trendi,ruhumuza canlılık veren zenginliğin,lüksün ve zıtlıklar arası dengenin simgesi olan altın ile siyah ve kırmızı dengesinde bir yaşam tarzını yansıtıyor.Lüks yaşamda da var olan maksimalizmi vurgulayan avizeler,barok koltuklar varak altın…
2006 yılını genel olarak out ve inlere göre listelesek de her seçimi kendinize göre uygulayabilirsiniz .Gerçek kürk yerine imitasyon kürk benim seçimim mesala.. Doğanın etkilerini ve önemini vurgulamak adına kuş ve bitki desenlerinin olduğu patchworkun yanı sıra leopar desenli kumaşlar ve duvar kağıtları in. Ayrıca evlerinizin enerjilerini yükseltmek adına Cinlilere ait olan tabloları kullanmak da in.Sizin için bu özellikteki seçimlerimize ulaşmak için VETTA ile 03124689488 nolu tefonda bağlantıya geçin.

maksilismin yükselişi-1 maksilismin yükselişi-2

Gustavian stili; EVİMİZDEKİ DENİZ, BULUT& DOĞA

Bu yazımızda Gustavian Stili’ni ‘Eklektizm’ anlayışıyla sizlere anlatmak istiyoruz. Bunun için size lazım olan en önemli objeler, doğanın ve geçmişin hissedildiği cıvıl cıvıl çiçekli kumaşlar, klasik çizgideki 17., 18., ve 19., yüzyıl Fransız mobilyalar, aristokrat mobilya tarzına uygun pastel renk kumaşlar, mavi beyazın hakim olduğu porselen objeler. Mavi-beyaz, renklerin etkisinde kalan Gustavian Stili’nde, mavi denizi, beyaz bulutu çağrıştırıyor. Fransız ve İngiliz mobilyalarının aristokrat havasıyla Gustavian Stili birleşince, ortaya ağır olmayan, sade fakat şık mekanlar çıkıyor. Kullanılan yumuşak renkler mekana ferah bir hava kazandırıyor. Son yıllarda İngiltere , Fransa ve İtalya’nın etkisi altına girerek ‘Eklektik’ anlayışıyla karşımıza çıkan Gustavian Stili aslında kuzey ülkelerinin mistik havasını günümüze yansıtıyor. Klasik çizgilerin günümüzde iyice yerleşmesi karşısında mimarlar yeni bir stil arayışına girdiler. Yeni bir tarz yaratmak öyle kolay değildi. Geçmişte yapılan mobilyaların çizgisine ve kalitesine ulaşmak öyle kolay olmuyordu. Bu yüzden mimarlar elit çizgideki objeleri ve mobilyaları yeniden toplayarak dekorasyonda Eklektik tarzını yaşatmaya karar verdiler.

deniz 1

deniz 9

deniz 5

‘Eklektizm’ farklı klasik stillerin bir araya gelerek yeniden doğuşudur. Eklektizm anlayışıyla yeniden güncel olan Gustavian aslında kuzey ülkelerinde revaçta olan bir stildir. İngiltere, Fransa ve İtalya’da da çok tutulmaktadır. Gustavian Stili ‘nde dekor edilen mekanlar genellikle renklerini doğadan alırlar. Bu renkler genelde, mavi-beyaz olduğu kadar, yeşil, toprak rengi, pembe renklerden de oluşabilirler. Ama özellikle bulutu ve  denizi çağrıştıran mavi-beyaz renkler objelerde kendini gösterir. Klasik şık mekanlarda kullanılan cıvıl cıvıl kağıtlar ve kumaşlar, insana objelere dokunma dürtüsü ve yaşama zevki aşılıyor. Mekanlarda, doğaya özlem duyan biz mimarlar için gözde olan bu mekanlar, ilginizi çekiyorsa, iz de klasik mekanlarınızda doğa yanlısı kumaş ve duvar kağıtlarıyla bu uygulamayı deneyebilir, geçmişten objelerle doğayı mekanınızda hissedebilir, ay zamanda klasik mobilyalarının yarattığı ağır havadan kurtulabilirsiniz. Çünkü on yıllarda doğaya olduğu kadar geçmişe ve antika eserlere olan özlem yaygınlaşmıştır. Antika taklitleri hiç olmadığı kadar büyük ilgi çekmiştir.

deniz 2

deniz 7

deniz 10

Yılların birikimi olan tasarımların herbiri, ölümsüz birer sanat eseridir. Bu anlayışla klasik mobilyaların bir arada toplanmak istenmesi kaçınılmazdırEklektizm anlayışının önlenemez yükselişinde bu noktalar önemli rol oynar. 17., 18., 19. yüzyıl ‘a ait, İngiliz, Fransız ve İtalyan tarzındaki koleksiyonlarda, klasik olduğu kadar rustik ve country tarzı da mevcuttur. Bu durumda sadece klasikle değil Gustavian Stili’ni country ve rustik stillerle de kullanabiliriz. Mekanlarda vazo içine yerleştirilmiş çiçekler, masa üzerine giydirilmiş çiçek motifli kumaşlar, kişilerin şık dekorasyonlarda bile doğaya olan özlemini dile getiriyor. Endüstri‘nin gelişmesiyle doğa ‘dan uzak kalınan ortamlarda, tepki olarak ortaya çıkan bu stil, mekanlarımız için hoş atmosferler yaratıcaktır.

sayfa 1 sayfa 2

sayfa 3 sayfa 4

DÜNDEN BUGÜNE İÇMİMARİDE MİMARİDE STİLLER VE YÜKSELEN EĞİLİMLER; Rising trends in interior architectural styles from past to present

Tam ekran yakalama 02.09.2015 190229 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190238 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190240 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190244 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190308 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190322 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190335 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190338 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190340 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190343 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190345 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190347 Tam ekran yakalama 02.09.2015 190350

Dünden bugüne iç mimaride stiller ve yükselen eğilimler

Rönesans döneminden, Barok ve Rokoko’ya, Art Nouveau’dan, Pop Art ve günümüz mobilya trendlerine uzanan geniş çaptaki dekorasyon stillerini Kültür Üniversitesi İç Mimarlık Çevre Tasarımı Öğretim Görevlisi ve Yüksek Mimar Sevinç Ormancı anlatıyor.

