The best designed restaurants which won awards in the world.

Ödül Kazanan Dünyanın En İyi Restaurant İç Mekan Tasarımları..

Dünyanın en iyi restoran iç mekan tasarımları belli oldu ve çoğu iç mekan ödülü kazandı.

İngilizce bir kelime olan “restaurant” Türkçe’de;İsim olarak kullanıldığında; “restoran, lokanta” anlamına gelmektedir. Restoranlarda açık büfe ve alakart sistemi olmak üzere farklı servis şekilleri kullanılabilmektedir.

Restaurantlarda Inanılmaz bir iç mekan tasarımı oluşturma basit bir şey gibi görünsede  dengelemek için önemli faktörler vardır. BoredPanda personal tarafından yapılan  dünyanın en iyi restaurantları seçimler de kriterler neye göre yapıldı sorusuna en iyi cevap.

İyi bir restoran için sadece iyi yiyecek ve içecekler yeterli olmayabilir. Ne restoranı, konsepti, tarzı nasıl olacak? Nasıl hem dekoratif olarak hem de personelinin iş akışını aksatmadan bir düzen sağlayabilir? Güvenlik düzenlemeleri bile dekoratif ve kullanışlı bir biçimde nasıl  sağlanmalı. (Yenilenmiş bir kilisede Jane Restaurant, Antwerp, Belçika)


Tasarım:  Piet Boon

What Happens When Restaurant, New York, USA

Tasarım: Elle Kunnos de Voss of the Metrics

Ammo Restaurant, Hong Kong, China

Bangalore Express Restaurant, London, Great Britain

Tasarım: Joyce Wang

Le Pain Frances Restaurant, Gothenburg, Sweden

Tasarım: Sanjay Puri Architects

Pakta Restaurant, Barcelona, Spain

Tasarım: El Equipo Creativo

 

The Hotel designs which carry signatures of The famous fashion designers

Ünlü Moda Tasarımcılarının İmzalarını Taşıyan Otel Odaları

Moda da her yıl tasarımlarıyla dikkatleri üzerlerine çeken ünlü moda tasarımcıların yardımıyla oldukça şık otel odalarının tasarlandığını biliyor muydunuz?

Gittiğiniz tatillerde tasarım sizin için önemliyse ve yeni keşifler peşindeyseniz birçok ünlü moda tasarımcılarının yardımlarıyla tasarlanan bu otel odalarına bir göz atmanızda fayda var..

Bir sonraki tatilinizde modanın en büyük tasarımcılarının yardımıyla tasarlanan otel süitlerinde kalmaya ne dersiniz? Bu muhteşem dizayn harikası otel odalarını sizler için derledik,birlikte inceleyelim.

DIOR SUİT, ST. REGIS NEW YORK

otel odası -dior-st-regis
Central Park ve Fifth Avenue’nün inanılmaz manzarasına sahip olan St. Regis oteli, Dior’un klasik pastel tonlardaki renk paleti ile hem tasarımcılara hem de otel konuklarına ilham veriyor. 1700 metrekarelik kral yatak odalı suit odası, 8 kişilik yemek odası, mermer banyosu, geniş bir oturma odası ve 24 saatlik hizmeti ile küçük bir saray da diyebiliriz.

PALAZZO VERSACE, AVUSTRALYA

otel odası-palazzo-versace

Queensland, Avustralya’da bulunan Palazzo Versace sayesinde dünyanın ilk moda markalı oteli oldu.  Lüks otel olmasının yanısıra ikonik moda evi olduğunu yansıtmak için zengin detaylarla dekore edilmiştir. Gianni Versace butik, spa, fitness merkezi, lüks süitler, lüks daireler, ile size özel otel paketleri sunan Queensland,Avustralya’nın tek su havuzlu salonuna sahip.
OSCAR DE LA RENTA EN TORTUGA BAY OTEL, PUNTA CANA

otel odası oscar dela renta
Ünlü modacı Oscar de la Renta memleketi Dominik Cumhuriyetinde özel bir plaj üzerinde yer alan Tortuga Bay Hotelini tasarladı. Tasarımcının tasarladığı otel 13 villa, golf dersi, üçüncü göz Spa, tenis merkezi ve 1.500 dönümlük Ekolojik Rezervinden oluşmaktadır..

CHRISTIAN LACROIX BUTİK HOTEL, LE BELLECHASSE, PARIS

otel odası christian lacroix
19. yüzyılın sanatsal ve kültürel atmosferden esinlenerek, Christian Lacroix tarafından tasarlanan butik otel 34 christian Lacroix imzasıyla tasarlanmış odalara sahiptir. Otelde Lacroix ın kendisi tarafından tasarlanmış bir teras alanının yanısıra lüks bir şekilde dekore edilmiş kahvaltı salonu bulunmaktadır. Bir başka avantaj ise Musée d’Orsay dahil olmak üzere Paris’in en iyi müzelerinin birkaç adım uzakta bulunması.

ARMANI HOTEL DUBAI

otel odası-armani

Dünyanın en yüksek kulesi’nde bulunan Armani Hotel Dubainin her detayı Giorgio Armani tarafından tasarlanmış dekor-moda imparatorluğunun ruhunu taşıyor. Otel’de ultra luks bir spa ile İtalyan deriden yapılmış duvarlar ve uzmanlaşmış restoranlar bulunmaktadır.

