Posts

DESIGN INSPIRED ARCHITECTURE THEMED MOVIES

TASARIMA İLHAM VEREN MİMARİ TEMALI FİLMLER.Mimari, sinema ve film tutkunu iseniz sizin için seçtiğimiz filmlere göz atmanızı öneririz. Sinema severler için mimarlar ve mimarlığı konu edinen, içerisinde mimari karakterlerin de yer aldığı ve de mimari için ilham veren en başarılı 10 filmini sıraladık.
 
1.Metropolis (1927)

metro_41

Filmin konusu; Metropolis’te şehir keskin bir şekilde ikiye ayrılmıştır. Yönetenler sınıfı yerin üstünde, çalışanları sınıfı ise yerin altında. Ama şehir yöneticisinin oğlu Freder’in bir işçi kızı Maria’ya aşık olması bütün dengeleri alt üst etme potansiyeline sahiptir. Filmin orijinal versiyonunun bir kopyası, yıllar sonra 2008’de bir müzede bulunmuş ve uzun süren bir restorasyon çalışmasının ardından şu anki halini almıştır.

Yönetmen: Fritz Lang

Oyuncular: Brigitte Helm, Alfred Abel, Gustav Fröhlich

Tür: Bilim Kurgu

2.Mimarın Göbeği-The Belly of an Architect (1987)

2

Yapımı: 1987 – İtalya, İngiltere

Tür: Dram

Yönetmen: Peter Greenaway

Oyuncular: Brian Dennehy, Lambert Wilson, Chloe Webb, Stefania Casini, Francesco Carnelutti

Senaryo: Peter Greenaway

Yapımcı: Colin Callender, Walter Donohue

3.Sketches of Frank Gehry (2006) 

Ünlü Mimar Frank Gehry’nin uzun yıllardır tanıdığı arkadaşı Pollack tarafından çekilen görüntülerinden oluşan bu belgesel sadece Gehry’nin hayatından değil, bir dostluğun tarihin de izler taşıyor.

3

Yönetmen: Sydney Pollack

4. Infinite Space: The Architecture of John Lauther (2008)

4

Son derece hoş görüntüler eşiğinde John Lautner’in dünyasına doğru bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?

Yönetmen: Murray Grigor

5. Amcam – Mon Oncle (1957)

5

 

2.Dünya Savaşı sonrasında Fransa’da başlayan Amerikan tarzı tüketim sevdasını, geleneksel mimarinin yok edilip yerini soğuk modern yapıların almasını, otomobil çılgınlığını vb. eleştirir, bu değişime Don Kişotvari bir biçimde direnir. Zaten filmde betimlenen absürt modern mimarinin vurgulanabilmesi için Henri Schmitt’in tasarımı olan bir dekor bina stüdyoda özel olarak oluşturulmuştur. Çekimler Eylül 1956 ilâ Şubat 1957 tarihleri arasında tamamlanmıştır.

Aralarında Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü ve Ödülü’nün de bulunduğu altı ödül kazanan “Amcam” Tati’nin en çok ödül verilmiş filmidir.

Yönetmen: Jacques Tati

Yapımcı: Jacques Tati

Senarist: Jacques Tati, Jacques Lagrange, Jean L’Hote,

Oyuncular: Jacques Tati, Jean-Pierre Zola, Adrienne Servantie, Alain Becourt

Müzik: Franck Barcellini, Alain Romans

Görüntü Yönetmeni: Jean Bourgoin

Sanat Yönetmeni: Henri Schmitt (dekor tasarım)

Kurgu: Suzanne Baron

Stüdyo: Gaumont, Alter, Gray Films, Specta

 

6. Yolcu-Professione: Reporter (1975)

7

Mesleğini kullanarak yaşadığı düzene başkaldırıp daha öteye gitmek ve zorla baş etmek uğrunda cesaret gösteren bir gazetecidir kahramanımız. David Locke, bir Kuzey Afrika ülkesine gerillalarla röportaj yapmaya gider. Artık hayatı eskisi gibi olmayacaktır. Burada hayatının en ilginç olaylarının içine girecek ve hayatının akışını sonsuza dek değiştirecektir.
Otelde tanıştığı bir arkadaşının ölmesi üzerine David onun yerine geçecektir. Robertson isimli bu adamın bütün kimlik bilgilerini ve randevu defterini de yanına alarak yeni kimliği ile yeni bir hayata başlamaya karar verir. Başka bir insanın yerine geçmenin sanıldığı kadar kolay olmadığını, Robertson’un hayatı ile ilgili sırları keşfettikçe daha iyi anlayacaktır.

Oyuncular: Charlers Mulvehill, Jack Nicholson, Maria Schneider

Tür: Gerilim, Dram

Ülke: Fransa, İspanya, İtalya

Yönetmen: Michelangelo Antonioni

7. Hayatın Kaynağı – The Fountainhead (1949)

8

Hayatın Kaynağı, Ayn Rand’in aynı adlı romanından uyarlanmış 1949 yapımı bir ABD filmidir. King Vidor tarafından yönetilen filmin senaryosu yine Ayn Rand tarafından yazılmıştır.

Ayn Rand’ın aynı adı taşıyan romanından uyarlamadır. Meslektaşlarından çok farklı bir dünya görüşüne ve kariyer anlayışına sahip olan yetenekli ve yaratıcı mimar Howard Roark’un hikayesi konu edilir. Howard Roark, mesleğinde farklı düşünceleri sebebiyle dışlanır, yaratıcılığı meslektaşlarını kıskandırır, giderek iş yapamaz hale gelir. Tüm bu zorluklara rağmen Roark, dünya görüşünden taviz vermezden ayakta durabilecek midir?

Film, Ayn Rand’ın kurucusu ve savunucusu olduğu “objektivist felsefe”nin Howard Roark karakteri üzerinden bir anlatısıdır.

Yönetmen: King Vidor

Yapımcı: Henry Blanke

Senarist: Ayn Rand

Oyuncular: Gary Cooper, Patricia Neal, Raymond Massey, Kent Smith

Müzik: Max Steiner

8. Mimar Babam: Bir Oğlun Yolculuğu – My Architect (2003)

9

Nathaniel Kahn’ın yönetmenliğini yaptığı “My Architect, a Son’s Journey” bir oğlun çok erken kaybettiği babasını araştırma ve anlama çabasını konu ediniyor.

Yönetmen: Nathaniel Kahn
Oyuncular: Edmund Bacon, Edwina Pattison Daniels, Balkrishna Doshi, Frank O.Gehry, Phillip Johnson

Tür: Belgesel, Biyografi

Yapım yılı: 2003

Senaryo: Nathaniel Kahn

Yapımcı Firma: Louis Kahn Project Inc.

Yapım Ülkesi: ABD

9. Brazil (1985)

10

Kimilerince ince mizah anlayışının en iyi örnekleri, kimilerine göre ise tam bir saçmalık olan Monty Python filmlerinde yetişen Terry Gilliam’ın bu ekipten ayrılarak yalnız çalıştığı dönemin en iyi ürünü karşınızda. Muazzam derecede yaratıcı ve etkileyici görselliğiyle farklı bir seyir zevki sunan “Brazil”, devlet yönetiminin tam bir kâbusa dönüştüğü, bürokrasinin insanlığı tehdit ettiği bir dünya tasvir ediyor. Bilgi bakanlığında memur olarak çalışan Sam, yaşantısından o kadar bunalmıştır ki, tek sığınacak yer düşleridir artık. Kuşlar kadar özgür olduğu, çekici kadınların da yer aldığı bu hayallerin yetmediği noktada, yani gerçek hayatta ise en büyük eğlencesi arkadaşlarıyla, otoriteden gizli gizli eski dizileri seyretmektir. Ortam öyle bir hal almıştır ki, tamirat yapmak bile yasaktır. Bu yüzden tamirci Harry (De Niro) bile işini kimselere çaktırmadan gizlice yapmak zorundadır. Bu durum giderek Sam’in dengesini bozacak, hayalleriyle gerçekler birbirine girerken, hayatı da parçalanmaya başlayacaktır.