Rönesans Dönemin’de mekânlar geniş, az sayıda ve yüksek tabanlı ahşap mobilyaların yüzeylerine uygulanan derin oymaların yanı sıra yüzeydeki süslemeler (marköteri) sert taşlarla (lapistaş, mermer) kaplanıyordu. Yüzeylerde boyamanın yanı sıra yuvarlak kemerler mobilyanın başlıca özelliği olmuştur. Mobilyalarda, ceviz gibi Avrupa’da yetişen ağaçlar kullanılıyordu. Oysa Gotik’te tercih meşe idi. Mobilyalar devasa boyutta olup, duvarların kenarlarına gösteriş için yerleştirilmiştir.
Barok Dönemi (17. yüzyıl-18. yüzyıl başı) İtalya’da Rönesans sonudur. Roma etkisinde kalmıştır. Dönem değişmiştir, zengindir. Mobilyalar daha insanlaşıp bize yakınlaşır. XIV. Louis İtalya’dan Fransa’ya geçer. Güzel sanatlara meraklı olan Louis, 1634 yılında İtalya’dan ünlü sanatçıları Versailles Sarayı’na davet eder. İtalya’daki abartılı çizgilere karşın Fransa’da çizgiler sadeleşir. Avrupa’nın kuzeyine doğru gidildikçe tavan ve duvarlarda sadeleşme gözlenir. Mekânda hiç boş yer yoktur, her yer motifler, panolar, yaldız lakeler ve yaldızlı aynalarla süslenmiştir. Panoların içinde aldatıcı perspektifler görülür. Yüzey süslemeciliğine çok önem verildiğinden tekniklerde çokluk göze çarpmaktadır. Marköteriler ve “pietra dura”lar, çiçek motifleri, sedefler, kaplumbağa kabukları ve altın yaldızlara rastlanır. Ağaçlar altın yaldız boya ile boyanmaktadır. Rejans Dönemi’ne doğru bakır tunç üzerine altın kaplama kullanılmaya başlanır. Barok Dönem’de simetri hâkimdir. Roma sütunları, oynak çizgiler, duygusal, güneş ışınlarına benzeyen çizgiler çok görülür. Mermerler çok kullanılmış, kuzeye gidildikçe bunların boya ile taklit edildiğini görülmektedir. Açılmayan pencereler, yük taşımayan kolonlar en dikkat çeken özelliklerdir.
Rokoko Dönemi’nde 13. yüzyıl teknolojisinin üstesinden geliniyor, kaplama biçimleri daha kolay üretiliyordu. Daha orjinal, kıvrak biçimlere dönüyorlardı. Barok Dönemi 1690’larda sona ermeye başlar. Rokoko 1730’dan 1760’lara dek sürmektedir. Arada 30 yıllık Rejans (Regence) Dönemi bulunmaktadır.
Rokoko Dönemi öncelikle Neoklasik ile alay etmektedir. Renkler açık tonda, mekândaki mobilyalar gruplar halinde yerleştirilmektedir. Sosyal ilişkiler göze çarpar. Çay masaları çok fazla rokoko, en kadınsı şekildedir. S ve C gibi çizgiler, deniz kabuğu motifleri stillin en belirgin özelliğidir. Rokoko’da Çin ve Japon etkisi çok belirgin olarak kendini gösterir. Yavaşça bir geriye dönüş gözlenir. Rokoko’dan sonraki
Neoklasik Dönem’de (1760-1889) Roma’ya dönüş görülür. 1750’de İtalya’daki arkeolojik kazılarda birçok şehir bulunur. En önemlisi Pompey’dir. Strüktür kuvvetli, ayaklar çok ince, zarif sular ve süsler, el emeği fazla olan renkler; somon sarısı, bej, pastel mavi ve pembeler izlenir. Mobilyalarda kayıtlar yoktur. Rokoko’ya benzer, düz hatlar hakimdir, ancak kıvrımlar yoktur. Boncuk, ip gibi iç içe geçmiş, yapraklı, birbirini takip eden bordürler düz hatları oluşturmaktadır. Ayak bileşiminde küp ve dikdörtgen prizma görülür. Rokoko’daki bombe, neoklasikte bombe olmadan düzleşir. Neoklasik ile Ampir Dönem arasında geçiş dönemleri bulunmaktadır. İlk dönem ihtilalden sonra “Direktuar konsul” dönemi olarak anılır. İmparatorluk Ampir Dönemi’nde Neoklasik’teki zarafet kalmamıştır. Kaba, gösterişli, kalın bacaklı sağlam mobilyalar, simetrik desenli maun malzemeli mobilyalar görülür. Marköteri azalmış, üstü pirinçten altın taklidi süsler bulunmaktadır. Ampir mobilyası Fransa’da Napolyon’un 1804-1815 yılları arasındaki dönemini kasteder ama başka ülkelerde de görülür.
Ampir’den sonrası Art Nouveau dönemidir. 1900’lü yıllardan günümüze iç mimaride neler yaşandı, neler değişti, günümüze olan yansımaları nelerdir? Bugün nelerden etkileniyoruz? Bu noktaya gelmeden önce iç mimaride neler yaşandığını incelemek faydalı olacaktır.
19. yüzyıl sonunda taklitden bıkılmıştı, yenilikler aranıyordu. Sanatçı kesim makine, endüstri ürünü taklitlerden hoşlanmıyordu. El işçiliğini tercih ediyorlardı. Tipik bir stil değildi ama bazı özellikleri vardı. O zamana kadar yapılmamış desenlere rastlanıyordu. 1900’lü yıllar Art Nouveau (Yeni Sanat) bir başka deyişle Modern Hareketi denilen akımın I. dönemine rastlar.
I. dönem özelliklerinde, dalgalı çizgiler, strüktürüde etkilediği için mimariyi etkileyen metal dökme ve işleme vardı. Mobilyada bu konuda zorluklar yaşanıyordu. Dalgalı çizgiler ahşap ile bağdaşmamakta, bu dönemde, özellikle Fransa’da ağaç işçiliğinde zorluklar yaşanmaktaydı. 1890-1910 arasında Avrupa ve Amerika’da mimarlık, iç mimarlık, takı, cam, reklam panoları tasarımında yaygınlaşan, ince, uzun dalgalı çiçek desenlerinin egemen olduğu sanat anlayışında amaç yeni bir üslup yaratmaktı. Almanya’da “jugendstil”, Avusturya’da “secession”, İtalya’da “stile florale”, “stile liberty”, İspanya’da “modernismo” olarak adlandırıldı. Akımın Avrupa’daki gelişiminde Paul Gauguin ile Henri de Toulouse Lautrec üzerine yaptıkları araştırmaların ve Batı’yı etkileyen Japon soyut desenlerin etkileri de vardır. Genellikle uçuşan saçları ve alevleri anımsatan asimetrik çizgiler görülür. Bir ağaç dalı, çiçeğin yapraklarıyla, kelebek ya da benzeri kıvrımlı zarif doğal biçimler, Art Nouveau’dan etkilenen sanatçıların esin kaynağı olmuştur. Bazen ritmik ve hareketli bazen sade, ince ve zarif bir etki yaratmıştır. Bazen de geometrik ve bitkisel olmak üzere iki farklı eğilim vardır. Art Nouveau’nun Türkiye’ye gelişi II. Abdulhamit’in mimarı olarak anılan Raimondo d’aronco ziyareti ile olmuştur. Art Nouveau stili, daha sonra örneğin Beyoğlu’nda birçok ev ve apartmanların bezemelerinde kullanılmıştır. 1910’dan sonra doğadan alınan biçimlerle inceltilip uzatılarak stilize edilen bezemelerin güncelliği sona ermiştir. 20. yüzyılda sanat ve tasarım bütünlüğü ilkesinin etkileri gözardı edilemez.