RALPH LAUREN’IN ROUND HILL HOTEL AND VILLAS, JAMAIKA

otel odası-ralph-lauren

Jamaika’da bulunan Round Hill Resort Pineapple House’ın iç mekan tasarımları ünlü modacı Ralph Lauren yaratıcı başkanlığında tasarlanmış. Tasarımcının ev koleksiyonu’ndan mobilyalar ile dekore edilmiş odalar okyanusa açılıyor. Odalarda soğuk beyaz renk paletlerinin yanı sıra, gölgelik yatak ve panjurlu pencereler bulunmaktadır.

VERA WANG, HALEKULANI SUITE, HAWAII

unnamed
Tek yatak odalı Vera Wang tarafından tasarlanmış Halekulani Suiti, Halekulani otelinin ikinci katını kaplıyor.Suit 2135 metrekarelik kapalı alana ve 640 metrekarelik açık alana sahiptir Muhteşem bir güvertede okyanus manzarasına sahiptir.

DIANE VON FURSTENBERG ONE & ONLY HAYMAN ADASI SUITE, AVUSTRALYA

unnamed2

DIANE VON FURSTENBERG imzası taşıyan Great Barrier Reef tatil sitesinde, Diane von Furstenberg, yaptığı tasarımına öyle bir aşk duydu ki o otelin içinde kendi özel suitini de  açmaya karar verdi. One & Only Hayman Island Resortda iki yatak odası, penthouse suit, bir sahil balkonu, oturma odası ve iki banyo DVF imzasını taşıyor. Suite’in dekorunda ünlü modacının yarattığı kıyafetlerdeki desen ,yalın ve klasik çizgilerin yanısıra dünya seyahatlerinden kendisi tarafından çekilen fotoğrafların olduğu sanat duvarı, özel bir bar, mermer şömine ve  bir kuyruklu piyano bulunuyor.

ENDÜSTRİYEL TARZA SANATÇI BAKIŞI;Artistic look through industrial stile..

Son yıllarda sanatçıların gözdesi olan endüstriyel tarzın tarihçesine kısaca göz atacak olursak; sanatçıların 1960’ların sonları ve 70’lerde klasik ve modern evlerde kendilerini iyi ifade edemeyince yaşam alanlarını değiştirmeye karar vermeleri sonucu bir akım haline geldiğini görebiliriz.
popvizyon lofts1

Sanatlarını icra etmek için buldukları boş hangarları, terk edilmiş endüstriyel mekanları, ambarları, garları, garajları kiralayıp kendileri için rahat yasam alanı haline getirdiler ve bu mekanların orijinal yapısına dokunmamayı seçtiler. Dolayısıyla duvarlarından tesisat boruları geçen, yıpranmış zeminleri olan, beton duvarlı eski dokuların içlerine modern olduğu kadar klasik mobilyalar da yerleştirdiler. Yüksek tavana uzanan bolca tablo ve hangarlarda sıvası bozulmuş tuğla ve taşların doğal kaba görüntüleri olduğu gibi bıraktılar.popvizyon lofts 7untitled

popvizyon lofts4untitled

popvizyon lofts..8 untitledHatta sıfırdan yapılan dairelerde hangar görüntüsünün yansıdığı mekanlar tasarladılar. Bu şekilde alanların büyüklüğü ve yüksek tavanlar sayesinde nefes alan yaratıcı mekanlar ortaya çıktı.

Bu stilin günümüzde yaşayan alanlarında  birkaçını sizler için seçtik.. ne dersiniz?

14. İstanbul Bienali’nde İstanbul’a yayılan tuzlu suyun sanat yansımaları

artinternational yazı başına konulacak
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 14. İstanbul Bienali, 5 Eylül-1 Kasım 2015 tarihleri arasında TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori başlığıyla bir dizi işbirliği içerisinde şekilleniyor.
istanbul Bienali’nde, Afrika, Asya, Avustralya, Avrupa, Ortadoğu, Latin Amerika ve Kuzey Amerika’dan 80’in üzerinde katılımcının çalışmaları Boğaz’ın Avrupa ve Anadolu yakasında bulunan 30’dan fazla mekânda gezilebilecek. TUZLU SU, müzelerin yanı sıra tekneler, oteller, eski bankalar, otoparklar, bahçeler, okullar, dükkânlar ve özel konutlar gibi siyah ve su üzerindeki geçici yerleşim alanlarına yayılacak.