 Yönetmen: Terry Gilliam

Yapımcı: Arnon Milchan, Joseph P. Grace

Senarist: Terry Gilliam, Tom Stoppard, Charles McKeown

Oyuncular: Jonathan Pryce, Kim Greist, Michael Palin, Robert De Niro, Katherine Helmond, Bob Hoskins, Iam Holm

Müzik: Michael Kamen

10. The Architect-Mimar (2006)

11.

Mutsuz bir evlilik yaşamı olan bir mimar, kendi yaptığı binanın da işin içine girdiği bir entrikanın malzemesi olur.

Yapımı: 2006 – ABD

Tür: Dram

Yönetmen: Matt Tauber

Oyuncular: Hayden Panettiere, Sebastian Stan, Viola Davis, Anthony LaPaglia, Walton Goggins

Senaryo: Matt Tauber, David Greig

Yapımcı: Danny Leiner, Declan Baldwin

FUTURISTIC REFLECTIONS FROM ARCHITECTURE PROJECTS

MİMARİ PROJELERDEN FUTURİSTİK YANSIMALAR

Son yıllarda sadece mimaride değil yaşamımızın her alanında yansıtıcı özelliği olan malzemelere rağbet dikkat çekiyor. Mimari ve iç mimari tasarımlarda teknolojiyi takip eden detaylardan en önemlisi yansımaları sağlayan aynalar ve tasarımlarda daha çok pencere isteyenlere pencere duvarlar.
Evinizde az pencere olduğu için şikayet mi ediyorsunuz? Yoksa şimdikinden daha fazla pencere mi istiyorsunuz? Amacınız çevrenizdeki güzellikleri yansıtıp paylaşmak mı? O zaman yazımız sizler için. Son yıllarda mimaride genellikle dış cephede duvar yerine pencere (cam) kullanılıyor. Bu tasarıma sahip olduğunuzda sabah güneşini derinden içinizde hissetmeniz mümkün.
Son zamanlarda tercih edilmeye başlanan dış cephe kaplama modellerinden biri olan aynanın da düzgün kullanıldığı zamanlarda ne denli olumlu sonuçlar verebildiğini görüyoruz. Nasıl mı? Doğada tasarlanan evinizin doğanın tüm yansımasını üzerinden yansıtarak. Mimaride en büyük aksesuarınız doğa olduğu zaman mimari projenin etrafını çevreleyen ayna ile yansıyan doğa manzarası sayesinde şehir gürültüsünden uzak, muhteşem günler geçirebilirsiniz. Tabii ki bu önerimiz doğanın korunduğu yerleşimler için geçerli.Kaynak Dezeen

AYNA KAPLI EVİN TASARIMI PETER PICHLERE AİT

AYNA YÜZEYLİ EVİN TASARIMI ROMAN VLASOV BEHANCE E AİT.

Çarpıcı ve güzellik harikası doğa olduğu zaman mimari projeler deniz ve yeşillik arasında kayboluyor. Kendinizi bu projelerde hayal ederken denizden gelen dalga sesi ve ormandan gelen temiz orman kokusu sizi başka dünyalara götürebilir.Özellikle kış aylarının başlaması ile işleriniz size daha sıkıcı ve boğucu geliyor olabilir.

Evlerinizin bahçelerinde daha fazla dinlenmek isterseniz mimari tasarımınlarında doğanın gücünü tasarıma dahil etmek elinizde.Bunu günümüzün yükselişde olan mimari tasarımlarında binanızın cephesini büyük cam ve aynalarla kaplatarak sağlayabilirsiniz. Mimari tasarımda her şey dikdörtgen ve kare olacak diye bir kural yok. Futuristik tarzda tasarlanan projelerde üçgenimsi formlara da rastlamanız mümkün.


 

EXHIBITION OF ARCHITECT FRANK GEHRY

 MİMAR FRANK GEHRY NİN SERGİSİ
21. yüzyıla imzasını atmış olan mimar Frank Owen Gehry’nin (gerçek adı Ephraim Goldberg) eserlerini Los Angeles County of Art (LACMA) müzesinde 20 Mart 2016 ya kadar sergilenen sergisine ziyaret etmeden önce kendisini kısaca tanımaya ne dersiniz?

28 Şubat 1929 Toronto doğumlu mimar ve tasarımcı. Ünlü mimar, 1947’den beri Los Angeles, Kaliforniya’da yaşamaktadır. Mimaride Dekonstrüktivizmin öncü uygulayıcılarından biridir ve yaşayan en önemli mimarlardan sayılmaktadır. Çalışmaları, mimarı ile tasarımı ya da sanatı birleştiren çarpıcı bir örnek olarak değerlendirilmektedir

Gehry’nin sergisindeki süreç çalışmaları projelerinin ifade yollarını sorguluyor. Bu da yeni tasarım bakışı ve teknoloji metotlarıyla mimari materyallere yenilikçi yaklaşımı destekliyor. Frank Gehry sergisi iki ana tema üzerine odaklanıyor. Bunlar, şehircilik ve dijital tasarımın gelişimi. Sergide tasarım ve inşaat aşamasında olan büyük ölçekli eserlerin detaylarına yer veriyor. Kanada doğumlu mimar Gehry mimarlığın estetiğinde sosyal ve kültürel rolünde şehirle ilişkisinde devrim yarattı.

Şehrin akışkan doğasına hakimiyeti Gehry’i devrimci bir şehir plancısı olarak da öne çıkarıyor. Centre Pompido musee’ national d’art Moderne Paris tarafında organize edilen sergide 60 projenin 200 den fazla çizimi ve 66 modeli Gehry’nin mimari gelişimine dikkat çekiyor. Lacma da Centre Pompiuda bu sergide sergilenen projelerde bugüne kadar görülmeyen modellerde yer alıyor.

Frank Gehry 1 Frank Gehry5 Frank Gehry 6 Frank Gehry2 Frank Gehry 7 Frank Gehry sergi2 Frank Gehry sergi3

 

NEW YEAR’S LOVE OF FASHION AND ARCHITECTURE

YENİ YILDA MODA VE MİMARİNİN AŞKI

Dünyanın önde gelen modacılarının etkileyici butiklerinin mimarilerinin görünüşleri sanki ilk görüşteki aşka neden olacak kadar etkileyici. Sonuç, mimari ve modanın aşkı bizi büyüledi. Bu sebeble yeni yıla gireceğimiz şu günlerde sizi, bu aşkı yaşayan ünlü modacılara ait butikleri keşfetmeye çağırıyoruz. Mimarinin öne çıkan detaylarıyla tasarlanan butikler bizi cazibeli görünüşleri ile  kendilerine çekiyor. Yeni yılda enerjimizi yükseltecek Dior’dan Hermès’e birçok ünlü modacının butiğini birlikte incelemeye ne dersiniz.