II. dönemde son derece sade çizgiler göze çarpar. Bu tür nitelikler, mobilyanın sadeliğini etkilemeyecektir. Başlangıçta İngiltere’de görülen Art Nouveau, II. dönemde Almanya, Avusturya ve İngiltere’yi etkilemiştir. Art Nouveau stilinde, metalde cam gibi malzemelerin kullanımı mekânı etkilemiştir. Vazo, saat, cam, metal aydınlatma gibi aksesuarlarda metalin üstünlüğü görülür. O dönemde metal atölyesinde zanaatkârlar, sanatçılar, mimarlar birlikte çalışırlardı. Oldukça süslü bir sanattı. Paris metrosu bu döneme en iyi örnektir. Ancak Bauhaus ekolünde ise taşıyıcı kısım ile ayaklar birbirinden tamamıyla ayrılmıştı. Malzeme olarak farklıydı. Hiç süsü yoktu. Estetik, renk ve dokuda zıtlıklar ile elde ediliyordu. Bu dönemde oranlar ve öğeler temel bilgiydi ancak estetik de önemliydi. Birleşmiş Milletler tarafindan Dünya Kültür Listesi’ne giren Belçika’da 1911 yılında Josef Hoffman tarafından tamamlanan Stoclet Sarayı, temsil ettiği yüzyılın ulaştığı sanatsal başarısıyla, mimari ve sanatsal çizgileriyle listeye girdi. Gustav Klimt’in ve Koloman Moser’in duvardaki resimleri yeni sanat motifleriyle şekillendirilmiş. Yeni sanat akımını jugen stiline en iyi örnek olarak gösterebiliriz. Bu stilde düz malzeme, dikdörtgen parçalar, prizmatik öğeler ilk göze çarpan özelliklerdendir. Sanatçılar, tasarımlarında kendilerine özgü dışa vurumlarıyla mimariyi yorumladığı bu yıllarda, Bauhaus’u kurdular. Oldukça modern bir yerdi. II. dönemde endüstriyele dönük çalışmalar vardı. Ama yine de el işçiliği görülmeye devam ediyordu. Endüstrinin oldukça etkisi olmasına rağmen el işçiliğinin üstünlüğü söz konusuydu. Bazı tekil sanatçılar aynı tarzda ayrı ayrı çalışmışlardı. Le Corbusier ve Almar Aolta gibi önemli sanatçılar çalışmalar yapmaktaydı. 1919-1931 yılları arasında varlığını sürdüren Bauhaus tasarım okulunu, Walter Gropus, Saksonya Grandüklük Güzel Sanatlar Okulu’nu, Uygulamalı Sanatlar Okulu ile birleştirerek kurdu. Okulda marangozluk, seramik, vitray, dokuma, sahne tasarımı gibi sanatkârlık ve zanaatkârlık olmak üzere farklı iki dalda dersler verilirdi. Bauhaus’un tipik üslübu olarak daire ve dikdörtgen biçimleri kabul edilmiş ve günümüze kadar etkilerini devam ettirmiştir. Zaman içinde atölyelerde tasarlanan ürünler endüstriyel yöntemlerle çoğaltılmıştır. Süssüz, bir o kadar yalın olan bu objelerin işlevselliği kabul gören en önemli özelliğidir. Bauhaus okulu Hitler tarafında 1931 yılında kapatıldı. 1933 yılında kısa bir süreliğine açıldı ama sonra yine kapatıldı. Amerika’da tekrar bir araya gelen Bauhaus’çular yeni bir akım başlattı. Bauhaus’dan ayrı ancak aynı tarz bir okul kurdular. Breuer, Josef Alber, Mies Van der Rohe bu sanatçılardandır. 20. yüzyılda akılcı mobilya veya modern çağın klasik mobilyaları terimleri kullanılıyordu. En küçük fanteziye yer yoktur. Bu şartlar gerçekleşince 1919’da Bauhaus ekolüne de ekol oldular. Mobilya özelliklerinde düz malzeme ve dikdörtgen parçalar, prizmatik öğeler geçmeli değil vidalı tutulmuştur. İnsan vücuduna uyum göz önüne alınmamış, ağacın doğal rengi kullanılmamış, tahtalar düz ve net renklere boyanmıştır. Bauhaus topluluğu, tasarımda öncü ve eğitimci gruptur. Eğitimde çok özel bir sistem getirmiş, mimariyi bir bütün olarak kabul etmiştir. Okul bir deneme okulu olarak tanındı. Hedef öğrenci öğretmen ilişkisi usta ve çıraklık ilişkisi biçimindeydi. Aynı zamanda jenerasyon ve abartı da söz konusuydu. Ressamlar, heykeltraşlar olaya birkaç akımla birlikte başladılar. Güzellik anlayışının da sadece heykel ve resimde değil, makine eşyalarında da olabileceğini düşündüler. Gruplaşmalar olmuştur. Fransa’daki grup Le Corbusier çerçevesinde Art Deco sergisi gerçekleştirdiler. Adını 1925’de Paris’te ilk kez sergilendiği Uluslararası Çağdaş Dekoratif ve Endüstriyel Sanatlar sergisinden almıştır. Az sayıda butik üretim endüstriyel ürünlerin olduğu Art Deco tasarımlar Art Nouveau’ya göre daha düz çizgilere sahiptir. Bu üslubun ayırt edici özelliği, akışkan bir çizgiselliğin egemen olduğu yalın ve saf biçimlerin, geometrik doğal biçimlerin, stilize edilmiş bezemelerin malzemelerinde pahalı yeşim, gümüş, fildişi, obsidyen ve kuartz gibi yarı değerli, doğa da bulunan malzemelerin yanı sıra cam, bronz gibi insan yapımı malzemelerin de kullanılmasıdır. Geçmiş dönemde etkilendiği kültürlerin -eski Mısır ve Yunan sanatı gibi- etkileri kadar, Amerikan yerli sanatından de etkilenmelere rastlanır. Objelerde, hayvan ve çıplak kadın figürleri, doğadan desenler özellikle dikkat çekmektedir. Dekoratif sanatlar ve mimarlıkta 1920’lerde ortaya çıkan 1930’larda iyice yaygınlaşan akım sergide, Le Corbusier’nin sergilediği evin eşyaları endüstriyel malzemelerdi. Makineyi en soluk biçimde yücelten Hollandalı De Stijl grubudur. De Stijl aslında bir derginin içindeydi. Burada bir grup oluşturdular, ilerici ve anti savaş yanlısıydılar. Onlara göre insanoğlu tamamen doğaya hâkimdir. Özellikle dinsel inanışların yerini bilimsel düşünce almıştır. Bir başka deyişle; yeni sanat akımı Almanya’da jugenstil, İtalyada Stile Liberty olarak bilinir. Bireysellik toplumsallığa dönüşmüştür. İnsan bile mekanik olmaya şartlanmıştır. Renkler kırmızı, mavi, sarı, gri, siyah ve beyazdır. Düz çizgilerle birlikte dairesel çizgiler vardır. Bu mobilyalar 1950’li yıllarda gerçek değerini kazanmıştır.