1. resim 14 bienal
Carolyn Christov-Bakargiev 14. İstanbul Bienali’ni şöyle anlatıyor: “Tuzlu su dünyada en sık rastlanan maddelerden biri. Vücudumuzdaki sodyum da sinir sistemimizi oluşturan en mühim içerenlerden, bir anlamda hayati ehemmiyet taşıyan bir sistemi çalıştırarak adamları yaşamda tutuyor. Tuzlu su aynı zamanda dijital çağın en yıpratıcı maddelerinden biri. Akıllı telefonunuzu tatlı suya düşürürseniz onu kuruttuktan sonra büyük olasılıkla yine çalışacaktır, ama tuzlu suya düşerse, kimyasal değişimler telefonun bozulmasına yol açabilir. 14. İstanbul Bienali’ni ziyaret ettiğinizde tuzlu suyun üstünde epey vakit geçireceksiniz. Mekânlar arasında, bilhassa de vapurlarla yapılacak seyahatlerle, ziyaretçilerin sanatı hissetmeleri süreleri yavaşlayacak. Bu da çok sağlıklı, çünkü tuzlu su solunum problemleriyle pek çok diğer hastalığın iyileşmesine yardımcı olduğu gibi sinirleri de yatıştırıyor.
2. resim 14. bienal
Sergi, Karadeniz’deki Rumelifeneri’nden Yunan mitolojisinde Altın Post’u arayan İason önderliğindeki Argonotlar’ın geçtiği, sekiz bin beş çehre sene evvel bir su kanalı olarak açılmış dar ve kavisli bir fay hattı olan İstanbul Boğazı’na, oradan da Akdeniz’e doğru, Bizans İmparatorluğu’nun düşmanlarını sürgün ettiği ve Troçki’nin 1929’dan 1933 yılına kadar yaşadığı Büyükada’ya uzanacak.
Bienalde, bazıları çok ufak olmak üzere sergilenecek 1.500’ün üzerinde eserin arasında ellinin üzerinde sanatçının yeni işlerinin yanı sıra denizbilimi tarihi, etraf çalışmaları, sualtı arkeolojisi, Art Nouveau, nörobilim, fizik, matematik ve teosofi tarihinden de yapıtlar yer alıyor. Tarihsel açıdan projeler, nöronu keşfederek 1906’da Nobel Ödülü’nü kazanan Santiago Ramón y Cajal’ın 1870 yılına ait çizimlerinden, Annie Besant ve Charles Leadbeater’ın çığır açan soyut ‘Düşünce Biçimleri’ne (1901-1905), Aslı Çavuşoğlu’nun çok eski ve artık kaybolmuş bir Ermeni tekniğini yeniden yaratarak bir böcekten al boya elde ettiği yeni projesinden Troçki’nin Türkiye’de geçirdiği dönemden esinlenen William Kentridge’in çok kanallı yeni enstalasyonuna kadar uzanacak.”
5. resim 14. bienal

6. resim 14. bienal
Carolyn Christov-Bakargiev’in bienali işbirliği içerisinde şekillendirdiği isimler arasında Anna Boghiguian, Aslı Çavuşoğlu, Cevdet Erek, Pierre Huyghe, Emre Hüner, William Kentridge, Marcos Lutyens, Chus Martínez, Füsun Onur, Emin Özsoy, Griselda Pollock, Michael Rakowitz, Vilayanur S. Ramachandran, Arlette Quynh-Anh Tran ve Elvan Zabunyan yer alıyor. Orhan Pamuk ise 14. İstanbul Bienali’nin Uluslararası Dostları ve Hamileri başlıklı destek programının onursal başkanlığını üstleniyor.
İstanbul Bienali’nin Danışma Kurulu’nda Adriano Pedrosa, Başak Şenova, İnci Eviner, Iwona Blazwick ve Ute Meta Bauer yer alıyor.
İKSV tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen İstanbul Bienali, geçen bienalde olduğu gibi bu yıl de kapılarını ücretsiz olarak açacak. Bienal mekânları arasında sadece Masumiyet Müzesi’nin girişi ücretli olacak. Bienale aralarında DAI Dilijan Sanat Girişimi – IDeA Vakfı, SAHA – Çağdaş Sanatı Destekleme Girişimi, Avustralya Sanat Konseyi, Mathaf: Modern Sanat Müzesi (Katar Müzeleri), Acción Cultural Española (AC/E), Mondriaan Fonu, Kanada Konseyi, British Council, Henry Moore Vakfı, Culture.pl,İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi, Norveç Güncel Sanat Merkezi (OCA), Norveç Sanat Konseyi, Fondazione Sandretto re Rebaudengo, Schering Stiftung, Fiorucci Art Trust, Schwarz Vakfı, Dena Çağdaş Sanat Vakfı, Outset Güncel Sanat Fonu ve Kadist Sanat Vakfı’nın da yer aldığı kuruluş, müessese, uluslararası fon sağlayıcı ve fon kuruluşları da destek veriyor.

IMG-20150916-WA0003
TUZLU SUDA NASIL GEZİLİR?
Sanatseverlerin en az üç günde gezebileceği 14. İstanbul Bienali’nde, İstanbul Modern, ARTER, Özel İtalyan Lisesi ve Galata Özel Rum İlköğretim Okulu gibi mekânlar karma sergiye hane sahipliği yaparken, başka bütün mekânlarda bir sanatçı ya da sanatçı topluluklarının işleri görülebilecek.
Galata-Tophane-Beyoğlu Bölgesindeki Mekânları Yürüyerek Keşfedin
Bienal gezisine, Bankalar Caddesi üzerinde, 19. yüzyılda, Osmanlı Bankası’nın merkez binası olarak Fransız asıllı Levanten mimar Alexandre Vallauri tarafından tasarlanan ve 2011 yılında restore edilerek yeniden açılan SALT Galata ile İstanbul doğumlu İtalyan mimar Antoine Tedeschi tarafından 1863 yılında Neo-Rönesans stilinde inşa edilen tarihi Sümerbank binası ve yakın zamanda yeniden açılan Vault Karaköy The House Hotel’den başlanabilir.

Buradan deniz seviyesine doğru giden yolun sol tarafında yer alan, 1913 yılında Vasileios Kouremenos tarafından inşa edilen ve şu anda Sabancı Üniversitesi’ne ait olan Minerva Han içindeki Kasa Galeri’ye geçilebilir. Kemeraltı Caddesi’nden devam eden rotada ise neo-klasik mimariye sahip Galata Özel Rum İlköğretim Okulu ziyaret edilebilir.
Bu rotadaki bir sonraki mekân, Tophane Meydanı’nın 1957-58 yıllarındaki düzenlenmesi sırasında ambar olarak, meşhur mimar Sedad Hakkı Eldem yönetiminde inşa edilen, 2003 yılında Türkiye’nin ilk çağdaş ve modern sanat müzesine dönüştürülen ve 11 Aralık 2004 yılında açılan İstanbul Modern olacak. İstanbul Modern, bienal kapsamında karma serginin yanı sıra tarihi konumlandırmalara da hane sahipliği yapacak.