HERMES (Tokyo)

Hermes

Mimar Renzo Piano tarafından geleneksel Japon fenerlerinden esinlenilerek  tasarlanan  anıtsal kule, saydam plakalar sayesinde filtreli ve yoğun yansıyan ışığıyla Tokyo’nun ışıltılı kalbi olmaya güçlü bir aday. İtalyan mimar Renzo Pianonun, şeffaf cam bloklarla tasarladığı Maison Hermès 12 katlı bir gökdelen olmasına rağmen Tokyo gibi kalabalık kent dokusunda dikkat çekici varlığını sürdürmektedir. Asıl girişi yan cepheden olup  ışığı güçlü yansıtan şeffaf cam bloklarla, Japon başkentinin kalabalık merkezinin Chuo-ku ticaret bölgesinin sokağına imzasını atmayı başarmıştır.

Yakınındaki  gürültülü reklam panoların aksine Maison Hermès tüm sağduyulu, kararlı ve zarif görüntüsüyle  sanki  ciddiyet çağrıştıran ışık yayan gizli bir tapınak Mağazanın dış yüzeyleri gün ışığı  bir uyum halinde olmakla beraber, dış perde oluşturan cam blokların sağladığı cephe animasyonla oldukça etkileyici.

GIVENCHY (Seul)

Givenchy

Seul’de konumlanan ünlü marka Givenchy’nin  mağazası optik sanattan ilham aldığı grafiksel dış cephesinın yansıyan ışığı ile karşımızda. Givenchy 400 metrekarelik alanda lüks atmosferiyle minimalist yaklaşımının harmanlanmasıyla mimari ve moda aşkını ispat etmek istercesine dikkatleri üzerine çekiyor.

PRADA (Tokyo)

Prada

İsveçli mimarlar Herzog ve & Meuronun mimarisini üstlendiği Tokyo Prada’nın 6 katı var. Diagonal örgü şeklindeki yapısı ve yeşil camdan dış cephesiyle Tokyo’nun mimari açıdan minimal düz çizgilerdeki yüksek binalarına karşın dikkat çekici tasarımıyla dikkat çekiyor. Tokyo’nun zengin bölgesine yansıttığı ışığıyla akıllarda kalacağı şüphesiz.

CHRISTIAN DIOR (Seul)

Christian Dior

Seul’de açılan Christian Dior yeni butiği ile kışın yeni açmış bir çiçeği anımsatıyor. Christian de Portzamparrco ve Peter Marino tarafından tasarlanan bina diğer binalarından farkını hemen ortaya koyuyor. Binanın iç bölümlerinde mücevher, aksesuar, kadın, aksesuar, güzellik, giyim ve ayakkabı bölümlerinin yanı sıra VIP alanı, çatı katında ise kafesi var.

What is on the rise at architectural projects in the years 2015 -2016

2015-2016 yılı mimari projelerinde neler yükselişte?1

Yeni yıla sayılı günlerin kaldığı şu günlerde son yıllarda yeni tasarımlarda öne çıkan detaylarda sadece mimaride değil yaşamımızın her alanında teknolojik gelişmeler dikkat çekiyor. Mimari ve iç mimari tasarımlarda; teknolojiyi takip eden detayların yanı sıra, doğadan faydalanılan doğal ışık enerjisi doğayla bütünleşmede tercih edilmektedir. Sanki teknolojinin yarattığı enerji kaybını doğayla bütünleştirerek dengelemek ister gibi… Tasarımda ise, telefon tasarımlarında da görüldüğü üzere mimaride de yatay – dikey ince kesit dizaynlar dikkat çekiyor. Mimariye yansıması ise minimal futuristik çizgilerin hakim olduğu detayların yanı sıra tasarımlarında konteyner, prefabrike, kubik, linear basit çizgilerin hakim olduğu çizgiler olarak karşımıza çıkıyor. Tasarımda en dikkat çeken özellik ise mobil hareketli bir yaşama doğru ilerliyor olmamız.2

Tasarımlarda daha çok pencere isteyenlere pencere duvarlar

Evinizde az pencere olduğu için şikayet mi ediyorsunuz? Yoksa daha şimdikinden daha fazla pencere mi istiyorsunuz? Son yıllarda mimaride genellikle dış cephede duvar yerine pencere (cam) kullanılmış. Bu tasarıma sahip olduğunuzda sabah güneşini derinden içinizde hissetmeniz mümkün. İyi bilinen ama son zamanlar da pek kullanılması tercih edilmeyen dış cephe kaplama modellerinden biri olan şerit perdeleme yönteminin, düzgün kullanıldığı zamanlarda ne denli olumlu sonuçlar verebildiğini görüyoruz son günlerde. Mimaride en büyük aksesuarınız doğa olduğu zaman mimari projenin etrafını çevreleyen doğa manzara sayesinde şehir gürültüsünden uzak, muhteşem günler geçirebilirsiniz. Gerek villaların gerek residential projelerin bodrom katlarında büyük bir spa, spor alaanı her zaman tercih sebebi.Mimaride dikdörtgen ve kare olacak diye bir kural yok, üçgenimsi tuğla evler de mümkünÇarpıcı ve güzellik harikası doğa olduğu zaman mimari projeler deniz ve yeşillik arasında kayboluyor. Kendinizi bu projelerde hayal ederken denizden gelen sesi ve ormandan gelen temiz orman kokusu sizi başka dünyalara götürebilir. Özellikle yaz aylarının başlaması ile işleriniz size daha sıkıcı ve boğucu geliyor olabilir. Evlerinizin bahçelerinde daha fazla dinlenmek isterseniz mimari tasarımınlarında doğanın gücünü tasarıma dahil etmek kaçınılmaz. Mimari tasarımda herşey dikdörtgen ve kare olacak diye bir kural yok. Üçgenimsi tuğla evlere de rastlamanız mümkün. Biraz alışılmadık bir yapıda ve görüntü de olan bu ev, el değmemiş bir doğanın yamacına kırmızı tuğla kullanılarak inşa edilebilir. Otantik ve sağlam görünüşünün gerçek nedeni ise, tuğlalarla olan birlikteğinde saklı.

Çağdaş sanat galerisi evlerin yanı sıra, oto aile evleri de unutmayalım.

Günümüzde artık bir lüks olmaktan çıkan arabalar, hayatımız da özel bir statüye sahip olmuş durumdalar. Artık bir heves değil bir zorunluluk olan bu taşıma ve zevk aletlerine, hayatımız da yer almaya başlıyor. Avustralya, Sidney’de bu muhteşem yaşam alanlarına sıkça raslamak mümkün. Yakın gelecekte Türkiye’de rastlamamız da bence olası.

Genç ailelerin tercihi sanat galerisi evler

Özellikle genç ailelerin tercihi olan sanat galerisi evler ise son yıllarda tercih ediliyor. Bir sanat koleksiyonu tadında çizilip projelendirilmiş muhteşem görsellikte evlerden oluşan projeler insanı sanata doğru daha çok yaklaştırıyor. Çizimiyle ve inşaasıyla gerçekten eşsiz nitelikteki bu yapılar herkesin içini çektirecek cinsten. Bu yüzden fazla cümleye gerek duymadan yaşamımıza şimdiden kabul etmek de fayda var diye düşünüyorum. Gelişmiş mimari ve son teknoloji güneş, rüzgar enerji sistemlerinin muazzam kombinasyonuyla ortaya çıkmış görsel bir şölen ile birlikte yaşam içinde kendine bir alan yaratmış. Prefabrike yapılar ile, bu yenilikçi güneş enerjisi, yapının inşası tam bir test yatağı olmuş.

