WORLD’S BEST ART HOTELS..

DÜNYANIN EN İYİ SANAT OTELLER  

 

Bu yazımız yakın zamanda seyahate çıkacakların kalacağı otellerde bile sanatı her daim görmek isteyenler için.

Artık dünyanın en iyi otellerinin en belirgin özelliği sanatı kendi mekanları içinde barındırıyor olması ve birçok sergi mekanlarının yanı sıra lobilerinde Picasso’nun ve yemek odalarında Warhol gibi sanatçılarının eserlerine rastlamamız. Sizler için dünyadan en iyi sanat otellerinden seçimler yaptık. Bunlardan birinde konaklarken otelin kafesinde otururken bile müze salonları yanı başında olduğu için her an zengin kültürel bir deneyim yaşamaya ve kendinizi otelden çok müzede olduğunuzu hissetmeye hazır olun.

Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmış olsa da sanat her yerdedir. İster müzeye gidelim ister restoran a isterse seyahat için seçtiğimiz otellere.

HOTEL GRAND, ZÜRİH

En iyi özel sanat müzesi olarak bilinen, Hotel Grand+ ortalama 90 adet sanatçıdan oluşan benzersiz bir koleksiyona sahip. Bu sanatçılardan Salvador Dalí, Keith Haring ve Takashi Murakami dev heykeller, Andy Warhol “Büyük Retrospektif Resim” ile konukları selamlıyor; Ayrıca otelde the Rolling Stones, Sylvester Stallone ve Keith Richards ve Slash imzalı bir gitar ve kendine özgün resimler göreceksiniz. Eserleri olan diğer sanatçılar ise Fernando Botero, Sol LeWitt, Joan Miro, Henry Moore, ve Damien Hirst…


 COLOMBE D’OR, PROVENCE, FRANSA

Colombe D’or Cote D’Azur da 25 odalı bir otel. Eserlerini bulundurdukları sanatçılardan Pablo Picasso, Henri Matisse ve Marc Chagall gibi modern ustalar ile uzun bir geçmişi vardır. Matisse, Picasso tabloları, Braques ve Miro yemek salonunda, yüzme havuzunun olduğu bir kenarda ise Alexander Calder asılı duruyor. Sanatın yanısıra lavanta kokuları ile de otel tarihle ayrılmaz bir üçlü.


ROME CAVALIERI, ROMA

Fransız dönem mobilyaları ve Marie Antoinette tablonun yanı sıra Kraliyet eserlerden 1725 Beauvais bir duvar halısı ile dikkat çeken Rome Cavalier’de kalacaksanız güçlü sanat birikiminden ötürü bir sanat tarihçisi ile tur düzenlemenizi öneririz.

BELLAGIO, LAS VEGAS
Las Vegas Bellagio oteli seçtiğiniz takdirde düzenli değişen 1998 Güzel Sanatlar Galerisi’ne zaman ayırmanızı tavsiye ederiz. Sergilerde Picasso, Faberge, Monet, Van Gogh, ve Lichtenstein eserlerinin yer aldığına tanık olursunuz. Ayrıca Yousuf Karsh, Winston Churchill, Brigitte Bardot, Audrey Hepburn, Ronald Reagan ve Grace Kelly gibi ünlü insanların portreleri ile BGFA ilk fotoğraf sergisi de burada bulunuyor. Lobide göz kamaştırıcı Dale Chihuly’dan cam yükleme sanatınada burada rastlıyabilirsiniz.


GRAMERCY PARK HOTEL, NEW YORK CİTY

Sanatçı Julian Schnabel tarafından tasarlanmış, Gramercy Park Hotel kendi başına bir sanat eseridir. Damien Hirst, Jean-Michel Basquiat, Kenny Scharf, ve Andy Warhol dahil olmak üzere birçok sanatçının eserleri Rose Bar, Yeşim Bar, ve Teras gibi ortak mekanlarda görüntülenir.


BRIDGE HOUSE HOTEL, LONDON

Victoria Ve Albert Müzesi’ne sadece kısa mesafe uzaklıkta bir konumda, 19. ve 20. yüzyıl eserlerinin geniş ve özel bir koleksiyonuna sahiptir. Toulouse Lautrec, Charles Schultz Snoopy, Renoir, Picasso ve Chagall gibi sanatçıların seçilmiş eserleri sergilenir. Ayrıca Picasso, Matisse, Pierre-Joseph Redouté, Charlotte Fawley ve Ludwig Bemelmans’dan eserlerde mevcuttur.

21C MUSEUM HOTEL, LOUISVILLE, KENTUCKY

Çağdaş sanat koleksiyoncuları Laura Lee Brown ve Steve Wilson tarafından kurulan 21 ülke genelinde yayılan çeşitli oteller topluluğudur. Chuck Close, Kehinde Wiley, Mickelene Thomas, Bill Viola ve Kara Walker sanatçılarının eserlerinin yer aldığı 85 fazla sergi gerçekleşmiştir.

HENRY JONES ART HOTEL, HOBART, AVUSTRALYA

Avustralya’nın ilk özel sanat oteli olan Hobart dönüştürülmüş ambarlardan oluşturulmuş. Tarihi bölgesinde çağdaş sanat sergilerinde yerel sanatçılara odaklanarak deneyimli ve yeni olduğunu ispatlıyor.

THE SURREY, NEW YORK

Surrey, Upper East Side Relais & Chateaux Hotel, çağdaş sanat sergileri yapması ile biliniyor. Christie’nin eski sanat uzmanı Jenny Holzer Donald Sultanın otelde düzenli olarak yaptığı yeni sergileri kaçırmak istemiyorsanız bir sanatsever olarak New York’ta kalmanız için size öneririz.

 

Yazının devamı için www.archisections.com a bakabilirsiniz..

FASCINATING CITY VENICE OF ART AND ARCHITECTURE.

BÜYÜLEYİCİ ŞEHİR VENEDİK’TE SANAT VE MİMARİ..

1

Venedik bienaline sayılı günler kaldığı şu günler bu yazımda  sizler için Venediğe yapmış olduğum geçmiş seyahatimden mimari, sanat dan kısa kesitler vereceğim.Gerek mimari Gerek konumu gerek suya batmış şehir özelliğiyle bütün dünya şehirleri arasında listede  ön sıralarda yer alan Venedik 118 adacık üzerine kurulu olup ticaret şehri olmasına rağmen geçmiş dönem mimarisini bozmadan korumasına romantik gondol sefaları  ile tanık olabilirsiniz. Eğer seyahatte  hedefiniz Venedik se şubat- mart aylarında gerçekleşen karnavala göre seyahatinizi gerçekleştirmenizi öneririm.Her sene karnaval zamanları değiştiği için tarihleri gideceğiniz seneye göre bakmanız gerekmektedir. Benim favori  şehirlerimden  Venediğe kısaca göz atarsak

2

San Marco (St. Mark) Meydanı:

Bütün dünyaca  Venedik özellikle güvercinleri,gondolları deniz yolu ulaşımıyla bilinmektedir.. Ünlü cafelere ve lüks mağazalara ev sahipliği yapan üzeri kapalı galerilerle çevrili büyük bir mermer salon şeklindedir. Meydan, Büyük Kanal’a harikulade güzellikteki Piazzetta’dan açılmaktadır.