1950’li senelere kadar tütün deposu olarak kullanılan ve şu anda kâr amacı gütmeyen bir sergi alanı olarak etkinlik gösteren DEPO da bienale hane sahipliği yapacak. Tophane bölgesindeki Boğazkesen Caddesi üzerinde yer alan bir otopark ve bir dükkân da bienal mekânları arasında. 1894’teki İstanbul depreminden üç sene sonra, 1897’de inşa edilen Brukner Apartmanı, yazar Orhan Pamuk tarafından 1999 yılında satın alındı ve Masumiyet Müzesi’ne dönüştürüldü. Masumiyet Müzesi de bienale hane sahipliği yapacak.
1861 yılında kurulan ve 1919 yılında Tom Tom Kaptan sokağındaki bugünkü yerine taşınan Özel İtalyan Lisesi bir başka bienal mekânı. Bu mekânın muhtelif katlarında beş sanatçının projesi yer alacak. Aziz Eugène konağı olarak bilinen, 1869’da inşa edilmiş Fransız Yetimhanesi ise bienalin ziyarete aleni olmayan, üç “hayali” mekânından biri olacak.

Zenovitch ailesi tarafından 1890’larda inşa edilen ve 2010 yılında The House Hotel Galatasaray olarak yenilenen otelin bir odası ile gene Galatasaray bölgesindeki Bostanbaşı Sokak’ta yer alan eski bir ev de bienalin sergi mekânlarından olacak. 1901 yılında inşa edilen Cezayir binası da bir sanatçı projesine ve bienal kapsamındaki kamusal program etkinliklerine hane sahipliği yapacak.
Ziyaretçiler, İstiklal Caddesi’nden Tünel Meydanı’na doğru ilerlerken, 1863 yılında kurulan İtalyan işçi derneği Società Operaia tarafından yaptırılan ve ismini 19. yüzyılda uzun seneler İstanbul’da yaşamış Giuseppe Garibaldi’den alan Casa Garibaldi binasını görecekler. Restorasyon çalışmaları devam eden bu yapı da bienalin ziyarete aleni olmayan “hayali” mekânlarından biri olarak konumlanıyor.

İstiklal Caddesi üzerinde 1910’lu senelerde mimar Petraki Meymaridis Efendi tarafından “Meymaret Han” adıyla inşa edilen ve 2010 yılında Vehbi Koç Vakfı tarafından kâr amacı gütmeyen bir sergi alanına dönüştürülen ARTER binası, üç sergi katında bienale hane sahipliği yapacak.
1. asır sonunda inşa edilen ve Anadolu Pasajı olarak da bilinen kundura dükkânı FLO da 4. katında bir sanatçının çalışmasını ağırlayacak.
Orijinali 1893 yılında mimar Achille Manoussos tarafından tasarlanan Bristol Oteli binasının, 2005′te cephesi korunarak renove edilmesiyle inşa edilen Pera Müzesi de üçüncü katıyla bienal mekânları arasında yer alıyor. Bu bölgedeki nihai sergi mekânı ise, Kamondo ailesi tarafından 19. yüzyılda inşa ettirilen ve 2007 yılında restore edilerek 2012’den beri hizmet veren ADAHAN Otel’in bir odası ile otelin altında bulunan Sarnıç olacak.

Kabataş-Kadıköy-Büyükada Rotası
Kadıköy ve Büyükada’da da farklı mekânlar 14. İstanbul Bienali projelerine hane sahipliği yapacak. Kadıköy Yeldeğirmeni’nde yer alan bir sanatçı atölyesi de mekânlardan biri olacak.
Büyükada’da, 1997 yılından bugüne kadar toplu taşıma vasıtayı olarak hizmet veren Kaptan Paşa Deniz Otobüsü, bienal süresince iskelede kalarak sergi mekânlarından biri olacak. Büyükada Halk Kütüphanesi ise bienal konuklarını karşılayacak mekânlar arasında. Art Nouveau tarzından esinlenerek 1908-1911 tarihlerinde Kaludi Laskaris tarafından inşa edilen Splendid Palas Oteli’nin beş odası ve avlusu, bienal projelerini ve kamusal program etkinliklerini ağırlayacak.
1. yüzyılda inşa edilen, 1961 yılına kadar hususi ev olarak kullanıldıktan sonra Balıklı Rum Hastanesi Vakfı tarafından satın alınarak 2010 yılına kadar pansiyon olarak hizmet veren Rizzo Palas, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki inşasının ardından İtalyan mimar Raimondo D’Aronco tarafından 1894 depreminden sonra restore edilen Mizzi Köşkü Büyükada’da yer alan sergi mekânlarından. Adadaki başka mekânlar ise, 1907-1908 yıllarında Ermeni bir tüccarın kızları için inşa ettiği, Troçki’nin sürgünde olduğu dönemde kısa bir süre yaşadığı tahmin edilen ve nihai zamanlarda Türkiye’de dizi çekimleri için kullanılan Çankaya 57 ile Yanaros Köşkü, başka adıyla Troçki Evi. Troçki’nin 1932-1933 seneleri arasında yaşadığı Troçki Evi, 1850’li senelerde Nikola Demades tarafından inşa edildi.
IMG-20150916-WA0007