3

Katlanan balkon, mimari için farklı bir ürün

İş yapma biçimimiz sebebiyle yakın zamana kadar bir masaya ve belli saatlere bağımlıydık. Ancak teknolojinin gelişmesiyle çalışanlar daha mobil hale gelirken “hareket temelli” tasarımlar tercih sebebi. Son yıllarda dikkat çeken tasarımlardan katlanan balkon, mimari için farklı bir ürün, yaklaşım diyebiliriz bu balkona. Hollanda merkezli bir şirket açılıp kapanabilen bir balkon yapmış. Konsept olarak oluşturulduktan 4 yıl sonra bu balkonu üretmeye karar vermiş. Belki de uygulanmaya başlamıştır bile…

Daha iyi bir yaşam için daha yeşil ve açık alanlar

Okullarda açık hava alanları ve yeşillikler ne kadar önemli? Okulunuzda sınıflar olmasaydı ne olurdu? Araştırmalara göre sınıf ortamı çocuğun akademik başarısı üzerinde büyük bir etkiye sahip. Peki doğanın gücü çoçuklar üzerinde nasıl etkiye sahip? Bir başka deyişle yaşamımızı iyileştiren biyofili mimariye ne demeli, temeli sevgi olan? Biyofili, yaşama ve yaşayan sistemlere karşı duyulan sevgi anlamına geliyor. İlk kez Erich Fromm tarafından kullanılmış olan terim, yaşamımızda var olan her elemente, canlıya, cansıza  sevgi duyarak yaşamımızı canlandırabiliriz. Rüzgar güneş enerjisi derken kendi enerjisini üreten evler de yakında yaşamımızda. Kendi enerjisini üreten aktif evler gelecekte hem enerji üretecek hem de bunu tasarruflu bir şekilde kullanabilecek. Dışarıdan herhangi bir enerji kaynağına ihtiyaç duymadan kendi enerjisini kendi üreten aktif binalar fena olmaz görünüyor. Mimarinin dışında son yıllarda iç mimaride de konfor tanımı yıllar içerisinde değişti. Yataktan kalkmadan odadaki tüm cihazları kumanda edebiliyor, banyoda ayna tasarımlı plazma televizyonlarla duşun keyfini sürebiliyoruz. Tasarım mimaride olduğu kadar iç mimaride de etkinliğini gösteriyor.

Tasarım ve tasarımcının markalaşma sürecinde etkisi büyük

Tasarım ve tasarımcının markalaşma üzerinde de çok büyük etkisi var. Tasarım olarak ikonlanmış birçok örnek proje saymak mümkün. Tiyatro sahnesi konseptiyle seyretme ve seyredilme kavramları tasarımın içine sokulmuş ve uygulanmıştı. Bugün moda değişmiş olsa da proje, kült olmuş bir tasarım oldu. Minimalizm teması, bembeyaz, zen konseptli atmosferleri hayatımıza soktu ve bu etkiyi bugün bile birçok projede görebiliyoruz. Tasarım ile otelin bulunduğu ülke, hedeflenen müşterinin profili, yaşı, yaşam tarzı gibi birçok değişken birebir alakalı. Bu nedenle de hedef kitlenin oteli tercih etmesinde tasarımın etkisi tartışılmaz.

4

İç mimari ve mimari 5 duyuya hitap etmeli

İç mimari düzenlemelerin mimariye kattığı konfor nasıl olmalı sorusuna cevap ise mimaride bir kütle ile çalışılıyor. Mimarın o kütleyi daha estetik ve işlevsel kılma çabası var. İç mimaride ise biz 5 duyunuza birden hitap etmek durumundayız. Mekan hem gözünüzü okşamalı hem de temas ettiğinizde rahat hissetmelisiniz. Sizi karşılayan ve birbirine karışan kokulara varana kadar evde yaşayanların misafirinin etkileşim içerisinde olduğu her noktayı tasarlamak iç mimarın işi. Hissedilen konfor ise bunların toplamıdır. İşin ilginç yanı da konforsuz bulduğumuz alanlarda da bizi neyin rahatsız ettiğini çoğu zaman anlayamıyoruz. Olması gerekenden bir kaç cm yüksek bir masa, görüntüsüyle şıktır ama asla rahat edemeyiz. Bu ve benzer birçok detay iç mimari düzenlemede konforu belirler yaşamını kolaylaştırmak açısından etkilidir. İç mimari düzenlemeleri 2 açıdan ele almak gerekiyor. Birincisi işlevlerinin en doğru şekilde planlanması, ikincisi ise kendisine olduğu kadar misafirine temas ettiğiniz noktaların daha estetik hale getirilmesi. Salt tasarım odaklı çalışınca işlevden feragat etmiş oluyorsunuz. Bu yüzden estetik ve işlevi iyi dengelemek gerekiyor. Ambiyans, seçtiğiniz renkler, ışık, dokununca hissettikleri çok önemli… İşin tasarım kısmı sizin müşteriye vermek istediğiniz duyguyla ilgili… Bu aşamada da yatırımcının hedeflerini biliyor olması gerekiyor.

DURING UE ARCHITECTURE.

AB SÜRECİNDE MİMARLIK

Son yıllarda biz mimarların ve Türkiye’nin gündemi Avrupa Birliği. Bu zaman dilimi içerisinde ülkemizde mimariyi ilgilendiren düzenlemeleri yeniden yapılanmayı, proje üretmeyi biçimlendirmeyi aramızda konuşarak çözmeye çalışıyoruz. Ancak sorunları çözmeye çalışmak çözmek anlamına gelmiyor. Proje hizmetleri konusunda sıkıntılarımız var… Mesela tarihi eserleri yenileme koruma tasarımı okullarda iyi niyetle çalışmalar araştırmalar yapılmasına rağmen istenildiği gibi uygulanamıyor. Sebebi politik. ekonomik, mimari olarak gerekli bütünlüğü sağlayamamış olmamız. Bu önemli zincirler arasında kopukluklar söz konusu… Düşünün bir kez kentsel tasarım yenileme ve koru­manın mimariden restorasyondan ayrı düşünülmesi nasıl mümkün olabilir. Olursa sonuç ortada. Hepsi bir bütün ayrı düşünülemez. Bu durumda mimarların uzmanların belediyelerin politikaların birbirini destekleyici bir zincir içinde olması gereklidir. Hala ne yazık ki yabancı mimarlara ihtiyaç duyuyoruz. Bir bütünlük destek yeterli olmadığı için biz mimarlar bir araya gelseler bile mimaride kopukluklar yaşaması önlenemiyor. Biz mimarların politik ortamda desteklenmesi ve zincirin halkası olması şart. Düşünün bir kez; seçim sıralarında politik çevrelerce imarı olan arsalarla kentsel koruma yenileme tasarıma uygun projelerin birbiriyle paralel gitmesi gerek. Gitmediği zaman sonuç çarpık kentleşme… En basitinden depreme yönelik yapılandırmalarda bile projeler nasıl bir düzen içerisinde ve bütünlük içerisinde yapılacak karar verilemiyor. Deprem ile ilgili hazırlıklarda bile projelerin yazışmalarında bile Mimarlık yok ..! Mimari ne zaman devreye girecek karar verilemiyor. Bu detaylar bütünlüğü birbirine bağlayan önem­li detaylar… Kendi ülkemizin kendi kişiliğine uygun politikalarına uygun mimari projelere girmekten bahsediyoruz. Ama hala tam bir bütünlük söz konusu değil. Gerçek şu ki AB sürecinden önce tüm bu gelişmelerin olması gerekiyordu.AB süreciyle birlikte bu konulara çözüm getirmezsek bunların değişmesi mucize… AB Ülkelerinde önerilen standartlara ulaşmak için kentsel gelişiminden yola çıkarak Mimariyi düşünmenin dışında ta­rihi eserleri korumamız Türkiye’deki inşaatlardaki standartlardaki yapı güvenliğini sağlamamız kaçınılmaz. AB Sürecinde tüm bu kopuklukların toparlanması şart… Ancak bugüne kadar alışkanlıklarımızdan dolayı Avrupa Birliğinin sancılı geçmesi de kaçınılmaz Her devlet vatandaşlarını meslektaşlarını korumak, buna hazırlamak için destekleyici ortamlar hazırlamakla yükümlüdür. Aksi takdirde bu ülkenin mimarları olarak yeterli standartları sağlayan projelerde olmamız çok zordur. Bu da gösteriyor ki ekonomik, politik ve mimarinin bir bütünlük içinde olması gerekiyor. Mimarinin sadece barınmak olmadığını farkına varıp mimarinin gelişmesini engelleyen neden­leri ve yetersizliğin karmaşıklığını ve kalitesizliğini engellemeliyiz. Bu faktörler gelecekteki mimarimizi olumsuz etkilemesinin en başlı nedenlerindendir. Bunların gelişmesini engellemek, kaliteli bir yaşam standartına ulaşmak her vatandaş ve devletin her ferdi gibi görevimizdir. Aksi takdirde AB Süreci sancının dışında bizim için oldukça zor geçecektir…