Üzerinde San Marco’nun Aslanı ve San Teodoro’nun heykelleri bulunan granit sütunlar, Constantinople (İstanbul)’dan getirilmiştir.

San Marco (St. Mark) Bazilikası:

Cumhuriyetin devlet kilisesi olan Bazilika, oniki havariden birisi olan San Marco’nun kemiklerini muhafaza etmek amacı ile 1063 ve 1073 yılları arasında, Avrupa ve Bizans karışımı bir tarzda inşa edilmiştir.

Rönasans doneminde ve 17. yüzyılda bazı değişiklikler yapılmış olan Bazilikanın süslemeleri olağanüstü derecede etkileyicidir. San Marco Bazilikası’nın, soğan şeklindeki kubbesi, haçın kolları üzerine inşa edilen farklı yükseklikteki küçük kubbeler tarafından desteklenmektedir. Zengin süslemeleri bazilikaya ‘altın kilise’ ünvanını kazandırmıştır.

Yurt dışına yapılan bir seferden dönüldüğü zaman, elde edilen hazineler San Marco’da sanat eserine dönüştürülmüş, bu nedenle duvarlar, mermer ve değerli heykeller ile kalın bir tabaka ile kaplanmıştır.Ön cephe, rengarenk mermer ve heykellerle donatılmış beş adet büyük giriş kapısı ile delinmiştir.

Orta giriş kapısının üzerine, Constantinople (İstanbul)’dan getirilen meşhur dört adet bronz at heykeli yerleştirilmiştir. 1797 yılında Napolyon tarafından Paris’e götürülen dört bronz at heykeli, Fransız İmparatorluğunun sona ermesiyle yeniden Venedik’e geri getirilir. Bazilikanın içerisinin göz kamaştıran süslemeleri, ender bulunan mermerler, porfir ve Bizans ve Rönesans etkisinde altın kaplı fon özerine yapılmış mozaiklerden oluşmaktadır. 12. Yüzyıl taş döşemeleri oldukça süslüdür.

3

Doge (Düka) Sarayı:

Venedik’in bir güç ve şöhret sembolü olan saray, aynı zamanda hem Düka’nın ikamet yeri, hem de hükümetin bulunduğu yerdi. Beyaz ve pembe mermerin oluşturduğu sevimli geometrik şekillerin düzeni ön cepheye vurgulayıcı bir ifade kazardırmaktadır.

Avlu, heykellerle zenginleştirilerek süslenmiş Rönesans stilinin mukemmel bir örneğidir. Ön cephe, değişken ritmik cumbaları ile Venedik tarzı kemerler, sıva ve duvar süslemeleri ile dikkat çekicidir.

Heyet Odası, elçilerin kabul edilme odası olarak kullanılmaktaydı.

Tavan, Veronese ve öğrencileri tarafından yapılan onbir adet resim ile süslenmiştir.

Düka tahtının üzerinde, Veronese tarafından yapılmış olan ve Türklere karşı Lepanto’da elde edilen zafer anısına İsa’ya teşekkürlerini sunan hristiyan deniz komutanı Sebastian Venier’in resmi bulunmaktadır. Duvarlardaki  Venedik Dükalarının portreleri Tintoretto tarafından yapılmıştır.

Senatörler Meclisi salonunun tavanı, Tintoretto tarafından yapılan olağanüstü güzellikteki Venedik’in Kutsalaştırılması ve İsa’nın haçdan indiriliş sahnesi ile süslenmiştir. 52x23m ölçülerinde olan toplantı salonu, sarayın en güzel odasıdır. Duvarlar, Venedik tarihini anlatan resimlerle döşenmiştir; Büyük Meclis salonunda bulunan Tintoretto’nun Paradiso (Cennet)’i, dünyanın en büyük resimlerinden bir tanesidir. Sarayı ile 17. Yüzyıl hapishanesine bağlayan Ponte dei Sospiri (İç Çekme Köprüsü), 1600 yılında üzeri kapalı bir galeri şeklinde inşa edilmiştir.

Aşıkların iç çekmeleri olmayan bu iç çekmeler, mahkumların, köprünün ince kafesli penceresinden belki de hayatları boyunca son kez ve bir an için görebildikleri bir ışığın iç çekmeleridir.

Campanile (Çan Kulesi):

99m. yüksekliğindeki çan kulesinin sadeliği, bazilikanın şaşalı süslemerine büyük bir contrast yaratmaktadır. Tepesine çıkıldığında Venedik’in harikulade manzarası ile karşılaşılır.

10. Yüzyılda inşa edilen campanile, 1902 yılında yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.

Saat Kulesi 15. Yüzyıla tarihlenmektedir. Kadran ayıları burç sembollerini tasvir etmektedir. Saat kulesinin yukarısında bulunan ve iki adet büyük bronz insan olan meşhur ‘Mori’ler, 500 yıldır saati çalmaktadırlar.

Canale Grande (Büyük Kanal):

15. yüzyılda Fransız yazar Philippe de Commine tarafından ‘dünyanın en güzel caddesi’ olarak adlandırılan Büyük Kanal, Venedik’in en güzel malikanelerine sahiptir.Rialto köprüsünden görüntüsüde büyüleyicidir. – Ponte di Rialto, zarif Rialto Köprüsü, 1588 – 1592 yılları arasında, bir veya daha fazla kürekleri olan harp gemilerinin altından geçebileceği yükseklikte inşa edilmiştir. Büyük Kanalın eşsiz manzarasına sahip, yan yana sıralı sayısız mağazaların bulunduğu ticaret semtinin merkezinde bulunmaktadır.

4

Yaklaşık 2 km. uzunluğunda olan kanalda, ‘Patrici”lerin yaşamış olduğu 200 adet 12. – 18. yüzyıl mermer saraylar yan yana sıralanmıştır.

5

Aslı Çarpar ve Filiz Yılmaz ile kahve keyfi

Sarayların en meşhurları;

Palazzo Corner geç Rönesans dönemi, Cà Grande’de bulunmaktadır

Palazzo Corner -Spinelli, Rönesans dönemi

Palazzo Grimani, geç Rönesans dönemi

Cà d’Oro, “altın malikane”. Venedik’in en güzelidir, geç Gotik dönemi (1440).

Palazzo Vendramin-Calergi, (Rönesans dönemi), 1883 yılında Wagner burada ölmüştür.

Palazzo Dario, Gotik dönemi

Palazzo Rezzonico, heybetli ve çok iyi dengelenmiş geç Rönesans dönemi. Bir 18. yüzyıl müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

Palazzo Foscari, 15. yüzyıl Gotik dönemi, Doge Foscari’nin ikamet ettiği yerdi. .