IMG-20150916-WA0004
Bienal Şişli’den Tarihi Yarımada ve Rumeli Feneri’ne Uzanacak
İstanbul Bienali’nin Şişli bölgesinde iki sergi mekânı olacak: 1903-2004 seneleri arasında Anarad Hığutyun Okulu olarak hizmet verdikten sonra yeniden inşa edilerek 2015 yılında açılan Hrant Dink Vakfı ve Agos’un yeni binası ile Agos’un Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in Ocak 2007’de önünde öldürüldüğü, Pangaltı’daki vakfın ve gazetenin eski merkezi Hrant Dink Vakfı ve Agos – Parrhesia Alanı.
Bienal şehrin tarihi yarım adasına kadar uzanacak. İstanbul’un fethinden 24 sene sonra, 1477’de Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edilen en eski yapılardan biri olan Küçük Mustafa Paşa Hamamı da sergi mekânlardan biri olacak. 1990’lı senelere kadar hamam olarak kullanılan bu bina 1900 m2′lik bir alana sahip. Sultanahmet ile Bizans duvarları arasında kalan, Haliç’e kısa bir yürüme mesafesinde bulunan hamamın iki ayrı girişinde iki sanatçının işleri bulunacak.
Bienalin nihai iki mekânı da Kuzey Marmara’da yer alıyor. Rumeli Feneri’nde, üçüncü köprü inşaatının da yakından görülebildiği deniz feneri bir sanatçının projesine hane sahipliği yapacak. Soğuk harp döneminden kalan paslanmış bir radarın bulunduğu Boğazın Anadolu yakasındaki Riva Kumsalı da bienalin ziyarete aleni olmayan mekânları arasında yer alacak.

Bienalin geçici mekânı Kastellorizo (Meis)
Son olarak, bienalin geçici mekânlarından biri de Türkiye kıyılarından iki kilometre uzaklıkta olan Yunanistan adası Kastellorizo (Meis).
Adada 7-13 Eylül 2015 tarihleri arasında Fiorucci Art Trust işbirliğiyle bir proje gerçekleştirilecek.

20. yüzyılın ortasında doğan büyük sanat hareketi ZERO’nun yenilikçi ve dinamik ruhu ile İstanbul’da!

Akbank Sanat ve Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi ortak çalışmasının ürünü olan “ZERO – Geleceğe Geri Sayım” 2 Eylül’de start aldı
Yirminci yüzyıla damga vuran uluslararası sanat akımlarından biri olan ZERO’nun Türkiye’deki geniş kapsamlı ilk sergisi, Sakıp Sabancı Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak. II. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan maddi, manevi ve kültürel yıkım sonrasında bir grup sanatçının “yeniden başlama” felsefesi ile bir araya gelerek bireysel ve ortak üretimlerde bulunmasıyla ortaya çıkmış bir sanat akımı olan ZERO’nun kurucu sanatçıları ile bu akıma katılan pek çok sanatçının eseri bu sergide yer alacak.
Akımın kurucuları Heinz Mack, Otto Piene, Günther Uecker’in yapıtları ile akıma katkıda bulunmuş Yves Klein, Piero Manzoni ve Lucio Fontana’nın farklı tekniklerde ürettiği 100’den fazla eseri bir araya getiren sergi, 10 Ocak 2016 tarihine kadar açık kalacak.

Geleneksel etkinliklerimiz arasına giren İstanbul Art International
Çağdaş sanat açısından dünyanın en enerjik şehirlerinden biri olan İstanbul’da yerel ve uluslararası galerilere dinamik bir platform oluşturan ArtInternational, 4-6 Eylül 2015 tarihleri arasında üçüncü defa düzenlenecek. Diğer yandan dinamik etkinlik programları, konuşmalar ve projeler ile şehrin zengin kültür birikiminin yanısıra gelişmekte olan çağdaş sanat sahnesiyle fuar ziyaretçilerine farklı deneyimler sunuyor.

“Doğu” ile “Batı”arasında doğal bir geçiş yolu olan eşsiz coğrafi konumu ile Artinternational, global çağdaş sanat sahnesine çok hızlı biçimde kültürel bir köprü oluşturuyor.
Yaşamızdaki sevgiyle kurulmuş köprüleri atlamadan doya doya yaşayacağımız sanat dolu bir eylül olsun hepimize..
sevgiyle kalın,,
Y.Mimar Sevinç Ormancı
twitter@sevincormanci


 

KÜRESEL ISINMAYA KARŞI MiMARiDE MiSYON ÜSTLENEN GRUP GRAFT VE BRAD PİTT İLE ZEN ORTAKLIĞI…

Bugünkü yazım beni şu günlerde çok heyecanlandıran bir ortaklıkla ilgili… Bu ortaklık konusuna girmeden önce sizlerle paylaşmak istediğim bir hikayem var.. Bu önemli hikayenin ne olduğunu merak edenlere öze­tle “Mimariye duyduğum AŞK” diyebilirim.
Türkiye’de ve yurt dışında birçok projeye imza attım. Gerek Rusya’da banka projesi gerek Suudi Arabistan’da cami projesi yaptım. Bu pro­jeler arasında birçok mağaza, ev, otel ve ofis projeleri de vardı. Kişi­sel çalışmalarımın yanı sıra Nurol Uzel ve Emlak Bankası ile de bir­çok çalışmam oldu. Kendimi bir mimar olarak ifade etmem gerekse; “mimari projelerimi, yaşamlarımızdaki enerjiyi düşünerek tasarla­yan bir mimar” olarak ifade edebilirim; 1 ching, Feng Shui vs. Beni en çok heyecanlandıran 1996 yılında Los Angeles’ta sanatla mimariyi harmanlayan Frederick Fisher ile yapmış olduğum işbirliği antlaşması. Onunla bazı projelerde birlikte çalışmak bile beni heyecanlandırmaya yetmişti de artmıştı bile. Beni en çok heyecanlandı­ran sanatla mimariyi bir arada götüren bir mimar olmasıydı. İkinci nedeni ise hayranı olduğum komedi yıldızlarından Bette Midler’in evini yapmış olmasıydı. O benim için ayrıca mütevazılığı ile özel bir insandı. Halen beraber çalışmalar için görüştüğüm bu kişi takdir edersiniz ki benim yaşamımda çok özel bir yere sahip. Yapmış olduğu çalışmalar, sanatla bağlantısı adına ‘tablo gibi’ çalışmalardı. Çün­kü kendisi mimarliğının yanı sıra resim eğitimi de almıştı.