AB sürecinde mimarlık

SAVE ONE CHILD’S LIFE

BİR ÇOCUĞUN HAYATINI KURTARIN. Yeni yıla gireceğimiz şu günlerde sizin için  arşivden UNICEF 2006-2007 kolek­siyonundan tebrik kartları ve hediyeliklerini konu edinmemin sebebi, son günlerde gündemden düşmeyen, 17 aylık bebeğe yapılan sömürü ve is­tismara karşı duyduğum üzüntü…
Dünyanın her yanından ünlü ressamların ve el sa­natçılarının hazırladığı müstesna kreasyonlar ara­sından yapacağınız seçimlerle siz de bir fark yara­tırken bir hayat kurtarın. UNICEF’ten alacağınız her kart. her hediye dünyadaki bir yoksul çocuğa ulaşmaya çalışıyor ve onlara yaşamda bir şans veriyor. UNICEF’in bu misyonu ile milyonlarca çocuğa ha­yat kurtarıcı sağlık hizmetleri ve hayat şartlarını iyileştirici imkanlar sağlanabiliyor.

Önceliklerine göre “UNICEF Doğrudan Yardım Programı” kapsamında;
-Çocuk yaşatma ve geliştirme
-Temel eğitim ve cinsiyet eşitliği
-HIV AİDS ve çocuklar
-Çocukları; şiddet, sömürü ve istismardan koruma
-Çocuk hakları için tanıtım savunu ve ortaklıklar yer alıyor.
Başlıksız-1

UNICEF’in dünyanın birçok ülkesinde gerçekleştir­diği yardımlardan bazıları:

ETiYOPYA / 2005 yılında Etiyopya’da 60.000 sağ­lık görevlisinin katılımı ile çocuk felciyle mücadele kampanyası düzenlenerek beş yas altındaki 15.5 milyon çocuk aşılandı.

IRAK 2004 – 2005 eğitim döneminde lrak’ta 17 .000 ilk ve orta okulda 6 milyon öğrenciye okul çantası ve eğitim malzemesi dağıtıldı.

LIBERYA / 2005 yılından beri, henüz çocuk yaşta olmasına rağmen savaşmaya zorlanan 11.780 çocuğun. Askeri silahlarından arındırılıp çocuklukları­nı yeniden yasamaları sağlandı.

“Haydi Kızlar Okula” sloganıyla, ülkemizdeki kız ve erkek çocuklar arasında kızlar aleyhine eşitsizliğe dikkat çeken milli komitemiz en geç iki yıl içinde bu eşitsizliğin giderileceği inancındadır.  

Sokakta yasayan ve çalıştırılan risk altındaki ço­cuklar için evleri tek tek dolaşarak hizmet sağla­yan gönüllü eğitimcilerin kişi basına eğitim maliye­ti 40 YTL’dir. 

QSQS

Başlıksız-SSQ

Siz de çocuklara çocukluklarını yasamaları için hem yardım edin hem de mekanlarınıza renk ka­tın. UNICEF’e verdiğiniz desteği, dünyanın birçok ülkesinde çekilen anne çocuk fotoğraflarıyla me­kanlarınızı dekore ederek gösterin. Bu essiz koleksiyonlardan sizin için özellikle seçtiklerimden bazıları ise:

Sanat Ajandası, Dünyadan Kapılar, Tek Dünya, Dünya Çocukları, 17. yy Hollanda’sında Ya­kın Çekimler, Çocukların Mutluluğu için Suyun Önemi konulu fotoğraflarla süslenmiş takvimler, el yapımı hediyelik çerçeveler, çiçek desenli gümüş mumlar, fotoğraflı masa ajandası, pirinç yılbaşı süsleri, yıldızlara ulaşma… Siz de bu koleksiyon dan seçtiklerinizle mekanlarınıza şıklık kazandıra­bilirisiz. Bu şıklığın yanı sıra UNICEF’e desteğiniz sürdükçe UNICEF çocukların refahı misyonunu sürdürecek. Bu yazımla yardıma ihtiyaç duyan ço­cuklara yapılan desteğe dikkat çekerek benim de çorbada bir parça tuzum olursa çok mutlu olaca­ğım 

Bu yazı, mekanlarınız için hem şık hediyelikler ve fotoğraflar seçmenizde sizi yönlendirecek bir yazı hem de yardıma ihtiyaç duyan çocuklar için bir yar­dım çağrısıdır…

S1 S2

TASARIMDA IŞIK YILI KUTLAMASI…

[KGVID]http://archisections.com/wp-content/uploads/2015/11/VID-20151123-WA0008.mp4[/KGVID]

Toplumların gelişimi ve geleceğinde, ışığın gerek teknoloji gerek yaşam ve sanatdaki önemini vurgulamak üzere 2015 yılı Birleşmiş Milletler tarafından ışık yılı ilan edildi. Bu kapsamda kültürü tasarımı ve sanatı ışıkla buluşturarak yaşamın kaynağını kutlamak üzere 13-29 Kasım 2015 Kasım 2015 tarihleri arasında ilk defa Zorlu centerda gerçekleştirilen istanbul Light Festifal Zorlu Center şehri ışıl ışıl bir açık hava sanat galerisine dönüştürdü.
IŞIK YILI 2

iki kıtayı sanat ve ışıkla birbirine bağlayan Türk 23 eseri istanbullularla buluştu. Zorlu Alışveriş merkezi meydan ve köprü katı, park alanı, raffles oteli Zorlu Performans sanatları merkezi ve metro tünelinin zorlu centera geliş koridorunda gerçekleşti.istanbulun büyülü ışıklarına yepyeni bir renk katan 23 eserin yanısıra ücretsiz workshoplar söyleşilerle 29 kasıma kadar Zorlu centerda buluşacak..