Harry Barteoia, Charles Eames, Aero Saarinen, Hans Wegner, Aarne Jacobsen, Verner Panton, Joe Colombo, Zanotte savaştan sonraki mobilya tasarımcıları olarak biçimlerin ve malzemelerin serbestleşmesi üzerine çalışmalar yapmışlardır. Plastik havasıyla gelen özgürlüğü yakaladılar. Halka yönelik, ucuz mobilyalar alım gücü artınca terkedilir. Pop Art, 1950’li yılların sonunda ortaya çıkan kentsel ve gündelik halk sanatı ucuz, atılabilir, sıradan, seksi, cazibeli, iyi ticaret gibi özellikleri ile dikkat çeken bir sanat tarzıdır. Pop Art’la plastikler gündeme gelir. Nesneler istenilen biçimi rahatlıkla alabilmektedir. Marleyler gibi her malzemeye hâkim olabilmektedirler. Hem doğaya hem insana zararında dolayı günümüzde plastikten kaçınmaya çalışıyoruz. Telden örülen mobilyalar, sepet gibi örülüyor. Barteoia, pleksiglas pvc’nin esası bulunuyor. Formikanın 1957’de ilk öncülerinden Eames ve Saatnew, vücudu kavrayan rahat oturma elemanı yapıyor. Kontrplak tek yöne kıvrılan bir malzeme olduğundan onun imkânlarıyla yapılıyor. 1960’dan sonra Jacobsen sanatçı olarak çok önem kazanıyor. Ürünlerini plastik tutkal kullanarak, kontrplaktan yapıyor, polyesterle cam elyafın karışımından fiberglas malzeme kullanıyor. 60’lı yılların sonlarında bütün mobilyalar, parça parça fiberglasdan üretiliyor. İlk önce Panton tarafından üretilen tek parça mobilyada, pleksiglasdan daha kolay bir yöntem kullanılıyor. Yumuşatılmış pleksilasa bir tek darbe ile oturulacak yerin kesitini oluşturabiliyor. Bu şişirme metodu ile birlikte enjeksiyon yöntemiyle tasarımlı işleme yapılıyor. Şişirme mobilyalar aniden havasının boşalmasıyla tehlikeli olabilmekteydi. 1940 yılında ise “Utility” olarak bilinen mobilya savaştan sonra, halkın fakir olduğu dönemde kullanılan Bauhaus etkisindeki mobilyalar üst sınıfa hitap etmektedir. Mimarlar, içmimarlıkta çok başarılı olmuştur. Elit iç mekânlarda önemli tasarımcıların mobilyaları bulunuyordu. İki önemli firma Knol ve Herman Miller faaliyet göstermektedir. Alanlarda, dış ve iç mekân birleşiyor, sadelik ön planda olmasına rağmen sanat eserleri bulunuyordu. Fonksiyonelizm, rahatlık gibi kabul edilen kriterler mekânda bulunuyordu. Frank Loyd Right popüler mobilya tipleri her ülkeden ülkeye farklılık gösterir: Modüler sistemler, sökülür takılır raflar, dolaplar, sırt açısı değişebilen koltuklar, sırt ve vücudu kavrayan koltuklar… Danimarka liderliğinde İskandinav ülkelerinde ahşap ve el işçiliğinin hâkim olduğu mobilya gösterişsiz, seçkin, geleneksel çağdaş ihtiyaçlara cevap verir. Fritz Hansen firması dikkat çekmektedir. Tasarımcı Hans Wegner Mogenser 1965 yılında İngiltere’de Pop Art, Fransa’da geleneklere bağlı olarak Art Deco etkisinde çalışmalar yapar. Savaştan sonra mobilyada gençlere önem verilir. Renkli tasarımlar görülüyor. Sembolizm ve duygusal etki önemlidir. 1970’lerin ikinci yarısında gerileme, eskiye dönüş, nostalji başlar. Klasik Yunan, Art Nouveau ve Art Deco etkileri görülüyor. Postmodern teknolojinin, endüstrinin değişen faktörleri ile insanlar geliştikçe teknoloji geri kalıyor ve eski tasarımlara dönüş görülüyor. 1990 yılından itibaren postmodern etkinin dışında modern çizgilerin etkisine giriliyor, sanki klasik çizgilere tepki veriliyor.
1990’ların sonlarında minimalizmin etkisi kuvvetlice görülüyor. Minimalizm mobilyada, aksesuarda en yalın çizgiyle karşımıza çıkıyor. Özellikle renk olarak beyaz tercih ediliyor. 2000 yılının başında modern ve klasik çizgilerin karışımı eklektik bir tarz hâkimdir. Eklektik çizginin sözlük anlamı seçmeciliktir. 2007 yılının başı ise modern çizgilere tepki olarak maksimal çizgiler hakimdir. Maksimal çizgide zenginliğin vurgulandığı avizelerin, mobilyaların, aksesuarların seçildiği mekânlar öne çıkar, hala da bu tarz kullanılmaktadır.
Son yıllarda içmimaride yükselen çizgi futuristik, doğayla barışık, doğadaki kaynakları doğal enerjiye çeviren, ekolojik malzemelerdir. Doğru enerjiyle yaşamı kolaylaştıran mekânlar yaratmanın, doğadan doğru enerjiyi yaşamımıza çekmenin birçok yolu var. En önemli nokta doğaya destek olmak. Aksi takdirde doğaya verdiğimiz her zarar yaşamımızda kendini göstermektedir. En yakın örnek, insanların doğaya verdiği zararın sonucu küresel ısınmanın ortaya çıkmasıdır. Bir başka deyişle doğaya ne verirsek onu alırız. Bu sebeple, yaptığım her çalışmayla ben de herkese doğaya destek çıkalım çağrısında bulunmak istiyorum. İnsanların doğaya karşı duyarsızlılığı sonucu oluşan küresel ısınmanın etkileriyle doğanın dengesinin bozulduğu her an konuşuluyor. Bu gerçeğe karşı tekstilde, yiyecekde olduğu gibi doğa dostu ekolojik ürünleri mimari, iç mimari çalışmalarla da kullanmak, doğaya destek olmak mümkün. Nasıl mı? Sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak. Mekânların her köşesinde geri dönüşüm sistemiyle yeniden işlenip kullanılabilir malzemeler kullanılabilir. Bu malzemelerin bir özelliği de toksik madde içermemesidir. Bu şekilde doğaya zarar vermemiş, bir başka deyişle yaşamımıza zarar vermemiş oluruz. Özellikle dönüştürülmüş camdan geniş pencereler sayesinde doğal ışıktan faydalanması amaçlanan bu yapılarda güneş panelleri ile elektrik ve ısınma sağlayan yapılar oluşturulabiliyor. Duvarlar doğal yapısıyla ısıtma ve soğutmayı dengeleyen kil tuğlalardan, sıvasının da kilden yapılması tercih ediliyor. Çatıda kullanılan yabani otlarla doğal yalıtım yapmak da mümkün… Sadece binaların inşasında değil, ev içi dekorasyonda kullanılan ekolojik malzemelerin en büyük özelliği ana malzemesinde organik maddeler kullanılması dolayısıyla toksik madde içermemesidir. Mobilyalar, perdeler, halılar ve kumaşlarda da bambu gibi organik malzemelerin yanı sıra geri dönüşüm yoluyla elde edilen mobilya ve tekstil ürünleri kullanılıyor. Ahşap kapılar ve iç dekorasyonda kullanılan mobilyalar da el yapımı malzemelerden üretiliyor. Kısacası tamamen doğal ve sağlıklı bir yapı, gerçek anlamda nefes alabilen ve aldırabilen mekânlardır. Bunun bir diğer anlamı doğaya destek olursak, o da bize destek olacaktır. Örneğin tamamen güneş enerjisi donanımına sahip bir evde, elektrik, ısınma ve sıcak suyu güneş enerjisi aracılığıyla sağlamak da doğaya destek olmanın bir başka yoludur. Bu şekilde akaryakıt gibi maddelerin doğaya verdiği zararı engeller ve doğaya destek oluruz. Doğaya verdiğimiz destek ile doğanın güzelliklerini korumanın yanı sıra yaşamımıza verdiğimiz destek bir olduğu için yaşamımızı her alanda kolaylaştırmak ve olumlu enerjiyi yukarı çekmek de bir başka kazanç bizim için.