ss
Başlıksız-saa

Benim mimariye olan aşkım sadece Fredrick Fisher ile sınırlı kal­madı. Bu ortak girişimler beni başka özel mimarlarla bağlantıya yön­lendirdi. Hepsi beni ayrı ayrı etkiledi. Bu mimarlar sırasıyla; Alman­ya’dan güneş ışığıyla mimari çalışmalar yapan Collignon şirketinden Oliver Collignon, şu anda okullarda dersleri okutulan Trump Otel’in mimari ve Philip Johnson’dan Alain Ritchie ve ispanya’dan Lord Rotshield’in mimarı olan AB’den ödül alan Javier Barba (Doğaya olan saygısı beni çok etkiledi.) En son ise Malezya’daki ikiz kulelerin mimarı olan Cesar Pelli…. Bu mimarlarla birlikte VIP katkısıyla ile birlikte 2004 yılında gerçek­leştirdiğim Archisection kongresi de beni heyecanlandıran olaylardan biridir. Bu yazıyla VIP grubuna bana vermiş olduğu destek için tekrar teşekkür etmek isterim. Bu gruplarla yapmış olduğum işbirli­ği antlaşmam ancak yeni yeni gerçekleşmeye başladı. Önümüzdeki günlerde çok güzel projelerde bizleri görmeniz an meselesi. Şu gün­lerde beni heyecanlandıran işbirliği yapmış olduğum yeni antlaşma­ya gelelim. Daha çok yeni, ancak doğru insanların doğru yerde doğ­ru zamanda kesişmelerine en güzel örnek.. Bu söz GRAFT grubunun ortaklarına ait. Kim için söylenmiş? Tabii ki son yıllarda içindeki ta­sarımı keşfeden mimarinin duayenlerinden Frank Gehry’den mima­ri itim alan ünlü aktör BRAD PITI için. lstanbul’da mimari bu kadar fakirken mimari çalışmalar için antlaş­ma yaptığım bu grubun Türkiye’de projeler yapmak için bir araya gel­mesi bir tesadüf mü yoksa yüklendiği bir misyon olabilir mi? Özellik­le son yıllarda küresel ısınmayla mimarinin ve doğanın bu kadar önemli olduğu zaman dilimindeGraft Grubu ve Brad Pitt’in Palm Spring’deki doğayı yansıtan W Hotel bu çalışmalara en iyi örnek... 

aaa

Temennim önümüzdeki yıllarda inşaat şirketleri ile yaptığımız görüş­meler sonucu yapacağımız mimari çalışmalarla küresel ısınmaya bulacağımız çözümler ve dünya güzeli istanbul’un mimarideki yan­lışlarına çözüm bulup dünyanın en güzel şehri olduğunu bir daha dünyaya göstermek. 

s1 s2

IN CONNECTION WITH THE MOVE TO GREENER TECHNOLOGY AND ARCHITECTURE

TEKNOLOJİ VE YEŞİLCİ HAREKETİN MİMARİYLE BAĞLANTISI…Bir mimar olarak, teknoloji ve mimari arasındaki bağlantıyı düşündüğüm zaman ilginç bir  portre ortaya çıktı. ‘Mimarinin amacı nedir? ‘ diye düşünürsek asıl amacın, insan yaşamını kolaylaştıracak binalar yapmak olduğunu görürüz. Ancak salt güzel tasarlanmış binalar insan yaşamı için yeterli değildir. Teknoloji – Mimari bağlantısı burada başlamaktadır. Ancak atlanmaması gereken, teknolojinin doğru kullanıldığı zaman olumlu, yanlış kullanıldığı zaman ise düzeltilemeyecek sonuçlar ortaya çıkardığıdır. Tabii ki reddedemeyeceğim en önemli nokta, doğru politikalarla kullanılan teknolojilerle mimaride mucizeler yaratmanın mümkün olduğudur.

v

h

Bu sonucun ortaya çıkardığı, dünyayı mimaride düzeltmeye başlayıp yıkımdan kurtarmaya çalışanların ilk önce düşünmeleri gereken sorunun kökenine sadece mimari olmadığıdır. Asıl dünyanın geleceğini tehlikeye atanlar oluşum ve kullanımda mimariden önce yanlış kullanılan teknoloji ve büyük ölçekli politikalar olduğunu görmeleridir. Teknolojik ve ekonomik  örgütlenmenin, daha az enerji  sarf ederek daha sağlıklı binalar inşa etmesi imkanını sağladığı doğrudur. Çünkü ne çağdaş endüstriyel gelişimleri ne de onların ardındaki ekonomik yapıyı mimarlık dünyası var etmedi. Ancak, doğru teknolojik ve ekonomik gelişmeler doğru mimariyi yarattı. Bu durumda kafamızda beliren soruya göre geçmiş kuşakların, toplumun işlediği suçları mimariye yüklemek doğru mudur? Daha gelişkin ve çağdaş bir toplumsal yapıya ulaşmak doğrultusunda mimarların örgütlenip bu boşluğu doldurmak için çalışmaları vardır. Ama tek başına mimari olarak nereye kadar yeterlidir?