[KGVID]http://archisections.com/wp-content/uploads/2015/11/VID-20151123-WA0007.mp4[/KGVID]

14. İstanbul Bienali’nde İstanbul’a yayılan tuzlu suyun sanat yansımaları

artinternational yazı başına konulacak
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 14. İstanbul Bienali, 5 Eylül-1 Kasım 2015 tarihleri arasında TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori başlığıyla bir dizi işbirliği içerisinde şekilleniyor.
istanbul Bienali’nde, Afrika, Asya, Avustralya, Avrupa, Ortadoğu, Latin Amerika ve Kuzey Amerika’dan 80’in üzerinde katılımcının çalışmaları Boğaz’ın Avrupa ve Anadolu yakasında bulunan 30’dan fazla mekânda gezilebilecek. TUZLU SU, müzelerin yanı sıra tekneler, oteller, eski bankalar, otoparklar, bahçeler, okullar, dükkânlar ve özel konutlar gibi siyah ve su üzerindeki geçici yerleşim alanlarına yayılacak.

1. resim 14 bienal
Carolyn Christov-Bakargiev 14. İstanbul Bienali’ni şöyle anlatıyor: “Tuzlu su dünyada en sık rastlanan maddelerden biri. Vücudumuzdaki sodyum da sinir sistemimizi oluşturan en mühim içerenlerden, bir anlamda hayati ehemmiyet taşıyan bir sistemi çalıştırarak adamları yaşamda tutuyor. Tuzlu su aynı zamanda dijital çağın en yıpratıcı maddelerinden biri. Akıllı telefonunuzu tatlı suya düşürürseniz onu kuruttuktan sonra büyük olasılıkla yine çalışacaktır, ama tuzlu suya düşerse, kimyasal değişimler telefonun bozulmasına yol açabilir. 14. İstanbul Bienali’ni ziyaret ettiğinizde tuzlu suyun üstünde epey vakit geçireceksiniz. Mekânlar arasında, bilhassa de vapurlarla yapılacak seyahatlerle, ziyaretçilerin sanatı hissetmeleri süreleri yavaşlayacak. Bu da çok sağlıklı, çünkü tuzlu su solunum problemleriyle pek çok diğer hastalığın iyileşmesine yardımcı olduğu gibi sinirleri de yatıştırıyor.
2. resim 14. bienal
Sergi, Karadeniz’deki Rumelifeneri’nden Yunan mitolojisinde Altın Post’u arayan İason önderliğindeki Argonotlar’ın geçtiği, sekiz bin beş çehre sene evvel bir su kanalı olarak açılmış dar ve kavisli bir fay hattı olan İstanbul Boğazı’na, oradan da Akdeniz’e doğru, Bizans İmparatorluğu’nun düşmanlarını sürgün ettiği ve Troçki’nin 1929’dan 1933 yılına kadar yaşadığı Büyükada’ya uzanacak.
Bienalde, bazıları çok ufak olmak üzere sergilenecek 1.500’ün üzerinde eserin arasında ellinin üzerinde sanatçının yeni işlerinin yanı sıra denizbilimi tarihi, etraf çalışmaları, sualtı arkeolojisi, Art Nouveau, nörobilim, fizik, matematik ve teosofi tarihinden de yapıtlar yer alıyor. Tarihsel açıdan projeler, nöronu keşfederek 1906’da Nobel Ödülü’nü kazanan Santiago Ramón y Cajal’ın 1870 yılına ait çizimlerinden, Annie Besant ve Charles Leadbeater’ın çığır açan soyut ‘Düşünce Biçimleri’ne (1901-1905), Aslı Çavuşoğlu’nun çok eski ve artık kaybolmuş bir Ermeni tekniğini yeniden yaratarak bir böcekten al boya elde ettiği yeni projesinden Troçki’nin Türkiye’de geçirdiği dönemden esinlenen William Kentridge’in çok kanallı yeni enstalasyonuna kadar uzanacak.”
5. resim 14. bienal

6. resim 14. bienal
Carolyn Christov-Bakargiev’in bienali işbirliği içerisinde şekillendirdiği isimler arasında Anna Boghiguian, Aslı Çavuşoğlu, Cevdet Erek, Pierre Huyghe, Emre Hüner, William Kentridge, Marcos Lutyens, Chus Martínez, Füsun Onur, Emin Özsoy, Griselda Pollock, Michael Rakowitz, Vilayanur S. Ramachandran, Arlette Quynh-Anh Tran ve Elvan Zabunyan yer alıyor. Orhan Pamuk ise 14. İstanbul Bienali’nin Uluslararası Dostları ve Hamileri başlıklı destek programının onursal başkanlığını üstleniyor.
İstanbul Bienali’nin Danışma Kurulu’nda Adriano Pedrosa, Başak Şenova, İnci Eviner, Iwona Blazwick ve Ute Meta Bauer yer alıyor.
İKSV tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen İstanbul Bienali, geçen bienalde olduğu gibi bu yıl de kapılarını ücretsiz olarak açacak. Bienal mekânları arasında sadece Masumiyet Müzesi’nin girişi ücretli olacak. Bienale aralarında DAI Dilijan Sanat Girişimi – IDeA Vakfı, SAHA – Çağdaş Sanatı Destekleme Girişimi, Avustralya Sanat Konseyi, Mathaf: Modern Sanat Müzesi (Katar Müzeleri), Acción Cultural Española (AC/E), Mondriaan Fonu, Kanada Konseyi, British Council, Henry Moore Vakfı, Culture.pl,İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi, Norveç Güncel Sanat Merkezi (OCA), Norveç Sanat Konseyi, Fondazione Sandretto re Rebaudengo, Schering Stiftung, Fiorucci Art Trust, Schwarz Vakfı, Dena Çağdaş Sanat Vakfı, Outset Güncel Sanat Fonu ve Kadist Sanat Vakfı’nın da yer aldığı kuruluş, müessese, uluslararası fon sağlayıcı ve fon kuruluşları da destek veriyor.

IMG-20150916-WA0003
TUZLU SUDA NASIL GEZİLİR?
Sanatseverlerin en az üç günde gezebileceği 14. İstanbul Bienali’nde, İstanbul Modern, ARTER, Özel İtalyan Lisesi ve Galata Özel Rum İlköğretim Okulu gibi mekânlar karma sergiye hane sahipliği yaparken, başka bütün mekânlarda bir sanatçı ya da sanatçı topluluklarının işleri görülebilecek.
Galata-Tophane-Beyoğlu Bölgesindeki Mekânları Yürüyerek Keşfedin
Bienal gezisine, Bankalar Caddesi üzerinde, 19. yüzyılda, Osmanlı Bankası’nın merkez binası olarak Fransız asıllı Levanten mimar Alexandre Vallauri tarafından tasarlanan ve 2011 yılında restore edilerek yeniden açılan SALT Galata ile İstanbul doğumlu İtalyan mimar Antoine Tedeschi tarafından 1863 yılında Neo-Rönesans stilinde inşa edilen tarihi Sümerbank binası ve yakın zamanda yeniden açılan Vault Karaköy The House Hotel’den başlanabilir.