Palazzo Pesaro, bir barok şahaseri (1710). Bugün, güzel sanatlar galerisi ve doğu sanatı mizesi olarak kullanılmaktadır.

6

7

8

9

LAST OPEN CALL FOR VENICE ARCHITECTURE BIENNALE 2016

EVRENSEL PROJE 2016 VENEDİK MİMARİ BİENALİNE SON AÇIK ÇAĞRI..

Untitled

15.si düzenlenecek “Venice Architecture Biennale” bu yıl da dünya çapında bir sansasyon yaratıp ilgi çekmeyi başardı. Gelecek ay sonunda başlayacak etkinliğe dünyanın birçok ülke katılmakta olup Alejandro Aravena’nın tarafından yönetilmektedir. Bienalin teması ‘Reporting from the front ‘ olarak açıklandı.

The 2016 Venice Architecture Biennale, directed this year by Alejandro Aravena, have taken more attention all around the world about the central exhibition and associated projects which will be on display next months end in Venice. 

venedik bienal 2016

scsc

Proje evrensel bir açık çağrı formatındadır. Seçilen çalışmalar ise 28 Mayısdan 27 Kasım a kadar Sverre Fehn Designed Pavilion’da sergilenecektir.

The announcement is accompanied by an open call for completed projects that address these challenges. Selected projects will be displayed in the Sverre Fehn-designed pavilion at the Venice Biennale from May 28th to November 27th 2016.

wcdas

Bianelin bu seneki ana teması ise ‘Reporting from the Front’ (Gelecekten bildirmek) üzerine olup futuristik mimariyi hedef almaktadır. Katılan Mimarlardan çalışmalarında doğal afetler, konut sıkıntısı, göç, kirlilik, eşitsizlik, trafik ve bunun gibi toplum sorunlarına göndermelerde bulunmaları beklenmektedir. Dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşam şartlarının iyileştirilmesi için mimarların rolünün araştırılması hedefleniyor.

According to La Biennale, ‘Reporting from the Front’ will form one single show spanning the venues. “Reporting from the Front” will share work from Architects tackling issues relating to segregation, inequality, suburbia, sanitation, natural disasters, the housing shortage, migration, crime, traffic , waste, pollution, and community participation. The living conditions of people around the world aimed to investigate the role of the architects for improvements.

venedik bienal 2016 türk pavyon

 

Yüz yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren Venedik Bienali, dünyanın en seçkin kültürel kurumlarından biri olarak kabul ediliyor.

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu na geçmiş den günümüze kısaca göz atacak olursak..

Türkiye, Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi’nde ilk kez 1991 yılında Beral Madra’nın kişisel çabaları ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle yer aldı. Beral Madra, 1991-2001 yılları arasında bienalde yer alan Türkiye sergilerinin küratörlüğü ve komiserliğini üstlendi.

Türkiye Pavyonu, 2003 yılında TC Dışişleri Bakanlığı’nın da desteğiyle bir mekân kiralanmasıyla başlatıldı. 2003 yılındaki ilk Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğü ve komiserliğini de 2007 yılına dek Türkiye’nin Venedik Bienali’ne katılımını sağlayan Beral Madra üstlendi. İlk Türkiye Pavyonu’nda, Gül Ilgaz, Ergin Çavuşoğlu, Neriman Polat, Nazif Topçuoğlu ve Nuri Bilge Ceylan’ın katılımıyla düzenlenen “in Limbo” adlı sergi yer aldı.

2005 yılında Venedik Bienali 51. Uluslararası Sanat Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu’nda, Hüseyin Çağlayan’ın Palazzo Levi’de gösterilen ve Tilda Swinton’ın oynadığı “Olmayan Varolma” adlı video çalışması yer aldı. Serginin küratörlüğünü Beral Madra, koordinatörlüğünü ise Murat Pilevneli yaptı.

Türkiye Pavyonu’nu 2007 yılından bu yana, İstanbul Kültür Sanat Vakfı düzenliyor. Bienale davet edilecek sanatçı ve sanatçıları belirleyecek küratör iki yılda bir değişen Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu tarafından öneriliyor.

2007 yılında Venedik Bienali 52. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü üstlenen Vasıf Kortun, pavyon için bir proje geliştirmek üzere Hüseyin Bahri Alptekin’i davet etti. Alptekin’in “Don’t Complain” adlı yerleştirmesi, girişleri yarı kemerli, her biri özgün beş tekil hücreden oluşuyordu.

2009 yılında Venedik Bienali 53. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nda küratörlüğünü Başak Şenova’nın üstlendiği  “Lapses/*” başlıklı proje yer aldı. Proje, Banu Cennetoğlu’nun “KATALOG 2009” ve Ahmet Öğüt’ün “İnfilak Etmiş Kent” başlıklı işlerinden oluşuyordu.

Venedik Bienali 54. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Türkiye’yi “Plan B” adlı işiyle Ayşe Erkmen temsil etti. Türkiye Pavyonu, Fulya Erdemci’nin küratörlüğünde ve Danae Mossman’ın küratöryel işbirliğinde gerçekleştirildi.

2013 yılında gerçekleştirilen Venedik Bienali 55. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Emre Baykal’ın küratörlüğünde gerçekleştirilen Türkiye Pavyonu’nda Ali Kazma’nın “Rezistans” başlıklı video serisi yer aldı.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla Türkiye, 2014 yılından itibaren Venedik Bienali’nde uzun süreli bir mekâna sahip oldu. Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen bu mekân sayesinde Türkiye Pavyonu, 2014 yılında ilk kez Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde de yer aldı.

7 Haziran-23 Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde Türkiye Pavyonu’nda küratör Murat Tabanlıoğlu ve proje koordinatörü Pelin Derviş’in sergi ekibinde yer alan Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan’la beraber hazırladığı Places of Memory (Hafıza Mekanları) başlıklı proje yer aldı.

9 Mayıs-22 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen Venedik Bienali 56. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nda Sarkis’in eserleri yer aldı.  Defne Ayas küratörlüğünde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı koordinasyonuyla gerçekleştirilenTürkiye Pavyonu sergisi, bienalin ana mekânlarından Arsenale’deki Sale d’Armi binasında yer aldı.

Bu yıl 28 Mayıs – 27 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Venedik Bienali 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda, Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar ve Feride Çiçekoğlu’nun önderliğindeki Hüner Aldemir, Hande Ciğerli, Gökçen Erkılıç, Nazlı Tümerdem ve Yiğit Yalgın’dan oluşan ekibin hazırlayacağı; Namık Erkal ile Cemal Emden’in destekleriyle şekillendirilecek Darzanà başlıklı proje yer alacak

Türkiye Pavyonu Sponsorları

Türkiye Pavyonu, TC Dışişleri Bakanlığı ile TC Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde gerçekleştiriliyor.