doğanın gücü ve romantizmden ilham almak
Son yıllarda göze çarpan en önemli detay doğanın gücünün farkına varılması ve bu sayede romantizmden ilham almak. Aşkın sembolü olan romantizmi tercih edenlerden misiniz? Öncelikle son yıllarda unutmaya başladığımız içimizdeki romantizmi ortaya çıkartmaya ihtiyacımız var. Çiçek motiflerine ve renge duyduğumuz tutku açığa çıkıyor. Bu yüzden romantizmi kamçılayan pastel renkli mekânlar gördüğümüzde mutlu oluyoruz. Canlı renklerde olanlarını gördüğümüzde de canlanıyoruz. İçimizdeki adrenalin artışını hissediyoruz. Duvarlarınızı romantikleştirmek, sıkıcı ve ruhsuz halinden kurtarmak istiyorsanız önce evinizi keşfe çıkın. Doğadan, özellikle güllerden, doğayı yansıtan çiçeklerden, sanattan ilham alın. Duvarlarınızı pastel renklerle boyayın. Duvarlarınızda Viktoryan döneminin yansımaları olan minik İngiliz gülleri ve pastel tonlardaki detaylarla doğallıktan vazgeçmeyin. Romantizmin yansıması renklere ve desenlere teslim olun. Bu şıklığı sadece salona değil, yatak odalarınıza hatta banyonuza taşıyın. Mobilyalarda Viktoryan dönemi hareketli ve desenli modelleri tercih edin. Romantizmde sıkça karşımıza çıkan uygulamalardan biri de kumaşları duvarda kullanmak. Duvarınızın bir bölümünü romantizmi hatırlatan, doğadan alınan desenlerden beğendiklerinizi seçerek size uygun romantik bir mekân yaratmak elinizde. Desenleri karıştırın ve bu karışımla yeni bir stil yaratın. Bu tarzda 70’lerin izlerini taşıyan objeler, abajurlar, İngiliz Viktoryen dönemine ait gül desenlerini ve çizgileri rahatlıkla bir araya getirebilirsiniz. Hasır kutuları, ahşap büfeleri romantik izler taşıyan ya da kırsal detaylar içeren country tarzı evlerde rahatlıkla kullanabilirsiniz. Ayrıca bu tarz evlerde vintage mobilyalarınızı hayal gücünüzü kullanarak romantik şekilde değerlendirebilirsiniz. Ayrıca eviniz için daha farklı romantik seçimler yaratmak istiyorsanız örneğin eski rokoko dönemi vintage büfenizi beyaza boyatarak giyinme dolabı yapabilirsiniz. Sadece mobilyada, duvarlarda değil sofrada, hatta yatak örtülerinizde de beğendiğiniz, yemek yemeğe kıyamadığınız tabakları bile bu tarzda seçmeniz, yemek yerken bile size mutluluk verecektir. Böylece desenleri ve renkleri hiçbir uyum aramadan birlikte kullanarak romantizmi yakalamanız mümkün. Fonda belli belirsiz bir müzik sesi ile romantizmin yansımalarını hissedebilirsiniz. Yerde beyaza boyanmış ya da koyu renk ahşap kaplama ile yarıya boyanmış pastel renk duvar ve tavanda kullandığımız desenli alçıpan viktoryan dönemi krem ya da koyu ahşap mobilya ile romantizm emrinizde… Tabii aynı zamanda yaşamımızdaki her türlü enerjiyi pozitife çeviren mekân düzenlemelerini de unutmamak gerek: Feng Shui, Wabi Sabi gibi.
Yazımızda geçmişten günümüze hangi tarzların etkisine girdiğimizi kısaca anlatmaya calıştım. Daha öncesi ve sonrasını da düşünürsek oldukça zengin bir yelpazeye sahip olduğumuzu görüyoruz. Mimari ve içmimari dünyada, gelecek ve geçmiş önünüzde, mekânınızı düzenlerken seçim sizin, ister geçmişte olun ister gelecekte kurallara bağlı kalmadan tarzınızı yaratmak sizin elinizde… Ancak 2010 yılının eğilimlerine de kısaca değinmek gerek.