Buradan deniz seviyesine doğru giden yolun sol tarafında yer alan, 1913 yılında Vasileios Kouremenos tarafından inşa edilen ve şu anda Sabancı Üniversitesi’ne ait olan Minerva Han içindeki Kasa Galeri’ye geçilebilir. Kemeraltı Caddesi’nden devam eden rotada ise neo-klasik mimariye sahip Galata Özel Rum İlköğretim Okulu ziyaret edilebilir.
Bu rotadaki bir sonraki mekân, Tophane Meydanı’nın 1957-58 yıllarındaki düzenlenmesi sırasında ambar olarak, meşhur mimar Sedad Hakkı Eldem yönetiminde inşa edilen, 2003 yılında Türkiye’nin ilk çağdaş ve modern sanat müzesine dönüştürülen ve 11 Aralık 2004 yılında açılan İstanbul Modern olacak. İstanbul Modern, bienal kapsamında karma serginin yanı sıra tarihi konumlandırmalara da hane sahipliği yapacak.

1950’li senelere kadar tütün deposu olarak kullanılan ve şu anda kâr amacı gütmeyen bir sergi alanı olarak etkinlik gösteren DEPO da bienale hane sahipliği yapacak. Tophane bölgesindeki Boğazkesen Caddesi üzerinde yer alan bir otopark ve bir dükkân da bienal mekânları arasında. 1894’teki İstanbul depreminden üç sene sonra, 1897’de inşa edilen Brukner Apartmanı, yazar Orhan Pamuk tarafından 1999 yılında satın alındı ve Masumiyet Müzesi’ne dönüştürüldü. Masumiyet Müzesi de bienale hane sahipliği yapacak.
1861 yılında kurulan ve 1919 yılında Tom Tom Kaptan sokağındaki bugünkü yerine taşınan Özel İtalyan Lisesi bir başka bienal mekânı. Bu mekânın muhtelif katlarında beş sanatçının projesi yer alacak. Aziz Eugène konağı olarak bilinen, 1869’da inşa edilmiş Fransız Yetimhanesi ise bienalin ziyarete aleni olmayan, üç “hayali” mekânından biri olacak.

Zenovitch ailesi tarafından 1890’larda inşa edilen ve 2010 yılında The House Hotel Galatasaray olarak yenilenen otelin bir odası ile gene Galatasaray bölgesindeki Bostanbaşı Sokak’ta yer alan eski bir ev de bienalin sergi mekânlarından olacak. 1901 yılında inşa edilen Cezayir binası da bir sanatçı projesine ve bienal kapsamındaki kamusal program etkinliklerine hane sahipliği yapacak.
Ziyaretçiler, İstiklal Caddesi’nden Tünel Meydanı’na doğru ilerlerken, 1863 yılında kurulan İtalyan işçi derneği Società Operaia tarafından yaptırılan ve ismini 19. yüzyılda uzun seneler İstanbul’da yaşamış Giuseppe Garibaldi’den alan Casa Garibaldi binasını görecekler. Restorasyon çalışmaları devam eden bu yapı da bienalin ziyarete aleni olmayan “hayali” mekânlarından biri olarak konumlanıyor.

İstiklal Caddesi üzerinde 1910’lu senelerde mimar Petraki Meymaridis Efendi tarafından “Meymaret Han” adıyla inşa edilen ve 2010 yılında Vehbi Koç Vakfı tarafından kâr amacı gütmeyen bir sergi alanına dönüştürülen ARTER binası, üç sergi katında bienale hane sahipliği yapacak.
1. asır sonunda inşa edilen ve Anadolu Pasajı olarak da bilinen kundura dükkânı FLO da 4. katında bir sanatçının çalışmasını ağırlayacak.
Orijinali 1893 yılında mimar Achille Manoussos tarafından tasarlanan Bristol Oteli binasının, 2005′te cephesi korunarak renove edilmesiyle inşa edilen Pera Müzesi de üçüncü katıyla bienal mekânları arasında yer alıyor. Bu bölgedeki nihai sergi mekânı ise, Kamondo ailesi tarafından 19. yüzyılda inşa ettirilen ve 2007 yılında restore edilerek 2012’den beri hizmet veren ADAHAN Otel’in bir odası ile otelin altında bulunan Sarnıç olacak.

Kabataş-Kadıköy-Büyükada Rotası
Kadıköy ve Büyükada’da da farklı mekânlar 14. İstanbul Bienali projelerine hane sahipliği yapacak. Kadıköy Yeldeğirmeni’nde yer alan bir sanatçı atölyesi de mekânlardan biri olacak.
Büyükada’da, 1997 yılından bugüne kadar toplu taşıma vasıtayı olarak hizmet veren Kaptan Paşa Deniz Otobüsü, bienal süresince iskelede kalarak sergi mekânlarından biri olacak. Büyükada Halk Kütüphanesi ise bienal konuklarını karşılayacak mekânlar arasında. Art Nouveau tarzından esinlenerek 1908-1911 tarihlerinde Kaludi Laskaris tarafından inşa edilen Splendid Palas Oteli’nin beş odası ve avlusu, bienal projelerini ve kamusal program etkinliklerini ağırlayacak.
1. yüzyılda inşa edilen, 1961 yılına kadar hususi ev olarak kullanıldıktan sonra Balıklı Rum Hastanesi Vakfı tarafından satın alınarak 2010 yılına kadar pansiyon olarak hizmet veren Rizzo Palas, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki inşasının ardından İtalyan mimar Raimondo D’Aronco tarafından 1894 depreminden sonra restore edilen Mizzi Köşkü Büyükada’da yer alan sergi mekânlarından. Adadaki başka mekânlar ise, 1907-1908 yıllarında Ermeni bir tüccarın kızları için inşa ettiği, Troçki’nin sürgünde olduğu dönemde kısa bir süre yaşadığı tahmin edilen ve nihai zamanlarda Türkiye’de dizi çekimleri için kullanılan Çankaya 57 ile Yanaros Köşkü, başka adıyla Troçki Evi. Troçki’nin 1932-1933 seneleri arasında yaşadığı Troçki Evi, 1850’li senelerde Nikola Demades tarafından inşa edildi.
IMG-20150916-WA0007

IMG-20150916-WA0004
Bienal Şişli’den Tarihi Yarımada ve Rumeli Feneri’ne Uzanacak
İstanbul Bienali’nin Şişli bölgesinde iki sergi mekânı olacak: 1903-2004 seneleri arasında Anarad Hığutyun Okulu olarak hizmet verdikten sonra yeniden inşa edilerek 2015 yılında açılan Hrant Dink Vakfı ve Agos’un yeni binası ile Agos’un Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in Ocak 2007’de önünde öldürüldüğü, Pangaltı’daki vakfın ve gazetenin eski merkezi Hrant Dink Vakfı ve Agos – Parrhesia Alanı.
Bienal şehrin tarihi yarım adasına kadar uzanacak. İstanbul’un fethinden 24 sene sonra, 1477’de Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edilen en eski yapılardan biri olan Küçük Mustafa Paşa Hamamı da sergi mekânlardan biri olacak. 1990’lı senelere kadar hamam olarak kullanılan bu bina 1900 m2′lik bir alana sahip. Sultanahmet ile Bizans duvarları arasında kalan, Haliç’e kısa bir yürüme mesafesinde bulunan hamamın iki ayrı girişinde iki sanatçının işleri bulunacak.
Bienalin nihai iki mekânı da Kuzey Marmara’da yer alıyor. Rumeli Feneri’nde, üçüncü köprü inşaatının da yakından görülebildiği deniz feneri bir sanatçının projesine hane sahipliği yapacak. Soğuk harp döneminden kalan paslanmış bir radarın bulunduğu Boğazın Anadolu yakasındaki Riva Kumsalı da bienalin ziyarete aleni olmayan mekânları arasında yer alacak.