Uluslararası Sanat Sergisi’nde yer alan Türkiye Pavyonu 2007 yılında Garanti Bankası tarafından desteklenirken, 2009 yılında İKSV’nin kendi imkânları ile yapıldı. 2007’de başlatılan Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Dostları programı 2011 yılında da pavyonun gerçekleştirilmesine katkıda bulundu. 2011, 2013 ve 2015’te sponsorluğu Fiat tarafından üstlenilen Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu, 2013 ve 2015 yıllarında SAHA Derneği’nin prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirildi.

2014 yılında 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde yer alan Türkiye Pavyonu ise Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğunda, Häfele’nin prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirildi. 2016 yılında düzenlenecek 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu yine Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğu ve Competenza’nın prodüksiyon desteğiyle gerçekleştirilecek.

Türkiye’nin Venedik Bienali sergilerinde uzun süreli bir mekânda yer almasını sağlayan kişi ve kurumlar arasında Akbank, Mehveş-Dalınç Arıburnu, Berrak-Nezih Barut, Ali Raif Dinçkök, Vuslat Doğan Sabancı, Füsun-Faruk Eczacıbaşı, Oya-Bülent Eczacıbaşı, Enka Vakfı, Nesrin Esirtgen, Eti Gıda San. ve Tic. AŞ, Ahu-Can Has, Öner Kocabeyoğlu, MAÇAKIZI, Tansa Mermerci Ekşioğlu, Polimeks Holding, SAHA, Taha Tatlıcı, T. Garanti Bankası AŞ, Vehbi Koç Vakfı, Zafer Yıldırım, Yıldız Holding AŞ yer alıyor.

 

FEEL THE PEACE BY CREATING BALANCE IN THE ZEN GARDEN

ZEN BAHÇESİNDE YARATILAN DENGE İLE HUZURU HİSSEDİN

Baharın keyfini sürdüğümüz şu günlerde bahçelerin keyfi de şüphesiz tartışılmaz. Bahçe keyfini sevenler zen bahçeleri yazımız sizler için… Zen bahçelerinin yaklaşık 1500 yıllık tarihi vardır ve Japon kültüründe önemi büyüktür. Yarattığı huzurla doğanın içindeki dengeyi bulduğumuz ana eşdeğerdir. Zen bahçesi, kum, çakıl, kaya ve bazen çimen veya diğer doğal unsurlar içeren bir Japon Bahçesi çeşididir.  Zen bahçelerinde bambu, su kanalları ve Zen heykelleri bulunabilir.

Bahçenizi kolayca bir zen bahçesine dönüştürebilirsiniz. Zemini düzleştirip, üzerine çakıl taşları ve küçük kayalar koyarak tırmıkla düzeltin ve işte sizin minik Zen bahçeniz hazır.Sade mekanları seviyorsanız ve çiçek yetiştirmek istemiyorsanız sadece yapraklı ağaçları, yeşili görmek istiyorsanız zen bahçesi sizin için idealdir. Dilerseniz tüm bahçenizi zen bahçesine çevirmek yerine, bahçenizin ya da evinizin bir köşesini Zen bahçesi olarak tasarlayabilirsiniz. Ancak bahçenin bütününde yarattığınız Zen bahçesinin yerini hiçbir bahçe tutamaz. Akan sular üzerinde kuracağınız köprülerde bahçenin vazgeçilmeyen aksesuarlarıdır.

Zen bahçesi oluşturmak oldukça ekonomiktir ve Zen bahçeleri dar alanları geniş gösterebilir. Bu bahçe için doğru materyal seçimi yapmanız gerekir. Bundan önce de bahçenizi nerede kurmak istediğinize ve bahçenin planına karar vermelisiniz.

Zen bahçesi dekorasyonunda kullanılan her malzeme bir anlam taşımaktadır. Ufak adalar Japon adalarını, çakıllar ise okyanusu simgelemektedir. Zen bahçesinde kullanılan bitki türlerinin çoğu uzun süre bozulmadan kullanılabilir. Eğer çim kullanmazsanız bahçeniz hiç bakım gerektirmez. Çim tercih etmeniz durumunda da çimleri düzenli biçip sulayarak kolayca bakımını yapabilirsiniz.

Zen bahçesini yaratan Zen kültürü nedir?

Bahçede kullanılan her öğrenin bir anlamı vardır. Sadece görünüş olarak hoşunuza gitmesi dışında kullandığınız malzemelerin ne anlama geldiğini de bilmeniz bahçedeki dengeyi sağlamak açısından da önemlidir. Bu sebebten Zen bahçeleri huzurlu ve sakin mekanlardır.Siz de bu bilgiler ışığında içinizde dengeyi, yaşamınızda huzuru yaratacak kendi Zen bahçenizi oluşturabilirsiniz.

 

 

 

THE LIVELY TRENDS BLOSSOMED IN DESIGN

TASARIMDA  EN CIVIL CIVIL TREND ÇİÇEK AÇTI!

Bu yazımızda sizin için, bu sezon tasarımda çiçek açan, içeriği doğa olan, iç mimaride, modada trend olan markaları mercek altına aldık.

Çiçekler, doğadan alınmış desenler, bahar-yaz aylarında kıyafetlerimizi, iç mekanlarımızı kişiselleştirmenin ve doğayı en güçlü hissetmenin en renkli yolu…

2016 yılı doğaya geri dönüş modasının yoğun olarak yaşandığı bir yıl. Özellikle pembe, lila, yeşil, mavi ve toprak renkleri ile doğadaki tüm canlı renkleri çiçeklerde form almış desenleri ile gördüğümüz bir yıl.

Sizin için modadan Dolce Gabbana, iç mimari tasarımda da Designers Guild, Homteks’den seçimler yaptık.

Son yıllarda biz tasarımcılar seçim yaparken dikkat ettiğimiz ikinci diğer önemli detay da kullandığımız ürünlerin desenleri kadar özelliklerinin de doğal, ekolojik ürün olmaları…

Sentetik malzemeden imal edilmiş bir döşemelik, plastik ile eşdeğerdir. Oturduğunuzda terletir ve rahatsız eder. Aynı zamanda statik elektrik ürettiği için havadaki tüm is, kir ve tozları üzerine çeker. Kendi kendini kirleten malzemelerdir. Ekolojik ürünler her ne kadar ülkemizde henüz ilgi görmese de, çevreye duyarlı üreticiler bu konulara duyarlı olduklarını göstermek adına, bu tarz ürünler üretiyorlar. Özel yetiştirilen ormanlardan gelen geri dönüşümlü materyalleri kullanıyorlar. Ayrıca akrilik polyester gibi doğada yok olması zor olan malzemeleri kullanmaktan mümkün olduğu kadar kaçınıyorlar.

Naturel ürünler doğallığın vermiş olduğu mekanın sıcaklığını yakaladığı her dönem revaçta olmuş ve olacak ürünlerdir. Pamuğun rahatlığı, ketenin ferahlığı, ipeğin ve at kılının kendine has parıltısı, viskonun yumuşaklığı evinize ve vücudunuza farklı bir hava ve tarz katmaktadır.