2010 yılının eğilimleri
2010 yılının eğilim ve modasına uymak için öncelikle istediğiniz ufak değişiklikleri yapın, sınırlarınızı zorlayın. Tarz olarak seçimleriniz ister yükselen trend 80’li yıllar, ister doğayı çağrıştıran çiçek, yaprak desenleri olsun, ister Uzak Doğu’yu çağrıştıran, ruhsal dengemizi sağlayan mekânlar olsun aşırı uçlarda, pırıltılı ve canlı olmaktan korkmayın. 2010 yılında ister 80’li, ister 50’li yılları tercih edin, parlak, canlı renkli kumaşlar seçebilirsiniz. Abartıya kaçarken mobilyanın, aksesuarın, duvar kâğıdının, perdenin renklerinde, detaylarında birbirlerine uyum sağlamasına özen gösterin. Parlak renklerin yanı sıra siyah ve beyazdan siyahı özellikle seçebilirsiniz. Nedenine gelince; siyah ve beyazın birlikte kullanımı denge sağlıyor. Ayrıca zıtlıklar üzerine oynayın: Büyük-küçük, rustik-şık, konservatif-kitsch, modern-barok, modern-ampir, siyah-beyaz, kadın-erkek gibi. Önemli olan, birebir her desenin rengini malzemesini tamamlayacak kontrastı ve “tone on tone”u bulabilmek.
2010 yılının ilk aylarında stillerde yükselen trendin en can alıcı noktası renkler. Siyah beyazın dengesinin yanı sıra en dikkat çeken renk kobalt mavisi ile şarap bordosu. Ayrıca sıcak renklerden canlı kırmızılar, pembeler, parlak yeşiller, yine kontrast olan fuşya, morun cömertçe kullanıldığı bir renk paletinde en çok ilgiyi altın varak, çelik gümüş çekiyor. Stillerden ise geçmiş yıllardan barok ve ampirin modern çizgi arasında gidiş gelişi oldukça yükselişte. Salt sade, minimal çizgi düşüşte olan stillerden. Minimal çizgileri de geçmiş dönem stilleri ile harmanlayabilirsiniz. Gerçek şu ki, doğadan seçilen desen ve malzemelerin doğru kullanımı ile inanılmaz bir armoni yaratılabilir. Doğayı çağrıştıran kumaşlarla mobilyalarınızı döşediğiniz zaman, doğayı mekânlarınıza taşımanız mümkün. Ayrıca bu yıl konservatif ile kitch çizgi arasında gidiş gelişleri de görmeniz mümkün…
Özetlemek gerekirse yükselen trend yukarıda bahsedilen stiller olmasına karşın hayal gücünüzü kullanarak hiçbir sınır tanımadan hoş eklektizmi olan, sıcak, zengin görüntülü, zıtlıkların olduğu ambianslar yaratabilirsiniz. Yeni yılın yükselen trendi ruhumuza canlılık veren, zenginliğin, lüksün ve zıtlıklar arası dengenin simgesi olan altın ile gümüş pırıltılı, siyah ve beyazın, kırmızı ve kobalt mavinin dengesinde bir yaşam tarzını yansıtıyor. Lüks, yaşamda da var olan maksimalizmi vurgulayan avizeler, barok koltuklar, varak altın kullanımı ile 2010 yılını tanımlamak mümkün. Bu listeler arasından her seçimi kendinize göre uygulayabilirsiniz. Gerçek kürk yerine imitasyon kürk benim seçimim örneğin. Doğanın etkilerinin önemini vurgulamak için kuş, bitki desenlerinin olduğu patchwork’ün yanı sıra leopar desenli kumaşlar ve duvar kâğıtlarını da kullanabilirsiniz. Ayrıca evlerinizin enerjilerini yükseltmek için Uzak Doğu ülkelerinden, Çin kültürüne ait ejderhaların, kuşların bir araya geldiği tablolar mekânlarınızda dengeyi sağlamak için iyi bir seçim olabilir.
Önümüzdeki günlerde ise modernizmin etkisinde en uç çizgilerin hakim olduğu uzay çizgilerinin yanı sıra underground çizgilerin hakimiyeti gözlenebilir. En önemlisi özgür olmanız. İster modern, ister klasik çizgilerin en uç noktalarından seçimler yapın, en önemlisi her iki zıt ucu bir araya getirerek mekânlarda dengeyi yaratabilmektir. Bunun sebebi ise günümüzde teknolojik, politik, sanatsal, evrensel çizgilerin, küresel değişimlerin de dengeyi arama ihtiyacı olarak açıklanabilir.
Son yıllarda iç mimaride yapılan arayışlarda göze çarpan en önemli eğilim ise çağdaş sanat ile antikanın birlikteliği. İlk yapmanız gereken istediğiniz döneme ait antika seçimlerinizle birlikte çağdaş sanatdan yaptığınız seçimleri gözden geçirmek olmalı.
Antika ve çağdaş sanata kısa bir açılım yapalım. Antika; tarihsel, maddi değerinin yanı sıra estetik çizgilere sahip eski eşya ve objelerdir. En az 100 yaşa sahip, tarihsel değer taşıyan sanat yapıtlarıdır. Geçmişte eski Yunan ve Roma’dan kalma yapıtları kapsayan bu tanım son yıllarda köy, kent, saray ayrımı yapmadan tüm çağları ve kültürleri içine alarak farklı medeniyetlere ait her türlü sanatın yanı sıra süsleme sanatı ürünlerini de içine almaktadır. Örneğin hem tasarımcılara, hem koleksiyonculara teşvik vermek amacıyla Londra’daki süsleme sanatları arşivi gelişerek Victoria Albert Müzesi’ne dönüşmüştür. Antika koleksiyonerliği insanlık tarihini içerdiği için oldukça uzun bir geçmişi vardır. Bu nedenle antikalar sadece estetik değerleriyle değil tarihsel önemiyle de kıymetlidir. Çağdaş ise her çağda özellikle 21. yüzyılda yenilikçi olan sanat akımlarını içine alır. Sanatın açılımı ise herhangi bir etkinliğin, bir işin yapılması için yöntemlerin, bilgilerin ve kuralların tümünü kapsar. Gözetilmesi gerekli bu kuralların, yöntemlerin içerdiği her türlü davranış ve etkinlik biçimidir. Bir başka deyişle, estetik özellikleriyle bir sanatçının elinden çıkan her türlü heykel, mimarlık, gravür, resmi, nesneyi içeren yelpazenin tümüdür. Bu anlamları içeren üç kelime son yıllarda mekânsal düzenlemelerde yükselişe geçmiş bulunuyor. Bu anlayışla, geçmişten bize uyan stilden yapacağımız seçimlerle çağdaş seçimlerin harmanlanması ile ortaya çıkan eklektik anlayış ile futuristik yaklaşımlar elde edebiliriz. Bu seçim günümüzün yükselen eğilimidir.