Bienalin geçici mekânı Kastellorizo (Meis)
Son olarak, bienalin geçici mekânlarından biri de Türkiye kıyılarından iki kilometre uzaklıkta olan Yunanistan adası Kastellorizo (Meis).
Adada 7-13 Eylül 2015 tarihleri arasında Fiorucci Art Trust işbirliğiyle bir proje gerçekleştirilecek.

20. yüzyılın ortasında doğan büyük sanat hareketi ZERO’nun yenilikçi ve dinamik ruhu ile İstanbul’da!

Akbank Sanat ve Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi ortak çalışmasının ürünü olan “ZERO – Geleceğe Geri Sayım” 2 Eylül’de start aldı
Yirminci yüzyıla damga vuran uluslararası sanat akımlarından biri olan ZERO’nun Türkiye’deki geniş kapsamlı ilk sergisi, Sakıp Sabancı Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak. II. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan maddi, manevi ve kültürel yıkım sonrasında bir grup sanatçının “yeniden başlama” felsefesi ile bir araya gelerek bireysel ve ortak üretimlerde bulunmasıyla ortaya çıkmış bir sanat akımı olan ZERO’nun kurucu sanatçıları ile bu akıma katılan pek çok sanatçının eseri bu sergide yer alacak.
Akımın kurucuları Heinz Mack, Otto Piene, Günther Uecker’in yapıtları ile akıma katkıda bulunmuş Yves Klein, Piero Manzoni ve Lucio Fontana’nın farklı tekniklerde ürettiği 100’den fazla eseri bir araya getiren sergi, 10 Ocak 2016 tarihine kadar açık kalacak.

Geleneksel etkinliklerimiz arasına giren İstanbul Art International
Çağdaş sanat açısından dünyanın en enerjik şehirlerinden biri olan İstanbul’da yerel ve uluslararası galerilere dinamik bir platform oluşturan ArtInternational, 4-6 Eylül 2015 tarihleri arasında üçüncü defa düzenlenecek. Diğer yandan dinamik etkinlik programları, konuşmalar ve projeler ile şehrin zengin kültür birikiminin yanısıra gelişmekte olan çağdaş sanat sahnesiyle fuar ziyaretçilerine farklı deneyimler sunuyor.

“Doğu” ile “Batı”arasında doğal bir geçiş yolu olan eşsiz coğrafi konumu ile Artinternational, global çağdaş sanat sahnesine çok hızlı biçimde kültürel bir köprü oluşturuyor.
Yaşamızdaki sevgiyle kurulmuş köprüleri atlamadan doya doya yaşayacağımız sanat dolu bir eylül olsun hepimize..
sevgiyle kalın,,
Y.Mimar Sevinç Ormancı
twitter@sevincormanci


 

IN CONNECTION WITH THE MOVE TO GREENER TECHNOLOGY AND ARCHITECTURE

TEKNOLOJİ VE YEŞİLCİ HAREKETİN MİMARİYLE BAĞLANTISI…Bir mimar olarak, teknoloji ve mimari arasındaki bağlantıyı düşündüğüm zaman ilginç bir  portre ortaya çıktı. ‘Mimarinin amacı nedir? ‘ diye düşünürsek asıl amacın, insan yaşamını kolaylaştıracak binalar yapmak olduğunu görürüz. Ancak salt güzel tasarlanmış binalar insan yaşamı için yeterli değildir. Teknoloji – Mimari bağlantısı burada başlamaktadır. Ancak atlanmaması gereken, teknolojinin doğru kullanıldığı zaman olumlu, yanlış kullanıldığı zaman ise düzeltilemeyecek sonuçlar ortaya çıkardığıdır. Tabii ki reddedemeyeceğim en önemli nokta, doğru politikalarla kullanılan teknolojilerle mimaride mucizeler yaratmanın mümkün olduğudur.

v

h

Bu sonucun ortaya çıkardığı, dünyayı mimaride düzeltmeye başlayıp yıkımdan kurtarmaya çalışanların ilk önce düşünmeleri gereken sorunun kökenine sadece mimari olmadığıdır. Asıl dünyanın geleceğini tehlikeye atanlar oluşum ve kullanımda mimariden önce yanlış kullanılan teknoloji ve büyük ölçekli politikalar olduğunu görmeleridir. Teknolojik ve ekonomik  örgütlenmenin, daha az enerji  sarf ederek daha sağlıklı binalar inşa etmesi imkanını sağladığı doğrudur. Çünkü ne çağdaş endüstriyel gelişimleri ne de onların ardındaki ekonomik yapıyı mimarlık dünyası var etmedi. Ancak, doğru teknolojik ve ekonomik gelişmeler doğru mimariyi yarattı. Bu durumda kafamızda beliren soruya göre geçmiş kuşakların, toplumun işlediği suçları mimariye yüklemek doğru mudur? Daha gelişkin ve çağdaş bir toplumsal yapıya ulaşmak doğrultusunda mimarların örgütlenip bu boşluğu doldurmak için çalışmaları vardır. Ama tek başına mimari olarak nereye kadar yeterlidir?

ğ

a

‘Sürdürülebilir Tasarım’ yada mimarlık için gerekli olan evrensel gerçek bu durumda nedir? Tabii ki doğru politikalar ve teknolojiler ile gelişen mimari! Doğru olmadığı takdirde, gelişen teknoloji ile şu dünyayı kirletip gelecekte insan yaşamını tehlikeye atan petrol, madencilik sanayi girişimlerini kim finanse ediyor dersiniz! Bunlar yapılırken mimardan yeşil harekatı beklemek ne kadar doğru. Ayrıca mimari için gerekli çelik cam ya da alüminyum üretimi sırasında o yapıda harcanacak günlük kullanım suyu, elektriği ve ısıtma enerjisinin kökeninin nereye dayandığı… Çağdaş dünya, eğer insanlığın geleceğini tehlikeye atacak bir şekilde gelişiyorsa, bu durumda mimar kendisine yüklenen küresel sorunlarından sorumludur. Mesela güneş  enerjisi ile fosil yakıtların kullanımı hiç de sürdürülebilir tasarıma mimariye uygun değildir; çünkü sonucu yeşilci hareketlere uyum sağlamaz. Bu durumda güneş enerjisinden yararlanırken insan yaşamına zarar vermeyecek şekilde düzenlenmelidir. Bu durum gerektiriyor ki, yeşilci hareketle teknolojik politikaların sonucu paralel gitmelidir. Bu paralellik oluşmadığı taktirde çağdaş yapılar için gerekli teknolojilerin insan yaşamı için tehlike yarattığından doğru mimariye zarar vermektedir. Bu durumda da hedeflenen bir zincirin halkaları gibi mimarinin teknolojinin birbirine doğru hizmet vermesidir. Çünkü doğru politikalarla kullanılan teknolojinin mucizeleri mimaride yadsınamaz. Mesela en büyük korkumuz olan depremin, doğru politikalarla kullanılan doğru teknoloji ve mimari ile yapılan binalara zarar vermesi yok denecek kadar az olurdu…

teknoloji ile yaşilci hareketin bağlantısı-1

L