Desende, doğanın yansımasını katması için ışıltılı küçük aksesuarlar,  kıyafetlerimizde ve yastıklarda da kullanılabiliyor. Şu anda desen yerine çok güzel dokuları olan sofistike teknikler ile üretilmiş olan kumaş ve duvar kaplamalar tercih ediliyor. Mekanlarımızın duvarı ve giydiğimiz kıyafeti ışık ile yansıttığınız zaman bütün dokular ortaya çıkmakta ve desenin, ışıltının yanı sıra estetik bir görünüm elde edilmektedir.

İç mimaride dikkat edilmesi gereken en önemli diğer bir özellik, kullanılan kumaşların dünyanın en yüksek yanmazlık standardlarına sahip, solmayan, leke tutmayan ve akustik olmasıdır.

Kumaşların ve duvar kağıtlarının  renginin ve cinsinin doğru seçilmesi çok önemlidir. O odanın hangi amaca hizmet ettiği, odanın aldığı ışık hacmi, odanın büyüklüğü, bunların seçilmesinde en büyük etkenlerdir. Doğru seçimler harmoni, uyum içinde ortamlar yaratır, içinde yaşayan insanlara huzur verir. Yatak odalarında özellikle tavsiyemiz, duvar kağıdı olarak, duvar tekstilleridir ki bunlar aynı zamanda akustiktir. Yani ortamdaki çınlamaları ve uğultuları önler. Kumaş olarak tavsiyemiz ise natürel, yani sentetik içermeyen kumaşlardır. Duvar tekstilleri ve natürel kumaşlar, öncelikle sentetik içermediği için nefes alabilmekte ve statik elektrikte üretmediği için kir, is ve tozları üzerine çekmemektedir. Yani yağlı boyaların, plastik, polyester, PVC, akrilik ve vinillerin aksine kendi kendini kirletmemektedir.

Uluslararası firmaların özgün koleksiyonlarını mekanlarınızda duvar kağıtları ve bordürleriyle, uygulayabilirsiniz. Çiçekli desenlerin yanı sıra ekolojik koleksiyonlar da ister hazır isterse de istenilen tarzda üretilebilmeleriyle duvarlara kişisellik katıyor. Yaşam alanlarıyla doğa arasındaki sınırları ortadan kaldıran tasarımlar, baharın yüksek enerjisini iç mekanlarda hissetmek isteyenler için ideal.

Çağdaş olduğu kadar doğa desenleri ve panoramik bordürleriyle büyük ilgi gören tasarımlar, perdeler, döşemelik kumaşlar, hazırlanan duvar kağıtları ve bordürler kolay uygulanabilmeleriyle de pratik çözümler sunuyor.

trend çiçek açıyor

Son yıllarda duvar kağıtları ve bordürler, kusursuz tasarımın yanı sıra mükemmel teknik özellikleriyle de uzun ömürlü bir kullanım sağlıyor. Günümüzde yüksek teknik özelliklere sahip tasarımlar klasik kağıtlara göre yırtılmalara karşı çok daha fazla dayanıklılık gösteriyor. Yüksek suya dayanıklılığı sayesinde ıslakken de ölçülerini muhafaza eden tasarımlar, yumuşak sünger ve suyla silinebilme özelliğine sahip. Boyut özelliklerinden ötürü üst üste bindirmeden kenar kenara yapıştırma özellikleriyle duvar kağıtları, çok karışık tekrar eden desenler ve fotoğraf baskılı modellerde bile kolayca uygulanabiliyor. Doğayı her yere güzellikleriyle yansıtabilen mekanlarda sevgiyle kalın…

 

SAFETY RESPECT ADVERTORIAL..

HERKESTEN YUKARDA OLMANIN EN BÜYÜK  ZORLUĞU  GÜVEN VE SAYGINLIĞI KORUMAKDIR

 

,

 

 

 

 

 

 

SLEEP WITH FISHES IN THE FLOATING VILLAS!

YÜZEN VİLLALARDA BALIKLAR İLE UYUYUN!

Yüzen villalarda ön manzarada yaşamak isteyenler yazımız sizler için. Deniz yaşamı içinde ön sırada yüzen villa nerede mi? Basra Körfezi sularında ve mercan kayalıklarının panoramik manzarası içinde tavandan tabana pencereler ile çevrili olan Dubai’de yüzen villalar projesinde. Su altında yer almakta olan yatak odalı, banyolu muhteşem, yeni yüzen villalar ile deniz altı yaşama ilgi duyanlara ultra zengin seçenekler var. Kleindienst Group tarafında organize edilen, muhteşem denizaltında tasarlanan, özel yüksek kaliteli, deniz onaylı malzemeler ile futuristik tasarlanmış deniz yaşamını destekleyen yüzen rüya villalarda sadece gelecekde değil günümüzde de artık yaşamak mümkün!

Doğa, her coğrafyada farklıdır . Günümüzde yemyeşil coğrafyaları çöle çeviriyoruz. Fakat Dubai, bu olumsuz durumun istisnasıdır. Dubai, çölü yeşil-mavi doğaya çeviriyor. İkliminin özellikleriyle kurak bir çölden farksız olan kent, şimdilerin lüks yaşamın göz bebeği! “Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur” sözünü doğrularcasına.Ünlü gökdelenleri ve yüksek binalarıyla, dünyanın en pahalı kentlerinden olup pahalı projeleriyle tanınan Dubai’den oldukça pahalı ve dikkat çekici bir proje bu yazımızın konusu. Projenin hedefi ise oldukça etkileyici bir nitelik taşıyor. Zira, Dubai’de yapılması hedeflenen tam 300 tane yapay adanın tasarımı bulunuyor. Fakat bu projenin gerçekleşmesi için biraz daha zaman gerektiği belirtiliyor. Bizlerde sizler için bu eşsiz yüzen villa projesinin detaylarını inceledik. İsterseniz hep birlikte göz atalım.

İşte karşınızda Dubai’nin adalar üzerindeki yüzen lüks villaları…

Biz mimarların, tasarımcıların yakından takip ettiği ve bildiği gibi Dubai’de yapılması beklenen ana projede 6 adacığı bulunan bir takımadanın üzerinde inşa edilecek 42 göz kamaştırıcı villa projesi bu. Bu projenin ilginç bir tarafı da 3 katlı yapılacak villaların bir katının su altında iki katının da su üstünde kalacak şekilde tasarlanmış olması. Gerçekten merak uyandıran bu villaların su altında kalacak yatak odalarından muhteşem deniz canlılarını ve Dubai’nin tertemiz sularının güzelliğini seyredebileceksiniz.Kleindienst Group CEO’su Josef Kleindienst’ın bir basın açıklamasına göre Villalar 2016 yılının sonunda da tamamlanması planlanıyor. 2017 yılına kadar da içinde yaşanması bekleniyor.