Resimaltları:
1- Sevinç Ormancı.
1a- Roma Dönemi bir koltuk örneği.
2- Grotesque Dönem (1530-1680) iç mekan.
3- Grotesque ve Etruscan Sentezi iç mekân.
4- Oymalı kolonlarla çevrili yatak. Nişlerde yer alan insan figürleri yatağın alt kısmındaki süslemelerden ayrılmış.
5- Zengin oymalar ve süslemeler Rönesans mobilyaların en belirgin özelliklerindendir.
6- Gotik Dönem.
7-Barok Dönem iç mekân.
8-Barok tarzında hazırlanmış XIV. Louis marküteri çekmeceli dolabın fildişi ve bağa süslemelri bulunuyor.
9- İtalyan barok stilindeki bu dolap Toskana Grandüşesi için yapılmış. Abanoz ağacından yapılan dolabın pietra dura panelleri ve altın varak süslemelri bulunuyor.
9a- Versailles Şatosu’na ait Boulle marküteri dolapta, sonbahar ve ilkbahar mevsimleri betimlenmiş.
10- XV. Louis stili komodin. Üst kısmı mermer olan dört çekmeceli komodinin, kilitleri ve kulpları bronz süslemeli.
11- Ahşap dore konsolun üst kısmı mermerden yapılmış. Konsolun alt kısmında yer alan kıvrımların yanı sıra saçak şeklindeki oymalar dikkat çekiyor. Çekmeceler ve köşeler yaprak figürleri ile süslenmiş.
12- “Mazarin” masa. Kalay kakmalı ve pelesenkli masa, merkezinden sekiz kare ayak ile desteklenmiş.
13-Rokoko stili iki çekmeceli komod siyah lake ile kaplanmış, Çin motifleri, çiçek buketleri ve yaprak süslemeleri ile bezenmiş, yaklaşık 1750.
14-“Cressent” komodin. Komodinin ayaklarında pençeler bulunuyor. Yan tarafında yer alan kemerler ise bronz süslemeli. Çekmecelerin üzerinde ise insan yüzü ve kenger yaprağı süslemeleri yer alıyor.
15- Regency Dönemi’nin en ünlü zanaatkârlarından George Smith’in stilinde hazırlanan bu berjerlerde, dönemin en belirgin özellikleri olan siyah ve altın göz alıcı kontrastı, kıvrımlı arkalık, hayvan kafa ve ayak motifleri, yıldız motifleri görülüyor.
16- Ahşap ve perdah süslemeli yazı masası.
17- Sırt kısmı kraliyet dikdörtgeni figürlü berjer.
18- Geç XV. Louis stilinde tasarlanmış abanoz ağacı ve yaldız kaplama masa, yaklaşık 1760.
19- Heveningham Hall’un salonu dönemin ünlü mimarı James Watt (1746-1813) tarafından klasik stilinde hazırlanmış.
20- “Directoire” dönemine ait üst kısmı mermer ahşap yuvarlak masa. Mermerin kenarlarında bakır süslemeler yer alıyor.
21- “Directoire” dönemine ait, kumaş kaplı ve sırtı trapez şeklinde berjer.
22- 1800-1840 yıllarına tarihlenen Fransız II. İmparatorluk Dönemi’ne ait bir chaiselongue.
23- Biedermeier (1805-1850) Dönemi’nde Berlin’de yapılan dolap.
24- İmparatoriçe Josephine’nin Malmaison’daki yatağı İmparatorluk Dönemi’nin önemli tasarımcıları Percier ve Fontaine, uygulaması Jacob Desmalter tarafından yapılmış, yaklaşık 1810.
25- Maun ağacından yapılmış yuvarlak masa. Üst kısmı mermer olan masayı, bronz süslemeli üç adet kadın büstü şeklindeki ayaklar destekliyor.
26- Versailles Sarayı’ndaki Grand Trianon’da yer alan Napolyon’un yatak odası İmparatorluk stilinde restore edilmiş.
27- III. Napolyon dönemini yansıtan koyu ahşap üzerine çiçek desenleri ile süslenmiş kapaklı dolap. Orta kısımda bulunan çiçeklerin etrafında bronz çerçeve yer alıyor.
28- “Régence” döneminden esinlenilmiş koltuk. XV. Louis stilindeki ayakların üzerinde çiçek motifleri ile süslenmiş sırt kısmı ekletik bir görünüm sergiliyor.
29- İsveç’te yapılmış mermer tablalı, pirinç kaplamalı masa, yaklaşık 1820.
30- Biedermeier stilinde İskandinavya’da tasarlanmış maun “aşk koltuğu”, erken 19. yüzyıl.
31- Victor Horta tarafından Brüksel’deki Hotel Tassel’in Art Nouveau stilinde tasarlanan giriş bölümü.
32- Emile Gallé ceviz vitrin, Art Nouveau, yaklaşık 1900.
33- Eugène Gaillard tasarımı oymalı ceviz sandalye, Art Nouveau, yaklaşık 1905.
34- Eltham Sarayı’nın Art Deco stilinde hazırlanmış giriş bölümü.
35- Macassar abanoz ağacından yapılmış yazı masası.
36-Art Deco stilinde hazırlanmış bir çift koltuk.
37- 1930’larda dekore edilen bu çalışma odasında farklı stildeki mobilyalar bir araya getirilmiş.
38- S. L. Rothafel’in Radi City Music Hall’daki özel süiti Donald Desket tarafından Bauhaus stilinde tasarlanmış.
39- “Second Empire” dönemini yansıtan ahlap büfe. İnce bir işçiliğin dikkat çektiği büfenin üst kısmında camlı kapaklar bulunuyor. Alt kısmındaki dolap kapılarında ise modern stildeki oymalar dikkat çekiyor.
40- Pop tarzda dekore edilmiş salon.
41- Pop tarzda dekore edilmiş iç mekân.
42- Pop tarzda hazırlanmış oda düzenlemesi.
43-Maksimal tarzda dekore edilmiş yemek salonu.
44- Damask marka kumaşlarla kaplanan duvarlar ve çiçek motifli oymalara sahip ahşap konsol dömi klasik bir görünüm sergiliyor.
45- Home Life’ın dömi klasik koleksiyonundan süslemeli bir konsol.
46- Dömi klasik mobilyalarla dekore edilen mekânda, Homteks’in Baie d’Along koleksiyonunda yer alan çiçek desenli kumaşlarına yer verilmiş.
47-Philippe Starck’ın St. Martin Lane Hotel için tasarladığı postmodern bir giriş. Canlı sarı renk “Felt sandalye” Marc Newson tarafından Capellini firması için tasarlanmış, 1994.
48-Gaetano Pesce tafarından Cassina firması için tasarlanmış sandalye, 1987.
49- Pop tarza sahip Byblos Casa marka “Appiani” sandalye.