ğ

a

‘Sürdürülebilir Tasarım’ yada mimarlık için gerekli olan evrensel gerçek bu durumda nedir? Tabii ki doğru politikalar ve teknolojiler ile gelişen mimari! Doğru olmadığı takdirde, gelişen teknoloji ile şu dünyayı kirletip gelecekte insan yaşamını tehlikeye atan petrol, madencilik sanayi girişimlerini kim finanse ediyor dersiniz! Bunlar yapılırken mimardan yeşil harekatı beklemek ne kadar doğru. Ayrıca mimari için gerekli çelik cam ya da alüminyum üretimi sırasında o yapıda harcanacak günlük kullanım suyu, elektriği ve ısıtma enerjisinin kökeninin nereye dayandığı… Çağdaş dünya, eğer insanlığın geleceğini tehlikeye atacak bir şekilde gelişiyorsa, bu durumda mimar kendisine yüklenen küresel sorunlarından sorumludur. Mesela güneş  enerjisi ile fosil yakıtların kullanımı hiç de sürdürülebilir tasarıma mimariye uygun değildir; çünkü sonucu yeşilci hareketlere uyum sağlamaz. Bu durumda güneş enerjisinden yararlanırken insan yaşamına zarar vermeyecek şekilde düzenlenmelidir. Bu durum gerektiriyor ki, yeşilci hareketle teknolojik politikaların sonucu paralel gitmelidir. Bu paralellik oluşmadığı taktirde çağdaş yapılar için gerekli teknolojilerin insan yaşamı için tehlike yarattığından doğru mimariye zarar vermektedir. Bu durumda da hedeflenen bir zincirin halkaları gibi mimarinin teknolojinin birbirine doğru hizmet vermesidir. Çünkü doğru politikalarla kullanılan teknolojinin mucizeleri mimaride yadsınamaz. Mesela en büyük korkumuz olan depremin, doğru politikalarla kullanılan doğru teknoloji ve mimari ile yapılan binalara zarar vermesi yok denecek kadar az olurdu…

teknoloji ile yaşilci hareketin bağlantısı-1

L

 

 

 

HOLLYWOOD RÜZGARI

HOLLYWOOD RÜZGARI..

Biliyorsunuz geçmişin farklı yorumları bugün dekorasyonun yükselen trendi. Ve biz de bu yazımızda geçmişi en güzel anlatan Hollywood yıldızlarının evlerinin dekorasyonunu ve günümüze yansımasını inceledik.
YENNİ

YENNİİ

 

YEEE

 

2001 yılına girdiğimiz şu günlerde Hollywood yıldızlarını yansıtan evlerin nasıl olduğuna ve günümüze kadar nasıl değişime uğradığına tanık olacağız. Hepimizi oldukça ilgilendiren geçmişten gelen Hollywood yıldızlarının çoğu ölümsüzleşmiş , efsaneleşmiş duruma. Son günlerde geçmişten günümüze esen rüzgarda en çok efsaneleşmiş Hollywood yıldızlarının yaşam tarzlarından, evlerini nasıl dekore ettiklerine, nasıl giyindiklerine kadar her şey gündemde… Geçmişi en güzel onların anlatması buna neden olabilir. Ayrıca dekorasyonda yükselen trend geçmişte Hollywood yıldızlarının yanı sıra renkli çekilmiş mekanlarından örnekler göreceksiniz. Geçmişteki farklı dönemleri bu mekanlarda rahatlıkla görebilirsiniz. Bu mekanları dönemlerine göre incelerken efsaneleşmiş yıldızların filmlerini seyreder gibi bile olabilirsiniz. Uzun lafın kısası geçmişi Hollywood yıldızlarının evleriyle anlatmak oldukça keyifli olacak. örneğin geçen ayki yazımızda Mickey Rourke’ın eviyle altının ne kadar revaçta olduğuna tanık olduk. Ayrıca altının geçmişin dönemlerini anlatan mobilyalarla nasıl kullanıldığını gördük. Hollywood yıldızları ile yılların yanı sıra, 1890’ların Napolyon dönemlerine kaar geriye gidebilirsiniz. Mekanları Hollywood yıldızları ile anlatmamızdaki en büyük sebep geçmişi en güzel onların anlatmalarının yanı sıra Hollywood yıldızlarının nasıl evlerde yaşadıklarını merak etmemiz.

YENİİİ

YENİİİİ

 

hollywood rüzgarı8

Bu şekilde yıldızların yaşamlarına daha yakın olup, onları daha yakından tanıma fırsatını yakalamış olacağız. Ayrıca Hollywood yıldızları evlerinin dekorasyonunda en çok rağbet edilen çizgileri göreceğiz. Hangi yıldızların hangi tarz evi tercih ettiğine tanık olacağız. Öreğin , Nathalie Wood, Elvis Presley, Frank Sinatra v.s 50’li yılları tercih etmişler. Doris Day ‘in evi geçmişi çağrıştıran konservatif mobilyalarla döşenmiş. Clark Gable‘in evi Venedik stilinin etkisinde. Glenn Ford ve eşinin tercihi ise Uzakdoğu İngiliz Country stili. Günümüz yıldızlarından Clarie Danes ‘in  Manattan’ daki evi 50’li yılları çağrıştırıyor. Ayrıca Ronald Reagan ‘ın Pasific Palicades’deki evinden görüntüler 40’lı yıllardan. Günümüz yıldızlarından Uma Thurman’ın görüntülendiği ev  tamamen altın varağın etkisinde. Ayrıca bu yıldızlardan Marlyn Monroe’nun heykelini de evlerde rahatlıkla kullanabilirsiniz.