Bu durumda doğaseverler için dünyanın en inanılmaz projelerinden biri hiç şüphesiz yüzen adalar projesidir. Sayısı 20 tane olan ve şeklide Güneydoğu Asya adalarını andıran adaların üzerinde yapılacak ultra lüks villa ile kişiye özel bir plaj bulunacak. Oldukça güzel bir proje olan yüzen adaların üzerindeki villanızı da kendinize göre dizayn ettirebilecek ve ultra lüks bir evde harika bir manzara eşliğinde keyif sürebileceksiniz.Hayata geçirilmesi beklenen bu projeler sayesinde, Dubai lüks yaşamda bir üst aşamaya geçerek dünyanın en lüks kentlerinden biri olduğunu bunu da var olan doğa ile değil de kendi tasarladığı yarattığı doğa ile gerçekleştirmiş olacak.

Dubai’de Su Altı Odalarına Sahip Yüzen villa Projesi

Dubai’de su altı odalarına sahip yüzen apartman kompleksleri 42 odalı bot ve villalardan oluşuyor.

Her villa 152 m²’lik alan kaplıyor. Beş ebeveyn yatak odası ve banyo villanın en alt katında suyun mavilikleri arasında bulunuyor.Orta kat ise tam teşekküllü mutfağı ve geniş yemek alanı ile harika bir yaşam alanı sunuyor.

 

Villalar birisi su altında olmak üzere 3 kattan oluşuyor.En üst katta duş, özel küçük bir mutfak ve banyo yerine jakuzinin hemen yanında bir mini bar bulunuyor.

Tüm katların yerden tavana kadar uzanan pencereleri sayesinde eşsiz bir manzara sizi bekliyor. Bu villa adeta size özel bir akvaryum gibi. En üst katda var olan oturma salonu ile tüm doğaya hakim olan bir manzaraya sahip…

Tüm katların yerden tavana kadar uzanan pencereleri sayesinde eşsiz bir manzara sizi bekliyor.Bu villa adeta size özel bir akvaryum gibi…