Tam ekran yakalama 02.09.2015 190352

NEO-KLASİK ŞIKLIĞI.. / The style of Neoclassıcısm…

Yaza girdiğimiz şu günlerde sizler için seçtiğim en çok beğendiğim stillerden olan Neo-klasik stilde tasarlanan mekanların yanı sıra serinletici banyo tasarımları var. Stilin en önemli özelliği, geometrik şekilleriyle ortaya çıkan şık tasarımlar.

As we are entering the summer season, I have chosen for you Neoclassic spaces which are among my favorite and also cooling bathroom designs. The most important feature of this style is the chic lines created with geometric shapes.

Untitled-5 copy

Untitled-4 copy

Bu tasarımlar İtalya’da en iyi moda tasarımcılarının yer aldığı Toscana, ayrıca Fransa, İspanya, Portekiz ve İngiltere’de profesyonel bir ekip tarafından üretiliyor. Seçimlerini yaptığım marka ise dünyaca ünlü İtalyan markası olan Devon&Devon. 1989 yılında Floransa’da kurulmuştur. Neo-klasik stilin tüm özelliklerini üzerinde taşıyan banyo ve mermer desenleri Avrupa’da üretilmektedir.

These designs are made in Toscana in Italy where the best designers are, as well as in France, Spain, Portugal and the UK by professional teams. The brand I chose is Devon&Devon, the world famous Italian company. The company was established in 1989 in Florence. Bathroom and marble designs that bear all the characteristics of the neoclassic style are produced in Europe.

Untitled-2 copy

Üretiminin temel özelliği ‘orijinalliği’ ile geçmişin cazibesini hissettirebilen ürünler üretmektir. Avrupa’nın klasik havasından ve Amerika’nın 1900’lü yıllarından esinlenerek tasarımlarına ilham katmıştır. Yüksek kalitedeki malzemeler, çağdaş, klasik, estetik ve rahat kullanımlı ürünlerin ana özelliklerindendir. Yaratılan tasarımların en önemli özelliği, banyolarında salonlardaki şıklık ve bir o kadar da rahatlığa sahip olmasıdır.

With the main principle of their production, ‘originality’, they can create items that reflect the attraction of the past. The company has been influenced by the classic ambiance of Europe and the style of the USA in the 1900s. High quality materials are the most important characteristic of their contemporary, classic, aesthetic and comfortable products. The most important feature of the designs is that bathrooms are as stylish as they are comfortable just as in living rooms.

Untitled-1 copy

Untitled-6 copy

Seçilen renklerden gri, siyah-beyaz, altın rengi, metal aksesuarlar, şık abajurlar mekana oldukça şık bir ambians katmaktadır. İtalya’nın birçok şehrinde, Floransa, Hamburg, Bükreş, Chengdu, İstanbul, Londra, Milano, Nice, Paris, Tel Aviv, Torina, Varşova ve Viyana’da tasarlanan bu mekanlar özellikle şıklıkları ile dikkat çekmektedir.

 Grey, black and white from the colors chosen and golden and metal accessories as well as chic lampshades add a stylish ambiance to the room. These rooms that have been designed in many Italian cities, in Florence, Hamburg, Bucharest, Chengdu, Istanbul, London, Milano, Nice, Paris, Tel Aviv, Torino, Warsaw and Vienna, are striking with their styles

Untitled-7 copy

2013 yılında mimarlar tarafından da tercih edilen neo-klasik detaylar, geometrik şekiller ve özel el işçiliği ve elegan çizgi mekanlarda vurgulanıyor. 1940’lardaki art deco stili çizgilerin güncellenmiş haliyle bu seneki tasarımlarda da yer almaya devam ediyor.

Neoclassic details, which were also preferred by architects in 2013, are emphasized in locations through geometric shapes, exclusive custom made work and elegant lines. The art-deco style of the 1940s continues to take its place in this year’s designs with their updated lines.

Untitled-3 copy
Banyolarda fonksiyonel ve aynı zamanda sofistike bir şıklık arıyorsanız tercihiniz neo-klasik stil olabilir. Yine de seçim sizin!..

If a functional but sophisticated look is desired for bathrooms, then your style preference should be neoclassical. Still, it is up to you.

306 306-1