YENİ

YEEN

 

hollywood rüzgarı7

Bu ay sevilen Hollywood yıldızlarından bazılarını sayfalarımıza konuk ettik. Görülen şu ki onlardan bazıları sade yaşamayı tercih ediyorlar. Yaşamlarının getirdiği ihtişamı evlerine taşımıyorlar. Sanki normal aileler gibi. Tabii aralarında ihtişamı evlerine taşıyanlar var. Fakat sizin için seçtiğimiz evin çoğunda klasiklik hakim olsa bile hakimiyet sadelikte. Örnek Ronald Reagan bir zamanların Amerikan Başkanı. Ve bu Hollywood yıldızının evi sanki normal bir ailenin evi. Bu da insanın evinin dekorasyonunun yaşamına paralellikten ziyada karakterine paralel gittiğini gösteriyor. Gerçi geçmişteki Hollywood yıldızlarının evleri günümüzdeki yıldızlara göre , karşılaştırılırsa oldukça sade. Günümüzdeki yıldızlar nedense ihtişamı daha çok seviyorlar. Yazıdaki Hollywood yıldızlarını incelerseniz, geçmişteki Hollywood yıldızlarının evlerinin, günümüz yıldızlarının evlerine göre , klasik çizgilerde bile olsa oldukça sade olduklarını görürsünüz. Bunun nedeni olarak bu yıldızların evleriyle kendilerini ispatlamak yerine, filmlerinde oyunculuk yönüyle ispatlamak olduğunu düşünebiliriz.

YEENİ

YENNNİİ

hollywood rüzgarı10copy

hollywood pcopy

hollywood rüzgarı341 copy

hollywood rüzggarı4 copy

 

ULUSLARARASI MİMARİ SİNERJİ…

ss2ddddddddddddss

UZAKDOĞU KÜLTÜRÜNÜ KEŞFETMEK İSTEYENLERE..

Uzakdoğu  kültürünü  hepimizin her zaman ilgisini çektiğini için bu sayımızda uzakdoğudan Buda konseptinin vurgulandığını  BİG BUDA’yı  seçtik. Big Buda zor olan bir işi başarmış, manzarası olmayan bir mekanda insanı oyalayabilecek Uzakdoğu konseptini kullanılarak mekana hareket kazandırmış. Özellikle büyük gülen Buda heykeli ile uzakdoğunun gizemli havasına sanki bir espri katmış. Ayrıca gerek ışıklandırması, gerek renkleri ile uzakdoğunun mistik havasını vurgulamayı başarmış. Daha şık bir dekorasyon olabilir miydi? Belki olabilirdi. Fakat bu konunun işletme açısından ekonomik olmayacağı için sakıncaları olabilir. Böyle bir konuda sınırı yakalamak oldukça zor. Bu sebepten şıklığın derecesi açısından yorum yapmak istemiyorum. Çünkü gerek renkleri ,gerek aksesuarları ile istenildiği etkiyi yarattığı için daha fazlasını beklemek yanlış olur. Özellikle belirtmek istediğim bir diğer konu, iyi ışıklandırmanın geceleri mekanları daha başarılı gösterdiğini. Nedenine gelince, her fırsatta mekanlarda yenilenme olmadığı ve günışığında mekan tüm çıplaklığı ile ortaya konduğu için hataları görmek çok daha kolay oluyor. Bu sebepten bu sayımızda hem geceden hem gündüzden resimler verdik. Aradaki farkı siz de görün .Big Buda’nın bahçesi oldukça küçük olmasına rağmen iç mekanlar bağlantıyı sağladığı için göz bu küçüklüğü hemen algılayamıyor.

bir

ik22222

iki resim

ikii2222222222222222

ikki22

ikkkkki

Ayrıca duvara monte edilen akvaryum mekana derinlik ve olumlu enerji vermiş. Her mekanda olduğu gibi kendilerine önerim, aksesuarların azaltılması ya da daha sistemli yerleştirilmesi olabilir. Mekanda gözüme çarpan aksesuarların ve bitkilerin dağınıklığı. Beni rahatsız eden ikinci şey iki bar olması. Bir bar olması mekanda alan kazandırması açısından daha oluml sonuç getirebilirdi. Bu şekilde bahçe daha büyüyebilirdi. Özellikle büyük gülen Buda heykelinin yanısıra küçük heykellerini ve Fil heykellerini beğendiğimi söylemeden geçemeceğim. Hepsi kendi içinde bir espiriye sahip olduğu için insanın ilgisini çekiyor. Uzun lafın kısası her seferinde keşfedecek birşeyler bulabilceğiniz Uzakdoğu kültürünü hissetmek için Big Buda’ya gidebilirsiniz.

1pafta 2pafta

WAF DÜNYA MİMARLIK FESTİVALİNDA ÖNE ÇIKANLAR… WAF WORLD ARCHITECTURE FESTIVAL IN ARCHITECTURE THAT THE RESULTING…

Tam ekran yakalama 05.10.2015 160044.bmp Tam ekran yakalama 05.10.2015 160439 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160601 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160606 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160818 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161005 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161018 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161022 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161030 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161042 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160044.bmp Tam ekran yakalama 05.10.2015 160439 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160444 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160601 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160606 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160818 Tam ekran yakalama 05.10.2015 160911 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161005 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161018 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161022 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161030 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161042 Tam ekran yakalama 05.10.2015 161048