AVID AWARD GREEN BUILDING

ÖDÜLE DOYMAYAN YEŞİL BİNA
Jean Nouvel’den Ödüle Doymayan Yeşil Bina 
One Central Park – 2014 Sidney, Avustralya
CENTRAL PARK 2
Sidney Avustralya’da 2014 yılında tamamlanan One Central Park projesi dünyaca ünlü
Fransız mimar Jean Nouvel’in tasarımıyla “En Iyi İnovatif Yeşil Bina Ödülünü kazandı.
2008 Pritzker Mimarlık Ödülü, Sanat dalında 2005 Wolf Ödülü, 1987-1989 yıllarında
Aga Khan Mimarlık Ödülü gibi birçok ödül sahibi olan Jean Nouvel One Central Park
projesi ile Asya ve Avustralya’da 2014 En Iyi Yüksek Bina ve Dünyada 2015 En Iyi Yüksek Bina ödüllerine layık görüldü. Sürdürülebilir mimari adına önemli övgü sayısına sahip olan bu proje Avustralya’da yeşil binalar için derecelendirme sistemi olan Green Star standartlarına göre mükemmellik seviyesinde 6 üzerinden 6 yıldızla ödüllendirildi.
Proje;
Sidney Opera House binasının 4 km güneyinde, 6500 m2 alan üzerine yerleşmiş olan
“One Central Park” iki kuleden oluşan bir konut kompleksi. 117m yüksekliğindeki 34 katlı Doğu Kulede 383 daire, 84m yüksekliğindeki 12 katlı Batı Kulede 240 daire var. Dairelerden 38 adedi kendi özel bahçelerine açılan geniş dubleksler. 12 katlı bloğun altında mağaza ve kafelerin yer aldığı Avm bulunuyor. Bu bölge şehrin moda ve tekstil alışverişi için önemli merkezlerinden biri.
CENTRAL 11
CENTRAL 8
CENTRAL PARK 8
CENTRAL 9
Yeşil Bina;
Projede dünyanın en yüksek dikey bahçesi ile yeşil yaşam yeniden tanımlandı. Usta mimar Jean Nouvel projeyi fransız sanatçı ve botanikçi Patrick Blanc ile birlikte çalıştı.
38.000 yerli ve egzotik bitki ile iki kulenin doğu ve kuzey cepheleri sarıldı. 1100 m2 ekili alan bina sakinlerini 35 çeşit bitki türü ile buluşturdu. Bitkilerin ürettiği karbondioksidi fotosentez yoluyla oksijene dönüştürerek çevreye ve insan sağlığına katkıda bulunuyor. İnşaat artıklarının geri dönüşümünün sağlanması, yağmur suyunun toplanarak tuvalet ve sulamada kullanılması, şantiye çöpünün ayrıştırılması sayesinde proje doğaya zarar vermeden tamamlanıyor.
CENTRAL PARK 14
CENTRAL PARK1
CENTRAL 7
CENTRAL PARK 13
CENTRAL PARK 12
 CENTRAL PARK 16
Gölgesiz Bina;
Kompleksin maksimum günışığı alması için güneş enerjisinin etkin kullanımı sayesinde çevre dostu bir yaklaşım benimseniyor. Tasarımcının yenilikçi fikri sayesinde güneş ışığı hareketli aynalara yansıtılarak çoğaltılıyor. 34 katlı yüksek kuleye asılı 500 m2’lik dev konsola heliostatlar üzerine 320 adet motorlu ayna yerleştirilerek ışık kaynağı oluşturuluyor. Böylece alışveriş merkezi ve dairelerin gün boyunca doğal ışık alması sağlanıyor. 3000’den fazla Led ile donatılmış olan bu konsol, hava karardığında da bu kez fransız sanatçı Yann Kersale’nin nefes kesen ışık gösterisi ile şehrin en önemli cazibe merkezlerinde birine ev sahipliği yapıyor.
CENTRAL PARK 3
CENTRAL PARK 17
Tasarımcı; 
Mimar olarak cephe sanatını en iyi şekilde gerçekleştiren  isimlerden biri olan Jean Nouvel 1945 Fransa doğumlu. 1971’den bu yana inşa edilmiş çok sayıda özgün ve yaratıcı eseri var. Başta ülkesi Fransa olmak üzere ağırlıklı olarak Avrupa kıtasında proje ve tasarımları olan Jean Nouvel 1981 yılında Paris’te yer alan Arap Dünyası Enstitüsü yarışmasını kazandıktan sonra Arap Yarımadasında ünlenerek bölgede çeşitli projeler yapmaya başladı.
ABD’deki ilk projesi 2006 yılında Minneapolis eyaletinde Mississippi Nehri’ne bakan Guthrie Tiyatrosu oldu. New York City’de 2008 yılında tasarladığı 40 Mercer Street Apartmanı ve 2009 yılında tasarladığı 100 11th Avenue Apartmanı ABD’de gerçekleştirdiği diğer önemli projelerinin başında geliyor.
CENTRAL PARK 10
Tasarımcının diğer eserlerinden bazıları:
1971 – Plateau Beaubourg (Kültürel), Paris, Fransa / 1972 – Baillais Matbaası, Paris, Fransa / 1973 – Delbigot Evi, Villeneuve-sur-Lot, Fransa / 1974 – Delanghe Evi, Périgueux, Fransa / 1974 – Anaokulu, Trélissac, Fransa / 1976 – Trocadero Kütüphanesi, Paris, Fransa /  1978 – Dick Evi, Troyes, Fransa / 1979 – Val-Notre-Dame Hastahanesi, Bezons, Fransa / 1979 – Devoldere Evi, Troyes, Fransa / 1980 – Anne Franck Koleji, Antony, Fransa / 1982 – SEA Eğitim Merkezi, Kerjouanno, Fransa / 1982 – Péniche Club de Presse Restaurantı, Paris, Fransa / 1983 – Yves Dauge Ofisleri, Paris, Fransa / 1984 – Les Godets (eğitim binası),Antony, Fransa / 1984 – Belediye Tiyatrosu, Belfort, Fransa / 1986 – Spor Merkezi, Nîmes, Fransa / 1986 – Luzard Jimnastik Salonu, Marne-la-Vallée, Fransa / 1987 – La Coupole, Combs-la-Ville, Fransa / 1987 – Dhuoda (eğitim), Nîmes, Fransa 1987 – Nemausus 1 apartman daireleri, Nîmes, Fransa / 1987 – Arab Dünyası Enstitüsü, Paris, Fransa / 1987 – Saint-Ouen Apartmanları, Saint-Ouen, Fransa / 1988 – Bailly Galerileri, Paris, Fransa / 1988 – Hit Parade, Paris, Fransa / 1988 – Onyx Gösteri Merkezi, Saint-Herblain, Fransa /  1989 – Saint-James Hoteli, Bouliac, Fransa / 1989 – INIST Ofisi, Nancy, Fransa / 1989 – ADP Ofisleri, Paris, Fransa / 1989 – Bailly Apartmanları, Paris, Fransa / 1990 – Interdica (endüstriyel), Freiburg, Almanya / 1991 – Poulain (endüstriyel), Blois, Fransa /
1991 – Pierre et Vacances Evleri, Cap d’Ail, Fransa / 1992 – Thermes Hoteli, Dax, Fransa / 1992 – Perception, Hérouville-Saint-Clair, Fransa / 1992 – CLMBBDO (ofis) Issy-les-Moulineaux, Fransa / 1992 – Otobüs Terminali, Tours, Fransa / 1993 – ZAC Parmentier Evleri, Bezons, Fransa / 1993 – Nouvel Opera Binası restorasyonu, Lyon, Fransa / 1993 – Vésunna Müzesi, Périgueux, Fransa / 1993 – Cartier CTL, Saint-Imier, İsviçre / 1993 – Konferans Salonu, Apartmanlar, Turizm Ofisi, Tours, Fransa / 1994 – Sosyal Merkezi, Hérouville-Saint-Clair, Fransa / 1994 – Pôle de Lanaud, Genoscope, Boisseuil, Fransa / 1994 – Fondation Cartier, Paris, Fransa / 1995 – Lafayette Galerileri ve Ofisleri, Berlin, Almanya / 1995 – Eurallille (ofis, apartman daireleri), Lille, Fransa / 1998 – Publicité Müzesi, Paris, Fransa
1998 – Dentsu Binası, Tokyo, Japonya / 1999 – Interunfall (ofis, apartman), Bregenz, Avusturya / 1999 – Cognac-Jay Vakfı Hastahanesi, Rueil-Malmaison, Fransa / 1999 – Schutzenberger Brewery (restaurant), Strazburg, Fransa / 1999 – Teknoloji Merkezi, Wismar, / Almanya / 2000 – Kültür ve Konferans Salonu, Lucerne, İsviçre / 2000 – “The Hotel” restorasyonu, Lucerne, İsviçre / 2000 – Bilim Parkı Müzesi, Mons, Belçika /2000 – Adalet Sarayı, Nantes, Fransa / 2001 – Gasometer A, Viyana, Avusturya /2001 – KölnTurm, Köln, Almanya / 2001 – Zlatý Anděl Ofisleri, Prag, Çek Cumhuriyeti / 2002 – Monolith, Expo, Murten, İsviçre / 2003 – Torre Agbar Kulesi, Barcelona, İspanya / 2005 – Reina Sofía Müzesi (genişleme), Madrid, İspanya / 2006 – Guthrie Tiyatro Salonu, Minneapolis, Minnesota, ABD / 2006 – Musée du quai Branly (müze), Paris, Fransa / 2008 – Pavyon B, Genoa Sergi Merkezi, Genoa, İtalya / 2008 – 40 Mercer Street Apartmanı, New York City, ABD / 2009 – 100 11th Avenue Apartmanı, New York City, ABD / 2009 – Kopenhag Konser Salonu, Kopenhag, Danimarka / 2009 – Ferrari Fabrikası, Modene, İtalya / 2009 Serpentine Galeri Kırmızı Güneş Pavyonu, Londra, İngiltere / 2010 – Sofitel Hotel, Viyana, Avusturya /  2011 High-Rise Ofis Binası, Doha, Katar / 2012 Renaissnce Hotel, Barselona, Ispanya /  2012 Life Marina İbiza, Ispanya / 2013 Hainan Atlantis, Sanya, Çin /  2015 White Walls Lefkoşa, Kıbrıs

INNOVATIONS WILL MAKE WITH FENG SHUI IN YOUR LIFE!

YAŞAMINIZDA FENG SHUI İLE YAPACAĞINIZ YENİLİKLER!

Baharda yeni açan çiçekler, yaşamına yeni sayfa açmak isteyenler için bir başlangıçtır. Bu yazımızda da yeni başlangıçlar yapmak isteyenler için mekanlarında yapacakları değişimleri öneriyoruz. Bu tavsiyeleri feng shui ile yapmaya ne dersiniz?

Öncelikle beş binlik geçmişiyle şu anda tüm dünyada tercih edilen feng shui felsefesi nedir? sorusuna cevap verelim. Son yıllarda yanlış bilgilerden ötürü feng shui’nin gerçek gücü anlaşılamamıştır. Feng shui doğanın yaşam gücünü, yaşadığınız mekanlara taşıyarak yaşamınızın enerjisini olumlu şekilde güçlendirmektir….Ch’i yaşayan her şeyin içindeki yaşam gücüdür. Yaşanacak en iyi yer bol miktarda iyi chi olan yerdir.

Feng shui’ye göre düzenlenmiş bahçe iyi chi yaratır. Feng shui’ye göre güzel binalar yapan mimar iyi chi yaratır.Bir şey kusursuz bir biçimde yapıldığı anda chi de kusursuzluk noktasına ulaşır. Tatlı tatlı akan temiz su,iyi chi yaratır. Durgun, pis sular kötü chi yaratır. Bir diğer nokta ise feng shuide yin ve yang dengesini yakalamaktır. Eski taoist evren simgesi bunu açıkca gösterir. Bu simge, içinde kurbağa yavrusuna benzer iki şeklin yer aldığı bir dairedir. Biri siyah biri beyazdır. Zen felsefesinde olduğu gibi gece ile gündüz yaşamda ölümle, mevcudiyetle yokluğun ahenk içinde uyumudur. Yaşamımızda iyi bir feng shui için yin ve yang dengesi şarttır. İdeal bir mekan arkasında tepeler dağlar yani yang ve önünde düzlük ve akarsu yani yin olan alanlardır. İş yerimizde veya evimizin yin yang dengesi için köşeli mobilyalarımızın yanısıra dairesel mobilyalar da kullanmalıyız.

 

Feng shui’de var olan beş element de önemlidir.  Ve simgesel olarak evrendeki her şey bu beş elementden oluşur. Çin astrolojisine göre hepimiz bu beş elementden oluşuruz. Feng shui açısından sizin için en önemli element doğum yılınıza göre belirlenir. Beş element ateş, ahşap, toprak su ve metaldir.

 

Üretim döngüsünde her element iki yanındaki elementi besler. Elementleri yönlere göre yerleştirirsek (Kuzey) Su ahşabı besler (Doğu) Ahşap ateşi besler. Güney (ateş)toprağı (Merkezi) oluşturur. Toprak (metali) metal erir. Suyu oluşturur. Yok oluş döngüsü bunun tam tersidir. Ateş metali eritir. Metal ahşabı keser. Ahşap toprağın gücünü alır. Toprak suyu engeller. Su ateşi söndürür. Bu durumda bir denge için üretim dengesini de mekanımızda yaratmalıyız. Bunu yaratmak için güneye kırmızı renk mumlar, Kuzeye ( su ) mavi renk doğuya ağaç yeşi renk, batıya metal kullanarak mümkün olur. Bu dengeyi yakalamak için kurallar vardır ama siz sezgiselliğinizi kullanarak da bu dengeyi yakalayabilirsiniz. Mesela bir mekanda fazla duramıyorsanız o mekanın dengesinin olmadığını sezgileriniz size bildiriyordur. Mesela ‘shar’lara zehirli oklar denir. İşyerinize şansızlık ya da talihsizlik taşıyan ise düz hatlar ya da sivri açılardır.

Bunlar felaket potensiyelin varlığı anlamına gelir. Bu shar’lardan kurtulmanın yolu yuvarlak yapraklı bitkiler olabildiği gibi pa kua aynası da bir yöntemdir.  Pa- qua aynası shar’ı geldiği yere gönderir. İç bükey olanları zararlı enerjiyi emerler. Dış bükey olanları ise tehlikelidir. Dört enerjiyi dört bir yöne yayarlar. O yüzden pa- qua aynalarını dikkatli kullanmak gerekir.Feng shui gücünü doğadan aldığı için mekanlarınızda uygulayacağınız her doğru uygulama yaşamınızın gücünü olumlu geliştirecektir.

 

 

FROM FAMOUS DESIGNER PHILIP STARCKS, HUMOR AND IRONY

ÜNLÜ TASARIMCI PHILIP STARCK’DAN MİZAH VE İRONİ.

Philippe Patrick Starck Paris 18 Ocak’ 1949 da doğmuş, havacılık mühendisi bir babaya sahip ünlü bir Fransız ürün tasarımcısıdır. Yeni dönem tasarımcıların en iyilerinden olduğu da bilinir. Tasarımları, zamansız olmaya adaydır. Sürdürülebilirliği savunurken, aynı zamanda vizyoner olduğu kadar ‘demokratik ekolojik’ devrimci kavramını da tasarımlarında her daim hissettirmiştir. Onun eserleri, iç mekân tasarımlardan, diş fırçaları, sandalyeler tüketim ürünleri ve konutlara kadar uzanan bir yelpaze gibidir… Starck, Paris École Nissim de Camondo’da 1968’de eğitimini tamamladıktan sonra kendisinin ilk tasarım firmasını kurmuştur. Bu firma şişirilebilir nesnelerde uzmanlaşmıştır. 1969’da, Pierre Cardin’le beraber kendi firmasının sanat yöneticisi olmuştur.


Starck’ın ciddi anlamda kariyeri, 1982’de, Fransız Başkan François Mitterrand’ın özel dairelerinin iç mekânlarını tasarladığı zaman başladı. Starck, serbest bir iç mimar ve ürün tasarımcısı olarak 1975’ten beri çalıştı. Onun dikkate değer en yeni tasarımları, Microsoft için ürettiği ‘optik mouse’dan yatlara ve hatta bir bira şirketi için tasarladığı ambalaja kadar uzanır.


Starck’ın çalışmaları yeni tasarımcıların çoğunda olduğu gibi farklı olarak kışkırtıcı ve pahalı tek parçaların kreasyonundan oluşmuyordu. Aksine Starck’ın ürün tasarımları seri üretim için uygun kullanışlı ev eşyalarıdır. Onun ürünleri ve mobilyaları çoğunlukla cam, taş, plastik ve alüminyum, kadife kumaş ve krom gibidir.

Mizah ve ironi ile tasarladığı mekanların yanı sıra ürünleri zevkli tasarımlardır. Starck’ın tasarımlarının en dikkat çekenlerinden ikisinden biri 1989’da tasarlanan diş fırçası, bir diğeri ise Alessi firması için 1990 da tasarladığı ”parlak meyve sıkacağını’ kapsar.


Starck’ın mobilya tasarımlarının kabul görmesi, İtalyan sanayici Kartel için tasarladığı birçoğu imal edilen ürünlerle ünlenmesi ile gerçekleşti. Tasarladığı dünyaca ünlü mobilyaları arasında, saydam ‘Louis Ghost’ sandalyesi, ‘Eros’ sandalyesi, ‘Bubble Clup’ koltuğu ve ‘La boheme’  taburesi bulunur.


Onun alışılmamış mizah ve ironi bakış açısıyla tasarladığı zaman zaman tiyatral, restoran tasarımları arasında Hong Kong Peninsula Otel’de yer alan Hong Kong Limanı manzaralı Felix Restoran-Bar da bulunur. Peninsula Otel, Kowloon kenarında yer alan klasik mimari tarzda bir oteldir. Bu tasarım 28. katta yer alır. Ünlü iç mimarlardan Philippe Starck’ın tasarımlarında, geniş kitlelere ulaşmak en büyük hedefidir.


Sıradışı misyona ve vizyona sahip olan Philip Starck, bir gün ve bir buçuk iki dakika içinde bir sandalye ve bir otel tasarlayabileceğinizi söyler. Bazen de yatak odasında çıplak ve yalnız çalışmayı tercih ettiğini, tasarımlarını tasarlarken de zaman zaman duygusal, zaman zaman da yıkıcı ve şairanedir.